TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#politika

politika haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, politika haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Yorgancılar: Türkiye ekonomisi için kalıcı tedavi şart Haber

Yorgancılar: Türkiye ekonomisi için kalıcı tedavi şart

KEMAL ÖZKURT Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Temmuz ayı Meclis toplantısı Meclis Başkanı Halil İbrahim Gökçüoğlu, idaresinde, Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, EBSO yönetim kurulu üyeleri ve meclis üyelerinin katılımıyla gerçekleşti. Toplantıda açılış konuşmasını yapan Meclis Başkanı Gökçüoğlu, iklim krizine, göçmen sorunlarına ve eğitimsiz toplumların yetiştiğine dikkat çekti. Meclis toplantısında son olarak konuşan Yorgancılar, Türkiye’nin ekonomik gündemine dair önemli açıklamalarda bulunurken, uzun süredir gündemden düşmeyen vize sorununa ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Toplantıda ayrıca, Mimar Semiha Güneş eski EBSO binasının iş merkezine dönüştürülmesi ile ilgili yapılan çalışmaları anlatarak EBSO Business Center projesini tanıttı. YETERKİ RASYONELLEŞME ADIMLARI UYGULANSIN Meclis konuşmasında Türkiye ekonomisine yönelik yorumlarda bulunan Başkan Yorgancılar, pansuman politikaları yerine kalıcı tedavilerin uygulanması gerektiğini belirtti. Seçim sonrası ülke ekonomisindeki yangınların söndürmeye yönelik adımlarına atıldığını ifade eden Yorgancılar, “Biliyoruz ki, bugüne kadar pansuman yöntemi seçildi. Kalıcı tedavi yöntemi seçilirse, politika adımlarından kazanımlara kadar sürecin gelişiminin nasıl olacağını sizlere anlatmak isterim. Öncelikle şeffaflık, hesap verebilirlik ve liyakatin temel alınması gerekiyor. Bunun içinde hukukun üstünlüğü, kurumların bağımsızlığı ve koordinasyonu ekseni kurulmalıdır. Bu adımlar izlendiğinde ülke ekonomisinde kısa vadede güven, itibar ve öngörülebilirlik artacaktır. Rasyonel Para ve Maliye Politikası ile Üretim Odaklı Bütüncül Bir Yaklaşım sergilendiğinde de, ilk adımdakilere ek olarak CDS Risk Primi ile Dolarizasyonda gerileme söz konusu olacaktır. Ekonominin rasyonelleşmesi ile faizler azalacak, rezervler artacak ve enflasyon zamanla düşme eğilimine girecektir. Tüm bu adımlardaki süreklilik sonucunda da, orta ve uzun vadede; Yatırım ortamında iyileşme, finansal istikrar, istihdam yaratan büyüme, gelir düzeyinde iyileşme, ithal bağımlılığında azalma gibi hedeflerimizde olumlu gerçekleşmeler yaşanacaktır. Bu kararlar bir hayal ürünü değildir. Gerçekleşmesi çok mümkündür. Yeter ki, sayın Mehmet Şimşek’in altını çizdiği, rasyonelleşme adımları uygulansın” diye konuştu. FAİZ ARTTIRIMI YETERLİ DEĞİL Yeni ekonomi politikalarında İhracata destek verilecek olmasın yönünde adımlar atılmasının çok önemli olduğunu söyleyen Yorgancılar, ticari kredilere ilişkin kısıtlayıcı tavır, işlerini krediyle döndüren işletmeler için oldukça zorlayıcı olduğunu belirtti. Merkez Bankası’nın 27 ay aranın ardından üst üste ikinci kez faiz artırımına gittiğine de dikkat çeken Yorgancılar, “Dünya genelinde özellikle son 1 yıldır enflasyonu düşürmeye yönelik kesintisiz faiz artışları yapılmaktaydı. FED faizleri aralıksız 15 toplantıdan bu yana artırarak 22 yılın en yüksek seviyesine çıkardı. Merkez Bankası Başkanı’nın değişimi ile birlikte sınırlı da olsa faiz artırım