TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#kadın

kadın haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, kadın haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

1 Mayıs’a doğru kadınlar… Patronun ucuz iş gücü, ailenin kölesi olmayacağız! Haber

1 Mayıs’a doğru kadınlar… Patronun ucuz iş gücü, ailenin kölesi olmayacağız!

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Kadın Meclisleri, 1 Mayıs’ta Türkiye’nin birçok ilinde meydanlarda olacak! “Patronun ucuz iş gücü, ailenin kölesi olmayacağız” başlıklı bir açıklama yayımlayan platform, ‘Evde ‘ek gelir getiren’ olarak görülen kadınlar iş hayatında da patronların ilk gözden çıkardıkları oluyor. Ya işten çıkartılan ya da ucuz iş gücü olarak çalıştırılan oluyor. Çalışmayan kadınlar ise ‘ev hanımı’ denilerek işsizlik verilerine bile dahil edilmiyor” dedi. Açıklamada, “1 Mayıs’a açlık sınırında yaşamak zorunda kalan milyonlara verilen ‘asgari ücrete ikinci bir zam yok’ haberiyle gidiyoruz. Emekçiler hakkı olanı almak bir yana, bir de sefalete mahkum ediliyor. Bir yanda ıstakoz yiyenler, bir yanda üç kuruşla geçinmeye çalışan emekçiler… Bu kriz ortamından her krizde olduğu gibi en çok kadınlar ve çocuklar etkileniyor. Her ay verisini yayınladığımız kadın cinayetleri artıyor” sözleri yer aldı. İŞÇİ KADINLAR DİRENİŞLERDE EN ÖNDE YER ALIYOR “Kadınlar aile içinde öldürülüyor, ekonomik özgürlüğünü elde edemeyen kadınlar aile içine hapsoluyor” diyen platform, “Geçinme derdi arttıkça boşanmak her zamankinden de zorlaşıyor. Kadınlar geçinemediği için şiddet gördüğü eve geri dönmek zorunda kalıyor. Evde ‘ek gelir getiren’ olarak görülen kadınlar iş hayatında da patronların ilk gözden çıkardıkları oluyor. Ya işten çıkartılan ya da ucuz iş gücü olarak çalıştırılan oluyor. Çalışmayan kadınlar ise ‘ev hanımı’ denilerek işsizlik verilerine bile dahil edilmiyor. İşsizlik verilerini gizlemek isteyenler, bunu kadınları yok sayarak yapıyor. Biz söyleyelim: Ev hanımı değil, işsiziz. Tüm bunlara karşı kadınlar direniyor. Ölüm pahasına boşanmayı göze alan kadınlar gibi, iş alanında da kadınlar haklarını almak için direniyor. İşçi kadınlar direnişlerde en önde yer alıyor” sözlerine dikkat çekti. PATRONUN UCUZ İŞ GÜCÜ, AİLENİN KÖLESİ OLMAYACAĞIZ Ekonomik krizin, uzun iş saatlerinin, haksız işten çıkarmaların, açlık sınırında yaşamaya mahkum edilmenin cevabını emekçilerin, emeklilerin ve kadınların 31 Mart yerel seçimlerinde verdiğini kaydeden platform, “Eşitlikçi kadın başkanların sayısı arttı, halk rantçılara değil de ‘Kent Lokantaları’na, kamu gücünün toplum için kullanılmasına oy verdi. İşte asıl umudumuz budur. Bu umudu büyütmek için Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Kadın Meclisleri olarak 1 Mayıs’ta Türkiye’nin birçok ilinde meydanlarda olacağız. Eşitlikçi feministler olarak bizler, patriyarkal kapitalizme karşı mücadelemizi sürdüreceğiz. Patronların, eşlerin, babaların tahakkümünde değil özgür yaşayacağız. Patronun ucuz iş gücü, ailenin kölesi olmayacağız” mesajını verdi.

İhmal edilen bir grup: Tarım işçisi kadınlar! Haber

İhmal edilen bir grup: Tarım işçisi kadınlar!

