TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Nefes alamayan İzmir

Kentte, soba ve kaloriferlerin yakılması havadaki kirlilik oranını artırdı. Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Helil İnay Kınay, plansız yapılaşmanın ve yüksek konutların en büyük etken olduğunu vurguladı

Haber Giriş Tarihi: 10.01.2018 07:54
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
Nefes alamayan İzmir

SULTAN GÜMÜŞ - ÖZEL HABER

Geçen yıllara oranla bu yıl daha fazla artış gösteren hava kirliliği, İzmir kent merkezini etkisi altına aldı. Kış mevsimine girilmesiyle beraber soba ve kalorifer kullanımının da etkilediği hava kirliliği akşam ve gece saatlerinde zirveye çıktı. Trafik akışını da olumsuz yönde etkileyen ve İzmir için oldukça tehlikeli bir durum haline gelen hava kirliliğini TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Helil İnay Kınay ile konuştuk. Kınay, “En büyük problem sanayi kaynaklı kirlilik” dedi.

Hava kirliliğine dair önceki gün yapmış olduğumuz sokak röportajı ise hayli ilginçti. Çünkü kirlilikten en çok payı alan vatandaşlar, yaşanan tehlikenin farkında dahi değildi. Kınay, kış aylarının gelmesiyle birlikte Türkiye genelinde hava kirliliğinin artmaya başladığını belirterek, “Aliağa ve kent içerisinde kalmış sanayi tesislerinden kaynaklanan hava kirleticiler ve trafik faktörü de eklendiğinde bunların sıkıntılarını hep birlikte yaşıyoruz. İzmir’deki verileri de günlük takip edebiliyoruz. Zaman zaman hassas seviyelerde olduğu görülüyor. Özellikle kentin belli bölgelerinde koşullar daha iyiyken belli bölgelerde hassas seviyeler dikkat çekiyor” diye konuştu.

HAMİLELER VE BEBEKLER…

Hava kirliliğinden en çok hamilelerin, bebeklerin ve gelişme çağındaki çocukların etkilendiğine vurgu yapan Kınay, kirli havanın yoğun olduğu yerlerde insanların daha çok solunum yolu hastalıklarına yakalandığını açıkladı. Kınay, “İzmir’in havası temiz diyemeyiz. Kirli havanın İzmir’e yığıldığı bir çukurda yaşıyoruz. Hava kirliliğinden hamileler, bebekler ve gelişme çağındaki çocuklar en çok etkileniyor. Bir bebeğin kış dönemindeki solunum yolu hastalıklarına bakarak hava kirliliği hakkında bilgi sahibi olabiliriz. Hamile kadınlar, yaşlılar, kronik solunum rahatsızlığı olanlar, endüstriyel işletmelerde çalışanlar, sigara kullananlar birinci derece risk altında” şeklinde konuştu.

“NE BULURLARSA YAKIYORLAR”

İzmir’in hava kalitesi ile ilgili etkenler incelendiğinde; konut, trafik ve sanayi kaynaklı kirleticilerin etkin olduğunu ancak en büyük problemin sanayi kaynaklı kirlilik olduğunu söyleyen Kınay, “İzmir, dört mevsim trafik ve sanayi kaynaklı bir hava kirliliğine sahip. Kış aylarında yakıt kaynaklı kirlilik de buna eklendiğinde kirlilik oldukça artıyor. Kent planlaması kapsamında İzmir’in çanak bir yapısı var. Özellikle üst bölgelerde kullanılan yakıtlar bu çanak yapı nedeniyle kıyı şeridine çökmeye başlıyor. Burada sosyoekonomik etkiler de devreye giriyor. Her ne kadar kentin büyük bir bölümünde doğalgaz ve kaliteli kömür kullanılıyor olsa da gelir düzeyinin düşük olduğu bölgelerde insanlar kendi imkanları dahilinde ne bulurlarsa yakmaya çalışıyorlar. Ayrıca İzmir’de inovasyon dediğimiz atmosferik koşullardan kaynaklanan kirli havanın yükselememesi ve tekrar geriye çökme süreci yaşanıyor. Havanın dağılabileceği bir alan yok, yükselemiyor ve özellikle akşam saatlerinde kaloriferlerin yanmasıyla beraber kendimizi genzimizi yakan o sıkıntılı sisli görünümün içerisinde buluyoruz” dedi.

