TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Hayalimiz Avrupa’da konserler vermek

Bluenote Orkestrası’nın kurucusu Özgen Akçagül ile orkestra ve müziğin geleceği hakkında bir sohbet gerçekleştirdik

Haber Giriş Tarihi: 24.03.2015 08:34
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
Hayalimiz Avrupa’da konserler vermek

ANIL YIKGEÇ

Bluenote Orkestrası’nın kurucusu Özgen Akçagül ile müzik hayatı ve orkestra hakkında röportaj yaptık. İzmir’de kurulan orkestra, çok sesli müzik yaparak herkesin beğenisini topluyor. 48 yıldır müzikle iç içe olan Akçagül, İzmir’de böylesine başarılı ve istikrarlı bir orkestra kurduğu için kıvançlı ama müziğin geleceği konusunda endişeli. Akçagül ile orkestra ve müzik hakkında sıcak bir sohbet gerçekleştirdik.

Müzikle tanışmanız nasıl oldu?

Küçük yaşta babamın da müzisyen olması sebebiyle özel dersle başladım. Babam Mehmet Sabri Akçagül tambur çalardı. Musiki Derneği Başkanıydı. Evde müzikle iç içeydik. Öğretmenim Zafer Çebi’nin babası olan Erol Çebi idi. Klasik piyano eğitimi aldım. Ablam ve kardeşim de klasik piyano eğitimi aldı. Dokuz Eylül Eğitim Fakültesi Müzik Bölümü’nde okudum. 15-16 yaşından beri hep İzmir’de orkestralarda çalıştım. Sonra kendi orkestralarımızı oluşturmaya başladık. Şimdi de küçük oğlum müzikle ilgileniyor. Bilkent Üniversitesi Konservatuar Bölümü’nde okuyor. Ege Üniversitesi Konservatuar Bölümü’nde öğretmenlik yaptım. Piyano hocası olarak piyano, solfej ve harmoni derslerine giriyordum. İki yıl önce emekli oldum. 48 yıldır müzikle iç içeyim.

SEKİZ YILDIR AYNI EKİP

Bluenote Orkestrası’nın kuruluşundan bahseder misiniz?

Orkestrayı 2006 yılında kurdum. O zamanki kurduğumuz kadrodan sadece bir iki değişiklik var. O zamandan beri hemen hemen aynı kadro ile devam ediyoruz. Diğer orkestralarda bugün gördüğünüz bir sanatçıyı altı ay sonra göremezsiniz. Biz sekiz yıldır aynı ekiple çalışıyoruz. Şu anda 13 kişiyiz. Orkestradakiler ya Ege Üniversitesi ya da Dokuz Eylül Konservatuar Bölümü’nden mezun oldular. Öğretmenler de var içlerinde. Sadece bir solist arkadaşımız Ece Kocatepe gıda mühendisliği yapıyor. Operada görev alan iki arkadaşımız var. Ekibimizi organizasyona göre 20-25 kişiye kadar çıkarabiliyoruz. Türkiye’de en çok tıp kongrelerine biz gidiyoruz. Bu yıl Antalya Belek’teki kongreye de biz gittik. Bunun sebebi olarak da doktorların iyi müzikten anlamaları olarak görüyorum.

Nasıl prova yapıyorsunuz?

Biz diğer orkestralardan farklı çalışıyoruz. Biz parçaları çok sesli yapıyoruz. Diğer orkestralarda bir solist söylerken diğerleri arkada bekler. Solistler sırayla söyler. Biz de tek bir solistin söylediği şarkı yok. Biz de her zaman birkaç solist söyler. Vokal aranjelerini ben yapıyorum. Önce vokallerle yazdığım aranjeleri çalışıyoruz. Sonra enstrümanlar geliyor ve beraber çalışıyoruz. Prova için Ege Üniversitesi’ndeki salonları kullanıyorduk. Şimdi artık stüdyoları kullanıyoruz. 

Yurtdışında konser veriyor musunuz?

