TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Mithatpaşa Lisesinin tarihine; zamanda yolculuk

Tarihte adı ‘okul kuran okul’ olarak anılan Konak Mithatpaşa Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi günümüzde de bütün ihtişamıyla varlığını sürdürüyor. Yazar Abdülkadir Hazman okulun tarihi hakkında gazetemize çarpıcı bilgiler verdi

Haber Giriş Tarihi: 08.09.2017 07:47
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
Mithatpaşa Lisesinin tarihine; zamanda yolculuk

YUSUF ÇAĞIRTEKİN-ÖZEL HABER

Tarihi Konak Mithatpaşa Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi 1867 yılından beridir Türk eğitim sistemine katkılarını sürdürüyor. Osmanlı Devleti’nin sanayileşmeye geçtiği yıllarda teknik eleman sıkıntısını gidermek için çok büyük katkılar veren ve sanat lisesi olduğu yıllarda da Türkiye’nin en önemli sanatçılarını yetiştirerek Türk müziğine verdiği katkılar ile bilinen tarihi lise, bugünde mesleki ve teknik açıdan eğitimler vermeye devam ediyor. Yazar Abdülkadir Hazman Tarihi Mithatpaşa Lisesi hakkında bugüne kadar çok az bilinen detayları gazetemiz okuyucuları ile paylaştı. Tarihin içinde bir yolculuğa çıkaran Hazman, okul hakkında bilgi vermeden önce okulun kurulduğu alan üzerinde önemli bilgiler aktardı. Hazman, Mithatpaşa, Murat Reis, Çakabey Mahallelerinin bulunduğu bölgenin eskiden ‘Karantina’ olarak adlandırıldığını söyledi. Karantina bölgesi hakkında da bilgiler veren Hazman, “Osmanlı döneminde veba, kolera ve diğer salgın hastalık bulunan ülkelerden gelen gemilerin körfezde tutulup, incelenip, sağlık taramasından geçirildiği ve herhangi bir bulaşıcı hastalık tehlikesine karşı gözetim altında tutulduğu yerlere karantina diyoruz. Bu bölgede Osmanlı döneminde karantina bölgesiydi. Burası bir nevi bir hastalık, ölüm bölgesi olarak tanınıyordu. Karantinanın buradan taşınması, insanların buraya hızla yerleşmesine sebep oldu. Burada tabi olumsuzluğu bertaraf etmek de amaçlanmıştı. Öylede oldu. Geçmişte bu bölgeye yerleşen Rum, Yahudi ve Türk seçkinler, gösterişli yalılar, evler yaparak burada yaşamanın zevkini çıkardılar. Bu bölgeye daha sonra 1829’da bir askeri hastanede yapılmıştır. Katipzade Hacı Mehmet Ağa’nın köşkünü, devlet onarımdan geçirerek hastane olarak hizmete geçirilmiştir” dedi.

“ŞÖHRETLERİ ABDÜLHAMİD’E ULAŞDI”

Okulun Aydın Vilayet Salhaneleri’nde de görüldüğü gibi 1879-1881 yılları arasında ilk defa İzmir Mekteb-i Sanayi olarak kurulduğunu söyleyen Abdülkadir Hazman, “1882-1890 yılları arasında ise İzmir Islahhanesi olarak hizmet vermiştir. 1891 yılına gelindiğinde okul İzmir Hamidiye Mekteb-i Sanayi adı altında eğitim ve öğretim hayatına devam etmiştir. Daha sonra Cumhuriyet ile birlikte burası bir sanat mektebi oldu. Tarihsel süreçte sanat mektebinden sonra endüstri meslek lisesi halini alıyor ve ondan sonra da son olarak Mithatpaşa Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi haline geliyor” dedi. Okulun tarihinde geçen ilginç hikâyelere de değinen Hazman, “ Okulda tamamen öğrencilerden oluşan bir bando takımı vardır ve şöhreti dilden dile yayılır. Padişah ikinci Abdülhamid Han’da bu namı duyar. 1891 yılında İkinci Abdülhamid bu bando takımını dinlemek için İstanbul’a sarayına davet eder. Sarayının bahçesinde bu bando takımını dinler ve çok beğenir. Bugün taş mimarisi ile dikkat çeken bu muhteşem binayı çocuklara kullanması için bağışlar. Bir de bir madalya ile ödüllendirir onları. Yani bugün okulun ana binasının kazandırılması o gün ki bando takımının ikinci Abdülhamid’e sunduğu o muazzam konser sayesinde olmuştur. Bu okul gerçekten Türk müziğine çok büyük katkıları olan insanları yetiştirmiştir. Santo Efendi, Hafız Dilaver Efendi, Mustafa Ferudun Efendi, Viktor Kalerya, İsmail Zühtü Bey gibi çok değerli müzisyenler bu okulda yetişmiştir” diye konuştu.

