TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Hem kafe hem müze

Türkiye’nin dört bir yanından ve yurt dışından pek çok antika eşyayı evinde toplayan İzmirli koleksiyoner Erdal Çoban, topladığı eşyalar eve sığmayınca adeta müzeyi andıran bir kafe açtı

Haber Giriş Tarihi: 16.11.2017 07:20
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
Hem kafe hem müze

E. ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER

Küçük yaşlardan itibaren eşyaların tarihine tutkuyla bağlı olan 35 yaşındaki İzmirli koleksiyoner Erdal Çoban’ın çocukluğu, geçmişin ruhunu sokaklarında ve duvarlarında taşıyan İstanbul’un Balat semtinde geçti. Antikaya olan merakını kendi deyimiyle “hastalık” olarak özetleyen Çoban, 10 sene önce Türkiye’nin dört bir yanından ve yurt dışından pek çok antika eşyayı evinde toplamaya başladı. Topladığı eşyalar bir süre sonra eve sığmamaya başlayan Çoban’ın antika eşya tutkusu, son zamanlarda yaygınlaşan kafe kültürünü farklı bir noktaya taşıdı.

AZİZ NESİN’İN DAKTİLOSU KOLEKSİYONUNDA

Çoban, evine sığmayan antika eşyaları sergilemek ve mezatlar düzenleyerek onları başka insanlarla buluşturabilmek için Alsancak’ta Madam Efi adını verdiği bir kafe açtı. Misafirlerine eski bir sandalyede oturup eski bir çay bardağında çaylarını yudumlama keyfi sunan Madam Efi, yaşanmışlık kokan birbirinden değerli antika eşyalar ile dekore edildi. Çoban’ın koleksiyonunda Aziz Nesin’in daktilosundan Barış Manço’nun oyuncak trenine, Dario Moreno imzalı plak ve fotoğraftan Tanju Okan imzalı biblolara kadar çok sayıda değerli antika eşya bulunuyor.

ALDIKÇA ALIYORSUN…

Çoban, Balat’ta geçen çocukluğunu ve antika eşyalara olan merakını şöyle anlattı: “Balat’ta üç katlı eski bir Rum evinde büyüdüm. Balat, İstanbul’un en nostaljik yeridir. Eskiye hep meraklıydım. Sanat ve tiyatro festivalleri dolayısıyla çok sık yurt dışına çıkıyorum ve her yerde mutlaka bitpazarlarını geziyorum. 22 ülke gezdim. Oralardan mutlaka bir şeyler satın alıp buraya getirmeye çalışıyorum. Topladıklarımı evimde biriktirmeye başladım. Ancak zaman içerisinde eve sığmaz oldu. Bu bir hastalık, aldıkça alıyorsun... Sadece bu antika eşyalar için ev veya depo kiralayan arkadaşlarım var. Koleksiyonerlikte yenilere yer açabilmeniz için bazılarını dönüşüme çevirmeniz lazım. Ayrıca geniş bir mekan olması gerekiyor ki daha fazla ürüne ulaşabilesiniz. Hem eşyaları sergilemek hem de mezat yoluyla başka insanlara ulaştırabilmek için bu kafeyi açtım” dedi.

SAHİBİNİN TORUNUNA HEDİYE ETTİ

Hem bir kafe hem de antika dükkanı olan Madam Efi’de eskiden kullanılmış günümüzde ise antika değere sahip çok sayıda antika eşya bulunduğunu ifade eden Çoban, “Daha çok Avrupa’dan kaliteli cam objeler, eski fotoğraf makinaları, plaklar, pikaplar, eski gazeteler, 5 bine yakın eski kitap var. Örneğin 1709 tarihinden kalma bir kitap var. Özenle yaklaşık on yıldır topladığım eşyalar arasında Aziz Nesin’in daktilosu, Zeki Müren’den imzalı bir kama, Barış Manço’nun oyuncak treni ise benim için en özel olanlar. Çok fazla sayıda değerli eşya geliyor. Bazen bulduğum eşyaların sahiplerini araştırarak iletişime geçiyorum. Bir kartpostal koleksiyonu gelmişti. Avrupa’dan toplanmış 1950-1960’lı yıllarda. Sahibinin torununu bulup verdim. Dedesi ölünce kapıcıya vermişler malzemeleri. Kapıcı da hurdacıya satmış. Hurdacı bize sattı. Para da istemedim, koleksiyonu götürüp hediye ettim torununa” dedi.

ATİNA’DA BİR BİTPAZARI

Antika toplamaya 10 yıl önce Yunanistan’ın Atina kentinde bulunan bitpazarından eski bir fotoğraf alarak başladığını anlatan Çoban, “Türkiye’yi temsilen Atina’da bir tiyatro festivaline gitmiştim. Orada Pazar günleri kurulan ve Avrupa’nın en kaliteli malzemelerinin satıldığı bir bitpazarını vardı. İlk parçayı oradan aldım, bir kadın fotoğrafıydı. 1870’li yılarda İstanbul’dan Atina’ya gitmiş. Ermeni bir fotoğrafçının çektiği fotoğrafın üzerinde Pera yazıyordu. O günden beri hep o sanatçının fotoğraflarını topladım. Şu an o fotoğrafçının Türkiye’deki en büyük arşivi bende. Biri bir antika eşya getirdiğinde onun tahmini alış fiyatı ile satış fiyatını verebiliyorum. Böylelikle ürünü bildiğin için ona göre alıp ona göre satma şansım oluyor. Yeni kuşakta çok fazla bunu yapabilen insan yok” ifadelerini kullandı.