seçeneği bizde de kullanılmaya başlandı. Bu yüzden geç kalındığı için tek başına faiz arttırımı kesinlikle yeterli değildir. Bunun yanı sıra Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın geçen hafta enflasyon raporu bilgilendirme toplantısındaki açıklamaları ve yıl sonu enflasyon için iyimser de olsa yüzde 58 öngörüsü, uzun zaman sonra gerçekçi bir yaklaşım olarak olumlu karşılanmıştır. Dileriz, Sayın Başkan ve ekibi Merkez Bankası’nın kredibilitesini yeniden artırır ve temel amacı olan fiyat istikrarını sağlamada başarılı olur” dedi.  ENFLASYONLA MÜCADELEDE YAPILMASI GEREKENLER Ülke ekonomisinde yaşanan zorlukların bir süre daha devam edeceğini belirten Yorgancılar, enflasyonla mücadele adına firmalara önerilerde bulunarak şu ifadeleri kullandı: “Bankalarda günlük kalan TL ve FX bakiye için fon veya en yüksek getiriye sahip finansal araçların değerlendirilmesi gerekir. Müşteri alacak ve çeklerde vadesi geçen alacaklar için vade farkı uygulamasına ve mevcutlarda vade kısaltmasına gidilebilmesi ve bankalardan döviz alım satım arasındaki yüzde 1,5 yüzde2 fark dikkate alınarak, döviz ihtiyaçlarının doğru yönetilmelidir. Öte yandan, küresel ekonomide yavaşlama ve resesyon olasılığı hammadde fiyatları üzerinde baskıyı artırmaktadır. Hammadde stokunun finansmanı TL yapıldı ise optimum stok seviyesinin yüzde 10-20 üzerine çıkılması, döviz borçlanarak hammadde alındı ise optimum stok seviyesinin aşılmaması, KDV alacağının tahsili için Vergi Dairesi ile iletişimde kalınması, faaliyetlere etkisi olmayan ve değer kaybeden varlıkların satılarak, likiditenin doğru yönetilmesi, doğru arsa yatırımlarına yönelinmesi ve yeni yatırımlardan ziyade, mevcut kapasiteye odaklanarak, pazarın genişletilmesi atılacak doğru adımlar olacaktır.” HÜKÜMETİMİZİN BU KONUDA ACİL ADIMLAR ATMASINI BEKLİYORUZ Konuşmasının sonunda uzun bir süredir gündemden düşmeyen vize sorununa da değinen yorgancılar, “Ege Bölgesi Sanayi Odası olarak, 2006 yılından bu yana üyelerimizin vize başvuru sürecini yönetiyor ve bu konuda destek oluyoruz. Bu kapsamda, Pandemi öncesi dönemde aldığımız vize sayıları 400-500’leri aşarken, bugün bu sayı yılın ilk 7 ayında sadece 194’tür. Özellikle Schengen bölgesi, uzun süreli vize vermek konusunda oldukça tutucu davranmakta, vize alma süreci de fazlasıyla uzamaktadır. Farklı kaynaklardan açıklanan ret sayılarındaki artış da bu durumun boyutunu göstermesi açısından önemlidir. Fuarlara dahi katılım için yapılan vize başvurularında sürecin zorlaştırılmasını kabul etmek mümkün değildir. Avrupa Birliği’ne aday olmayan Gürcistan, Peru, Birleşik Arap Emirlikleri, Bosna Hersek, Venezuela, Arjantin, Brezilya ve Uruguay gibi toplamda 58 ülkenin vize muafiyeti bulunuyor. Avrupa Birliği’nin en uzun süreli aday ülkesi olan Türkiye’ye ise vize konusunda sorun üstüne sorun yaşatılıyor. Süreç olarak, AB ile ilişkilerin yeniden canlandırılması gündemde iken önerimiz; AB tam üyeliğine aday olan Arnavutluk için de uygulanacak olan Schengen bölgesine 90 günlüğüne vize muafiyetinden, ülkemizde iş dünyası ve öğrencilerin öncelikli faydalanmasıdır. Hükümetimizden bu konuda acil ve kararlı adımların atılmasını bekliyoruz. Ayrıca, AB’ye vizesiz seyahat için karşılanması gereken 72 kriterden kalan 6 kriter için de çalışmaların hızlandırılmasında fayda görmekteyiz” diye belirtti. 

