“Barışı savunmak zorundayız”

E. ÇAĞLA GENİŞ

Bu yıl 22’incisi düzenlenen İzmir Kitap Fuarı etkinlikleri kapsamında Uluslararası Aktivist Sanatçılar Birliği tarafından “Barışa Uzanan Renkler” başlıklı panel düzenlendi. Yazar Ümit Yaşar Işıkhan’ın moderatörlüğünü yaptığı panelde; Heil Helmi Srour, İbrahim Ülger, Ulvi Tanrıverdi ve Yücelay Sal konuşmacı olarak yer aldı. Fuarın gerçekleştirilmesine katkı sunan herkese teşekkür eden Işıkhan, savaşa karşı barışı inşa etmeye çalışan sanatçılar olarak işimiz çok zor. Bugün burada barışa katkı koymak için sanatçıya ne gibi görevler düşeceğini konuşacağız” diyerek ardından konuşmacıları tanıttı. Panelde, tarihsel boyutu ile sanatın hayata ve barışa katkısı konusunda masaya yatırıldı.

“ŞAİR İLK ÖLENDİR”

Filistinli bir şairin barış temalı dizeleriyle konuşmasına başlayan Suriyeli şair Heil Helmi Srour, “Savaşta ilk ölenler aydınlar ve şairlerdir. Çünkü yüreğiyle meydandadır. Yaşarsa da en son karnını doyurandır. Barış şairi Nazım Hikmet’i, Suriye’de de çok iyi tanıyoruz. Nazım Hikmet’in yüreğinde büyük aşklar olsa da yarısında hep dünya barışı vardı. Ben bir şair olarak elbette dünya barışından söz etmek zorundayım, ruhum öyle. Siyah değil, kırmızı değil; ben bütün renklerin buluştuğu yerde şairim. Biz katilere rağmen barışı savunmak zorundayız. Barışı inşa etmenin tek yolu sevgi. Hayata sevgi ile bakmaya başladığınızda katillerin farkına varmaya başlarsınız. Sanatçı barışın temsilcisidir” şeklinde konuştu.

“EKMEK KADAR GEREKLİ”

Aydınların ve şairlerin esas görevinin evrensel barışa hizmet etmek olduğunu söyleyen Srour, “Suriyeli gençler olarak hep barışın ve aşkın havarisiydik. Öyle bir dönem yaşadık ki barışın adını bile kullanamaz hale geldik. Mevcut sistem insanların özgürlüğüne karşı bir anlayışa sahipti. Aydınlık bir şairin görevi kardeşliği ve sevgiyi inşa etmektir. Eğer ayrım yapan şair varsa bilin ki o şair değildir. Aydının ve şairin ana teması evrensel olmak zorundadır. Ekmeğin kendisi hayatın kendisi için ne kadar gerekliyse şiir, müzik, resim gibi sanatın tüm dalları da ekmek kadar gereklidir” ifadelerini kullandı.

BARIŞTAN YANA SORUMLULUK ÇAĞRISI

İbrahim Ülger, “Emperyalizm, sanatla savaşını da sürdürüyor. Bütün savaşlar sanat yoluyla sürer. Küresel sistemin içindeki anlayışlarla kendinizi düşürmeye başladığınız andan itibaren savaş sanatının içinde kendinizi bulursunuz. Bulunduğumuz coğrafya bir savaş içinde Savaş karşıtı ve var olan sisteme karşı bir anlayış geliştirmeliyiz. Aktivist sanatçılar olarak bunun gayreti içindeyiz.” dedi. Bir diğer konuşmacı Ulvi Tanrıverdi ise, konuyu gazeteciler açısından değerlendirerek, “Her insanın bu konuya, barışa karşı sorumluluk duyması gerekiyor. Gazeteciler de mutlaka aydın olmalı ve barıştan yana bağımsız ve özgür olmalı ki asıl işlevini yerine getirebilsin. Bunu özgür bir şekilde yapamazsa o zaman gerçeği yansıtmıyordur” diye konuştu.

“YAŞAMDAN YANAYIZ”

AKtivistler olarak güçlüden yana değil ezilenlerin ve mazlumların yanında olduklarını ifade eden Yücelay Sal, şunları söyledi: “Aktivistlerin bir özelliği de boğadan yana olmalarıdır. Şöyle bir hikaye anlatayım… Matador boğayı savurduğu zaman arena izleyicileri ‘Oleeey’ diye bağırıyormuş. Hepsi oturduktan sonra cılız, küçük bir adam ‘Oleeey’ diye bağırıyormuş. İzleyicilerden biri dayanamamış adama sormuş: ‘Neden herkesle birlikte ‘Oley’ demiyorsun’ demiş. Adam da, ‘Ben boğadan yanayım’ demiş. Aktivistler olarak biz de savaşta ölenlerin ve ezilenlerin yanındayız. Güçlüden yana değil, mazlumdan yanayız; bu yüzden aktivistiz. Biz ne kadar barıştan yana olsak da bazı siyasetçiler ölümden yana. Biz yaşamdan yanayız. Yaşasın yaşamdan yana olmak.”