TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Her alanda sömürülüyorlar!

Çeşitli sebeplerle ülkelerini terk etmek zorunda kalan mülteciler, tarım sektöründe ucuz iş gücü olarak çalıştırılıyor. Ücretlerin düşük, sosyal hakların, çalışma ve barınma şartlarının yetersiz olduğu emek sömürünün içinde, okul çağındaki çocuklar da yer alıyor

Haber Giriş Tarihi: 27.10.2016 08:29
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
Her alanda sömürülüyorlar!

E. ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER

Yıllardır süren iç savaş ve ülkelerindeki diğer koşullar nedeniyle Türkiye’nin farklı kentlerine göç etmek zorunda kalan mülteciler, çeşitli iş kollarında çalışarak hayatlarını sürdürmeye çalışıyor. En çok mülteci göçü alan illerin başında gelen İzmir’in tarım yapılan ilçelerine yerleşen mülteciler, işverenler tarafından ucuz işgücü olarak görülüyor ve güvencesiz olarak çalıştırılıyor.

Mültecilerin en büyük sorunlarından biri de sağlıksız koşullarda barınıyor olmaları. Kimi zaman temiz suya erişimde bile güçlük çeken mülteci işçiler, tuvaletin bulunmadığı derme çatma çadırlar ve kendi yaptıkları naylondan barınaklarda yaşıyor.

“SAĞLIKSIZ ŞARTLARDA BARINIYORLAR”

Halkların Köprüsü Derneği gönüllüleri, mültecilerin yoğun olarak bulunduğu bölgeleri sıklıkla ziyaret ediyor. Ziyaretler esnasında ihtiyaç sahiplerine yardım malzemeleri dağıtılıyor; dernek bünyesindeki gönüllü hekimler ise, sağlık taramaları yapıyor. Dernek Başkanı Prof.Dr. Cem Terzi, bölgede mülteci tarım işçilerin yaşadığı sıkıntılara birebir tanıklık eden biri. Mülteci tarım işçilerinin en sorunlu gruplardan biri olduğunun altını çizen Terzi, “Doğru düzgün bir yerleşim alanları yok. Genellikle işin olduğu tarlaların etrafına dayıbaşılarının davetiyle gelip yerleştiriliyorlar. Öyle ki Torbalı’da içme suyuna 2-3 kilometre uzaklıkta, tuvaletin olmadığı yerlerde, derme çatma çadırlar ve kendilerine naylondan barınaklar yapıyorlar. Tabi yalnızca çalışacak kişiler değil, bütün aile, çoluk çocuk, yaşlı insanlar hep beraber geliyor. Yazın ayrı bir dert kışın ayrı bir dert… Kışın o çadırların içerisine sobalar kuruluyor. Soba devriliyor, yangın çıkıyor. Yaptığımız sağlık taramalarında yanık vakaları ile karşılaşıyoruz. İçme suyu olmadığı için çok ciddi enfeksiyon hastalıkları ile karşılaşıyoruz. Oradaki şartları iyileştirmeye kalkığımızda; örneğin bir tuvalet koymak istediğimizde tarla sahibi, mülteciler yerleşik olmasın diye orada herhangi bir yapılanmaya izin vermiyor” dedi.

“HASTANEYE YATAMADIĞI İÇİN BEBEĞİNİ KAYBETTİ”

Geçici koruma kimlik kartına sahip olmayan mülteciler, kamu hizmetlerinden faydalanamıyor. İzmir’de 300 bin mülteciden yalızca 96 bini bu karta sahip. Öyle ki acil durumdaki hastalar acil servislere başvurduğunda bile sağlık hizmeti alamıyor. Terzi, geçici koruma kimlik kartı bulunmayan mültecilerin yaşadığı sorunları şöyle anlatıyor: “İzmir’e başka şehirlerden geldikleri için burada kayıtlı değiller. Kayıtlı olmadıkları için de hiçbir kamu hizmetine erişemiyorlar. Mesela kaydı Şanlıurfa’da olan gebe bir kadın İzmir’de sağlık hizmeti alamıyor. Burada acil servise götürüyoruz, acilde bile bakmıyorlar. Hatta mevsimlik işçi olarak Turgutlu’da yaşayan hamile bir mülteci kadın hastaneye bir türlü yatamadığı için bebeğini kaybetti. Bunun gibi birçok örnek var. Hasta insanlar ilaca ulaşamıyor, acil hastalar ameliyat olamıyor. Çalışma ve barınma koşulları çok kötü durumda. Çok uzun saatler çalışıyorlar, aldıkları ücret standart ücretlerin yarısı. Bazen o parayı bile alamıyorlar, dayıbaşları kaçıp gidiyor. Çevreden istenmeyen kişi muamelesi görüyorlar.”