“MİSİRLOU İLK BU OKULDA SÖYLENDİ”

Bugüne kadar hiç kimsenin bilmediği bir detaya ulaştığını ve bunu da ilk olarak İlkses Gazetesi okuyucularının öğreneceğini belirten Abdülkadir Hazman, “Bugün, 1920’li yıllarda İzmir’den Atina’ya mübadeleyle gelmiş Anadolu asıllı Rum göçmenlerine ait olduğu bilinen fakat bestecisi kesin olarak bilinmeyen ünlü ‘Misirlou’ adlı bando müziği ilk defa 1927 yılında Teos Dimitriadis tarafından ‘Rebetica’ tarzında seslendirilmişti. Fakat ‘Misirlou’ şarkısını Mithatpaşa Sanat Okulu’ndaki bando takımı tarafından zaten sürekli çalınıp söylenen bir eserdi. Bu şarkının ise dünya tarafından tanınması Teos Dimitriadis’in 1927 yılında söylemesi ile olmuştur. Bu şarkı Yahudi İspanyolcası dediğimiz ‘Ladino’ veya ‘Espanyol’ tarzıyla da söylenmiştir. Osmanlı topraklarında doğan bu şarkı aslında Türkler, Araplar, Rumlar ve Yahudiler tarafından çok benimsenen bir şarkıymış. Herkes kendi diliyle bu şarkıyı seslendirmiş, herkes kendince sahiplenmiştir fakat bestecisi belli olmadığı için aslında anonimdir. Yani Osmanlı İmparatorluğu mirasçısı olan toplumlar arasında günümüzde bu şarkı halen daha paylaşılamamaktadır ve herkes sahiplenmektedir. Ama bizim için önemli olan bu parça şöhret olmadan önce okulun kayıtlarından edindiğimiz bilgilere göre okulun bando takımı tarafından çalınıp söylendiğini gördük. Hatta biz okulun tarihi ile ilgili yaptığımız ‘Yüz Elli Yılın Öyküsü’ filminde bando takımından rica ettik ve okulun önünde bu parçayı çaldılar. O dönemdeki bando takımını yad etmek istemiştik bunu yaparak. Hatta bu şarkıyı 1950 yılında Suat Sayın’ın yazdığı sözlerle ‘Sanat Güneşimiz’ Zeki Müren ‘Yaralı Gönül’ isimli şarkı halinde taş plak olarak söylemiştir.  Şarkının sözlerine de baktığımız zaman Arapça söz öğelerini bile içermektedir” dedi.

“DİMDİK AYAKTA”

Mithatpaşa Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesinin ön cephesine baktığımızda eşsiz bir taş ustalığının göze çarptığını belirten Abdülkadir Hazman, “İnsanın gözlerini ayırası gelmiyor bu ihtişamlı yapıdan. 19. yüzyıl Osmanlı mimarisinin İzmir’de var olan en güzel örneklerinden bir tanesidir. Okulun bu zamana kadar yaşadığı olumsuzluklara ve doğanın acımasızlıklarına rağmen dik duruşunu hayranlıkla izliyoruz. 1930 sel felaketini yaşamış, o felakette birçok üniteleri yıkılmış, yok olmuş ama yeniden inşa edilmiştir. 31 Mart 1997 yılında akşamüzeri çıkan büyük bir yangın tehlikesi de atlatmış ve o yangının izlerini tamamen silmiş bir vaziyette duruyor. Yani okulumuz birçok felaket yaşasa da dimdik ayakta durmakta ve yoluna devam etmektedir” diye konuştu. Okul tarihi hakkında da bilgiler veren Hazman, “ Okulun tarihine bakmak istiyorsak aslında Osmanlı Devleti’nin eğitim sistemiyle birlikte Mithatpaşa Sanat Okulunun tarihine bakmak gerekir diye düşünüyorum. Osmanlı’da genel olarak eğitimde İslami bir eğitim sistemi yaygındı.  Eğitim veren kurumlar ise Sıbyan Mektepleri, medreseler ve Enderun’dan oluşuyordu. 18. yüzyılın sonlarında Avrupa’nın da etkisiyle başlayan yenilikçi hareket ile eğitime de önemli katkıları vardı. Osmanlı’daki Türkler ticaret ve ekonomi de geri oldukları gibi eğitimde de gerideydiler. Gayri müslimler ise çok öndeydiler. Avrupalı devletler her alanda büyük gelişme göstermişler ve Osmanlı’yı bu durum çok etkilemişti. Avrupa’daki gelişmeleri yakalamak isteyen Osmanlı yenilik hareketlerine başlamış ve fabrikalar kurmuştu. Fakat bu fabrikalarda çalışacak teknik eleman eksikliği çekiyordu. Mithat Paşa’nın Rusçuk, Sofya ve Niş kentlerinde açmış olduğu ıslahhanelerin yani teknik okullarının başarılı olması Osmanlı Devleti’nin iştahını da iyice kabartmış ve Osmanlı Devleti’ni iyice sanayiye itmişti. 1867 yılında tüm vilayetlerde açılmasına karar verildi. Burası da ilk olarak bir ıslahhane olarak açıldı. Okulun giderleri karşılanması için vakıf kurulmuştur. Hatta başka yollara başvurularak okula katkıda bulunulmak istenmiştir. Mesela 1886 yılında Milli Piyango çekilişi yapılmıştır.  Bunun gibi faaliyetler daha sonrada yapılarak okula gelir getirilmek istenmiştir. Çünkü yoksul, fakir, kimsesiz çocukların okuduğu bir okuldu burası” dedi.

