TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

İnsan ve yaratma edimi

Dünyayı kültürel düzeyde geliştirme ve değiştirme gücüne sahip olanların yalnızca sanatçılar olduğunu söyleyen Ressam Nafi Çil, bireyin yaşamında ön sırada yer alan isteğinin “Kendini kabul ettirme isteği” olduğunu söyledi

Haber Giriş Tarihi: 27.10.2016 07:08
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
İnsan ve yaratma edimi

NİLGÜN TAZE

1967 yılında kurulan “Akatünvel Sanat Topluluğu” içinde yer alan ve altmıştan fazla kişisel sergi gerçekleştiren Nafi Çil, ülkemizde ve Avrupa’nın birçok şehrinde sergilere katıldı.

Heykel ve mimari yarışmalarında ödüller alan Nafi Çil’in yapıtları İstanbul, Ankara, Aydın Devlet resim ve heykel müzelerinde, Anadolu Üniversitesi Çağdaş Sanatlar Müzesi’nde, Münih, Barselona, Dubrovnik, İstanbul, Ankara ve İzmir gibi birçok yerdeki koleksiyonlarda yer almaktadır.

Bir mimar olarak yaratma etkinliği içinde gerçekleştirdiği mimari tasarımlarını yoğunlukla İzmir ve Ege yöresinde gerçekleştirdiğini ifade eden Çil, plastik ve görsel sanatların bütün etkinliklerinde yer aldığını söyleyerek, “Özellikle mimarlığın ve resim sanatının farklı olanaklarını karşılıklı etkileşim sınırları içinde besleyerek zenginleştirmeyi amaç edindim. Yaratımların çağın koşullarına bağlı olarak tüm yaşamsal işlevlerde ve tinsel değerler alanında anlam kazanıyor. Beni yaratıcı kılan estetik varlık alanında tinselleşen eserlerin etkinliğidir. Güncel ve zamanın öğretilerine ve isteklerine karşı durarak zaman ve mekan tanımayan sanatın ana ögesi içinde biçimler, objeler ve mekanlar yaratmak farklı bir keyif” dedi.

AKATÜNVEL SANAT TOPLULUĞU

Dünyayı kültürel düzeyde geliştirme ve değiştirme gücüne sahip olanların yalnızca sanatçılar olduğu düşüncesinden yola çıktığını belirten Çil, çağımız plastik ve görsel sanatlarının bir düşünsel etkinlik içinde yer alması gerektiğine inandığını belirtti. Çil, “Yalnızca bir sanat yapıtı ortaya koymak yeterli olmuyor. Aynı zamanda bu yapıtların temel düşünsel niteliği içinde sanatın estetik teorisini ortaya koymak gerekir. 'Akatünvel' bir sanat ekolüdür. Akatünvel Sanat Topluluğu Prof.Dr. Süleyman Velioğlu ile ressam Tangül Akakıncı tarafından 1967 yılında kuruldu. Kuruluş sürecinde Velioğlu ve Akakıncı yalnız değillerdi. Tamer Akakıncı, Jülide Atılmaz Ünal, Belma Artut, Ulu Sungu ve Nafi Çil gibi sanatçılar da vardı. 1984 yılında Ressam Güven Zeyrek'in topluluğa katılmasıyla Akatünvel sanatsal bir zenginlik kazandı” açıklamasını yaptı.

“MİŞ” GİBİ SANAT

“Felsefesiz sanat olursa Türkiye’deki gibi miş gibi olur” diyen Çil, düşünme yeteneğini, aklını kullanmayı bilmeyen insanların yaratıcılıktan ve estetikten mahrum kalacağını ifade ederek şunları söyledi: “Yaşamı kendi yaşamı olmayan, kandırıldık diyen, felsefeden ve filozoftan yoksun, düşünme melikesini kaybetmiş bir toplumda sanat ve sanatçı nasıl yetişir? Bu mümkün değil. İnsanın insan olabilmesi ancak onun tercihiyle, insan olmayı seçmesiyle mümkündür. İnsan olmayı seçmek kişinin tercihidir. Böyle bir tercih içinde olan insan yüksek değerle içinde yaşar. Çıkarlarını düşünmez. Bir de araç değerler için yaşayan yığınlar vardır ki bunlar çatışmaların, yarışmaların, hesaplaşmaların alanı içindedirler. Ülkemiz böyle insanlarda oluştu. Entelektüel ve tarihsellik alanındaki yaratmalar, ölüme karşı direnen insanların etkinliğidir. Benim plastik sanatlar alanda gerçekleştirdiğim her yaratma etkinliği ölümlü varlığımın ardında ölümsüz eserler bırakmak adına yaşayan bir insanın tutkulu yaşamıdır. Resim sanatı özgür bir iradenin etkinliğinde gerçekleşir. Mimarlık sanatı ise işlevsel bir nedene bağlı olduğu için bir işvereni gerekli kılar. İhtiyaç duyulmadan yapılan tasarım mimarlık değildir.”