ÖZEL HABER- İzmir’in uzak ilçeleri arasında yer alan Bayındır özellikle son yerel seçimin ardından gündeme gelen bölgelerden biri oldu. 2023 yılı verilerine göre nüfusu yaklaşık 40 bin 618’e ulaşan Bayındır halkı, uzun bir aradan sonra Cumhuriyet Halk Partisi’ni tercih etti. Çoğunlukla çiftçilikle uğraşan köylünün iradesinde ekonomik krizin etkileri gözlemlenirken, tarım alanında yaşanan sorunların hanelere yansıması kaçınılmaz oldu! Bu nedenle Bayındır Hasköy’de çilek hasadı yapan tarım işçilerini kayda aldık… Çilek tarlalarında ter döken emekçilerin derdi yıllar geçse de aynı: “Geçinemiyoruz!” Kimi çocuğunun okul masrafları için sabahın erken saatlerinde yola düşüyor, kimi eşine yardımcı olabilmek, kimi de kızının çeyizine destek için… Çoğunluğu kadınlardan oluşan işçiler, ‘kayıt dışı istihdam’ olarak yer alsa da kendileri için değil, en yakınları adına hayat mücadelesi veriyor! KARŞILIĞI YOK, BIRAKAMIYORUZ DA! Kadınların çoğunluğu yaşam koşulları ve zorunluluktan dolayı istedikleri işlerde değil de bulabildikleri işlerde çalışıyorlar. Bu durumun en büyük etkenleri de sosyo-kültürel yapı, eğitim seviyesi, ekonomik yoksulluk, aile içi koşullar! Görüşlerine yer verdiğimiz bir tarım işçisinin sözleri şöyle: “Üç kuruş paraya razı oluyoruz. Eşim bir yandan, ben bir yandan çalışıyoruz. Ama inanın ki yetmiyor. Şu ellerimizin haline bakın. Siz de görüyorsunuz zaten. Çalışanların çoğu kadın. Ve yaş ortalamaları belli. Gençler çok yok aramızda. Emekli olup evimizde torun sevecek yaştayken gelip burada insanların ağız kokusunu çekiyoruz. Üzerine yaptığımız işi beğendiremiyoruz da. Sıkıntı çekmeyen var mı bu ülkede? Markete gidemiyoruz, mağazaya gidemiyoruz, gezemiyoruz… Varsa yoksa iş. Bazen bir makine gibi hissediyorum kendimi. Her günümüz aynı. Çalış, çalış… Diyarbakır’dan kalkıp İzmir’e geldik, uzun zamandır Bayındır’da yaşıyoruz. Önceden hem kazancımız hem de mahsulümüz daha iyiydi, şimdi ikisi de kötü. Şu çilek sizin evinize gelene kadar üzerine kaç kişinin emeği siniyor. Ama karşılığı yok! Bırakamıyoruz da. Kızımın düğünü olacak. Nişanı, çeyizi, düğünü derken bu işi sürdürmek zorunda kalıyorum… Biz işverenden saygı bekliyoruz, emeğimizin karşılığı ücretler talep ediyoruz. Onlarda bilsinler ki artık bu devirde şu işi yapmak isteyen kalmadı.” ÇEKİLECEK İŞ DEĞİL AMA MECBURUZ Öte yandan İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nin, kamuoyuna sunduğu veriler de yaşananlara ışık tutuyor. İSİG Meclisi, 2024 yılının son 3 ayında gerçekleşen iş cinayetlerine ilişkin bir rapor yayımladı. O raporda iş cinayetlerinin işkollarına göre dağılımına dikkat çekilirken; Tarım, Orman İşkolunda 38 emekçinin hayatını kaybettiği belirtiliyor. Bu kapsamda sözlerini kaydettiğimiz bir başka kadın emekçi ise şunları aktardı: “Ben çocukları için yaşayan bir anneyim. Onlar mutlu olacaksa ömür boyu bu işi yaparım. Ama sevdiğimden değil, zorundayım. Doğru düzgün bir para mı alıyorum, değer mi görüyorum, hayır! Fakat bizi buna mahkum ettiler. Ben evladımın çantasına yemeğini koyamıyorsam, cebine harçlık bırakamıyorsam nasıl ‘anneyim’ diyeyim? İyi ki köyde yaşıyoruz, şehirde yaşasak hiç geçinemeyiz. En azından kendimiz ekip biçiyoruz, onu yiyoruz. Şehirde inancınız olsun ki aç kalırız. Çiftçiyi zaten bitirdiler. Göçle birlikte gelenler oldu, onlar da bizi bitirdi. Kimse bu işi keyfi yapmaz. Çekilecek iş değil, ama mecburuz. İnşallah sesimizi duyarlar. Devlet bize sahip çıkmalı. Şu kocaman tarlalar kendiliğinden ekilip biçilmiyor. Biz buradayız, varız, bizi görsünler!”

