TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Cinsiyete yönelik mikro saldırılar

Türk toplumunda köklü hale gelmiş kadını aşağılayıcı inançların huzur ve barışı yok ettiğini belirten Doç.Dr. Yelda Kağnıcı, bu inanışları yıkmanın artık kaçınılmaz olduğunu söyledi

Haber Giriş Tarihi: 17.06.2018 13:25
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
Cinsiyete yönelik  mikro saldırılar

NİLGÜN TAZE

Toplumsal cinsiyet, kadın ve erkeğin sosyal olarak belirlenen rol ve sorumluluklarını ifade eder. Biyolojik farklılıklardan dolayı değil kadın ve erkek olarak toplumun bizi nasıl gördüğü, nasıl algıladığı, nasıl düşündüğü ve nasıl davranmamızı beklediği ile ilgili bir kavramdır. Bir bütün olarak tarih cinsiyetçidir. Çünkü tarihin yazarı da, bilinci de, yöntemi de, yasası da erkektir. Toplumsal cinsiyetçilik, erkek egemen tarih bilinci ile gerçekleştirilir. Bu anlamda uygarlık tarihi, cinsiyetçiliğin aklileştirilmesinin tarihidir diyebiliriz. Bir erkeğin konuşurken kadının göğüslerine bakma, ıslık çalma, laf atma, kadının izni olmadan bedenine dokunma, kadının bedeni hakkında kaba ifadeler kullanma ve cinsel içerikli şakalar yapma gibi hareketlerinin kadını cinsel obje olarak görmeye örnekler olduğunu açıklayan Ege Üniversitesi Öğretim görevlisi Doç.Dr. Yelda Kağnıcı, “Genellikle iş yerlerinde kadın işini en iyi şekilde yerine getirmesine rağmen bedensel özelliklerine odaklanılarak kadın cinsel obje haline getirilebilmektedir. Örneğin kadın bir dosya hazırlar ve sunum sırasında eğilmek zorunda kaldığı için erkek eğer kadının göğüslerine yada kalçalarına odaklanıyorsa bu mikro saldırıya örnek teşkil eder” dedi.

AŞAĞILAYICI İNANÇLAR

Her güçlü erkeğin arkasında bir kadın vardır, cici kızlar ilk adımı atmaz, hanımefendi gibi davran, kadının yeri evidir, elinin hamur ile erkek işine karışma gibi inanışların demode cinsiyetçiliğe örnek teşkil ettiğini ifade eden Kağnıcı, “Modern cinsiyetçilikte ise ‘Artık kadınlar ve erkekler eşit olanaklara sahip, kadınlar ayrımcılığa uğramıyor, hatta ayrımcılığa uğrayanlar erkekler, kadınlar toplumda oldukça iyi yerlere geldiler hala söylenmeye hakları yok’ gibi tabirler kullanılır. Tüm bu söylemlere baktığımızda Türk toplumundaki inanışların ne kadar kadın aleyhine olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Cinsiyete yönelik mikro saldırılar arasında başta kadını cinsel obje olarak görme, ikinci sınıf insan olarak görme, cinsiyetçi dil kullanımı ve daha aşağı bir nitelikte olduğu varsayımı da ülkemizde görülen bakış açıları arasındadır” ifadelerini kullandı.

EŞİTLİK İLKESİ

Sınırlayıcı cinsiyet rolleri, görünmezlik ve cinsiyetçi şakaların hem mobbing uygulayana hem de kadına ağır zararlar verdiğini belirten Kağnıcı şunları söyledi: “Bu gibi şiddet ve aşağılama davranışlar terk edildiği zaman bu davranışların yerini eşitliğin, sevginin ve saygının aldığını görüyoruz. Bu üç kavrama insanlığın ne kadar muhtaç olduğunun artık yadsınamayacak dereceye geldiğini her bireyin fark etmesi hayati önem taşıyor. Erkek, kadın ya da hayvan her canlının ruhunda güvende, sağlıklı ve huzurlu bir şekilde yaşama isteği yatar. İnsan sağlığı için son derece önemli olan bu değerlerin korunabilmesi için cinsiyetçi yaklaşıma son verilerek insanı insan yapan değerlerin her birey tarafından öğrenilmesi gerekir.”

MİKRO SALDIRI

Kağnıcı, psikolojik danışma sürecinde de kadınların mikro saldırılara maruz kaldığını ifade ederek, “Kültürel farkındalığa sahip olan psikolojik danışmanların mikro saldırılarının farkına varması gerekmektedir. Kadınların matematikte daha az zeki olduğunun düşünülmesi, kadınların duygusal karar verdiğinin düşünülmesi, daha destekleyici roller üstenecek mesleklere yönlendirme çabası sınırlayıcı cinsiyet rolleri arasında yer almaktadır. Ayrıca, flört ilişkilerinde daha girişken olan kadınların ‘yollu’ olarak ifade edilmesi de mikro saldırılar arasında yer alır. 2 bin 667 atasözü içinde kadının rolünün 264 ( yüzde 9.9) oranında basmakalıp bir biçimde toplumsal cinsiyetçi anlayışı yansıttığı belirlenmiştir. Özellikle kadına ilişkin roller en fazla, bağımlı 43 (yüzde 16.3), cinsel nesne 40 (yüzde 15.2), edilgen 38 (yüzde 14.4), fiziksel görünüm olarak çekici 18 (yüzde 6.8) olarak yansıtılmıştır” bilgilerini verdi.

Türk toplumunda kadına yönelik ifade edilen belli başlı yargılar ise şöyle;

*Kadın “Yumuşak başlı olmalı”, “Uyumlu olmalı”, “Bakım vermeli” “evcimen olmalı”

*Bir kadının evli olup olmasının kariyer sahibi olup olmamasından daha önemli olması,

*Fark edilmemek, yokmuş gibi davranılmak, önemsiz algılanmak

*Avradı eri saklar, peyniri deri

*Kadın kocasının çarığı, anasının sarığıdır

*Tarlayı düz al, kadını kız al

*Kadının şamdanı altın olsa da mumu dikecek erkektir

*Kocana göre bağla başını, harcına göre pişir aşını

*Demir tavında, dilber çağında

 

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.