TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

OBEZİTE ÇARESİZ DEĞİL

Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı Başhekim Yardımcısı Doç.Dr. Koray Atila ile obezite cerrahisi ve ameliyatların riskleri hakkında konuştuk

Haber Giriş Tarihi: 03.03.2015 09:10
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
OBEZİTE ÇARESİZ DEĞİL

ANIL YIKGEÇ

Son yıllarda obezite, yani aşırı kilolu olmak, dünyada sağlıksız ve dengesiz beslenme ile daha az hareket edilmesi sebebiyle her yaştan ve cinsten insanın büyük problemi haline geldi. Ülkemizde de ciddi problem olmaya başlayan obezite, cerrahi operasyonlarla ciddi kilo kayıplarına neden olabiliyor. Obezite cerrahisi hakkında Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı Başhekim Yardımcısı Doç. Dr. Koray Atila ile bir sohbet gerçekleştirdik. Obezitenin ilerleyici ve öldürücü bir hastalık olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Atila, yapılan ameliyatlarla kalıcı çözümlere ulaşıldığını belirtti.

Kendinizden bahseder misiniz?

1971 İzmir doğumluyum. Yüksek öğrenimimi Ankara Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yaptım. 1994 yılında mezun oldum, 1995 yılında da genel cerrahi asistanlığını kazandım. Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi’nde beş yıllık bir asistanlık eğitimim oldu sonra da uzman oldum. Burada akademik hayatıma devam etmem istendi, ben de kaldım. 20 yıldır Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi’nde görevime devam ediyorum. Aynı zamanda Genel Cerrahi Anabilim Dalı Başhekim Yardımcılığı da yapıyorum. Hemodiyaliz Transplantasyon Enstitüsü Müdürü’yüm. Burada obezite cerrahisi, böbrek nakli, mide ve yemek borusu kanseri ile ilgili ameliyatları da yapıyorum. Genel cerrahi içinde bölümleşme var. Her bölümün ilgilendiği hastalıklar farklı.

OBEZİTE GLOBAL BİR SORUN

Obezite cerrahisi nedir?

Obezite cerrahisi yeni bir şey değil. Ülkemizde de son 10-15 yıldır yoğun olarak uygulanan, yurtdışında 1930’lu yıllardan beri süreci olan ama her basamağında kendisine yeni bir yol açan bir durum. Obezite çok global bir sorun. Yapılan araştırmalarda toplumun erkek kadın fark etmeksizin yüzde 30’una yakın kısmı obez olarak değerlendiriliyor. Obezitenin ne demek olduğuyla başlayalım. Her şey vücudumuzdaki kilo ve boyla orantılı vücut kitle indeksi oranıyla tespit ediliyor. Normalde 30’un üzerinde vücut kitle indeksi olan kişileri obez olarak kabul ediyoruz. Şöyle hesaplanıyor; örneğin 1.60 boyunuz var. 1.6’nın karesi alınıyor. Kilonuz da 100 kilo. 100, 1,6’nın karesine bölüyorsunuz. Ortaya çıkan rakam sizin vücut kitle endeksinizi oluşturuyor. Normalde vücut kitle endeksi 20 ile 25 arası, 30-35 arası şeklinde gidiyor. Bizim morbid obez dediğimiz cerrahi müdahaleye ihtiyaç duyanların vücut kitle indeksinin 40’ın üzerinde olması gerekiyor.

KANSER GİBİ ÖLDÜRÜCÜ

Hangi sorunları olanları tedavi etmeye yönelik bir yöntemdir?

Bu ameliyatlar estetik kaygıyla yapılan ameliyatlar değil. İlerleyici ve öldürücü bir hastalık. Tıpkı kanser gibi… Çünkü obezite ilerlediği müddetçe vücudumuzdaki tüm hücrelere, tüm sistemlere zarar verir. Ve sonuçta ölüme kadar götürüyor. Bizim obezite içerisinde ameliyat edeceğimiz hastalar, obeziteye bağlı birçok yandaş problemi içerebiliyor. Obezite, şeker hastalığı, tansiyonun yanı sıra kansere bile yol açabiliyor. Yumurtalık, rahim, meme, kalın bağırsak kanseri de obeziteyle bağlantılı olarak ortaya çıkabiliyor. Siz obeziteyi düzelttiğiniz zaman bu risklerde ortadan kaybolmuş oluyor. Hatta bazı gruplar var olan hastalıklarda diyabet, tansiyon gibi hastalıklarda yüzde 60-70 oranında düzelme oluyor. İlaç kullanılıyorsa, kullanılmaz hale gelebiliyor. Ömür boyu kullanacağını düşündüğümüz zaman yapılan bir ameliyatla önlem alınabiliyor.

Bu ameliyatı geçireceklere tavsiyeleriniz nelerdir?