Türkiye yaşlanıyor:  Kadın istihdamı artmalı! Haber

Türkiye yaşlanıyor:  Kadın istihdamı artmalı!

Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü Müdürü Koç, 2040-2050'li yıllarından itibaren çalışma çağındaki nüfusun azalacağını belirterek, "Kadınların iş gücüne dahil edilmesiyle bu açığın orta vadede kapatılabileceğini öngörüyoruz." dedi. Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. İsmet Koç, Türkiye'nin, Batı Avrupa'nın da karşılaştığı demografik dönüşüm deneyimini yaşadığını söyledi. Batı Avrupa'nın bu dönüşümü 100-150 yılda yaşadığına işaret eden Koç, Türkiye'nin ise 60 yıl gibi çok daha kısa dönemde bunu deneyimlediğini ifade etti. Koç, Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 2023'te nüfusun yüzde 10,2'sinin 65 yaş ve üstü olduğuna dikkati çekerek, yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranının Cumhuriyet tarihinde ilk kez geçen yıl çift haneye çıktığını dile getirdi. 65 yaş ve üzeri nüfusun 8 milyon 722 bin 806 kişi olarak açıklandığını belirten Koç, geçen yıl yaşlı nüfusun 3 milyon 880 bin 356'sının erkek, 4 milyon 842 bin 450'sinin kadın olduğunu söyledi. "2050'ye kadar yaşlı nüfusumuzun yüzde 15'i aşması bekleniyor" Ortalama yaşlı nüfus yaşının 71'e çıktığı bilgisini veren Koç, "2050'ye kadar yaşlı nüfusumuzun yüzde 15'i aşması bekleniyor. Bu, nüfusun yaşlanması demek. Ortanca yaşımız da 33'e yükseldi. Bu, ülkemizin iyiden iyiye yaşlanma sürecine girdiğini gösteriyor. Türkiye'yi artık genç bir nüfus olarak kabul etmek mümkün değil." diye konuştu. Yaşlıların büyük çoğunluğunun kırsal alanlarda yaşamasına karşın kentlerde de 65 yaş üstü nüfusta artış gözlendiğini belirten Koç, Türkiye'nin bir taraftan yaşlanırken diğer yandan da kentlerde yoğunlaşan nüfusa sahip olduğunu dile getirdi. "Kurumsal ve evde bakım hizmetleri güçlendirilmeli" Koç, "Kırsal alanlarda yaşlı nüfus yüzde 13'e kadar çıkıyor. Kentlerde bu oran yüzde 9 civarında ama orada da ciddi artış var. Ayrıca, kentsel alanlarda yaşayan yaşlılar giderek yalnızlaşıyor. Kırsal alanlarda da benzer süreç var ama oradaki dayanışma ağları bunu çözüyor." ifadesini kullandı. Özellikle kentlerde kurumsal ve evde bakım hizmetlerinin güçlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Koç, nüfusun yaşlanmasına karşı tedbirler alınması gerektiğini söyledi. Koç, evli çiftlerin 2 çocuk normundan çıkıp bir çocuk normuna geçtiğine dikkati çekerek şöyle konuştu: "Türkiye, yaşlanma sürecinin başında olduğu için çok dezavantajlı değil. Öngörümüze göre yaşlanma ve doğurganlığın düşmesiyle birlikte 2040-2050 yıllarından sonra çalışma çağındaki nüfus azalmaya başlayacak, iş gücümüz de yaşlanacak. Bu da ekonomik olarak ciddi dezavantaj getirecek." "Kadınların daha fazla iş gücüne katılımı sağlanmalı" Avrupa'nın yurt dışından iş gücü transfer ederek istihdam açığını kapatmaya çalıştığını hatırlatan Koç, şunları kaydetti: "Türkiye'nin önünde kadın istihdamı fırsatı var. Yabancı işçi transferi yerine kadınların iş gücüne dahil edilmesiyle bu açığın orta vadede kapatılabileceğini öngörüyoruz. Çünkü kadınların yüzde 30'dan fazlası istihdamda yer alıyor. Batı Avrupa'da bu oran yüzde 70 civarında. Kadınların daha fazla iş gücüne katılması sağlanabilirse Türkiye orta vadede önemli bir iş gücü açığı yaşamaz."