“Sınır politikalarını ve geri itme vakalarını kınıyoruz” Haber

“Sınır politikalarını ve geri itme vakalarını kınıyoruz”

ÇAĞLA GENİŞ İzmir Barosu, ‘20 Haziran Dünya Mülteciler Günü’ dolayısıyla basın açıklaması düzenledi. Alsancak’taki baro binası önünde gerçekleşen açıklamada metni Göç ve İltica Komisyonu Üyesi Av. Gizem Öykü Başkaya okudu. Dünyada milyonlarca insanın çeşitli sebeplerle ülke dışına çıkmak zorunda kaldığını söyleyen Başkaya, ‘umut yolculuğu’ esnasında denizlerde yaşanan ölümlere dikkat çekti. Geçici koruma statüsünün zayıf ve kırılgan bir koruma sağladığını vurgulayan Başkaya, geçici koruma ve uluslararası koruma başvurusu için kayda kapatılan illerin bir an önce kayda açılmasını talep etti. Toplumdaki mülteci nefreti ve bunu besleyen siyasi söylemlere de ayrı bir parantez açan Başkaya, “Ege Denizi’ni bir mülteci mezarlığına dönüştüren sınır politikalarını ve dünya üzerindeki karadan ve denizden bütün bu geri itme vakalarını şiddetle kınıyoruz. Devletlerin sınır koruma politikaları için bireylerin yaşam hakkı ve pek tabii iltica hakkı ihlal edilemez. Dünyanın her yerinde herkes için insan hakları uygulanmalıdır” mesajı verdi. İLTİCA HAKKI İHLAL EDİLEMEZ Yeryüzünde birçok insanın zorunlu ve insani nedenlerle memleketlerinden, sevdiklerinden ve tüm mazilerinden ayrı düşmek pahasına farklı ülkelere doğru göç ettiğini belirten Başkaya, “İzmir Barosu olarak her yıl olduğu gibi bir kez daha seslenmek istiyoruz; iltica hakkı, bireylerin yaşam hakkı ile işkence ve kötü muamele yasağını da koruma altına alan, başvuru süreci kesinlikle sınırlandırılmaması gereken bir haktır. Biz burada bu basın açıklamasını yaparken dahi bir mültecinin çok zorlu bir göç yolunda, insanca yaşam umuduyla hayat mücadelesi verdiğini biliyoruz. Daha geçtiğimiz hafta İtalya’ya ulaşmaya çalışırken Ege Denizi’nde motoru bozulan mülteci teknesi; Yunanistan Sahil Güvenliği tarafından sürat motoru ile yapılan çekme müdahalesi sonrası alabora oldu. Ne yazık ki 100’ü çocuk, kadınların çoğunlukta olduğu 600 mülteci, Ege Denizi'nin sularında kayboldu. Tekneden sadece 104 kişi kurtarılabildi. Yunanistan Sahil Güvenlik Güçlerinin kaza raporunda, teknenin çekilmesi sürecinden bahsedilmiyor. Teknenin İtalya kara sularına itildiğine ilişkin iddialar var. Kışın İran-Türkiye ve Türkiye- İpsala sınırında donarak yaşamını kaybeden, çeteler tarafından aç, susuz rehin tutulan insanlar olduğu, insan hakları örgütlerinin raporlarıyla tespit edildi. Yanı başımızdaki Ege Denizi’ni bir mülteci mezarlığına dönüştüren sınır politikalarını ve dünya üzerindeki karadan ve denizden bütün bu geri itme vakalarını şiddetle kınıyoruz. Devletlerin sınır koruma politikaları için bireylerin yaşam hakkı ve pek tabii iltica hakkı ihlal edilemez” dedi. KAYDA AÇILMASINI TALEP EDİYORUZ 2022 yılında zorla yerinden edilerek ülke dışına çıkmak zorunda kalan insan sayısı 46 milyona ulaştığına dikkat çeken Başkaya, “Ülkeleri içinde zorla yerinden edilen insan sayısı ise 62,5 milyon. Dünya üzerinde özellikle savaşlar nedeniyle yerlerinden edilen bu nüfusun büyük çoğunluğu; kalıcı bir yurttaş statüsü olmadan, barınma, sağlık, beslenme gibi birçok iş güvenliği ve sağlığı koşullarından