TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Dünden bugüne Türkiye-AB İlişkileri

Avrupa’da, Müslüman nüfusun etkin hale gelmeye başlaması ile yabancı düşmanlığının yeniden alevlendiğini savunan Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Görevlisi Bekir Emiroğlu, bunun yansımalarının Türkiye’nin AB üyeliği sürecinde kendini gösterdiğini kaydetti

Haber Giriş Tarihi: 07.12.2016 09:13
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
Dünden bugüne Türkiye-AB İlişkileri

E. ÇAĞLA GENİŞ

Eğitim-Bir-Sen İzmir 1 Nolu Şubesi, Eğitim ve Kültür Sohbetleri etkinlikleri kapsamında ‘Değişen Uluslararası Konjonktürde Türkiye-Avrupa Birliği İlişkileri’ başlıklı söyleşi düzenledi.

Sendika üyelerinin yoğun ilgi gösterdiği söyleşide Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Görevlisi Bekir Emiroğlu, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri kapsamında tarihsel süreç hakkında bilgi verdi. Yaklaşık bir saat süren söyleşi soru-cevap bölümünün ardından sona erdi.

AVRUPA’DA TÜRK-İSLAM İMGESİ

Avrupa’da uzun yıllar önce oluşan birlik hareketinin en önemli nedeninin Türk-İslam tehdidi olduğunu savunan Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Görevlisi Bekir Emiroğlu, “Toplumsal olayların aşamalı karakteri vardır. Anadolu'yu bir satranç tahtasına benzetirsek Anadolu toprakları bu tahtanın şahına denk geliyor. Bugün tüm jeopolitik okumalarda bu böyledir. Avrupa'da orta çağlardan itibaren birlik hareketinin sağlanmasının en büyük nedeni Türk İslam tehdidine karşı bir araya gelme fikri oldu. Toplumların devam eden bir kimlikleri olduğu gibi zihniyetleri vardır. Bu zihniyetlerden değişmeyen köşe taşlarından birisi de bu tehdit imgesidir. Toplumlar kolektif belleklerindeki imgeleri refleks olarak ortaya koyarlar. Avrupa'daki birleşme hareketlerinin tamamı dışsal bir tehdide karşı olmuştur. Dolayısıyla Avrupa'nın siyaset üretme anlayışı da bir denge politikası üzerine kuruludur” dedi.

AB’YE DUYULAN GÜVEN AZALDI

Türkiye-AB ilişkilerinin tarihsel gelişim süreci hakkında katılımcılara bilgi veren Emiroğlu, şunları söyledi: “Uzun ince bir yol benzetmesiyle ele alınan Türkiye-AB ilişkileri hep bir oyalama süreci olarak cereyan etti. Diğer ülkeler için geçerli olan müzakere ve üyelik süreçleri Türkiye için söz konusu olmuyordu. Kamuoyunda 2009 yılından itibaren Avrupa Birliğine duyulan güvende ciddi azalmalar meydana geldi. Günümüzde bu oran yüzde 22'ye kadar gerilemiştir. Avrupa kendi içerisindeki politik tartışmaları bastırmak ve büyüme rakamlarındaki düşüşleri örtbas etmek adına Müslüman tehdidi imgesini yeniden canlandırma gereği duydu. Türkiye artık kendisine biçilen gömleğe razı olmadığını belirtiyordu. Bu oyalanma sürecinden artık rahatsızlık duyduğunu ciddi ciddi ifade etti. Çok fasıl görüşmeye açılmadan kapatılmak durumundaydı, zira Avrupa Parlamentosu hiçbir hukuki gerekçe olmaksızın görüşmeleri protesto etme hakkını kendinde saklı tutuyordu. Türkiye'nin bu gelişmeler içerisinde kendine yeni siyasi partnerler bulması bir takım işbirlikleri içerisine girmesi de dengeleri bozmaya başladı. Türkiye'nin özellikle körfez sermayesiyle ciddi işler yapmaya başlaması, Türk parasının değer kazanmaya başlaması gibi önemli adımların yani aktif bir özne haline gelmeye başlaması Avrupa Birliğinde ciddi rahatsızlıklar meydana getirdi. Açık açık bizim işimize çomak sokuyorsun denmeyeceği için siyasi politik bir tavır takınılması gerekecekti. Tam da bu noktada hem Avrupa Birliği içerisinde kendi sorunların baş göstermeye başlamışken geleneksel birleştirici politika devreye girmiştir.”

TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİ VE MÜLTECİ SORUNU

Türkiye’nin mülteci sorunu konusunda üzerine düşeni yaptığını ancak Avrupa’nın vizesiz geçiş muafiyeti ile ilgili herhangi bir atmamasının ilişkilerin daha da bozulmasına neden olduğunu kaydeden Emiroğlu, “Eskiden misafir işçi olarak Avrupa'ya giden vasıfsız insanlar artık çalıştıkları işyerlerinin sahibi olmaya başlamışlar, şirketler kurmuşlar ailelerini oraya taşımışlar, sayıları artmış. Ayrıca bu insanlar artık siyasi temsil hakkına da sahip olmuşlar. Zaten en büyük korku da budur. Şu an parlamentoda yüzde 3 ile temsil edilen Müslüman kimlik Türkiye'nin üye olmasıyla yüzde 25’lere çıkacaktır. Müslümanların artan sayısı ve etkinlikleri özetle Müslümanların Avrupa'da görünür hale gelmeye başlamaları Avrupa’da geleneksel ötekileştirici tavrın yeniden alevlenmesine, yabancı düşmanı tavırların ciddi anlamda gündemde yer bulmasına yol açmıştır. Avrupa’da İslam ve Müslümanlar hakkında yapılan tüm tartışmalar somutlaşmış haliyle Türkiye’nin AB üyeliği sürecinde kendini göstermiştir. Avrupa'da, Türkiye'nin üyeliğine karşı olanların sayısının her geçen gün artmaktadır. Mültecilerin kendini bir şekilde ulaştırmak istediği topraklar Avrupa topraklarıydı ve Türkiye bu noktada AB ile yapılan uyum anlaşmaları gereğince mültecilere ev sahipliği yapmayı gelecek ekonomik destekler karşılığında kabul etmişti. Ama bütün bunlara rağmen AB bunun karşılığında vizesiz geçiş sürecini vaat etmesine rağmen bu konuda da ciddi bir adım atılmaması taraflar arasındaki ilişkilerin giderek gerginleşmesine yol açtı” ifadelerini kullandı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.