Depremzede çift evlatları ile hayata tutundu Haber

Depremzede çift evlatları ile hayata tutundu

Ülkemizde ‘Asrın felaketi’ olarak adlandırılan 6 Şubat depremlerinde, Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde yaşanan ilk depremde, oturdukları apartman hasar gören Bedia-Durmuş Ali Kılınç çifti ile çocukları 7 yaşındaki Neziha, 5 yaşındaki Cafer Efe ile yirmi günlük Umut dışarı çıkarak kurtulurken öğlen saatlerinde yaşanan ikinci depremde sığındıkları kayınbiraderinin evinin çökmesiyle ailenin tamamı enkaz altında kalmıştı. Enkazdan sağ olarak çıkan ve Sivas’ta farklı hastanelere kaldırıldıkları bebeğiyle 20 gün sonra kavuşan 3 çocuk annesi Bedia Kılınç, taburcu olduktan sonra bir hayırseverlerin desteğiyle Sivas’a yerleşerek çocuklarıyla birlikte hayata yeniden tutundu. “Çocuklarım için hayata tutunmaya çalışıyorum” Deprem de eşini, annesini, abla ve eniştesini kaybettiğini söyleyen 37 yaşındaki 3 çocuk annesi Bedia Kılınç, “Zor bir süreçten geçtik halen de geçiyoruz. Her şeye, her zorluğa rağmen yine de çocuklarım için hayata tutunmaya çalışıyorum. Onların yokluğunu arıyorum ama arasam da gelmiyorlar. Yapacak hiçbir şey yok. Deprem anında Umut babasının kucağındaydı. Babası kendini siper etti, üzerine kapandı. Eşim o anda vefat etti. Umut’ta yeniden hayata tutundu. Deprem’de ayaklarım kırılmıştı Umut’u hiç göremedim. 20 gün sonra hastaneye getirdiler. Hastaneden taburcu olduğumda ayaklarım tam anlamıyla iyileşmemişti bu nedenle Umut’u sevgi evine bırakmıştım. Umut’un beni unutmaması, benden soğumaması için her hafta sevgi evlerinden Umut’u bana getirdiler. Allah onlardan razı olsun. Tamamen iyileşmesem de altı ay önce geri aldım” dedi. “Benim gibi hayata yalnız tutunan tüm kadınların da kadınlar günü kutlu olsun” Bazen zamanlar oluyor ki eşimi, annemi, ablamı hepsini arıyorum diyen Kılınç, “Yalnız kaldım. Hepsi benden gitti bir tek bana oldu olan. Üç çocukla hayata tutunuyorum ama çok zor. Allah mekânlarını cennet eylesin. Sosyal hizmetten gelen para ve yardımlarla idare etmeye çalışıyorum, böylelikle çocuklarımla geçinip gidiyorum. Yardım edenlerden de Allah bin kez razı olsun. Tüm kadınların kadınlar gününü kutluyorum. Benim gibi hayata yalnız tutunan tüm kadınların da kadınlar günü kutlu olsun. Ben enkaz altındayken bana kızımın anne diye sesi geldi. O sesi duyunca çok şükür çocuklarım yaşıyor dedim. O anda bana AFAD veya Jandarma tam hatırlamıyorum bir ışık geldi. Lamba uttular abla çocukların yaşıyor dediler. Çocukların için mücadele et çık dediler. Ben kendi çabalarımla dışarı çıktım. Jandarmadan da Allah razı olsun o an gelip bana yardım ettiler. Çocuklarımı da çıkardılar ama ne yazık ki eşim ablam orada vefat etti. Ben o enkazın altındayken kendimi unuttum. Çocuklarım çıkmayacaksa bende çıkmayım diye düşündüm. Çocuklarımın sesini duyunca canıma can geldi o an nasıl çıktım hatırlamıyorum. Çok kötü bir felaketti Allah'ım kimseye yaşatmasın. Üç çocuğumu da rabbim bana bağışladı. Kaybettiklerimin yokluğunu arıyorum ama her şeye rağmen hayata tutunuyorum” ifadelerine yer verdi.