"İNSAN VE YARATMA EDİMİ"

Prof.Dr. Süleyman Velioğlu’nun düşünce, psikiyatri bilimi ve sanat alanlarındaki çalışmaları sonucunda ‘özgün insan varlığı kuramını’ oluşturduğu bilgisini veren Çil, “2 bin 500 yıldır insan üstünde oluşturulan kuramlardan çok farklı nitelikte olan bu kuram 2000 yılında ‘İnsan ve Yaratma Edimi’ adıyla kitaplaştırıldı. Velioğlu, yine aynı yapıtında Ontopsikiyatri adını verdiği yeni bir bilim alanını temellendirdi. Ayrıca, ‘Manifesto Akatünvel-2000’ adlı bildirisiyle Akatünvel Sanat Topluluğu'nun çağdaş, evrensel sanat felsefesi temelinde Akatünvel'in bir sanat ekolu olduğunu ilan etti. Ayrıca ‘Estetik’i ve ‘Sanat Ontolojisi’ni çağdaş bir felsefe bilimi olarak Türkiye'de kuran düşünür, bilim ve sanat adamı olan Prof.Dr İsmail Tunalı, Akatünvel bir sanat ekolüdür diyerek, Akatünvel Sanat Topluluğu'nun 1967 yılından günümüze aynı teorik sanatsal prensiplere sadakat içinde, aynı sanat istencini titizlikle sürdürdü” açıklamasını yaptı.

BÜTÜNLÜK İÇGÜDÜSÜ

Çil, Prof.Dr. İsmail Tunalı’nın Türk sanat tarihinde bir ilki gerçekleştirerek sanatın felsefi anlamda bir varlık yorumu olduğuna inandığını ve yapıtlarıyla günümüzde ortaya koyan çok ciddi bir sanat ekolü olduğunu ifade etti. Çil, “Prof.Dr. İsmail Tunalı 1983 yılında yazdığı 'Sanat Anlayışı Temelinde Yeni Bir Resim Anlayışı' adlı kitabında felsefi alanda estetik-pratikin estetik-teori ile birlikte gerçekleştiren sanatçıların Akatünvel Sanat Topluluğu olduğunu belirtmiştir. İzmir'e geldikten sonra sanatçı dostlarımda, Akatünvel Topluluğu'nda ve sanat felsefesinde tek bir amacımız vardı. Yaşamın olumsuzluk etmenleri insan bütünselleşmesini engeller. Yaşamın biyolojik saatle sınırlı olması olgusu da insanı ‘bütünselleşememe’lere ve ‘ölüm’e ve de ‘yokluk’a yenik düşürür. Ama canlı varlıklar içinde yalnızca insan varlığıdır ki bu yazgıya direnir. Reel alandaki yenilgiye telsim olmaz. Yaratma edimi yoluyla karşı durur ve inanç ile bizler yaratma edimi içinde eserler vererek ölüme karşı, ölümsüz olmak adına tutkuyla yaşama tutunuruz. Bu bizim temel ilkemizdir ve de bizim hakiki varoluşumuz adına verdiğimiz bir savaştır” ifadelerini kullandı. 

BİREYSEL YAPILANMA 

“Mimarinin değerini bilen, kendi de mimar gibi ölümsüz olmak isteyen bir işverene hayatım boyunca ihtiyaç duydum” diyen Çil, eserleri ile var olmak uğruna mücadele etmeyi her koşulda göze aldığını belirterek şu ifadeleri kullandı: “Tinsel varlık alanı Nicolai Hartmann'ın çağdaş ontolojisine göre 4 varlık alanından oluşur. Madde, inorganik varlık alanı, onun üstünde organik varlık alanı, sonra psişik varlık alanı sonra da tinsel varlık alanı gelir. Doğa, inorganik- organik varlık alanlarında; Hayvan, inorganik-organik-psişik varlık alanlarında; İnsan, inorganik-organik-psişik-tinsel varlık alanlarında oluşmaktadır. Çağdaş ontolojiye göre insan, insan bedenine doğan bir canlı değildir. İnsan tercihiyle insan olmak zorundadır. İnsan olmayı seçen kişinin "insanlaşma sürecinden geçmesi zorunluluğu vardır. Bu onun tinsel değerleri bağlamında bireysel yapılanmasını gerçekleştirmesidir. Bu oluşum evrim doğrultusundadır. Evrimin yönü doğasal olandan doğasal- olmayana, bedensel olandan tinsel olana, somut olandan soyut olana, primer oryantasyondan sekonder oryantasyona, kapalılıktan açılışa doğrudur.”