uzak sigortasız işlerde çalışmak zorunda bırakılarak, sağlık hakkına erişimde zorluklar yaşayarak, yoksulluk sınırının altında hayata tutunmaya çalışıyor. Dünya üzerindeki tüm devletlerin, özellikle refah devletlerinin bu göç nüfusu ile ilgili ortak ve adil sorumluluk alması gerekmektedir. Ülkemiz, göç nüfusu açısından dünyanın en çok mülteci yaşayan ülkesi olarak ilk sırada yer alıyor. Suriye iç savaşı sonrası ülkemizdeki mülteci nüfusunun büyük çoğunluğunu Suriye uyruklu mülteciler oluşturuyor. Savaşın 12. yılında, hala geçici koruma gibi belirsiz bir statü altında ülkemizdeler ancak yarın nerede yaşayacakları konusunda bir belirlilik yok.  Geçici koruma statüsü, her geçen gün daha zayıf ve kırılgan bir koruma sağlıyor. Aynı şekilde uluslararası koruma talep eden Avrupa dışı diğer ülkelerden gelen kişilerin iltica başvuruları kayda alınmıyor ya da kayda alınmada zorluk çıkarılıyor. Bir şekilde geçici koruma ve uluslararası korumaya erişen ülkemizdeki yabancılar; haklarında başlatılan en ufak bir adli işlem sonrası sınır dışı tehdidi ve statü kaybı ile karşılaşıyor. Masumiyet karineleri yok sayılıyor. Kayıt dışı ve illegal bir yaşama itilen bu kişiler, temel hak ve özgürlüklere erişemeden askıda hükümsüz bir hayat yaşamaya maruz bırakılıyor.  Ülkemizde, kayıtlı mülteci sayısının az gösterilmesi, diğer kayıt dışı nüfusun ülkemizde yaşamadığı gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Bu konuda yetkililere sesleniyor ve geçici koruma ve uluslararası koruma başvurusu için kayda kapatılan illerin bir an önce kayda açılmasını talep ediyoruz” ifadelerini kullandı. HERKES İÇİN İNSAN HAKLARI! Açıklamanın sonunda toplumdaki mülteci nefretine ve bunu körükleyen siyasi söylemlere de değinen Başkaya, “Güncel siyasette, popülist bir yaklaşımla mültecilerin geri gönderilmesinin yurttaşlara vaat olarak sunulması ne yazık ki toplumdaki nefret söylemini besliyor ve nefret suçlarının işlenmesine zemin hazırlıyor. Sorumluluk sahibi siyasi partilerin, halkı kin ve düşmanlığa tahrik boyutuna varan bu eğilimlerin önüne geçmesi gerekiyor. Ekonomik kriz ve yoksulluk koşullarında yaşayan yurttaşların öfkelerinin toplumun en kırılgan kesimine yöneltilmesi ne yazık ki şiddete meyilli gruplar yaratılmasına sebebiyet verip tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Deprem sürecinde insani yardım konusunda depremzede mültecilere yapılan ayrımcılık ve yağma vakalarında olağan şüpheli olarak mültecilerin hedef gösterilmesi, ne yazık ki işkence ve eziyet gibi insanlık dışı suçların işlenmesine sebebiyet vermiş, hepimiz bu utanca video görüntüleri aracılığıyla şahit olmuştuk. Ülkemizin göç yolu üzerinde gerek transit gerek hedef ülke olarak mülteci nüfusuna muhatap bir ülke olduğu gerçeği ile yüzleşmek zorundayız. Dünya üzerindeki savaşlar, iklim sorunları, doğal afetler, salgın hastalıklar, her zaman göç gerçeğini açığa çıkaracaktır. Önemli olan barışçıl dış politikalar ve iki yönlü entegrasyona yönelik göç politikalarıdır. Biz İzmir Barosu olarak; dünyanın her yerinde herkes için insan hakları uygulanmalıdır diyoruz” açıklamasını yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bize destek olanları unutmayacağız Haber

