TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Kalıcı organik kimyasallar her yerde

Ata Soyer Sağlık ve Politika Araştırmaları Derneği Başkanı Prof. Dr. Ali Osman Karababa Çevre İçin Hekimler Derneği üyelerinin yayına hazırladığı “Kalıcı Organik Kirleticiler ve Sağlık” isimli kitabını tanıtarak özellikle çimento fabrikalarında tehlikeli atıkların yakılarak üretim yaptığına dikkat çekti

Haber Giriş Tarihi: 16.01.2015 09:25
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
Kalıcı organik kimyasallar her yerde

NİLGÜN TAZE

İzmir’in iki çimento fabrikası olduğunu ve geçmişte kentin dışında olan bu fabrikaların şimdi kentin içinde alındığını belirten Karababa,  “Şimdi oldukları yerde kalabilir demek söz konusu olamaz. Çok acilen çalışmasının durdurulması ve kentin dışına taşınmaları gerekiyor. Çimento fabrikalarında yeni teknolojiyle klinker yöntemiyle tehlikeli atıklar yakılabiliyor. İzmir halkının nefes alırken nefes yoluyla aldığı kimyasalların azaltılması gerekiyor. Sanayiciler ve yöneticiler İzmirlilerin sağlıklarını düşünüyorsa bu tür girişimlerin sonlandırılması gerekiyor. Yeni kurulanların hepsi tehlikeli atık yakma özelliğine sahip. Maliyetlerini düşürücü bir durum bu. Normalde fosil yakıt tüketiyorlar. Tehlikeli atık yakılmaması lazım. Üniversitelerin zaman zaman çimento fabrikalarının kent dışına taşınmasıyla ilgili açıklamaları var. Büyükşehir belediyesinin de girişimleri olduğunu biliyorum. Çimento fabrikalarının bulundukları yerler Çevre Yasası’na göre de aykırı. Deterjanlarla ilgili İzmir Kimya Mühendisleri Odası kongre yapmıştı. Bildiri de sunmuştuk. Deterjanların insan sağlığına da doğaya da zararlı etkileri var. Bazı insanlarda alerjik deri reaksiyonlarına neden oluyor. Deterjanların kullanıldıktan sonra sucul ortamlara gitmesi nedeniyle su ekolojisini olumsuz etkiliyor, bu nedenle çok iyi arıtılmalı. Türkiye’de son bildiğim kentsel sıvı atıkların ancak yüzde 30’unun arıtılabildiği yüzde 70’inin hiç arıtılmadan doğaya verildiği şeklinde. Yüzde 70’inin içindeki deterjanlarının arıtılmadan doğaya verilmesi ciddi sonuçlar” dedi.