Biz her hastayı ameliyat etmiyoruz. Belli kriterleri sağlayan hastaları ameliyat ediyoruz. Tedavi algoritması içinde baktığımızda cerrahi müdahale en son tedavi seçeneğidir. Birinci aşama tedavi diyetine dikkat etmesi, hareket aktivitesini arttırması yani yaşam koşullarını değiştirmesidir. İkinci aşama ilaç tedavisidir. Üçüncü basamak cerrahi tedavidir. İlk iki aşamada başarısız olunursa cerrahi aşamaya geçiliyor. En etkin olan yöntemdir. Bize gelmeden önce hastalar zaten ilk iki yöntemi denemiş oluyor. Diyet ve sporla 2-3 ay kilo veriyorlar ama yaşam standardını değiştiremedikleri için ipin ucu kaçıyor ve bu sefer daha fazla kilo alarak geliyorlar. Buna yo-yo etkisi deniyor. Diyet adı altında yapılan sağlıksız beslenme sizin bunu kalıcı halde yapmadığınız takdirde giderek kilonuzun artmasına sebep oluyor. Diyet yapmasanız kilonuzu sabit koruyabilirsiniz. Metabolizmanız bu durumdan kötü şekilde etkilenip kilonuzu arttırıyor. Cerrahi tedavi dışındaki tedavi şekilleri sizin kalıcı olarak kilo vermeniz ve bunu sürdürebilme oranınız yüzde 1’dir. Yüzde 99 hastamız bu sorunları yaşıyor. Ameliyat size zorunlu bir irade sağlıyor. Çünkü bu ameliyattan sonra fazla yiyemezsiniz. Yediğiniz zaman kusabilirsiniz.

ÇARPICI SONUÇLAR ALINMIŞ

Nasıl bir ameliyattır?

Farklı ameliyat teknikleri var. Obezite amaçlı yapılan ameliyatlarda ağırlıklı olarak 2 yöntem kullanılıyor. Mide bypass’ı ve tüp mide ameliyatıdır. Tüp mide ameliyatı, riski mide bypass’ı ameliyatına göre daha düşüktür. Sonuçları da birbirine yakın. Mide bypass’ının sonuçları biraz daha iyi. Tüp mide ameliyatı da bu sonuçlara yakın olduğu ve riski daha az olduğu için daha çok tercih ediliyor. Yurtdışında da onuncu yıl sonuçları yayınlanmaya başladı. Tüp mide ameliyatı şöyle; bir erişkinin boş midesi hacim olarak yan yana dört muz genişliğindedir. Biz bu ameliyatı kapalı yöntemle yani laparoskopik yöntemle yapıyoruz. Biz midenin dörtte üçlük kısmını çıkarıyoruz, yani dört muzun üçünü alıyoruz. Bir muz büyüklüğünde mide bırakıyoruz. Böylece daha az yemek yiyorsunuz, daha erken doyuyorsunuz. Midemizde ‘ghrelin’ denilen bir hormon salgılıyoruz. Bu ‘ghrelin’ açlık hissetmemizi sağlıyor. Bu ameliyatla birlikte kandaki, vücuttaki ‘ghrelin’ hormonu seviyesi azalıyor. Böylece daha az açlık hissediyorsunuz. Bu ameliyatı olan hastalarımın bana söylediği ‘Hocam ben ameliyattan önce 2-3 tepsi yemek yerdim. Kendimi yemekten alamazdım. Ben bu ameliyatı olduğum günden beri açlık hissetmiyorum.’ Tabii ki sıfırlamak ve iştahı ortadan kaldırmak mümkün değil. Ama öncesine göre çok ciddi oranda bir iştah azalması oluyor. Bu üç etki bir araya gelince de ciddi kilolar kaybediliyor. Şöyle örnek verebilirim; bir erkek hastamız 8 Aralık 2014’te ameliyat olmuş. Ameliyattan önce 170 kilo, 1.93 santimetre boyunda. On gün sonra geldiğinde 158 kiloya düşmüş. 15 Ocak’ta kontrole geldiğinde 147 kiloya düşmüş. Bir ayda 20 kilo gibi kilo kaybı olmuş. Bu hastamız şu anda beşinci ayında ve 70 kilolarda. Bir başka kadın hastamdan örnek vereyim. 6 Haziran 2014 tarihinde 148 kilo ile ameliyat olmuş. Vücut kitle indeksi 51. Bir hafta sonra 139 kiloya düşmüş. 5 Ağustos’ta 131 kilo, 30 Eylül’deki kilosu 115 kilo, 16 Aralık’ta 93 kiloya düşmüş. Yani altı ayda yaklaşık 50 kilo vermiş. Bugüne kadar ameliyat edip de bizimle koordineli olarak takibini devam ettiren hastalar arasında kilo vermeyen yok.

SİHİRLİ DEĞNEK DEĞİL

Kilo verme durumu nereye kadar devam ediyor?