Özgecan Aslan’ın ölümünün 9. yıl dönümü. Özgecan Aslan neden öldürüldü? Haber

Özgecan Aslan’ın ölümünün 9. yıl dönümü. Özgecan Aslan neden öldürüldü?

Mersin’in Tarsus ilçesinde, 9 yıl önce okuldan dönerken bindiği minibüste trajik bir şekilde hayatını kaybeden üniversite öğrencisi Özgecan Aslan'ın acısı hala taze. Özgecan Aslan, 22 Ekim 1995 tarihinde Mersin'de dünyaya geldi. Ailenin kökeni Tunceli'ye dayanmaktadır. Eğitim hayatına Mersin'in Tarsus ilçesinde bulunan Çağ Üniversitesi'nde Psikoloji bölümünde devam etti. Özgecan Aslan, 11 Şubat 2015 tarihinde evine gitmek için minibüse bindiği sırada minibüs şoförünün kendisine bulunmaya çalıştığı cinsel saldırıya karşı koymak istediği için vahşice öldürülmüş ve şiddetle mücadelede bir sembol haline gelmişti. Sanıklar Ahmet Suphi Altındöken, babası Necmettin Altındöken ve Fatih Gökçe, cinayet sonrası yapılan yargılama sonucunda ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Fail Ahmet Suphi Altındöken, 11 Nisan 2016'da Adana'daki bir cezaevinde bir mahkum tarafından öldürüldü. Cinayeti işleyen Suphi Altındöken ve ona yardım eden babası, Tarsus'un tanınmış ailelerinden biriydi. Öncesinde kuyumculuk işlerinde başarısız olan baba-oğul, daha sonra minibüs şoförlüğü yapmaya başlamıştı. Baba Necmettin Altındöken'in, cinayetten önce polis kayıtlarında kaçakçılık suçlamasıyla geçmişi olduğu ve kısa bir süre önce trafik kazası geçirdiği ortaya çıktı.

27 yaşında 27 kadına istihdam sağlıyor Video Galeri

27 yaşında 27 kadına istihdam sağlıyor

Dokuz Eylül Üniversitesi İşletme Fakültesinden 3 yıl önce mezun olan 27 yaşındaki Ayşe Sude Nalbant, 2 yıl önce kendi işletmesini kurmaya karar verdi. KOSGEB'e başvuran Nalbant, projesinin kabul edilmesiyle devletten aldığı destekle Buharkent'te tekstil atölyesi kurdu. Atölyede yalnızca kadın işçi çalıştıran Nalbant, çalışan sayısını 2 yılda 9'dan 27'ye çıkardı. Zaman zaman kendisi de makinenin başına geçen genç girişimci, ihracata yöneldi. Almanya ve Avusturya'daki firmalarla görüşmeler yapan Nalbant, ürünlerini bu ülkelere göndermeye başladı. "Kadın isterse her şeyi yapar" Nalbant, kadınlara istihdam sağlamayı çok önemsediğini belirterek, bunu başardığı için kendisini çok mutlu hissettiğini söyledi. Geçmişte ailesinin de tekstil işiyle uğraştığını aktaran Nalbant, "Aldığım eğitimleri hayata geçiriyor olmak inanılmaz mutluluk veren bir şey. Aynı zamanda işlerin düzgün takibinde yapılıyor olması ve sonrasındaki başarılar da tabii ki inanılmaz." dedi. "Kadın istihdamıyla işletmeyi döndürmek istiyorum" Kadının istediği zaman her şeyi yapabileceğine inandığını aktaran Nalbant, şöyle devam etti: "İşletmemizi kuralı 2 yıl oldu ve Avrupa'ya ihracat yapıyorum. Hedefim, kapasiteyi artırarak yurt dışında kendi markamı satabilmek. Şu an için 27 kadın çalışanımız var. Kadın istihdamıyla bu işletmeyi döndürmek istiyorum. 2 yılda buralara geldim. Amaçlarımız doğrultusunda buranın kapasitesini 100-150 kadın çalışana çıkararak başarılarımızı devam ettirmek istiyorum. Kadın isterse her şeyi yapar diye düşünüyorum." "Başta tedirgindim" İhracat yaptığı ülke sayısını artırmayı istediğini anlatan Nalbant, şöyle konuştu: "Mezun olduktan sonra başka bir yerde çalışmaktansa 'Neden benim kendi işim olmasın?' diyerek bu yola atıldım. Tabii ki en başta açtığımızda yeni bir işe başlamak ve tecrübemiz yeterince olmamasından kaynaklı her zaman için tedirgindim ama sonrasında bir şekilde ailem, ailemin tecrübelerinden de faydalanarak bugünlere geldik."

