TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Sütte tağşiş sorunu

ZMO İzmir Başkanı Çiftçi, süt sektörünün iki sorunundan birinin yüksek maliyetler diğerinin ise hileli süt ürünleri olduğunu belirterek, “Hileli gıda üreten 173 firmanın 52 tanesi süt ürünleri üreten firmadır” dedi

Haber Giriş Tarihi: 22.05.2018 11:20
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
Sütte tağşiş sorunu

ÖZKAN PEKÇALIŞKAN

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi ‘21 Mayıs Dünya Süt Günü’ nedeniyle Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi’nde basın toplantısı düzenledi. Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Ferdan Çiftçi ve Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt Teknolojisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Harun Raşit Uysal, sütün durumu ile ilgili çarpıcı bilgiler verdi. Süt sektörünün önemli iki sorunundan bir tanesinin yüksek maliyetler diğerinin ise hileli süt ürünleri olduğuna dikkat çeken Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Ferdan Çiftçi, “Son günlerde Dolar ve Euro gibi para birimlerinin artışı, bütün sektörlerde olduğu gibi süt sektörünü de olumsuz etkilemiştir. Toplam süt maliyetinin yaklaşık yüzde 70’ini oluşturan hayvan yemlerindeki yem katkı maddeleri genellikle yurt dışından ithal edilmektedir. Dolayısıyla fiyatı dövize bağlı olarak yükselmektedir. Mart ayı sonunda 4.00 lira iken bugün 4.47 liradan işlem gören Dolar son bir ay üç hafta içerisinde Türk lirası karşısında yüzde 12 oranında değer kazanmıştır. Bu durumda Türkiye çiftçisi yüzde 12 oranında fakirleşmiştir. Dövizdeki artışlar yem hammaddesinde yüzde 50 dışa bağımlı olmamız nedeniyle yem fiyatlarına doğrudan yansımış ve yem fiyatı 1,3 TL/kg olmuş ve süt fiyatı arasındaki parite kapanmıştır. Maliyet baskısını oluşturan diğer bir girdi de köylülerin her türlü tarımsal faaliyetlerinde kullandıkları mazottur. 2002 yılında 94 KRŞ/L olan mazot fiyatı bugün itibariyle 5,65 TL/L olmuştur. Tüm bunların onucu süt üreticileri yüksek maliyet baskısı altında kalmışlar ve üretimden vazgeçecek konuma gelmişlerdir” dedi.

KOOPERATİFLEŞME VURGUSU

Bugün köylerde 50 yaşın altında gerek bitkisel gerekse hayvansal üretim yapan çok az insan varken, bu durumun üretimden vazgeçen köylülerin daha da kentlere yığılmasına neden olacağına dikkat çeken Çiftçi, “Köyden kente göçün engellenmesinin önündeki en büyük engel üreticinin kazanması ve bunun için de örgütlü olması yani kooperatifleşmesidir. İzmir bu anlamda Büyükşehir Belediyesinin kooperatiflerle çalışması ve başarılı kooperatifleri ile örnek konumdadır” diye konuştu. Sektörün ikincil önemli sorununu da süt ürünlerinde yapılan hileler olduğunu belirten Çiftçi, sözlerini şöyle sürdürdü: “Taklit süt ürünleri ile tağşiş (ürünlere yasak olan maddelerin katılması) süt ürünleri özellikle son günlerde kamuoyunun gündemine hiç olmadığı kadar geniş bir şekilde gelmiştir. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının hile yapan firmaları teşhir ettiği sayfasına bakıldığında, Türkiye’de gıda hilelerinin ne kadar yaygın olduğu kolaylıkla anlaşılmaktadır. Örneğin; yoğurtlara jelatin, süt yağı yerine margarin, süzme yoğurtlara margarin, lora aşırı miktarda kalsiyum klorür, kaymaklı yoğurtlara küflenmesini önlemek için kimyasallar, tereyağına margarin-patates püresi peynirlere ve eritme peynirlerine nişasta, süt yağı yerine margarin katılması yaygın yapılan hileleridir. Bunlar dışında özellikle son günlerde basında bazı peynirlere kemik unu katıldığı haberleri de yer almaktadır. Ayrıca antibiyotikli sütlerin süt ürünlerine işlenmesi yasak olduğu halde, bunların toplanarak özellikle taze kaşar peynirlerine işlendiği bilinmektedir. Yine son zamanlarda yasak olduğu halde iade peynirlerden ‘eritme tulum’ diye bir peynir çeşidinin yapıldığı malumumuzdur. Böyle bir peynir çeşidi peynir tebliğinde yer almamaktadır. Bakanlığın en son 22 Mart’ta açıkladığı listede 52 adet süt ürünleri işletmesi teşhir edilmiştir. Toplam 173 firma içerisinde 52 süt ürünleri üreten firmanın yer alması bu alanda hilenin ne kadar yaygın olduğunu göstermektedir. Diğer taraftan hileli süt ürünleri üreten firmaların yani sıra güvenli süt ürünleri üreten firmalar da bulunmaktadır. Zaten bizler onları bütün bu olaylardan ve yazılanlardan tenzih ediyoruz.”