Avusturya Melbourne’da konser verdik. Birçok sanatçı yurtdışında konser verir. ‘Şu kadar kişiye konser verdik, bu kadar kişi vardı’ falan der ama Türkiye’deki kitlenin aynısıdır. Sadece yer değişiktir. Yurtdışında da yine bizim vatandaşımıza çalıyorlar. Ha Anadolu’da çalışmışın ha orada bir farkı yok. Bizim Avusturya Melbourne’da VİP kitlesine çaldık. Başbakan, bakanlar, milletvekilleri, üniversite hocaları, emniyet müdürü oradaydı. Oradaki Türk Festivali için gitmiştik. Orada çok özel olan BMW Edge diye bir salonda konser verdik. Akustiği muhteşem olan bir salon. Önümüzdeki yıl tekrar Türk Festivali’ne davet aldık. Bu sefer Sydney’de çalacağız. Melbourne’da güzel tepkilerle karşılaştık. Orada bakan bir hanım vardı. Kendisi Yunan asıllıydı. Yunanca parça çaldığımızda inanamadı. Çok tebrik etti bizi. ‘Bunu hiç beklemiyordum. Yunanca benim en sevdiğim şarkıyı çaldınız. Telaffuzunuzu da çok beğendim. Çok güzeldi ’ dedi.

DÜNYA MÜZİĞİ YAPIYORUZ

Ne tür müzikler yapıyorsunuz?

Dünya müziği yapıyoruz. Fransızca, Rusça, Yunanca, İngilizce, Almanca, Portekizce, İspanyolca gibi birçok dilde şarkı çalıyoruz. Biraz Fransızca parçalardan çekiniyoruz. Fransızca parçaların telaffuzları çok zor.

Repertuarınızda kaç şarkı var?

Tam olarak kaç şarkı var bilmiyorum. Çünkü sürekli yeni parçalar ekliyoruz. Bir de bizim seçtiğimiz parçalar çok özel parçalar. Bir eseri Türkiye’de dört-beş tane orkestra çalıp yorumluyorsa ben o parçayı yorumlamıyorum. Hiç kimsenin cesaret edemediği parçaları çok sesli hale getiriyorum ve hiç yapılmayan bir şey yapıyoruz. O yüzden zaten yabancılar çok beğeniyor. Onlarda çok seslilik esas olduğu için…

Kendi besteleriniz var mı?

Henüz yok ama zaman içinde düşünüyoruz.

İzmir’de doğan bir orkestrasınız. Başka illerde de konser veriyor musunuz?

Bu sene İstanbul’da önemli konserler vereceğiz. 4 Nisan’da bütün İstanbul Bölgesi Marmara Rotaryenleri Gecesi’nde, 9 Mayıs’ta da Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Derneği gecesinde çalacağız. Dünyanın her yerinden 150 kadar mason başkanı gelecek. İstanbul’da konser vermeye gittiğimizde insanlar bizim İzmir’den geldiğimizi öğrenince çok şaşırıyorlar. Hatta Antalya’da tıp kongresinde yaşadığımız bir olayı anlatayım. Profesör karı-koca konser bitiminde bana sordu, ‘Siz İstanbul’da nerede çalıyorsunuz? Biz İstanbul’un gece hayatını karış karış biliriz. Sizi hiç görmedik!’ Biz İzmir’den geliyoruz deyince çok şaşırdılar. ‘İstanbul’da tepelerde olmanız lazım’ dediler. İstanbul’da çalışan müzisyenlerin yarısı neredeyse İzmir’den gitmedir. Ama İstanbulluların, İstanbul dışındaki yerlere biraz kasaba zihniyetiyle bakıyorlar. Umarım onu da kıracağız. Dolmabahçe Sarayı’nda Çalışma Bakanlığı’nın bir kongresinde olacak. Çalışma Bakanı ve dünyanın her yerinden gelen Çalışma Bakanlığı müsteşarları katılacak. Ankara’daki toplantıda Türkiye’de en iyi yabancı parça repertuarı olan sanatçının sahne alması gerektiğini düşünüyorlar ve birçok ünlü isim üstünde konuşuyorlar. Birisi de bizim DVD’mizi izlettiriyor. O da Antalya’da bir konserde almış DVD’mizi. Dinleyince hemen bizimle bağlantıya geçiyorlar ve Dolmabahçe’deki o gecede biz çaldık. İzmir’de maalesef işler hep Cuma ve Cumartesi günlerine sıkışıyor. Şimdiden neredeyse Ağustos ayına kadar doluyuz. İstanbul’da haftanın diğer günlerine de yayılıyor. İzmir hafta içi evine kapanıyor. O yüzden İstanbul’a açılmaya düşünüyoruz. Şu anda çok iyi gidiyor. Yavaş yavaş İstanbul’a taşınacağız herhalde ama İzmir’i tamamen bırakmayız. Çünkü hepimiz İzmir aşığıyız. İstanbul’daki işe gider yine İzmir’e döneriz.

MÜZİK ADINA İSTEDİKLERİMİ YAPIYORUM

Yeni projeler var mı?