KİMYASALLAR YAŞAMDAN ÇIKARILMALI

Yaşamımızdan kimyasalların çıkarılması gerektiğini ve bunun başarılabilir olduğunu belirten Karababa, “1940’lara kadar doğada bizim bildiğimiz, herhangi bir tarım ilacı yoktu. Demek ki tarımsal üretim geçmişte onlar olmaksızın da yapılabiliyormuş. Teknik olarak bir engel yok. Nüfus artışı etken değil. Gıda alanında GDO ve tarım ilacı açısından asla bir bahane olamaz. Bunlar olmaksızın yapılabilecek üretim nüfusun hakkaniyetli dağıtımı olursa, tüm nüfusa yetebilir. O zaman engelimiz ne? Sermayenin para kazanabilmesi için ortaya atılan bir şey bu sadece. Gıda üretimi az, GDO üretimi hızlandırır, açlığa çare olur şeklindeki söylemler bilimsel değil. Bu tamamen bir yalan. Tohum üreticisi de onlar, zirai ilaçları satanlar da onlar. Kendilerini yeniden üretemeyen tohumu üretenler de onlar. Tarım ilaçları en çok Ege ve Marmara’da kullanılıyor. En riskli alanlar da bunla. Sanayinin en çok yerleştiği yerler de bunlar. Doğa artık kırılma noktasında. Doğanın kendi kendini kurtarabilmesi söz konusu olmayacak. Bu bilim insanlarının ortak söylemi. Çok acil ve radikal önlemler alınmak zorunda. Bangladeş’te 17 milyon insanın yaşadıkları yerden daha yüksek yerlere taşınacak. Bunlara iklim göçmenleri denmiş. İklim göçmenlerinin sayısının en az 300 milyon olacağı söyleniyor. Sular yükseldiğinde ada ülkelerindeki insanlar Avustralya’ya gidip yerleşecek. Bunların planlaması yapılıyor. Türkiye’nin her yeri yangın yeri. Her gün her saat dakika başı bir çevre haberi geliyor. Arvahi’nin kent içinde HES yapılma projesi ve mahkeme tarafından durdurulduğu kararı çıktı. Taş ocaklarını çimento fabrikalarından ayrı düşünemezsiniz. Hammadde aldıkları yerler. Hepsi de kentin dibinde. Batıçim’in arkasının taş ocakları olduğunu düşündüğünüzde, taş ocaklarının kent dışına taşındığı söylendi ama uzağa değil. Yoldan görünmeyen bir alana taşındı sadece. Bunların bir kapasiteye kadar olan yerleri ÇED’ten muaf kabul edildi. Taş ocaklarını küçük küçük parçalara ayırdılar. Türkiye7de gereksiz yere çok sayıda taş ocağı var. Yenileri de açılmaya devam ediyor. Mermer, traverten çıkartanları da var. Hiçbir şekilde işlenmeden kargo yükü olarak yurtdışına satılıyor. Satış bedelleri de çok çok düşük. Katma değeri az olan ürünler, ülkeye ciddi girdi sağlamadığı gibi çevreye verdiği tahribat çok fazla. Taş ocaklarının en önemli riski toz. Çünkü bu toz insan sağlığı için en tehlikeli çevresel ajanlarından biri. Solunum sisteminde ciddi yıkımlara neden oluyor. Ki bunlar özellikle kronik akciğer sorunları. Bunların dışında kan dolaşımına zarar veren etkileri var tozların. Kalp üzerinde zararlı etkileri var, kalp krizini arttırıyorlar. Beyin kanamasına ve buna bağlı felçlere neden olabiliyorlar.  Bacaklarda dolaşım sorunlarına. Tozun zarar vermediği hemen hemen hiçbir alan yok. Tozu olabildiğince azaltmak lazım. Bunun için termik santraller, taş ocakları ve çimento fabrikalarının azaltılması ya da kent dışına çıkarılması lazım” açıklamasını yaptı.

 İNSAN BEDENLERİ KİMYASALLARLA DOLU

Yapay kimyasallar laboratuvarlarda yirminci yüzyılın başından beri üretilmekte olduğunu ve   artık dünyada her insanın bedeninde bu kimyasallara rastlamanın mümkün olduğunu vurgulayan Karababa, “Avrupa Birliği raporlarına göre gündelik yaşamımızda kullanılan kimyasal madde sayısı yaklaşık 100.000 olup bunların ancak yüzde 7’sinin çevre ve insana verdiği zararlar hakkında yeterli sayılacak bilgi bulunmakta, kalanların etkileri bilinmeksizin kullanılmaktadır. Okyanuslar, hava, toprak, bitkiler, hayvanlar ve insanlar elli yıldır büyük ve kontrolsüz bir kimya deneyinin gönülsüz katılımcılarıdır. Kimyasallar, çevrede birikerek, kullanıldıkları yerlerden binlerce kilometre öteye taşınarak, uzun vadede sağlığı ve ekolojik yaşamı tehdit etmektedir. Bu kimyasal maddelerin, özellikle kalıcı organik kirleticiler (KOK’lar) olarak adlandırılan bir sınıfı endişe uyandırmaktadır. Bu sınıf, üzerinde göreceli olarak daha iyi çalışılmış, zararlı etkileri bir ölçüde bilinen, yapı ve davranış biçimleriyle insan sağlığı ve çevre için diğerlerine göre çok daha ciddi tehdit oluşturma özelliğine sahip olan maddelerden oluşmaktadır. KOK’lar her yerde. Çimento fabrikalarının da atık yakma lisansı var ve onların bacalarından da istemsiz olarak salınıyor. Havayoluyla da bunlara maruz kalıyoruz. Farkındalığımız artarsa bu tip yeni tesislerin açılmasına ya da bu lisansı almalarına karşı olmalıyız. Oto döşemeleri atık olarak atıldığında havaya saçılması da söz konusu. Bunlar doğada başka bir şeye dönüşmüyor. Bu molekül yıllarca o halde kalıyor. Aldıkları her tüketim maddesinin içinde KOK var mı diye bakmalı tüketiciler” dedi.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.