TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Haftada en az 3 gün spor şart

Bu haftaki röportajımızda sizler için Ege Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Uzm.Dr. Onur Oral ile spor, beslenme ve birçok kişinin dikkatini çekeceğine inandığımız yağ yakımını hızlandırma sürecine dair konuştuk

Haber Giriş Tarihi: 24.07.2017 07:08
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
Haftada en az 3 gün spor şart

ONURHAN ALPAGUT-ÖZEL RÖPORTAJ

Sekiz yaşında altyapısında yer aldığı Karşıyaka Spor Kulübü vasıtasıyla spor ile tanışan Ege Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Uzm.Dr. Onur Oral bu ilgisini daha ileriye götürerek, kariyerine taşıdı. Ülkemizde Obezite ve genetik üzerine birçok alanda çalışmaya imza atan Oral, bununla yetinmeyip bildiklerini yurtdışında gerçekleştirdiği konferanslar ile yabancı ülke vatandaşlarına aktardı. Halen bulunduğu üniversitede öğretim üyesi statüsünde görevini sürdürmeyi devam ettiren Oral, spor ve genetik üzerine çalışmalarını devam ettiriyor.

Öncelikle sizi kısaca tanımak isteriz

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunuyum. Mezuniyetten sonra Historoloji (Doku) ve Embriyoloji bilim dallarında uzmanlık eğitimi aldım. Özellikle Embriyoloji çalışmalarımda genetik üzerinde yoğunlaştım. İnsandaki genetik şifrenin neleri getirdiğini ve ne kazanıp, kaybettirdiğini araştırmaya çalıştım. Küçük yaşlardan beri spor ile alakalı olduğum için; spor ve genetik konularında embriyoloji alanında kendimi hazırladım. Okuduğum yayınlardan sonra sportif yetenek ve sağlığın genetik tabanlı olduğunu öğrendim. Akademik süreçte kendimi bu şekilde kanalize ettim. Aynı zamanda bu duruma katkı sağlayan bir olayda Ege Üniversitesi Spor Hekimliği Ana Bölümü Başkanlığı’nda başladığım Spor Hekimliği doktorası oldu. Altyapısı spor olan ve spor hekimliği yapan biri olarak; hepsini buluşturarak sporda genetik seçim, sporcu sağlığında genetik uygulamalar ve özellikle küresel bir sorun olan obezite, obezitenin etkili olduğu hastalıklar üzerinde gen yapıya dönük tedavi protokollerini saptamaya çalıştım. Şu anda görevli olduğum Ege Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi’ndeki öğretim görevlisi statüsü de bana sporun içerisinde olma şansı verdi. Bölümdeki sporcu öğrencilerimle, spor ve genetik yapı konularında çalışmalar yürüttüm. Elimden geldiğince yurtiçi ve yurtdışı kongrelere katılmaya özen göstererek, obezite ve spor genetiği konusunda kendimi geliştirmeye çalışıyorum.

SPORA OLAN İLGİSİNİ KARİYERİNE TAŞIDI

Spora ve beslenmeye olan bu ilgi tam olarak nereden gelmekte?

Sekiz yaşında Karşıyaka Spor Kulübü altyapısında spora başladım. O zaman ki uğraş verdiğim spor dalı futboldu. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi bölümünde okurken, sporu futboldan tenise dönüştürdüm. Çünkü tıp bölümü ağır ve sorumluluk isteyen bir bölüm. Futbol antrenmanı ve dersleri bir arada yönetmekte güçlük çektiğimden dolayı tenise ağırlık verdim. Yaklaşık olarak 20 yıldır tenis ile uğraşıyorum. Bunun yanında yüzme ve yürüyüş sporları ile ilgileniyorum. Spor yaparken, hem kendi performansım hem de genel ilgi alanım olduğu için beslenmenin sporcu üzerinde etkilerine yoğunlaşmaya çalışıyorum. Şunu söyleyebilirim ki Hipokrat’ın da dediği gibi: “Ya yedikleriniz ilaçlarınız olsun ya ilaçlarını yiyiniz” sözlerinden yola çıkarak, bu söz kişinin sağlıklı bir beslenme ile sağlıklı olabileceğini, beslenmenin sağlıklı yaşamda ciddi bir katkısı olduğunu gösteriyor. Kişi eğer sporcu ise, bunun önemi daha artıyor. Beslenme alışkanlığı, spor çalışmalarını ya çok olumlu ya da çok olumsuz etkiliyor. Özellikle sporcu sağlığında kilo kontrolü, fizik uygunluk son derece önemli. Bu açıdan sporcunun ve spor ile uğraşan insanların beslenme konusunda bilinçli olması, yaptıkları sporun niteliğini ve kalitesini artırıyor.