Bu ameliyatlar vücudumuzda belli bir kiloyu verdirebilecek ameliyatlar. Bunlar sihirli bir değnek değil. ‘Ben ameliyat oldum, 130 kiloya idim, 70 kiloya indim’ olmuyor. Burada hedef kilo verme bir, bir buçuk yıl arasındadır. Ben bu dönemi üç periyoda ayırıyorum. Bir buçuk yılda hedefe yakın kiloya ulaşmak, sonraki bir buçuk yılda bunu korumak ve artık ondan sonra da bunu sırtımızda bir gömlek olarak taşımak. Yaşam tarzı haline getirmek. Bizim sorunumuz ameliyat olmadan önce neydi? İrade gösterememekti. Bir buçuk çok uzun. Siz bu zamanda bütün alışkanlıklarınızı değiştirip yeni bir alışkanlık oluşturabiliyoruz. Her şeyi yiyebiliyorlar ama kaliteli beslenerek. Protein ağırlıklı beslenmeleri gerekiyor. Yemeği yerken önceliği proteine vermeliler. Bir hastamızın ideal kilosu 60. ama bu hasta 160 kilo olmuş. Vücut kitle oranı 50’lilerin üstünde. Tüp mide ameliyatıyla 100 kilonun 60’ı verilebilir. Mide bypass ameliyatıyla da 70 kilosunu verdirebilirsiniz. Bu hastanın kalan 30-40 kiloyu vermesi için çaba harcaması gerekir. Bu çaba da spor. Spor metabolizmamızı hızlandırıyor. İleride olabilecek yemek kaçamaklarını da tolare edebiliyor. Bunu siz yaşamınıza sokamazsanız, hayatınıza 60 değil de 100 kilo olarak devam edersiniz. Ameliyatların etkinliği buraya kadar oluyor. Bir, bir buçuk yıl sonra yüzde 10-15 oranında kilo alımları olabiliyor. O yüzden sporu hayatınızın içine sokarsanız kilo alımlarını engellemiş olursunuz. Spordan da kastımız tempolu yürüyüş ve kardiyo egzersizleri yaparak yağ yakımını arttırmak.

Kimler bu operasyonu geçirebilir?

DEÜ Hastanesi’nde obezite konseyimiz var. Hangi hastaların ameliyat olabilirliğini değerlendiriyor. Altı yedi tane ciddi bölüm tarafından hastalar değerlendiriliyor. Dünya Sağlık Örgütü de bunu bir standart haline getirmiş. Bu ameliyatların şartlarını belirliyor. Bugünkü ameliyat kriterlerinde 18-65 yaş grubu içerisinde, vücut kitle indeksi 40’ın üzerinde olan hastalar bu ameliyatlar için uygundur. Ama yine de bir esneklik bırakılmış. Eğer obeziteye bağlı yandaş bir rahatsızlık varsa, şeker hastalığı, tansiyon, eklem deformeleri, o zaman 40 olan indeks 35’e de düşebiliyor.Hastane kapsamında kardiyoloji, endokrin hastalıkları, göğüs hastalıkları, psikiyatri, anestezi bölümler tarafından teferruatlı olarak değerlendiriliyor. Sonraki süreçte her bölümden bilgiler toplanıp konsey bazında değerlendiriliyor. Bunun sonucunda hastanın ameliyat olup olmayacağına kara veriyoruz. Amacımız estetik kaygılar değil, insanları sağlığına kavuşturmak.

RİSKİ ÇOK YÜKSEK DEĞİL

Ameliyatın riski var mı?

Tüp mide ameliyatında ölüm riski binde 2’dir. Bu kilolardaki hastanın safra kesesi, apandektomi ameliyatı olma riski de binde 2’dir. Vefat riski çok yüksek olan ameliyat grubu içerisinde değil. Morbid obez olan birinin ameliyat olmadığı takdirde kalple ilgili problem yaşayıp vefat etmesi olasılığı yüzde 10-15’tir ama diğer tarafta binde 2’lik bir olasılık var. Sonuçları çok başarılı ameliyatlar.

Ameliyat sonrası yapılması ve yapılmaması gerekenler nelerdir?

Ameliyat sonrasında hastalar sıvı gıda ile beslenmeye başlıyor. 5 haftalık özel bir diyetleri var. Katı gıdaya hemen bir geçiş olmuyor. Midede çok sayıda dikiş olduğu için zorlamamız gerekiyor. Sıvıdan püreye geçiş gösteren 5 haftalık bir süreçtir bu. Sonra hastalar her şeyi kademeli olarak yiyip içiyorlar. Bu beslenme hiçbir zaman karbonhidrat ve şeker ağırlıklı olmamalıdır. Daha sağlıklı, protein ağırlıklı beslenmeye geçiliyor. Kilo verme döneminde eğer yeterli protein alınmazsa kaslardan kayıp olabiliyor. 3-4 aydan sonra kendileri de alışıyor. Ben bu işin daha popülarize edilmesi taraftarıyım. Bu işle 10 yıldır ilgileniyorum. Bu hasta grupları bu işten ciddi fayda görüyorlar. Ekonomik bir ameliyat. Uzun vadede çok daha büyük problem yaratacak hastaları önlüyorsunuz ya da geri döndürebiliyorsunuz. Çok etkin bir tedavi yöntemi. Riski çok yüksek değil. Kriterleri sağlayan hastalara önerim şu; bu ameliyatları olmuş hastalarla görüşmeleridir. Bu hastalar sosyal ortamı çok etkin kullanıyor. Gruplar kurmuşlar. Birbirlerine destek oluyorlar.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.