TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Ahşabı sanatla buluşturuyor

‘Arni’ lakaplı ahşap ustası Saadettin Erbaş Alsancak’taki atölyesinde hazırladığı birbirinden ilginç tasarımlarla ahşaba adeta ruh veriyor

Haber Giriş Tarihi: 08.12.2016 07:46
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
Ahşabı sanatla buluşturuyor

E. ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER

Uzun yıllar bodyguardlık yaptıktan sonra ahşap ustalığını kendine meslek edinen 45 yaşındaki Saadettin Erbaş, Alsancak’ta 2006 yılında açtığı atölyesinde yaptığı kişiye özel tasarımlarla ahşabı şekillendiriyor.

Küçük yaşlarda dedesinin Trabzon’daki atölyesinde ahşabın nasıl şekillendiğini öğrenmesiyle kendi oyuncak arabalarını yapmaya başlayan Erbaş, şimdilerde kendine ait ‘Arni Ahşap Tasarım Atölyesi’nde birbirinden özel ahşap ürünler tasarlayarak müşterilerinin beğenisine sunuyor. Yaşanan teknolojik gelişmelerle ahşap ustalığı mesleğinin kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını belirten Erbaş, bu konuda yetkililerden destek bekliyor.

UZUN YILLAR BODYGUARDLIK YAPTI

Uzun yıllar bodyguardlık yapan fakat 2006 yılından bu yana ahşap ile ilgilenen Erbaş, ustalığa nasıl başladığını şöyle anlatıyor: “1971 yılında Trabzon’un Of İlçesi’nde doğdum. 7 yaşına kadar Avustralya’da yaşadım. Babam yıllarca orada bir fabrikada çalıştı. İlkokul, ortaokul ve lise eğitimimi Trabzon’da tamamladım. 1989 yılında üniversite eğitimim için tekrar Avustralya’ya gittim. Mimarlık okuyordum ama 1994 yılında okulu bitirmeden Türkiye’ye geri döndüm. 1996 yılında İzmir’e geldim ve uzun yıllar bodyguard olarak çalıştım. 2006’da kesin bir karar vererek yalnızca ahşap işiyle uğraşmaya başladım. 2008 yılında Trabzon’a gitmiştim, 8 ay kaldım. Daha sonra tekrar İzmir’e geldim. Şuan atölye olarak kullandığım yeri ilk gördüğümde, ‘Ne güzel dükkan üst tarafında oturup alt tarafını atölye yapardım’ diye hayal etmiştim. Buranın atölyem olmasını hep dilemiştim. Bir gün bu yoldan geçerken binanın kiralık olduğunu gördüm. Hemen kiraladım ve atölyeyi 2009 yılında açtım. 1996 yılında İzmir’e geldim ve o tarihten beri buradayım. Belki başka bir yere gitsem daha çok kazanabilirim ama bu şehri bırakamıyorum. 1990 yılında Avustralya’da ağırlık çalışmaya başlamıştım. O zamanlar Arnold Shwarzenegger hayranıydım. Herkes başlarda ‘Arnold, Arnold’ diye sesleniyordu. Ama uzun bir isim olduğu için zamanla ‘Arni’ denmeye başlandı ve bu da benim lakabım oldu.”

MARANGOZ DEĞİL AHŞAP USTASIYIM

Küçük yaşlarda dedesinin Trabzon’daki atölyesinde ahşabın nasıl şekillendiğini öğrenen Erbaş, “Biz köy çocuğuyuz. Trabzon’da büyüdük. Bizim köy evleri ahşap olduğu için hemen hemen her evde küçük bir marangoz atölyesi vardır. Çünkü dışarıdan marangoz çağırmazlar. O zamanlardan gelen bir el alışkanlığı ve ilgim var. Yeteneğimin oradan geldiğini düşünüyorum. Babam da bu konuda çok iyidir. Ben diğer marangozlar gibi değilim farklı bir tarzım var. Hatta marangoz da değilim kendime ahşap ustası diyorum. Ama en önemlisi kendi tarzım var. Masayı, sandalyeye farklı yapıyorum. Kişiye özel tasarımlar yapıyorum. Bazen kendim tasarımlar yapıyorum. Tamir de yapıyorum. Kendim çiziyorum, kendim yapıyorum ve yaptığım şeyler tektir. İkincisi yoktur. Çok nadir mesela bir kafenin sahibi çok sayıda masa isterse yapıyorum. Ama o masalar arasında bile mutlaka bir fark olur. Uzun yıllardır dağcılık yapıyorum, doğa yürüyüşlerini çok severim bu da herhalde köy çocuğu olduğumdan kaynaklanıyor. Doğa yürüyüşlerimde bulduğum güzel objeleri toplarım. Yaptığım iş doğayla ilişkili zaten. Ormandan topladığım objelerle işlerimi yürütüyorum. Kuş evlerinde de bu malzemeleri kullanıyorum. Bazen yaptığım kuş evlerini doğaya gidip yüksek bir ağaca bağlayarak kuşlara hediye ediyorum” dedi.

AHŞAPTAN ARABA BİLE YAPARIM

Masadan sandalyeye, çerçeveden dükkan tabelasına kadar her şeyi ahşaptan yapan Erbaş, “İnsanlar kişiye özel tasarımlara büyük ilgi gösteriyor. Çevrede görünce merak edip geliyorlar. Benim yaptığım işleri marangozlar pek yapmıyor. Yapabilir ama uğraşmak istemiyorlar. Bine yakın kuş evleri yapmışımdır. Hiçbiri birbirine benzemiyor. Marangoz bununla uğraşmaz çünkü çok işi vardır. Benim yaptığım işler sanatsal. Yurtdışında bu kuş evlerinden çok var hemen hemen her evin bahçesinde var. Oradan esinlendim. Bir tane yaptım ilgi görünce epey satıldı. Ahşaptan her şeyi yapabilirim. Sponsorum olursa araba bile yaparım. İlginç isteklerle gelen çok fazla müşteri oluyor. Bazen bir kütük getiriyorlar oyup içine lamba koymak istiyorlar. Farklı paletlerden sehpalar istiyorlar” diye konuştu.