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bize destek olanları unutmayacağız

Törende konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları; Töreninimize teşrifleriniz için her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.  Oylarıyla destek ve teveccühleriyle buna vesile olan aziz milletimin her bir ferdine şükranlarımı sunuyorum. Bizleri bir kez daha Cumhurbaşkanlığı makamına layık gören tüm kardeşlerimize teşekkürlerimi sunuyorum. Sandıklara giderek demokrasimize güç katan tüm vatandaşlarımızı tebrik ediyorum. "MİLYONLARCA MAHSUNUN DUASINI ALDIK" 6 Şubat'ta asrın felaketini yaşadıkları, oy tercihlerinden dolayı sayısız hakarete maruz kaldıkları halde iradelerine sahip çıkan depremzedelerimize bir kez daha saygılarımı sunuyorum. Bu seçimlerde sadece kendi insanımızın desteğini almadık, dünyanın dört bir yanında umutlarını bizlere bağlamış yüz milyonlarca mahsunun duasını aldık. Seçimleri müteakip sevincimizi paylaşan devlet ve hükümet başkanlarına teşekkürlerimi sunuyorum. Yanımızda duranların desteğini hiçbir zaman unutmayacağız. "85 MİLYONUN TAMAMINI BAĞRIMIZA BASACAĞIZ" 5 sene daha Türkiye'ye Türk milletine hizmet etme şerefine nail olduk. Hangi siyasi görüşe, kökene, meşrep ve mezhebe mensup olursa olsun, 85 milyonun tamamını bağrımıza basacağız. Seçim dönemi 28 Mayıs tarihi itibarıyla sona ermiştir. 85 milyonun tüm fertlerinin bir duvarın tuğlaları gibi birbirine kenetlenmesine ihtiyacı var. "BÜYÜK KUCAKLAŞMAYA İHTİYAÇ VAR" Nefreti, öfkeyi, husumeti öne çıkaran değil; muhabbeti, hoşgörüyü, kardeşliği yücelten bir anlayışla hareket ediyoruz. ‘Gelin canlar bir olalım, sevelim sevilelim’ diyoruz. Bu samimi çağrımızın tüm renkleri, zenginlikleri ve farklılıklarıyla 85 milyonda karşılık bulacağına inanıyorum. Türkiye’nin her bir vatandaşının enerjisine, katkısına, fikrine ihtiyacı var. Bir duvarın tuğlaları gibi birbirine kilitlenmesine ihtiyacı var. Millet olarak bu güçlü birlikteliği yeniden tesis etmemiz gerekiyor. Büyük kucaklaşmaya ihtiyaç var. "İLK KABİNE TOPLANTISI SALI GÜNÜ" Bu akşam yeni kabinemizi açıklayacağım. Yeni kabineyle birlikte Türkiye Yüzyılı’nı nakış nakış işlemeye devam edeceğiz. Gecikmeden salı günü ilk kabine toplantımızı yapacağız. Seçimler sonrasında iç muhasebesine yapan bir geleneğe sahibiz. Her seçim sonrasında yeni bir sayfa açtık.  Muhalefet kendi küçük hesaplarının peşine düştü. Başarısızlıklarının sebebini vatandaşta aradılar. Artık yeni şeyler söylemenin mücadelesini vermeliyiz. Geçmişteki hatalardan ders çıkararak istikbali inşa etmenn gayreti içinde olmalıyız. Gelin seçim dönemindeki kırgınlıkları, kızgınlıkları bir kenara bırakalım. TÖRENE KİMLER KATILIYOR? Törene katılan 21 devlet başkanı şöyle sıralanıyor: Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, Bulgaristan Cumhurbaşkanı Rumen Radev, Gabon Cumhurbaşkanı Ali Bongo Ondimba, Gine Bissau Cumhurbaşkanı Umaro Sissoco Embalo, Güney Afrika Cumhurbaşkanı Cyril Ramaphosa, Karadağ Cumhurbaşkanı Yakov Milatoviç, Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev, Kırgız Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sadır Caparov, Kongo Cumhurbaşkanı Denis Sassou N'Guesso, Kosova Cumhurbaşkanı Vjosa Osmani, KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kuzey Makedonya Cumhurbaşkanı Stevo Pendarovski, Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev, Ruanda Cumhurbaşkanı Paul Kagame, Senegal Cumhurbaşkanı Macky Sall, Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud, Togo Cumhurbaşkanı Faure Essozimna Gnassingbe, Türkmenistan Devlet Başkanı Serdar Berdimuhamedov, Bangladeş Cumhurbaşkanı Muhammed Şahabuddin Çuppu, Gine Devlet Başkanı Mamady Doumbouya. NTV

"Provakasyonlar, bayram ve bahar havamızı bozamaz" Haber

"Provakasyonlar, bayram ve bahar havamızı bozamaz"