HAFTADA EN AZ 3 GÜN 1 SAAT

Günde veya haftada ne kadar spor yapılmalı, bunun bir kıstası ya da limiti var mı?

Şunu belirtmek isterim ki tüm sorularınızı, spor üzerine yazılmış makaleler ve bilim içerisinde yanıtlıyorum. Bu bağlamda spor fizyolojisi ve beslenme uzmanlarının önerdiği haftada en az üç gün spor yapılması. Spor yapan kişilerin en az 1 saat boyunca spor yapmaları öneriliyor. Bu bahsettiğim spor branşı kitle sporlarına yönelik branştır. Tabii ki kişi profesyonelse o zaman antrenman sayısı ve sıklığı değişebilir. Sporcu hayatında günde çift antrenmanda yapılabilir. Halk bazında spordan yola çıkarak konuşacak olursak; haftada 3 gün, günde 1 saat spor yapmak gereklidir. Kişi eğer profesyonelse haftada en az beş gün antrenman sportif performansın artması için şarttır.

Aşırı antrenman diye bir şey gerçekten var mı?

Tıbbi olarak doğrudur. Aşırı antrenman; literatürde (Overtraining) adında anılır. Bu durum sporcunun fizyolojisinin ve genetiğin kaldıramayacağı düzeyde yapılan antrenmanların zamanla metabolizmada harabiyet çıkarması ve yıpranmasına yol açmasıdır. Özellikle sporda gerginlik, hırs, kaygının yoğun olduğu branşlarda, kişinin yarışmacı kimliği varsa kişi bunu daha yoğun hisseder. Bunlar sporcu üzerinde psikiyatrik sorunlar ortaya çıkarır. Aşırı antrenman bu yükü daha da artırır. Kişi yeterince dinlenemeden, toparlanamadan (recovery) olmadan, üst üste sık antrenman ile Anabolik (yapıcı) süreci bitirir. Katabolik (yıkıcı) sürece geçer. Durum sporcunun en başta spordan soğumasını, yaptığı spora tepkili olmasına ve antrenmandan kaçar hale gelir duruma gelmesine sebep olur. Sporcu bünyesinin, spor dalı üzerinde uğraş vermek istememesine neden olur. Aynı zamanda kassal ve iskeletsel beceride buna bağlı olarak düşer.

PROTEİN ALIMI ÖNEMLİ

Biraz da sporda beslenme üzerine konuşalım istersen…

Eğer bahsettiğimiz kişi sporu meslek haline getirmiş biri ise; bu kişilerde ilk etapta proteinin ve vitaminsel gıda ürünlerinin fazla olması önemlidir. Özellikle protein hücrenin yapıtaşı olduğu için proteinin kaliteli ve sürekli alınması esastır. Protein için dünyada kullanılan en önemli kaynaklar; süt ve süt ürünleri, ettir. Türkiye’de ne yazık ki süt ve yan ürünlerin tüketimi zayıftır. Halbuki süt temel bir beslenme ürünüdür. Hepimiz sütü doğumdan itibaren en az 2-3 yıl boyunca tüketiyoruz. Anne sütünün temelde 6 ay ancak bana kalırsa 1.5 yıl bebeğin tüketmesi ve kullanması çocukta bedensel ve zihinsel gelişimi artıracaktır. Protein kaynağı olarak rahatlıkla süt ve yan ürünlerini önerebilirim. Et ve etin işlenmiş ürünleri önemli. Bu arada Türkiye’de sebzenin ve meyvenin tüketildiğinin zannetmiyorum. Türkiye florası çok çeşitli bir ülkedir. Her mevsim her ay istediğiniz yeşil sebzeyi bulabilirsiniz. Bunların tüketiminin az olması düşündürücüdür. Meyve ve sebze önemlidir. Bize vitamin katkısı sağlayacaktır. Son olarak karbonhidratların kullanılması lazımdır. Ancak spor ile uğraşan kişilerin kilolarının ayarlanması noktasında karbonhidratların kullanılması dengeli ve ölçülü olmalıdır. Özellikle şeker ve şeker içeren ürünler temkinli olarak kullanılmalıdır. Çünkü; sporcu aldığı ve verdiği kalori noktasında dengeyi sağlamak zorundadır. Obezite, spor dünyasında da önemli bir faktördür. Fizik uygunluk esastır. Bir jimnastikçi bir kişinin kilo takibi yapmadan rahatça beslenmesi özellikle bu spor dalı için düşünülemez. Birçok spor dalı için bu durum geçerlidir. Aşırı ya da fazla kilo spor için kabul edilemez.