HİLEDEN 10 MİLYAR LİRA CİRO

Hileli gıdaların gıda sektörüne maliyetinin 30 milyar lirayı bulduğunu, hileli mal satanların da 10 milyar liralık ciro yaptığına dikkat çeken Çiftçi, “Bu durum firmalar arasındaki rekabeti de olumsuz yönde etkilemektedir. Diğer taraftan hile gıda üretimi domino etkisi göstererek gün geçtikçe hızla yayılmaktadır. Çünkü güvenli gıda üretip yüksek maliyetler nedeniyle piyasada rekabet edemeyen birçok firma rafta ürününü satabilmek için bu yola kaymaktadır. Bu da tüketicilerin gün geçtikçe daha fazla taklit ya da tağşiş edilmiş gıdalarla muhatap olması anlamına gelmektedir. Toplumun bu şekilde sağlığının bozulması nedeniyle de işgücünü yitirirken, bütün bunların gerek devlet kurumlarına gerekse tüketicilere maliyeti yılda 50 milyar lirayı bulmaktadır” ifadelerini kullandı.

ANALİZLERDE ANLAŞILIYOR

Taklit-tağşiş yani hile yapılmış olan süt ürünlerini tüketicilerin anlamasını oldukça zor olduğunu belirten Çiftçi, “Çünkü hile gıda üretenler bu konudaki maharetlerini gün geçtikçe arttırmaktadırlar. Hileleri örtmek için ister yasal olsun isterse yasal olmasın birçok gıda katkı maddesi kullanmaktadırlar. Hileler ancak laboratuvarlarda yapılan analizlerle anlaşılmaktadır. Tüketiciler şüphelendikleri durumda ‘ALO 174 GIDA’ hattını ücretsiz olarak arayarak Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından destek isteyebilirler yine de, bütün gıdalarda olduğu gibi ucuz satılan süt ürünlerinden uzak durmak gerekmektedir” dedi.

AĞIR MÜEYYİDE GETİRİLMELİ

Çiftçi, öncelikle hileli gıda satanlara ağır müeyyideler getirilmesi gerektiğini ifade ederek, çözüm önerilerini şöyle sıraladı: “Bugün uygulanan para cezası caydırıcılıktan uzaktır. Hileli gıda ürettiği tespit edilenler, önce ağır para cezasına çarptırılmalı, ikinci de kapatma cezası verilmeli, üçüncüde de faaliyetten men edilmelidirler. İkincil olarak sütlerin toplanması işleminin ‘kooperatifler’ eliyle yapılması teşvik edilmelidir. Böyle bir uygulama ile süt sektöründeki kayıt dışılık önlenecek, kalite artacak ve maliyetler düşürülerek fiyat istikrarı sağlanacaktır. Süt üreticilerinin bu yönde teşvik edilmesi için prim sistemi ve desteklemeler sütünü kooperatifler üzerinden pazarlayanlara avantaj sağlayacak şekilde olmalıdır. Sektörde dürüst çalışan firmaların yanı sıra kooperatiflerin de kendi markaları ile süt ürünleri üretmeleri desteklenmelidir. Bu durum piyasadaki hileli süt ürünü miktarının azalmasına neden olacaktır. Bunlar yapıldığında Türkiye gıda egemenliğini yitirmeyecek, ayrıca diğer ülkelere güvenli gıda ihraç eden bir ülke konumuna da gelecektir.”

4 MİLYON TON SÜT AÇIK TÜKETİLİYOR

Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt Teknolojisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Harun Raşit Uysal da sütün 75 santigrat derecenin üstünde kaynatılması ile kalsiyum ve fosfor gibi vitaminlerin kullanılamaz hale geldiğini belirterek, kaynatmanın tek başına çözüm olmadığını söyledi. Prof.Dr. Uysal, Türkiye’de birçok hayvanda brucella ve verem mikrobunun olduğuna dikkat çekti. Prof.Dr. Uysal, sütün protein ve kalsiyum almak için tüketildiğine işaret ederek, “Kimse faydalı bakteri almak için süt tüketmez. Türkiye’de süt tüketiminde geleneksel tüketim ağırlıklıdır. Normal süt tüketimi içinde açık süt tüketimi yüzde 20’dir. Türkiye’de 4 milyon ton süt açık olarak alınıp kaynatılıyor” dedi.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.