Susam’dan İzmir’e teşekkür

ANIL YIKGEÇ

Milletvekilliği yeminine sadık olarak görev yaptığını belirten Mehmet Ali Susam, CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na, esnaf ve sanatkar teşkilatına, meslek odalarına, borsalara, sivil toplum kuruluşlarına ve İzmirlilere teşekkür etti. Parlamento’da başta İzmirlilerin, esnaf ve sanatkarın, reel sektörün, sanayicinin, çiftçinin tüccarın sorunlarını dile getirip çözüm önerileri sunduğunu ifade eden Susam, “Komisyonda Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu, Türkiye İhracatçılar Meclisi Kanunu, Elektrik Piyasası Kanunu, AR-GE Kanunu, Türk Petrol Kanunu, Tüketici Kanunu, Perakende Piyasası Kanunu gibi burada adını sayamayacağımız çok temel ve önemli kanunları çıkarttık. Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığın azaltılması için yerli ve temiz enerjiye teşvik verilmesinin savunucusu olduk. Tarımda çağdaş kooperatifçiliğin, ihracata dayalı tarımsal üretimin desteklenmesi gerektiğini anlattık. KOBİ’nin gür sesi olmaya özen gösterdik. KOSGEB kanunu çıkarken, teşvikler verilirken, her yıl bütçe görüşmelerinde anlattık. Avrupa Birliği’nin KOBİ’ler için öngördüğü teşvik anlayışını savunduk. Biz hiçbir zaman kendimizi muhalefetteki bir partinin milletvekili olarak görmedik, her zaman adeta bir ‘Bakan’ gibi gördük. Yarın iktidar CHP’ye geçtiğinde daha iyi yönetim için nasıl bir kanuna ihtiyaç varsa, öyle bir kanun çıkartmaya çalıştık. Devlet adamı olmanın ciddiyetinden ve sorumluluğundan hiç uzaklaşmadık” diyerek çalışmalarını anlattı.

YEREL SİYASETÇİ ORANININ ARTMASI GEREKİR

CHP Milletvekili aday listesinde yetkin ve saygın kimlikleri olan siyasetçiler olduğunu ifade eden Susam, listedeki yerel siyasetçin oranının artması gerektiğine inandığını belirtti. Aşkın Türeli, Erdal Aksünger ve Elfin Tataroğlu’nun isimlerin listede olması gerektiğini öneren Susam, “Ancak neticede oluşturulan liste Parti Meclisi’nin iradesidir. Ben de bir sorumlu bir partili, bir milletvekili ve Parti Meclisi üyesi olarak bu kararı savunacağım ve çalışmalara katkı koyacağım” ifadesini kullandı.

Neden milletvekili adayı olamadığı ve ön seçime girmediği sorusuna şöyle yanıt verdi: “Burukluk ve kırgınlık kesinlikle yoktur. Milletvekilliği çok ağır bir sorumluluktur. Ben bu milletvekilliği çok başarılı bir şekilde 8 yıl yaptım. Maddi manevi çok önemli sorumlulukları olan bir görevdir. Genel Başkan’a kontenjan için başvurmaya gittiğimde kendisine şunu söyledim. ‘Partide Genel Başkanlık hariç her makama geldim. Benim şahsi olarak milletvekilliği diye bir talebim yok. Siz kontenjanları belirleyecek makamsınız. Ben size bilgi veriyorum. Benim 8 yıldır yaptığım çalışmaları biliyorsunuz. 8 yıldır yaptığım çalışmaları biliyorsunuz.  Eğer bana ihtiyaç duyarsanız ben partinin emrindeyim’ dedim. Milletvekilliği kendi talebim olsaydı milletten çekinmeden önseçime girer, arkadaşlarımla yarışırdım, devam ederdim. Yıllardır her noktaya seçimle gelmiş bir insanım. Eğer benim konumum kontenjan kullanılmaya ve kontenjanlarda benim pozisyonum Genel Başkanın ihtiyacıysa değerlendirmeyi onun takdirine bıraktım. O takdiri genel başkan böyle kullanmıştır. Saygı duyarım. Benim hiçbir kırgınlığım olamaz. Önseçime girmek çok kutsallaştırılıp kontenjandan aday olmak yerilen bir davranış olması doğru değildir. Demokraside seçenekler vardır. Seçimden korkmuyorum. Ama toplumun önüne çıkıp da önseçim demokrasisi havarisi kesilenlerin hayatın her alanında öyle olmalıdır. Yerel seçimde de bunu savunmalıdır.”

HAKKIMDA BESAŞ İLE İLGİLİ AÇILMIŞ BİR DAVA YOKTUR

Milletvekilliğine aday gösterilememesinin AK Parti’nin Mehmet Ali Susam’ın BESAŞ  ile ilgili suçlamaların alakası olup olmadığına ilişkin soruya ise şöyle yanıt verdi: “Ben meslek odalarında ve siyasette hep muhalefet partisiyle iş yapmış bir insanım. Bu ülkede gençliğimden beri muhalefet yaptım. Oda başkanı olup muhalefet yapmak iktidarın karşısında olmak, hele ki bakanlığın denetimde olan odalarda muhalif bir başkan olmak her zaman üzerinde müfettiş ve denetimlerin çok olduğu bir görevdir. 2001 yılında birlik başkanı seçildikten sonra siyasetin ve meslek odalarındaki rakiplerimin iddialarıyla soruşturma başlatmışlar. Soruşturma sonucunda savcılık dava açmış. Ben 2007 yılında milletvekilliğine aday olduğum zaman bu dosyalar genel merkeze gitti. Genel merkez inceledi, adaylığıma karar verdi. 2007’de milletvekili olduğumun ikinci günü yerel mahkemeden beraat ettim. Milletvekili olmuştum. Bu beraattan sonra davalılar Yargıtay’da dava açtı. ‘Ben milletvekiliyim, dokunulmazlığım var, davayı durdurun’ demedim. Yargıtay’da milletvekilliği dokunulmazlığına sığınmadan 2008’de Yargıtay’dan da beraat kararlarını aldım. Bugün aynı iddialar, değiştirilerek, aynı müfettiş raporuyla önüme konulmaya çalışıldı. Bu iddiaların tümünden partimin ve genel başkanımın bilgisi vardır. Kamuoyunda yargısız infaz yapılmaktadır. Benim hakkımda müfettiş raporundan başka açılmış bir dava yoktur. Şu ana kadar benim hakkımda BESAŞ ile ilgili açılmış bir dava yoktur. Dava açılırsa Savcılık’ta gider ifademi veririm. Geçmişte de olduğu gibi alnımın akıyla çıkarım. Ben aklanacağıma inanıyorum. Ben yaptığım her çalışmanın hesabını verebilecek bir insanım. Adaylığıma bunun hiçbir etkisi yoktur.”