TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

İzmir’e sahip çık!

Kentte yaşam alanlarının tehlike altında olduğunu vurgulayan kurumlar, 15 yıldır devam eden Efemçukuru davası için ortak mücadele çağrısında bulunarak, “Sadece suyuna değil İzmir’e sahip çıkma zamanı geldi” dedi

Haber Giriş Tarihi: 14.11.2017 07:28
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
İzmir’e sahip çık!

E. ÇAĞLA GENİŞ

İzmir’e su sağlayan barajların havzasındaki Efemçukuru altın madenine karşı açılan davada verilen ikinci bilirkişi raporuna çevreciler tarafından yapılan itiraz geçtiğimiz günlerde reddedilmişti. Başta Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP) olmak üzere mahkeme kararına tepki gösteren çok sayıda meslek odası ve sivil toplum örgütü, gerekli hukuki mücadeleyi sürdüreceklerini belirterek kamuoyundan destek istemişlerdi. Kararı temyize göndereceklerini açıklayan EGEÇEP Avukatı Arif Ali Cangı, “İzmirlilerin sahip çıkması gereken bir davayla karşı karşıyayız. İzmir’in Efemçukuru davasını kazanması için bu desteğe ihtiyaç var. Henüz dilekçemizi hazırlamadık ama en kısa zamanda hazırlayıp temyiz başvurusunda bulunacağız” diye konuştu.

“HUKUKİ BİR KARAR DEĞİL”

Efemçukuru’nda altın madeni işletilmesine ilişkin hukuki sürecin 15 yılı doldurduğunu belirten Avukat Arif Ali Cangı, “Her seferinde davaları kazandık ama temyiz edilerek davalar bozuldu ve bu sefer kaybettik. Kapasite artırımı çevresel etki değerlendirme (ÇED) olumlu kararının iptali davasında da aynı şeyleri yaşıyoruz. Efemçukuru altın madeni yargı süreci hukuki zeminde çıkmıştır. Bundan sonra mücadele hukuki zeminin dışında da devam etmek zorundadır. Çünkü elimizdeki karar hukuki bir karar değildir. 107 sayfalık bilirkişi raporu keşif sırasında alınan örnekler tahliller sonucu oluşan dört dörtlük bir rapor. 7 sayfalık ikinci raporun ise ilk raporun yanlış olduğuna dair hiçbir değerlendirme yok. Karara yönelik itirazlarımızı yapacağız. Eninde sonunda Anayasa Mahkemesi ya da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde bu davayı kazanacağımızı düşünüyorum fakat bu dava dosyalarına sığdırılamayacak kadar önemli bir olay. O nedenle mutlaka İzmirlilerin sahip çıkması gereken bir davayla karşı karşıyayız. İzmir’in Efemçukuru davasını kazanması için bu desteğe ihtiyaç var. Henüz dilekçemizi hazırlamadık ama en kısa zamanda hazırlayıp temyiz başvurusunda bulunacağız” ifadelerini kullandı.

“BU BİR YAŞAM MÜCADELESİ”

ÇED süreçlerinin doğru yönetilmediğine dikkat çeken TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Helil İnay Kınay, “ÇED süreci, her faaliyette mevcut koşulların faaliyetlerin gerçekleşmesi halinde oluşacak risklerin değerlendirildiği ve buna göre de o faaliyete ilişkin nihai olarak kararların verildiği süreçlerdir. Bugün gelinen aşama ÇED’in nasıl gerçek anlamı dışına çıkarıldığının bir göstergesi. ÇED olumlu kararı alınan tesis faaliyetlerinde raporda belirtilen yükümlülüklerin yerine getirilip getirilmediğinin düzenli olarak izlenmesi gerekiyor. Ancak ilk alınan bilirkişi raporunda ortaya çıktı ki, bu inceleme ve değerlendirme süreçlerindeki kontrolü yapan komisyonun tüm olumlu raporlarına rağmen ortada farklı bir durum var. Tesisten alınan numuneler ve bilimsel değerlendirmelerle ortaya çıkan bir kirlilik söz konusu. Kamu kuruluşlarının raporları, bilimsel raporlar, mahkeme raporları ve tüm yasal süreçlerde birbiriyle ile çelişen ifadeler var. ÇED olumlu kararının iptaliyle beraber tesis mevcut koşullarda çevreyi kirlettiği için gerekli işlemlerin yürütülmesi ve önlemlerin alınması gerekirken; tesise yeniden kapasite artışı için ÇED olum raporu verildi. Gerekli hukuk ve bilimsel mücadeleyi yürüteceğiz ama bu aynı zamanda bir yaşam mücadelesi. Herkesi İzmir’e sahip çıkmaya davet ediyoruz” açıklamasında bulundu.

“İZMİR ELDEN GİDİYOR”

“Sadece İzmir’in suyuna değil İzmir’e sahip çıkma zamanı geldi” diyen TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Merih Yalçın ise, şunları söyledi: “Hukuki süreçler artık bu tür davalar için yetmez oldu. İzmir’in artık çok daha büyük sorunlar var. Ranta dayalı politikaların tamamı İzmir’e yöneltildi. İzmir’deki tüm meslek odaları, sivil toplum örgütleri, kurumlar ve başta İzmir Büyükşehir Belediyesi konuya bu açıdan bakmak zorundalar. Sadece suyumuz tehlikede değil; kıyılarımız, ormanlarımız, kentlerimiz, tarım alanlarımız, meralarımız ve sit alanlarımız tehlike altında. Kentteki bütün meslek odaları, sivil toplum örgütleri, çevre örgütleri bir araya gelip çevre sorunlarıyla mücadele etmek zorundadır. Özellikle İzmir Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyeleri artık bu konuda suskunluğunu bozmalıdır. İzmir’in tamamı elden gidiyor. Gelecek kuşaklara ne tarihiyle ne kültürüyle ne suyuyla ne ormanlarıyla ne de tarım arazileriyle bırakacak bir İzmir olmayacak” ifadelerini kullandı.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.