KENDİNİ KABULLENDİRME İSTEĞİ

İnsanın evrimleşme sürecinin bir seçim olduğunu belirten Çil, “İşte bu süreç ve oluşum bireyin yaşamında ön sırada yer alan bir isteğin ‘kendini kabul ettirme isteği’nin doğmasına yol açar. Böylece doğasal biyolojik bir ‘istek’ yalnızca insan varlığında görülen, kendini kabul ettirme gibi bir ‘istek’ ile tinsel bir aşamaya ulaşmış olur. İnsanlaşma sürecinden geçmiş insan yaşamında etkinlik açısından öncelik, doğasal olandan insansal olana doğru olduğundan, bir değer olarak kendini kabul ettirme isteği doğasal istek olan ‘yaşamını sürdürme isteği’ karşısında öncelik kazanır. Dolayısıyla reddedilme korkusu, ölüm ya da yok olma duygusunun önünde yer alır. Günümüzde Akatünvel sanatçılarının yaşamı böyle bir sürecin etkinliğinde gerçekleşmektedir. 16. yüzyılın büyük düşünürü Giordano Bruno'nun yaşamı da, tinsel varlık alanı için benzeri olmayan kahramanca bir yaşamın örneğini oluşturur” dedi.

ESTETİK DERİNLİK

Yaşam ve sanatını uyumlu bir şekilde konumlandırarak, içerik kadar iddia sahibi olmayı da önemsediğini belirten Çil, bu iddianın bir eserin ne olması gerektiğine dair kesin bir irade içinde olma hali olduğunu belirterek, “Bu resim ve mimari iradenin merkezinde kozmosun kendisi vardır. Kozmos algısında sınırlar çizilebilir ve dramatik etki önemsenir. Eserim resim ya da mimari olsun, uzaktan ya da yakından algılayanı, mimaride ise kullananı etkileyebilmek adına estetik derinliğe sahiptir. Benim eserlerimde söz konusu olan zamanın ezip geçiciliğine direndiği düşünülen bir takım arkaik, soyut biçimlerin ve mekansal ilişkilerin diğerlerine göre tinsel boyutuyla daha etkileyici olduğuna ve eserlerime sahip olanların yaşamına değer katacağına dair inancımdır. Bugünkü Nafi Çil’in genç Nafi Çil'e söyleyecek bir şeyleri olsaydı, ‘Seninle gurur duyuyorum. Yaşamını amacın uğruna tutkuyla yaşama iradesini gösterdiğin için. Bundan başka ne yapabilirdin ki. Var olmak uğruna çalışmalarını sürdürürken...’ derdi. Bir gün, hiç beklenmedik bir anda, değerlendirme yeteneğine sahip bir süjenin, bir yaratıcı cesur kişinin eserlerim karşısında ‘Aman Tanrım!’ diye çığlık atmasını ve büyük bir sevinçle yeni bir kıta keşfeden insanın zafer kazanması gibi keşfini dünyaya ilan etme isteğinin sevincini ve mutluluğunu yaşamasını düşünerek ölümlü varlığımın huzur bulmasını istiyorum” ifadelerini kullandı.

NAFİ ÇİL KİMDİR?

“Ben mimar olmadan önce ressamdım,” diyen Nafi Çil, 1967 yılında güzel sanatlar akademisinden yüksek mimar olarak mezun oldu. Mies van der Rohe gibi “Sadece yaşam yoğunluğu olanın, biçim yoğunluğu vardır,” diyen Nafi Çil, varoluşunu gerçekleştirmek için resim ve mimari gibi iki farklı alandaki çalışmalarını “Çağdaş insan varlığı” kavramı üstünde temellendirir ve çağdaş insan varlığını belirleyen etkinliğin yaratma etkinliği olduğunu düşünür. Nafi Çil resim sanatı alanında bugüne kadar elli kişisel sergi gerçekleştirmiş ve ayrıca yurtiçinde ve Avrupa'nın birçok şehrinde grup sergilerine katılmıştır. Mimari alanda da Nafi Çil'in değişik büyüklükte tasarımları bulunmaktadır. Bunlar; kent merkezi ve meydanları, otel ve tatil köyleri, iş merkezleriyle özel ve toplu konutlar gibi farklı ölçeklerdeki işlerdir. Çalışmalarının birçoğu mimari yarışmalarda ödül almıştır. Öğrenci olduğu yıllarda heykeltıraş Şadi Çal'ın denetiminde üç yıl heykel çalışmış ve heykel yarışmasında derece almıştır.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.