TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

“Yapacağıma dair saf bir inancım var”

Bugüne kadar yazdığı kitaplar, yaptığı televizyon programları ve aldığı ödüllerle birçok başarıya imza atan ünlü Yazar İclal Aydın, başarılarının sırrının yapabileceğine dair gelen saf inançtan kaynaklandığı söyledi

Haber Giriş Tarihi: 13.04.2018 06:54
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
“Yapacağıma dair saf bir inancım var”

NİLGÜN TAZE / RÖPORTAJ

Hayat Güzeldir, Bitmiş Aşklar Emanetçisi, Yaz Bitmesin, Gördüğüme Sevindim, Üç Kız Kardeş gibi çok satan kitapları kaleme alan İclal Aydın, birçok okurun kalbinde taht kurmayı başarmasının yanı sıra kendisi için kurduğu sade yaşamı ile de dikkatleri üzerine çekiyor. Hayata farklı perspektiflerden bakabilmenin hayatı güzelleştirdiğine inanan Aydın, aynı zamanda kızı, annesi, kedisi ve çiçekleri ile de ilgilenerek sorumlulukları aksatmadan başarıdan başarıya koşabiliyor.

Her şeyden önce bu kadar başarılı olabilmenizin ardındaki sır nedir?

Evime gidebilmek için saatlerce araba kullandığım oluyor ancak evime girdiğimde kendimi çok mutlu hissediyorum. Hayatımda bana faydalı olacağına inandığım ama gerçekte bana hiç de gerekli olmayan birtakım ilişkileri sürdürme gereksinimi duymuyorum artık. Hayatta doğru olana yönelebileceğime ve istediklerimi gerçekleştirebileceğime dair çok temel ve çok saf olan inancım dışında fazla bir sermayem yok aslında. Ben hep iyi bir insan olmak istedim. Genç kızlık yıllarımda sevdiklerimin doğum günlerini hatırlayarak onlara küçük sürprizler hazırlayan ve insanların gözlerinin içindeki sevinçten beslenen biriydim. Bin bir güçlükle çoğunu spotçulardan aldığım eşyalarıma baktığımda genç kızlık yıllarımda geldiğim İstanbul’un en zengin kızı gibi hissederdim kendimi.

BAŞARI ZOR BİR KÖPRÜ

Bu zengin hissediş hala devam ediyor mu dışarıdan baktığımızda artmış gibi görünüyor…

Tam tersi. Üçüncü kitabım olan ‘Yaz Bitmesin’ 300 bin satış bandını geçtiğinde başarının beni yoldan çıkardığını söyleyebilirim. Başarı, bence bir insanın üzerinden geçtiği en zor köprülerden biri. İnsanlar çoğunu yerine getiremeyeceğim beklentiler yükledi üzerime. Bu insanı mahvediyor. Son derece geçici bir dünyada, benim gibi ölümlü olan insanların alkışı uğruna ‘Nasıl yapar bir insan bunu kendine?’ diye sorguladığım çok oldu. Bunun yararsız ve oldukça hayali olduğunu fark ettiğimde de kendime sadece yapmaktan keyif aldığım işler ve öncelikler belirlemeye başladım. Başkalarının beklentilerine kendimi feda etmek yerine kendi isteklerimi ön plana çıkarmak bana çok daha iyi geliyor.

Sosyal medya bağlantılarınızı nasıl kuruyor ve bu ağa ne kadar zaman harcıyorsunuz?

Bir gün sosyal medyada ne kadar zaman harcadığımı merak ederek telefonu elime aldığım saati ve bıraktığım saati bir süre bir kağıda not ettim. Gördüm ki günde en az 2 saati aşkın bir süreyi sosyal medyada geçiriyorum. Sonra günlük bu saatleri toplayarak haftada ve ayda kaç saat harcamış olduğumu hesapladım. Rakamlar çok ciddiydi. Ardından boşa harcadığım bu değerli zamanları nasıl daha verimli kullanabileceğimi düşündüm. Günün 2 saati benim için bir kitabın en az 8-9 sayfasını yazmak demek. Ya da bu zaman finansal muhasebemi yapmak ve uzun zamandır görüşmeyi ertelediğim arkadaşlarımla buluşma fırsatı demek. Bu seçimler zamanımı sosyal medyadan harcamaktan çok daha iyi sonuçlar veriyor. Zamanı iyi kullanmanın temel sırrı bence insanın kendi temel ihtiyaçlarını iyi belirleyerek öncelik sırasına koymak.

KENDİNİ TANIMA SÜRECİ

Kendini tanıma ve kendi bilinçli potansiyelinizi açığa çıkarma süreciniz nasıl gerçekleşti?