“MESLEK DERSLERİ DE VERİLMİŞ”

Islahhanelerin o dönem kimsesiz, fakir öğrencileri barındırıp, sanat öğreterek hayata kazandırılma amacı güttüğünü ve Mithatpaşa Lisesinin de öyle bir amaçla oluşturulduğunu aktaran Abdülkadir Hazman, “O dönem matematik, coğrafya gibi derslerin yanında öğretmenlerinde büyük özverisiyle terzilik, kilim dokumacılığı, kunduracılık, matbaacılık gibi teknik dersler de veriliyordu. Hatta daha sonra tornacılık, dökümcülük, madencilik, tenekecilik, marangozluk, elektrikçilik gibi derslerde verilmeye başlanıyor ki okula ciddi kazanımları da oluyor bu durumun. Çünkü burada üretilen ürünler civardaki okullar ve memleketin diğer bölgelerindeki ihtiyacı olan yerlerdeki kullanım alanlarına da sevk ediliyor ve okula ciddi anlamda bir gelir kapısı oluşturuyor. Cumhuriyetin ilanına dek okulun müdürlüğünü yapan Salih Zeki Bey, Türkiye’de meslek eğitiminin en önemli faaliyetlerini bu okulda sergiliyorlar diyebiliriz. Mithatpaşa Lisesinin ‘Okul kuran okul’ olma özelliğini sağlayan da bana göre en büyük mimarı da okulda bir dönem müdürlük yapan Ferit Üzel Bey’dir. Kendi döneminde çok büyük emekler sarf etmiş ve okulu adeta bir fabrika haline getirmiştir” dedi.

“OKUL KURAN OKUL”

Son olarak Mithatpaşa Mesleki ve Teknik Lisesinin cumhuriyetle birlikte çok hızlı bir atağa geçtiğini de belirten Abdülkadir Hazman, “Cumhuriyetin yeni kurulması ile fabrikaların hızla inşa edilmesi; teknik elemen yetiştiren teknik okulların çoğalmasını sağlamıştır. Bu okulların ihtiyacı olan masasından, sandalyesine, dolabına ve Atatürk büstlerine kadar ve daha birçok şey hemen hemen hepsi bu okulda üretilmiştir. Bu okulda günde 7 kamyonet ham malzeme getirilip, bir ay sonra 10-15 kamyonet mamul malzeme olarak çıktığını kayıtlardan öğreniyoruz. Bütün yurdun meslek ve sanat okullarına buradan malzeme gitmiştir. Onun içindir ki buranın adı ‘okul kuran okul’ olmuştur. Buradan mezun olan öğrenciler memleketin bütün kurumlarında hemen hemen çalışmışlardır. Devletin bir dönem teknik eleman ihtiyacını ciddi anlamda karşılamıştır. Hatta bu okulun 1970-1980 yılları arasında Çınarlı Endüstri Meslek Lisesi ile baya ciddi bir rekabet halinde olduğunu görüyoruz. Okulumuzun bana göre önemi kaybedilmemiş ve daha çok artmaktadır. Çünkü ülkemiz üretmek zorundadır. Özellikle yarı mamül dediğimiz ürünleri üretmek zorundadır. Dikkat ederseniz kalifiye eleman, ara eleman ihtiyacı her geçen gün artmaktadır. Ticaret odaları, sanayi odaları ve hükümetin ilgili makamları tarafından her geçen gün dile getirilmektedir. İşte bu açığı da kapatacak olan yegane okullar bu teknik ve sanat mektepleridir. Bugün yeterince önem verilmemektedir ama bunun acısını ileride çıkacağına eminim” diye konuştu.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.