Yağ yakımı sürecinde, spor dahilinde neler yapabiliriz?

Bu süreçte dünyanın kullandığı çağdaş yöntemler arasında genetik bakı söz konusudur. Kişinin kilo kontrolünü sağlayan benim takip edebildiğim 8-10 gen var. Aynı zamanda İskandinav ülkelerinde obezite veya kilo kontrolü genleri adı altında 15-20 gen içeren bazı gen panelleri vardır. Kişinin kanına bakılarak 15-20 gen incelenir. Bu genlere bakılarak, kişinin yağ yakımı hızı, şekere yönelik karbonhidrat yakım hızları saptanabilir. Kişilere gen bazlı diyetler önerilebilir. Vücudumuzda eğer kilo almak adına genler taşıyorsa, haftada 8-10 saatlik antrenman programı önerilebilir. Bazı genlerse aktif olmak adına haftada 3 saatlik bir program yeterlidir. İncelenen bu genler dünyanın kullandığı üst düzey araştırmalar isteyen genler. Basit düzeyde konuşacak olursak, kişinin yağ yakımını hızlandırması için karbonhidrat içeren gıdaları azaltması gerekmektedir. Bu grup içerisinde şeker ve unu barındıran bir gruptur. Bu gıdalar vücutta depolanmaya dönük olduğu için kişinin az kullanması gerekmektedir. Buna ek olarak hayvansal yağ ve kızartma yağlarının yanlış kullanılmaması lazımdır. Proteinde mutlaka dengeli kullanılmalıdır. Kilo vermek isteyen insan için günlük alınan ve yakılan kalori arasında dengeyi yakma noktasında geliştirmelidir. Kilo kaybını hedefleyen bir insanın sadece diyet yapması yeterli değildir. Günlük alınan kalori 1000-1200 düzeyinde ise 3000 kalori yakmanın yollarına bakılmalıdır. Bu noktada fizik aktivite önemlidir. Fizik aktivite obezite, kardiovascular, damarsal, diyabetik sorunlar için bir ilaçtır. Bu noktada haftada en az 3 gün bir saat süreyle yapılan koşular metabolizma ve hormonsal dengeyi korumak için gereklidir. Ben ülkemdeki insanların spor ile daha çok uğraşmasını ve sevmesini istiyorum. Spor mutlaka yaşamımıza girmelidir.

OTURARAK YAĞ YAKMAK MÜMKÜN DEĞİL

Yağ ile yağ yakmak diye bir kavram var. Bu ne kadar doğru?

CLA gibi alınan suplement (destek) ürünlerin kullanılması yağ yakımını artırır. Ancak bunun sağlanması için bilinmeyen gerçek kişinin aktif olmasıdır. Yani bu ürünler alınarak, oturarak kişinin yağ yakması mümkün değildir. Eğer sporsal aktivite yapılırsa bu ürünler faydalı olabilir. Yakacakları yağdan biraz daha fazlasını yakabilirler. Şunu söyleyebiliriz ki hareket etmeyen bir insanın bu ürünleri kullanarak yağ yakması fizyolojik olarak mümkün değildir.

Ülkemizde obezitenin önüne geçmek adına ne gibi faaliyetler yürütmektesin?