AHŞABI HİSSETMEM LAZIM

Bitpazarından, ormandan, doğa yürüyüşlerinden ve sahil kenarından topladığı materyalleri tasarımlarında kullanan Erbaş, geri dönüşümün önemine şu sözlerle dikkat çekiyor: “Aletlerimi çok seviyorum, onlarla bazen konuşurum. Onlar benim işimi yapıyor. Onlar olmasa ben bir şey yapamam. Sabahları dükkanı açtığımda içeri girerim selam veririm ve selam da alırım. Benim yaptığım her şey tek oluyor ve hiçbiri birbirine benzemiyor. Butik çalışıyorum. Öteki türlü seri imalat olduğunda ona bir ruh veremezsiniz. Bazı arkadaşlar, ‘Neden eldiven kullanmıyorsun eline kıymık batar’ diyor. Ama benim zımpara atarken o ahşabı hissetmem lazım. Neresinde pütür var neresinde yamukluk var hissedebilmek için eldiven kullanmıyorum. Ahşaba vereceğim ruhu yakalamak için ona dokunmam lazım. İşlerim şuan güzel, huzurluyum. Yapacağım şeyin planını yaptıysam o gün onu bitiriyorum. Benim enerjimle ahşabın enerjisi birleşiyor. Bitpazarına gidip hatta çöpten dahi bir şeyler topluyorum. Bazı kuş evlerimi kullanmayan botlardan yaptım. Bu da bir geri dönüşüm. Bazen çöplerden metal konserve kutuları topluyorum onları da kuş evi yapıyorum. Deniz kenarına gidiyorum çok sayıda obje topluyorum. Kullanılmayan şeyleri çöpe atmak yerine onları değerlendirmek lazım. Çöp deyip geçmemek lazım... Onları geri dönüşüme çevirebiliriz. Aklınıza ne geliyorsa geri dönüşümde kullanıyorum. En çokta eski bavulları… Eşimle güzel bir uyum yakaladık ve işbirliği yapıyoruz. Örneğin vitrini birlikte hazırlıyoruz. Onun da kendine ait kolaj çalışmaları var.”

EL SANATLARININ YAŞATILMASI İÇİN DESTEK BEKLİYOR

Mesleğini severek icra ettiğini dile getiren Erbaş, günümüzde sayıları oldukça azalan el sanatları ustalarının destek görmesi için yetkililere şöyle sesleniyor: “Atölyeye yabancılar geldiğinde bana teşekkür ediyorlar. Bazıları bir şeyler almak istiyorlar ama uçağa binecekleri için alamıyorlar. Onlar daha fazla saygı duyuyor. Elbette bizim insanımız da duyuyor ama bizim kültürümüzde bu çok yerleşmedi. Burada bir sanat ve emek var. Ahşap dallarını gidip denizden ve ormandan topluyorum. Denizden taş toplayıp dükkana taşıyorum. Burada bir emek ve tasarım var. En azından buna bir saygı duymak gerekiyor. Biz küçük esnafız el sanatlarıyla uğraşan kişi sayısı oldukça azaldı. Bu konuda yetkililerin bizlere destek vermesi gerekiyor. İlla maddi olarak değil en azından gelip halimizi hatırımızı veya bir ihtiyacımızın olup olmadığını sorabilirler. Bir sergi açabiliriz mesela. Eğer bir destek alırsak böyle bir şey yapmak isteriz. En azından belediyenin bizim gibi küçük esnaflara destek çıkması lazım.”

YOLLARI SANAT SAYESİNDE KESİŞTİ

Erbaş’ın en büyük destekçilerinden biri nişanlısı Ayten Uğrasız. O da hobi olarak kolaj çalışmaları yapıyor. “Kolaj işlerini yaparken bir tane ahşap ustasına ihtiyacım oluyordu. Arni ile de bu sayede tanıştık. Usta ararken eş buldum” diyen Uğrasız, sanatta da başarılı bir uyum yakaladıklarını anlatıyor. Uğrasız, “Ben de farklı çalışmalar yapıyordum isabet oldu bir araya gelmemiz. Özgün bir iş bu... Benim tekniğim farklı kolaj çalışmaları yapıyorum. Hobi olarak kendi hayal ettiğim şeyleri yapmaya çalışıyordum. El sanatlarıyla ilgilenen arkadaşlarım yaptığım çalışmaları görünce çok beğendi. Ben bu işi hobi olarak yapıyorum ve yaklaşık 4 yıldır üzerinde çalışıyorum. Bu aslında ekonomiye de bir katkı. Çöpe atılacak bir malzemenin geri dönüşümle yeniden kazandırılması açısından. Tüketim toplumu olmaktansa üretim toplumu olmak gerekiyor. Biz bir tane bavul yaptık. Daha doğrusu Arni bavul yapmaya başlamıştı ben de görünce üzerinde bir çalışma yapmak istedim. Bavulun üzerine kolaj çalışması yaptım. Kolajla birlikte işçilik değişince Arni masanın ayaklarını değiştirdi. Üstünde bir de eskitme yaptık. Vitrini gece saat 12’de bitirdik. Üst kata çıkıp dinlenmeye başladık. Sohbet ediyorduk gece kapıyı kırıyorlardı bavulu almak için. Gece saat 1,5 gibi bavul satıldı biz de ertesi gün gittik yüzüklerimizi aldık” dedi.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.