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Adayı Deniz Yücel, Ramazan bayramı ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda İzmirlilerle buluştu. Bayramın ikinci gününde Menemen’de ziyaretler gerçekleştiren Yücel, 23 Nisan’da Bayraklı’da çocuklarla ve aileleriyle bir araya geldi. CHP Adayı Yücel, İl Başkanı Şenol Aslanoğlu, Menemen İlçe Başkanı Ömer Güney ve partililerin eşlik ettiği Menemen merkez, Koyundere, Ulukent, Seyrek, Maltepe, Türkelli ve Emiralem ziyaretlerinde gündemdeki provokasyonların ve seçim güvenliğinin endişe yaratmaması gerektiğini vurguladı. Yücel, “Bayram ve bahar havasını bozmak isteyenlere izin vermeyeceğiz. Gündemimiz belli, amacımız net: Millet İttifakı olarak 85 milyona bereket, huzur ve zenginlik sağlamak için geliyoruz” dedi. Millet İttifakı Cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun provokasyonlara ‘biz işimize bakıyoruz’ diyerek verdiği cevabın en güzel cevap olduğunu belirten Yücel, “Bu ülkenin tam da buna ihtiyacı var. Kavga etmeyen, ötekileştirmeyen, kucaklayan, hoş gören, yurttaşını kazanmaya çalışan liderlere ihtiyacı var. 21 yıldır sürekli azarlanan, ötekileştirilen, değersizleştirilen, hor görülen vatandaşımız için artık Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığında bahar geliyor” dedi. 85 MİLYONA BEREKET, HUZUR SAĞLAMAK İÇİN GELİYORUZ Menemen’de, Bayraklı’da yaptığı yüzlerce görüşmede ve bugüne kadarki saha çalışmasında vatandaşın ortak sıkıntısının ve beklentisinin ekonomi ve güvenli yaşam olduğunu söyleyen CHP Adayı Yücel, “Genel Başkanımızın da dediği gibi ‘Bu ülkenin gündemi provokasyonlar olamaz’. Ekonomik sıkıntılar, mutfaklardaki yangın, kira derdi, işsizlik, gelecek kaygısı ve depremler, seller vatandaşımızın ortak kaygıları. Doğru şehirleşmeyle, doğru konut politikalarıyla kentlerimizi güçlendireceğiz. Hane ekonomisini hızla güçlendirecek politikalarımız hazır. Aile destekleri sigortasından kadın istihdamına kadar yoksullukla mücadelede yapacak çok işimiz var. Türkiye’yi geliştirecek, güçlendirecek, teknolojik atılımları, tarımsal kalkınmayı hayata geçireceğiz” açıklamasını yaptı. 17 GÜN SANDIK BAŞINDA YATTIK GEREKİRSE YİNE YATARIZ! Seçim güvenliğiyle ilgili de akıllarda büyük soru işaretleri olduğunu belirten CHP’li Yücel, şunları açıkladı: “Bizim için en önemli şey sandığa gidilmesi ve oy kullanılması. Her oy değerli. Verilen oyun doğru kayda alınması ve sonuçların kamuoyuyla şeffaf biçimde paylaşılması demokrasimiz için ekmek gibi, su gibi gerekli. Elektrik kesilmeleriyle, trafolara kedi kaçtı açıklamalarıyla, sandığın başında yatmayınca korunmadığını anladığımız seçimlerle geçen nice seçimlerin ardından insanların bu kaygıları normal ancak İstanbul seçimlerinde nasıl başardıysak Türkiye genelinde de Millet İttifakı’nın da katkılarıyla başaracağız, bundan kuşkunuz olmasın. Mesela deprem bölgesinde ölenlerin, kaybolanların kimlikleriyle oy kullanılabileceği konuşuluyor. Bırakın oy vermeyi, teşebbüs dahi edilse 3 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası var. Seçim güvenliği meselesi teknoloji meselesi değil, sandığa sahip çıkma meselesi. Seçme ve seçilme hakkını korumak, huzurlu ve güvenli bir seçim iklimi oluşturmak için her bir vatandaşımıza önemli görevler düşüyor. Sürece katkı sunacak, sandık güvenliğini sağlamak için görev alacak ve oylarımızı koruyacaksınız. Bunun için https://turkiyegonulluleri.org adresine kaydınızı yaptırabilir ve Türkiye gönüllüsü olabilirsiniz. Nasıl 31 Mart’ta 17 gün sandıkların başında yattıysak, gerekirse o gün de yatarız. Çuvalların üzerinde yatarız ve halkın iradesine sahip çıkarız. Kuşkunuz, korkunuz olmasın. Birlikte başaracağız!” HABER MERKEZİ

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.