ÇOCUK İŞÇİLİĞİ ÇOK YAYGIN

Mültecileri tarımda çalıştırmak için tercih eden işveren. İşveren iki türlü çok büyük avantaj ağlıyor. Birincisi yarı fiyata çalıştırıyor, ikincisi sigorta primi ödemiyor. Okul çağındaki çocukların da bu emek sömürüsünün içinde yer aldığını dile getiren Terzi, “İşveren açısından çok karlı bir sömürü düzeni. Dolayısıyla sürekli böyle bir talep mülteci işçilere ziraat sektöründen sürekli böyle bir talep var. O yüzden de insanlar sürekli gelmeye devam ediyorlar. Çocukların hiçbiri okula gidemiyor, çocuk işçiliği çok yaygın. Biz bunu birçok açıda raporladık. Çalışma koşulları, sağlık, dayıbaşılık sisteminin yarattığı sorunlar ama hiçbir ciddi önlem alınmadı. Foça, Torbalı, Manisa, Turgutlu civarında çok yaygın. Sayı çok değişken, domates bitiyor öbürü başlıyor. Başka bir tarlaya gidiyorlar. Sürekli yer değiştiriyorlar. O gruba sürekli ulaşıp yardım götürmek de bu açıdan çok zorlaşıyor. Torbalı’daki çalışma kampında sömürüye açık ve herhangi bir yasal güvenceden mahrum olarak çalışan sığınmacıların emeklerini ve yaşamlarını güvenceye alacak girişimlere ivedilikle ihtiyaç vardır” ifadelerini kullandı.

“DAYIBAŞI SİSTEMİNİN YARATTIĞI SORUNLAR”

Mültecilerin, diğer üreticilerle aynı ücreti aldığını fakat ücretlerini dayıbaşları ve tercümanlarla bölüştükleri için ellerine az bir miktar geçtiğini dile getiren Torbalı Ziraat Odası Başkanı Yılmaz Girgin, “Tarla işlerine gidiyorlar, günlük ücret ile çalışıyorlar. Mevsimine göre hangi iş varsa ona gidiyorlar. Şu an fasulye topluyorlar. Suriyelilerin aldığı ücretler buradaki diğer üreticilerin aldığı ücretlerden farklı değil. Ama şöyle bir olay var: onların bir dayıbaşları var. Dayıbaşlarla ve tercümanlarla parayı bölüştükleri için ellerine az bir ücret geçiyor. Yoksa üreticilerin onlara ödediği para az değil. Aynı parayı ödüyorlar. Barınma koşulları gerçekten çok kötü, kolay şartlarda yaşamıyorlar. Çadırlarda kalıyorlar. Sayılarını bilmek imkansız, bir bakıyorsun geliyorlar bir bakıyorsun gidiyorlar. Ama sayıca çok fazlalar” diye konuştu.

DAYIBAŞILIK SİSTEMİ NEDİR?

Dayıbaşılık kısaca emek yoğun sektörlerdeki iş gücü ihtiyacını karşılayan, işveren ile işçiler arasındaki iş bağlantısını kuran ve iş gücünün devamlılığından sorumlu olmayı kendine iş edinen kişilerin yaptığı işe verilen isimdir. İşverenin dayıbaşından beklentisi emek arzının sürekliliği ve işçilerin verimli bir şekilde kesintiye uğramadan çalışmasıdır. Dayıbaşılık sistemi yoğun emek gücüne gereksinim duyulan sektörlerde işlevsel olmaktadır. Sanayi ve tarım sektörlerinin yoğun olarak kümelendiği bölgelerde yerel işgücü genellikle istihdam talebini karşılamakta yetersiz kalmaktadır. Bu durumda dayıbaşı olan kimseler söz konusu iş gücü eksikliğini gidermek için, işsizliğin yoğun olduğu bölgelerdeki iş gücünü, bireysel bağlantılarını kullanarak, emek talebinin yoğun olduğu bölgelere sevk etmektedirler.

DAYIBAŞLARI NEDEN MÜLTECİLERİ TERCİH EDİYOR?

İlk bakışta bu süreç yerel ekonomiye katkı sağlayan, işsiz kitlelerin ise çalışmasına olanak tanıyan bir süreç olarak görünse de kanuni bir dayanaktan yoksun olan, herhangi bir yazılı sözleşme ile işçi haklarının korunmadığı ve kayıt dışı bir süreç olduğu için sistemin en zayıf halkası olan işçiler açısından tehlikeler barındırmaktadır. Dayıbaşı komisyonunu aldığı sürece ve getirdiği işçiler de verilen işleri yaptıkları sürece sistem işlemektedir. Yaşam ihtiyaçlarını karşılamak için sığınmacıların son derece düşük ücretlerle kayıt dışı çalıştırıldığı bilinen bir gerçektir. Dolayısıyla dayıbaşları da daha düşük ücretlerle çalıştıkları için, çalışmaya da mecbur oldukları için mülteci/sığınmacıları tercih etmektedirler.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.