İnsanın kendini tanıması zor bir iştir. Çok uzun bir zaman, sabır ve emek ister. İş bununla da bitmez. Bireyin kendisini kendine söylediği yalanlardan, yaptığı yanlışları haklı çıkaran bahanelerden arındırması gerekir. Tabii bunu yapabilmek için de alçakgönüllü ve açık fikirli olmayı öğrenmek lazım. Bunun yolu, doğru olanın ne olduğunu gerçekte bilmediğimizi ve bize öğretilenlerin çoğununun yanlış olduğunu yine kendimize itiraf etmemizden geçer. Yani gerçeği inkar etmekten vazgeçip olduğu gibi kabul etmekten. Kişi iyileşmeye işte bu noktadan başlar. Kendimi tanıyabilsem ne kadar emin olacağım bütün yaptıklarımdan ancak iyileşme bir süreçtir ve bir ömür boyu sürer. Ben kendimi yeni yeni tanımaya başlamışken birinin karşıma çıkıp, sen şöylesin sen böylesin diyerek beni bana anlatmaya çalışması ilginç geliyor.

TÜRKİYE’YE DÖNÜŞ

Almanya’dan Türkiye’ye dönmeyi düşündüren ne oldu?

Ankara Üniversitesinde oyunculuk okudum. Berlin’de 6 yıl bir Türk tiyatrosunda profesyonel olarak çalıştım. Rutkay Aziz ve Yücel Ertem gibi isimlerin asistanlığını yapma gibi Türkiye’de asla yakalayamayacağım fırsatlar elde ettim. Yavuz Turgul Eşkıya filmi için oyuncu ararken beni çağırdı. Aynı zamanda Yavuz Özkan Bir Erkeğin Anatomisi’ni çekecekti ve o da beni çağırdı. Bu nedenlerden dolayı tası tarağı toplayıp Türkiye’ye döndüm. Türk sinemasının kollarını açmış beni beklediğini düşünmüştüm ancak maalesef ikisi de olmadı. Çalıştığım ajans reklam görüşmelerine gönderiyordu. Giyebileceğim sadece iki çeşit elbise olmasına rağmen oldukça mutluydum.

Televizyon dünyasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çok nankör ve çok hoyrat. Yazın dünyasın da ise okur size kızmış olsa bile sizli bizli oluyorsunuz. Okurla televizyon izleyicisi arasında çok ciddi bir fark var. Okur, daha uzun süreli ilişkilerin insanı olabilirken izleyici anlık tatmin peşinde koşuyor. Bu nedenle seyirci ile aramda hep bir mesafe bulunur. Sınırlarını sevgi ve saygının çizdiği mesafeleri seviyorum çünkü bu ilişkilerin devamlılığını ve derinleşmesini sağlıyor. Kavga gürültüyü televizyonda da olsa çekemiyorum. Küçük bir arkadaş grubum var. Hayatımda her şey minik, küçük ve ekonomik. Kendi aramızda her şeyi konuşup değerlendiriyoruz. Güvendiğim birkaç siteden farklı görüşleri takip etmeye çalışıyorum. Eskiden bir haber programı izlerken fikrimi değiştirebilecek insanlar vardı. Hiç bu olaya bu açıdan bakmamıştım dediğim insanlar olurdu. Şimdi ise insanlar sadece birbirini açıklarını yakalamaya çalışıp birbirleri ile kavga etmeyi tercih ediyor. Televizyon dünyasında takip edebileceğim insanın gelişmesine katkı sağlayan hiçbir fikir maalesef yok.

İCLAL AYDIN KİMDİR?

İclal Aydın ilköğretim, lise ve yükseköğreniminin bir kısmını Ankara’da tamamladı. Ankara Üniversitesi Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü Oyunculuk öğrencisiyken Berlin’e yerleşti. Berlin’deki profesyonel tiyatro çalışmalarının altıncı yılında Türkiye’ye dönerek televizyon projelerinde yapımcı-moderatör ve oyuncu olarak çalışmaya başladı. 1990 yılından beri Tiyatro ve televizyon projeleri üretiminde metin yazarlığı da yapan Aydın’ın ilk kitabı Hayat Güzeldir 2001 yılında okurla buluştu. Ardından Bitmiş Aşklar Emanetçisi (2003), Yaz Bitmesin (2004), Gördüğüme Sevindim (2005), Evlerin Işıkları Bir Bir Yanarken (2009), Senin Adın Bile Geçmedi (2009), Kağıt Kesikleri (2010) isimli kitapları yayımlandı. 2003-2005 yılı arasında haftalık bir kadın dergisinin yayın yönetmenliğini yaptı. Söyleşiler ve günlük köşe yazıları yazan ve medya-yazın alanında üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve vakıflar tarafından pek çok ulusal ödüle layık görülen İclal Aydın televizyon ve sinema oyunculuğuna da devam etmektedir.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.