“SIKINTILAR VAR”

Kentin planlama süreçlerinde de çok ciddi sıkıntılar olduğuna dikkat çeken Kınay, “Yüksek katlı binalar, kentsel dönüşüm süreçleri, yeni yapılanmalar, binalar arasında hava koridorlarının kalmaması sebebiyle havanın hareket edebileceği bir alanın kalmaması kirliliği artıran diğer faktörlerden biri. Hem yakıt kalitesi hem de planlama süreci ile ilgili yapılan yanlışlıklar; bitişik nizami yapılar, hava koridorlarının bırakılmaması, yeşil alanların eksikliği kent içerisindeki sanayi tesisleri, trafik gibi nedenler üst üste geldiğinde özellikle kış aylarında çok daha ciddi boyutlarda kirlilik yaşıyoruz. İzmir’deki hava kirliliği verilerine baktığımızda şuan için uzun vadeli değerlerde bir sıkıntı görülmemekle birlikte belli saatlerde sağlık açısından hassas durumları kentte yaşayan insanlar olarak hissediyoruz. Özellikle bu havalarda dışarıda olmak hepimiz için problem yaratmaya başlıyor” ifadelerinde bulundu.

HER KİRLETİCİ ÖLÇÜLMÜYOR

Konuşmasına devam eden Kınay, şunları ekledi: “Hava Kalitesi verilerini incelediğimizde istasyonlarda her kirleticinin ölçülmediğini, istasyonların kurulduğu yerlerin yetersiz olduğunu görüyoruz. Ölçüm verilerindeki eksiklikler ve istasyon yerlerinin kirletici ölçümlerini doğru yapacak yerlerde kurulmamaları nedeni ile hava kalitesi verilerinde yetersizlikler ile karşı karşıya kalıyoruz. Öte yandan Ülkemiz mevzuatındaki sınır değerler halen AB Mevzuatındaki sınır değerlerin yaklaşık iki katıdır ve ülkemizdeki Yıllı Aşma sayısı ile ilgili bir değerlendirme bulunmamaktadır.” Değerlendirme raporlarından yola çıkarak aktarımlar yapan Kınay, “Gaziemir’de bulanan istasyon sonuçlarına göre PM10 konsantrasyonu 2015 yılında 79 gün, 2016 yılında 129 gün boyunca Dünya Sağlık Örgütü tarafından belirlenen sınırları aşmıştır. Diğer istasyonlara ait verilerde de sonuçlar iç açıcı değildir. İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından kurulan ölçüm istasyonları kent merkezi içerisinde yer almaktadır. Hava kalitesi ile ilgili değerlendirmenin daha sağlıklı yapılabilmesi için özellikle sanayi tesislerinin yoğun olduğu Aliağa, Torbalı, Kemalpaşa gibi bölgelerde de bu ölçümlerin yapılması gereklidir. Sanayi kaynaklı kirleticilerin ana kaynağı Aliağa’da ölçüm istasyonu bulunmaması İzmir kenti hava kalitesi verilerinin de yetersizliğini ortaya koymaktadır” dedi.

ALİAĞA İÇİN ACİL ÖNLEM!

Aliağa için acil önlem alınması gerektiğinin altını çizen Kınay, hava kirliliğini önlemek için öncelikli olarak şehrin planlamasının doğru yapılması gerektiğini savundu. Kınay, “Kentlerin planlamasında tüm faktörlerin göz önünde bulundurulması gerekiyor. Binalar arasındaki hava koridorlarına, çok yüksek katlı binalar yapmamaya ve kentte yeşil alanlar oluşturmaya dikkat etmek gerekiyor. Bunlara dikkat edilmediği sürece etrafımızı çevreleyen beton bloklar içerisinde havanın hareket edemediği dolayısıyla bizlerin nefes alamadığı bir İzmir bizi bekliyor. İzmir iklim koşulları açısından diğer kentlere oranla biraz daha şanslı. İzmir’de bile biz bu havayı soluyorsak diğer kentleri düşünün. Afyon’da, Adana’da ve diğer bölgelerde hava kalitesiyle ilgili veriler çok ciddi alarm seviyesinde. Gerekli önlemlerin ilgili kurumlar ve kentliler tarafından tüm çerçevesiyle yerine getirilmesi gerekiyor. Yoksa bu sorun artarak devam edecek ve geriye dönülemeyecek bir noktaya ulaşacak. Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi olarak daha sağlıklı bir kentte yaşamak için bütüncül, çevresel süreçleri iyi planlanmış etkin bir kent planlaması yapılması ve yürütülmesi, bu kapsamda da etkin denetim süreçlerinin gerçekleştirilmesi gerektiğini bir kez daha belirtiyoruz” diyerek yetkililere seslendi.

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.