Çiğli Belediyesi’nin kadınlara desteği devam ediyor Haber

Çiğli Belediyesi’nin kadınlara desteği devam ediyor

Kadınların hayatında her alanında daha aktif ve güçlü olması adına çalışmalarını sürdüren Çiğli Belediyesi, Ataşehir, Şirintepe ve Egekent Mahallelerinin ardından 4. Kadın Dayanışma Merkezini Sasalı Mahallesi’nde hizmete açtı. İçerisinde kadınlar için danışmanlık, eğitim, farkındalık ve güçlendirme hizmetlerinin verileceği Sasalı Kadın Dayanışma Merkezi’nin açılışında konuşan Çiğli Belediye Başkanı Utku Gümrükçü, Kadın Dayanışma Merkezi’nin mahallede bulunan Meslek Fabrikası ile beraber bir bütün olacağını ve kadınların güçlenip, hayatın her alanında söz sahibi olacağının altını çizdi. “Sasalı, üretim ve turizm merkezi olacak” Beş yıl içerisinde Sasalı’ya önemli yatırımlar yaptıklarını vurgulayan Başkan Utku Gümrükçü, “Eşsiz doğal güzelliklere sahip Sasalı ve Kaklıç’ı; tarım, hayvancılık, balıkçılık ve sanatsal anlamda önemli bir üretim merkezi ve turizm destinasyonu haline getirmek adına çalışmalarımızı sürdürüyoruz. İzmir Büyükşehir Belediyemiz ile birlikte burada bulunan eski hizmet binamızı restore ettik. Bu binayı Sasalı ve Kuş Cenneti’nin ulusal ve uluslararası mecrada tanıtılması, Gediz Deltası’nın Unesco Dünya Mirası Listesine girmesine yönelik çalışmaların sürdürüldüğü bir merkez haline getirdik. Açılışını yaptığımız Kadın Dayanışma Merkezi ile Meslek Fabrikası bir bütün olacak. Böylece Sasalı’da ikamet eden kadınların hayatın her alanında söz sahibi olmasına destek olacağız. Mahallemize hayırlı uğurlu olsun” diye konuştu. “Yatırımlarımız sürecek” Sasalı’ya yönelik yatırımlarının devam edeceğini söyleyen Gümrükçü, “Göreve geldiğimizde Sasalı Mahallesi’nin en önemli sorunlarının başında doğalgaz geliyordu. Girişimlerimiz neticesinde hemen hemen bütün mahallelere doğalgaz hizmetini ulaştırdık. Altyapı çalışmalarından kaynaklı bozulan yolların yenileme çalışmalarını bitirdik. İlçemizin marka değeri açısından önemli olan bu bölgenin her yönüyle yaşanabilir olması adına yatırımlarımıza devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Karabağlar’da okuma-yazma bilmeyen kadın kalmayacak Haber