İstanbul’daki iki konser projesi bize yeni kapılar açacak diye düşünüyorum. İngiltere Londra’da bir konser teklifi var. Onu değerlendiriyoruz. Önümüzdeki yıl aralık ayında Sydney konseri gündemde. O kadar yoğunuz ki diğer projelere pek vakit bulamıyoruz. Şu anda müzik adına istediklerimi yapıyorum ama hayalimiz Avrupa’nın güzel ve büyük salonlarında konserler vermek.

Hangi tür organizasyonlara katılıyorsunuz?

Özel davetler, yardım konserlerine gidiyoruz. Düğünler konusunda seçiciyiz. Elit düğünlerde çalıyoruz. Şirket ve kuruluş gecelerinde de yer alıyoruz. Yılda beş-altı defa Kıbrıs’a gidiyoruz. Bizi kabul eden, müzik kültürü bizimle uyan her kitlenin karşısına çıkıyoruz. Uluslararası kongrelerde çaldığımız için yabancı dinleyici kitlemiz çok. Onlardan gelen övgüler çok büyük. Yılbaşında Avrupa’nın en büyük oteli Mardan Palace’daydık. Bu çok keyifli ve önemliydi bizim için. Orada Ruslar, Azeriler, Kazaklar, Almanlar ve Türkler vardı. Saat dokuzda Kazaklar, onda Azeriler, on birde Ruslar, on ikide Türkler, birde de Almanlar yılbaşına girdi. Biz beş defa yılbaşına giriş yaptık. Her seferinde ondan geriye saydık.

Ne kadar ücret alıyorsunuz?

Maliyetli bir orkestrayız. Şu ana kadar çok memnunuz. İlgi çok güzel.

Orkestranın adı Bluenote nereden geliyor?

Blues dizisinde kullanılmayan nota anlamına gelir. Şahin Bey’in aklına geldi. ‘Mavi nota koysak ya?’ dedi. Ben de ‘Çok güzel düşünmüşsün. O aynı zamanda kullanılmayan nota anlamına gelir. O zaman İngilizcesini koyalım’ dedim. Tesadüfen güzel bir isim bulmuş oldu.

BENİ MÜZİĞE YÖNELTEN RAHMETLİ EROL BÜYÜKBURǒTU

Ülkedeki müzik kültürü hakkında ne düşünüyorsunuz?

Müzik kültürü maalesef yerlerde. Bizim gençliğimizde daha kaliteliydi. Beni müziğe yönelten rahmetli Erol Büyükburç’tu. O zaman canlı okuyordu herkes. Televizyonda bile… Şimdiki teknoloji yoktu. Playback okumak yoktu. Şu anda maalesef birkaç kişi dışında herkes televizyonda playback okuyor. Nilüfer geçenlerde bir televizyon programına çıktı. Kendi orkestrasını da götürdü ve canlı okudu. Ama birçoğu ağzını açıp kapatıyor. Hatta konserlerinde bile aynı şeyi yapıyorlar. Stüdyolarda öyle bir teknoloji var ki en karga sesliyi bile bülbül yaparsınız. En kötü müzik kulağına sahip birini bile en iyi kulağa sahipmişsiniz gibi gösterirsiniz. Bir örnek vereyim. Basınımızda bu konuda çok zayıf. ‘Madonna İstanbul’da konsere çıktı. Her yeri salladı’ deniyor. Ben konsere gitmedim. Sanıyorum iki hafta sonra Madonna İtalya’da konsere çıktı. İtalyan basını Madonna’yı yerin dibine batırdı. ‘Şu şu parçalarda detone kaldı. Şu şarkıyı playback söyledi’ diyorlar. Orada müzikten anlayan bir kitle var. Bizim gibi değil… Çin’de bir yerde çıkıp playback şarkı söylemek yasakmış. Ağır cezası varmış. Bu ne oluyor biliyor musunuz? Halkı kandırmak oluyor. Mesela bir iki yıl önce O Ses Türkiye yarışmasında Ayda diye bir kız vardı. İkinci olmuştu. Ben hayran olmuştum ona. Ben kızdan albümler falan bekledim ama olmadı. Sanıyorum ona albüm yapmakla kimse ilgilenmedi. Ülkemiz bu konuda kültür yoksunu. Bu konuda sağlam müzik eleştirmenlerimiz yok.

Ünlülerle çalışma fırsatınız oldu mu?

Ajda Pekkan dinlemişti bizi. İstanbul’a davet etti. ‘Mutlaka bir konser verelim’ dedi. Onun da programı yoğun, bizim de programımız yoğun bir türlü denk gelemedik. Umarım ileride bir gün beraber konser vereceğiz.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.