“Asıl amaç başkanlık rejimi ve eyalet sistemi”

HALİDE DEMİR - Cumhurbaşkanlığı seçimi için muhalefet partileri liderleri aday arayışlarını sürdürürken seçimlerde aday olacakların vaatlerinin bile bulunmadığını belirten CHP İzmir Milletvekili Güler, iktidarın asıl amacının parlamenter sistemi kaldırıp Başkanlık ve Eyalet sistemine geçmek olduğunu savundu.

NEREYE GİDİYORUZ?

Tepkisini, “Nereye gidiyoruz? Parlamenter hükümet sistemini terk ediyoruz. Yerine genel olarak başkanlık rejimi geliyor. Ama bu rejim çeyrek mi, yarım mı tam mı Başkanlık mı o da belli değil” sözleriyle ortaya koyan CHP’li Vekil Güler, “10 Ağustos’ta bir seçim yapılacak. Siyaseten sorumlu olmayan vaatte bulunmayan adaylar yarışacak. Böyle bir seçim olmaz. Bir vaat yapılamayan makamlar için siyasi yarış olmaz. Demek ki başka bir yarış var. Bu yarış parlamenter rejimi terk etmek anlamına geliyor. Başkanlık rejimine geçmek anlamına geliyor. Bu gerçeği görmeden anlamak mümkün değil 10 Ağustos’u. Türkiye bu kadar büyük sorunlarla uğraşırken hükümetin, rejimi böyle çürük bir zeminde ve  belirsiz geleceğe sürüklemesi akıl alır gibi değil. Her birimizin bu gerçekler üzerinde durmalıyız” şeklinde konuştu.

HALA BAHANE SUNULUYOR

Prof. Birgül Ayman Güler, gazetemize yaptığı değerlendirmede, Cumhurbaşkanlığı seçiminin 2007 yılından beri muhalefet partilerinin önünde durmasına karşın gereken önemin verilmediğini, “Yumurta kapıya dayandı ve hala bahaneler sunuluyor.  Cumhurbaşkanlığı seçimine tarihi bir önem vermek, her kesimin bunun üzerinde kafa yormak zorunluluğu var. Zaman geçmiş değil. Yapacağımız seçimin Cumhurbaşkanlığı adayları arasındaki seçim olmadığını, hükümet rejimimizi değiştirmek anlamına geldiğini hepimizin anlatması şart” sözleriyle dile getirdi.

İÇERİĞİ DE ZEMİNİ DE SORUNLU BİR YARIŞ BU

Cumhurbaşkanını halkın seçmesine olanak veren düzenlemede milletvekillerinin de toplumun da yarısından fazlasının onayının olmadığını kaydeden CHP PM Üyesi ve İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler, bu düşüncesinin nedenlerini ise şu şekilde dile getirdi: “İçeriği sorunlu bir yarış bu. Bunun zemini de çok sorunlu. Birincisi, bu düzenleme parlamentodan 550 vekilin yalnızca 377’sinin katıldığı bir oylamaydı.  İkincisi bu düzenleme Anayasa Mahkemesi’ne gitti. Orada 11 yargıç vardı. Altısı onay verdi, 5’i yanlıştır dedi. Üçüncüsü 21 Ekim 2007’de sandığa gidildi. Seçmenin yüzde 32.5’u sandığa gitmedi. Sandığa gidenlerin 32,5’u ‘Hayır’ dedi. Toplam seçmenin yüzde 55’i hayır dedi aslında. Meclis, Anayasa, halk yarıldı ama kimse buna aldırış etmiyor. Ve böyle büyük bir yarık üzerine, sosyal ve siyasi yarık üstüne şimdi sürüklenişimiz devam ediyor. İçeriği ve zemini bakımında böyle sunulursa hepimizin durup düşünmesi gerekiyor. Bugünkü sorun pragmatik siyasetin hepimizin teslim alması sorunu. 2007 yılıydı, bu yasa çıkmış ve referandum yapılmıştı. Her ikisinde de zemin çok sağlıksızdı, o zaman ‘Canım daha 7 yıl var, köprülerin altından çok sular akar’ denmişti. Türkiye’nin siyasal aktörleri o zaman bu sorun üzerinde durmadı. 2010 yılında böyle bir şey önümüze gelecek dendiğinde, ‘Dur şimdi seçimler var, gündemde bu yok’ diye ilgilerini çekmedi. Yumurta kapıya gelmişken de şimdi ‘Artık bu tartışılamaz’ dendi. Son 7 yılın özeti günlük siyaset oldu. Ama yapılan şey tarihi bir iş. Siyasiler ve Türk Milleti olarak sorumluluğumuzun farkında olmalıyız.”