Karabağlar’da okuma-yazma bilmeyen kadın kalmayacak

İzmir’in Karabağlar ilçesi Refet Bele Mahallesi Muhtarı Hatice Akar’ın, mahallesinde okuma-yazma bilmeyen kadınlar için başlattığı eğitim seferberliği hız kesmeden devam ediyor. 2015 yılından bugüne kadar yaklaşık 370 kadının mezun olduğu eğitim seferberliğinde yeni kursiyerlerin katılımıyla eğitimler aralıksız sürüyor. Kimi kadın yaklaşık 1 saat yürüyerek kursa gelirken, kimi kadınsa çocuklarını işe gönderip kursun yolunu tutuyor. Kadınların azim ve heyecanı hem eğitmenlerini hem de muhtarı memnun ediyor.   “Haftada 5 gün, günde 3 saat ders alıyoruz” Kursa 2 aydır katılım gösteren 55 yaşındaki Dudu Doğan, “Geldiğim ilk günlerden bu yana çok yol kat ettim. Çocukları işe gönderince kursa geliyor ve burada haftada 5 gün, günde 3 saat ders alıyoruz. Daha sonra eve geldiğimde çocuklarla ve torunlarla ilgileniyorum. Ev işlerinin akabinde ise derslerimi yapıyorum ki sabah geldiğimde öğretmenime mahcup olmak istemiyorum. Yıllardır hep okuma yazmayı öğrenmek için mücadele ediyordum ama eğitimim yarım kalıyordu. İnşallah bu sefer tamamına erdireceğim. Ayrıca, muhtarımızın sayesinde buralardayız. Tüm kadınların muhtar olmasını istiyorum” dedi. “Okuma-yazmayı temelden alarak sıfırdan öğretiyoruz” Yaklaşık 2 aydır kurs verdiğini belirten Karabağlar Halk Eğitim Merkezi Halk Eğitim Kurs Eğitmeni Filiz Erhan Turgut, “Kurslarımızın okuma-yazma 1 ve 2. kademe olarak devamlılığı var. Hiç bilmeyenlere okuma yazmayı temelden alarak sıfırdan öğretiyoruz ve devamında okuma yazmayı geliştiriyoruz. Sonunda ise ilkokul mezunu oluyorlar ve ortaokula kayıt yaptırmaları için teşvik ediyoruz. Yine halk eğitim kanalıyla dışarıdan ortaokulu ve liseyi bitirip hayata katılabiliyorlar. 8 öğrencimiz var ama yine de okuma yazma konusunda eksikleri olan daha önceki kursiyerlerden de gelenlere eğitim veriyoruz. Öğrencilerimiz her gün eve giderken kendilerine ödev olarak kitap veriyoruz. O kitap okunuyor ve sabah geldiklerinde tekrar ediyoruz. Ondan sonra ise özet çıkarmalarını istiyorum. Asla burayla sınırlı kalmamalarını söylüyorum” ifadelerini kullandı. “Okuma-yazma bilmiyorsa hemen evraklarını listeye alıp çağırıyorum” 2015 yılında 1 kişiyle başladıkları okuma-yazma kurslarında bugüne kadar yaklaşık 370 kadının okuryazar olduğunu belirten İzmir’in Karabağlar ilçesi Refet Bele Mahallesi Muhtarı Hatice Akar ise “Kadınlar muhtarlığa geldiklerinde formu doldurtuyor bir şeyler sorduktan sonra okuma-yazma bilmiyorsa hemen evraklarını listeye alıp çağırıyorum. Okumayı öğrenene kadar çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Kursiyerlerimizin içinde okuma yazmayı öğrenip daha sonra ehliyet alanlarda var. Bebeğiyle gelip liseyi bitiren kadınımız da var. Şu anda 8 öğrencimiz var. Bunlar sabahçı ve öğlenci olarak eğitim alıyorlar. 3 ay süren eğitimin ardından, bir 3 ay daha 2. kademe eğitimi aldıktan sonra ilkokul mezunu oluyorlar. Bütün defter, kitap gibi ihtiyaçlarını ben karşılıyorum. Şu anda kütüphanede eğitim alıyorlar” diye konuştu.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.