1 MİLYON EURO VERSELER SATMAM

Çeşitli yerlerden satın aldığı antika eşyaların bazen çok ilginç hikayeler barındırdığını söyleyen Çoban, Mersin’den aldığı köstekli saatin hikayesini şöyle anlattı: “Saatin yaklaşık 120 yıllık orijinal bir köstekli saat ve sahibinin 2. Dünya Savaşı’nda Hitler’in Nazi ordusunda general olan Franz Schmitz olduğu ortaya çıktı. Schmitz’in aynı zamanda Nazi Almanya’sında en yüksek nişan sayılan ‘Gümüş Haç’ madalyası ve savaş boyunca Alman askerlerinin yanı sıra Rus askerlerini de kurtarması nedeniyle Sovyet Rusya'dan nişanla onurlandırılmış. İlk başta diğer Nazi subayları gibi vahşet uygulayan insanlardan birisi sandım. Ancak Franz Schmitz’in savaş boyunca insanlara yardım ettiği, Alman askerlerinin yanı sıra Rus askerlerinin de hayatını kurtarması hümanist bir insan olması beni derinden etkiledi. İnsanlar saati almak isteyince ben de benzer saatlerin fiyatlarını internet üzerinden araştırdım. Ortalama 10 bin eurodan başlayan fiyatlardan satılıyorlar. Ancak bu saati, 1 milyon euro dahi teklif verseler yine satmam. Ailesinden birileri bulabilmek için epey uğraştım. Bulup kendilerine teslim etmek isterdim ama ulaşamadım.”

ESTETİK KAYGIMIZ AZALDI

Başkası için hiçbir anlam ifade etmeyen bir eşyanın bir başkası için ise çok büyük anlamlar ifade edebildiğini dile getiren Çoban, günümüzde kullanılan eşyaların ruhundan şöyle bahsetti: “Bir kullanılmışlık var ve onu bir sonraki kuşağa aktarma sorumluluğu var. İnsanlar ellerinde bulunan ve çok önem vermedikleri malzemeleri getiriyor ve sen daha fazla önem verecek insanlara onları aktarıyorsun. Burada biri için hiçbir anlam ifade etmeyen bir eşya bir başkası için çok büyük bir anlam ifade ediyor. Bu bir keyif… Ayrıca içinde bir estetik var. Estetik kaygımız azaldı ve insanlar artık birçok şeyden keyif almıyor. Diğer taraftan eski bir lambanın tasarımında ve üretiminde bile bir sanat var bence. Günümüzde her şey daha düz ve minimal. Elbette yenileri de seven var ama ben içinde estetik kaygı ve sanat olan işleri seviyorum. Herkesin bir koleksiyon alanı var. Mesela sadece gazoz, pikap, lambalı radyo, fener biriktirenler var. İlla maddi imkana gerek yok sadece kibrit kutusu, gazoz kapağı ya da topaç biriktirirsin. Ben içinde estetik olduğu sürece her eşyayı koleksiyonuma katılıyorum.”

ANTİKA VE SANAT BİR ARADA

Yaklaşık 1 ay önce hizmete açılan Madem Efi’de sanat ve antikayı insanlarla buluşturmayı hedeflediğini söyleyen Çoban, “Kafeyi babam Adil Çoban ve abim Şahin Çoban ile birlikte işletiyoruz. Abim gazeteci, babam öğretmen ama işi öğrenmek istiyorlar. Antika eşyalara karşı pek ilgileri yoktu ama yavaş yavaş ilgili duymaya başlıyorlar. Burada mezatlar yapacağız. İnsanlar evlerinde bulunan ürünleri getirip burada satabilecekler. Aslında geçmişle yer altı kültürünü karıştırmak istiyorum. Bir diğer amacım da antika ve sanatı bir araya getirmek. Kafenin bulunduğu sokağa sanat sokağına çevirmek istiyorum. Karşı kaldırıma küçük bir sahne kurup haftanın belli günleri kukla ve pandomim gösterileri de yapacağız” dedi.

ALAMAYANLARA HEDİYE EDİYOR

Son dönemde bazı popüler filmlerin de etkisiyle gençlerde nostaljiye karşı bir ilgi uyandığını belirten Çoban, “Şu an İzmir’de birçok mekanın ismi nostaljik isimleri içeriyor. Son 3 yıl içinde Cihangir ya da Kadıköy’ün arka sokaklarındaki gibi kafe ve antika kültürü gelişti. Aslında nostalji değil nostaljinin kapital düzene pazarlanmış hali. Bence kötü bir şey... Ama gençler demek ki buna yöneliyor. Alım gücü yüksek insanlar da var, ufacık bir şeyi isteyip alacak parası olmayan öğrenciler de... Çoğu zaman onlara beğendiği eşyayı hediye ediyorum. Parayı ne için kazanıyoruz ki? Bu entelektüel bir keyif aslında... İnsanlar gece 3’te kalkıp bitpazarına geliyor ve orada bulduğu bir üründen keyif alıyor. Arada çok kaliteli ürünler çıkıyor. Bir gün bir ürün gelir sen ondan zengin olabilirsin. Ama bir ürün gelir sen onu elinden kaçırırsın ve bütün bir hayatın boyunca pişmanlıktan onu konuşabilirsin. O yüzden biraz bilmek lazım ama her şeyi de bilemezsin” şeklinde konuştu.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.