On yıldır obezite ile ilgili çalışmalar yürütüyorum. Bu konuyu seçmemin temel nedeni; temel küresel bir dünya sorunu olması. Hekim olarak, küresel bir sağlık sorunu ile ilgilenmekten, konuyla ilgili yenilikleri izlemekten ve paylaşmaktan mutluluk duyuyorum. Obezite, her ne kadar tek başına bir sorun olsa da beraberinde hipertansiyon, diyabet, kalp ve damar hastalıkları gibi bir takım hastalıklara sebebiyet veriyor. Fazla kilo sebebiyle eklemlerde deformasyon ile gelen ortopedik sorunları da içeren bir sağlık sorunu… Ayrıca kişinin özgüvenini kaybettirdiği için kişiyi depresyona kadar sürükleyebiliyor. Aynı zamanda son dönemde yapılan bazı çalışmalar ile kansere sebebiyet olduğunu ortaya koymaktadır. Bu bakımdan obezite ciddi anlamda çalışma yapılması gereken bir alan. Hemen hemen on yıldan beri yerli ve yabancı kongrelerde konu hakkında sunumlar yapıyorum. Makaleler yazıyorum. Klasik yöntemler dışında Avrupa’dan edindiğim obezitede genetik faktörlerin incelenmesi, genetik faktörlere göre diyet ve diyet programı geliştirme gibi alanlarda çalışmalarım var. Bu çalışmalarımı destekleyen Ege Üniversitesi Spor Hekimliği ve Spor Bilimleri Fakültesi’nde değerli hocalar ile çalışmaktayım. Obezite, egzersiz ile tek başına çözülemeyecek bir sorun olduğu için aynı zamanda Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Basında endokrinoloji, dahiliye, genetik branşları gibi alanının uzmanları ile ortak çalışmalar yürütmekteyim. Obezite, çok yönlü bir sağlık sorunu. Bu anlamda tüm alanının uzmanlarından görüş almaktan ve ortak proje üretmekten büyük mutluluk duyuyorum.

İZMİR ALARM VERİYOR

Peki İzmir için neler söyleyebiliriz?

İzmir, Türkiye ortalamasına yakınlık gösteriyor. Maalesef obezite, tüm dünyada sorun. Şu anda dünyada yüzde otuzluk bir obezite varlığından söz edilir. Konu ile ilgili en çok makalenin yazıldığı ülke Amerika olduğu için, orayı çok iyi biliyoruz. Amerika’da şu an obezite çok ciddi bir sorun. Avrupa’da durum aynı şekilde. Türkiye’de beslenme tarzı olarak fast food ürünlerin tercihi ile potaya girmiş durumda. Kendi kendimize riski artırıyoruz. Türkiye’de hemen hemen yüzde otuzluk bir obezite problemi var. Yüzde 40-50 oranında da aşırı kilodan söz edebiliriz. Türkiye’de bu oranlar riskin ne düzeyde olduğunu ortaya koyar nitelikte.

Ülke bazında obezitenin önüne geçmek adına neler yapılmakta?

Çalışmalar var ancak bunların başarısını artırmak gerekli. Sağlık Bakanlığı fizik aktivite konusunda halka aydınlatmak adına çeşitli yayınlar ve konu ile ilgi video filmler aktarıyor. Fakat katılımı sağlamak için; bunların hayata geçmesi lazım. Özellikle üniversitelerde obezite ile ilgili çeşitli paneller ve kongreler düzenleniyor. Farkındalık yaratılmaya çalışılıyor. Bu çabalara saygı gösteriyorum. Ancak bunların alana dönme oranları düşük. Kişi izlediği bir kongreden sonra eşofman ve şortunu giyip koşmaya ve spora başlıyorsa o zaman hedefe varmışız demektir. Orada bir problemimiz var. Türk insanında spor izleme adına sevgi büyük ancak bu sevdamızı alanlara aktaramıyoruz. Belediyelerin spor kompleksleri istediğimiz düzeyde kalabalık değil. Halbuki belediyeler ve üniversiteler bu konuda rehberlik etmesi gerekir. Şimdilik böyle bir atılım yok.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.