TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Sevda’nın yollara düşürdüğü adam Aşık Mürsel!

Aşık Mürsel Tazegül bir halk ozanı. Kavuşamadığı aşkı nedeniyle İzmir’e göç etmiş ve sazını kendine dost belleyerek diyar diyar gezmiş bir ozan. Devlet tarafından ödülleri olan, kaset, plak, şiir kitabı, film, senaryo, oyunculuk gibi her alanda ismini duyurmuş birisi. Ozanımızın hayat hikayesi ise çoğu kişiye ders verecek nitelikte

Haber Giriş Tarihi: 17.05.2015 07:09
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
Sevda’nın yollara düşürdüğü adam Aşık Mürsel!

TANER UYANIKER

Aşık Mürsel Tazegül, ilk olarak dayısı Aşık Hasan’dan etkileniyor. Ama Ozanımızı ozan yapan düştüğü kara sevda. Bir aşkın insanı nasıl şair yaptığının kanıtı Aşık Mürsel. Türkiye’nin her yerini gezen ozanımız hayatı buralarda tanıyor. “Mürsel ile Gülperi’nin aşkı” ve “Karslı aşık Mürsel Tazegül ve şiirleri” olarak iki adlı şiir kitabı bulunuyor. 1974 yıllarında plak, kaset çıkarttığını söyleyen Aşık Mürsel, Türkiye’nin dörtte ikisine kendisini tanıttığını söyledi. Aşık Mürsel, “TRT 1 de başkumandan adlı türküyü söyleyerek kendimi tanıttım. 11 tane plak çıkarttım. 8 tane kasetim var. Firmalar sırtımdan çok para kazandılar. Beni kandırdılar bana az para verdiler. Şimdiki gençler hiç aldanmasınlar. Ben gençtim anlayamadım ne olduğunu. Benim madalyalarım var. Atışmalardan aldığım Türkiye birinciliği madalyam var. 21 tane film çektim. ‘Sahte şeyhler’ filmim TRT 2’de yayınlandı. ‘Hapı yuttuk’ filmini yeni çektim. Sahte hap üreten bir insan ile onlara inanan bir kişinin hayatını anlatan filmdir. Burada ki amacımız bu tarz sahte ürünlere yönelik insanları uyarmak istedik. ‘Eroin insan düşmanı’ adlı bir filmimiz daha var. Burada da amacımız gençleri uyuşturucuya karşı bilinçlendirmektir. Türk halk müziği, aşıklama, pop tarzı da söylüyorum” diye konuştu

İlk kez TRT’ye çıkışında bile başından bir takım olaylar geçen ozanımız o günün şartlarında bunu nasıl başardığını anlattı. Aşık Mürsel, “Atatürk için başkumandan olarak söylediğim şarkı çok tutulmuştu. Bizim zamanımızda radyo vardı. Radyolar da türkülerim çalınıyordu. Sonra televizyon kuruldu çok sanatçı var kimseyi almıyorlar. Ben sazımla TRT’ye gittim. Bana dediler ki sen adresini ver biz seni ararız. Beni geçiştirmeye çalıştılar. Ben dedim ki ta Kars’tan gelmişim buraya beni almayacak mısınız? Ben burada bir program yapmak istiyorum siz beni sallıyorsunuz. Dedim Süleyman Demirel buraya aniden geldi burada kalp krizi geçirdi öldü bunu kim çekecek dedim. Bir güldüler dediler aşık abi biz seninle baş edemeyiz.  Birisi dedi ben Mürsel abimi sevdim. Orada müdüre çıkarttı. Bana dedi bir çal söyle, çaldım söyledim. Dediler yarın gel programa çık. Bende ertesi gün kanala çıktım. Ama keşke televizyon çıkmasaydı. Ben bir konser vermek için bir köye gidiyordum. Sazımı asıyordum köy beni 2 gün bırakmıyordu. Şimdi artık böyle bir durum yok. Ben Türkiyeyi il il, ilçe ilçe, köy köy gezdim. 9 çocuğumu böyle okuttum” dedi. Tüm ülkeyi diyar diyar gezmesi üzerine söylediği bir parçada hem aşkını da anlatıyor Tazegül işte o şarkı; Ağlaya sızlaya gezdim illeri/ Yârime benzeyen yar bulamadım/ Kars’ı Ankara’yı Van’ı çok gezdim/ Yârime benzeyen yar bulamadım/ Bolu, İstanbul, Bursa’ya ulaştım/ Erzincan, Mardin, Urfa dolaştım/ Kayseri Sivas’ı aştım/ Yârime benzeyen yar bulamadım/Aşık Mürsel ince fikre daldım/ Dertlendim sazımı elime aldım/ Kayseri Sivas varan İzmir’de kaldım/ Yine yârime benzeyen yar bulamadım yar bulamadım.

Basmane’de kendi evinde aşık Mürsel Tazegül kültür merkezi açan ozanımız burada ki faaliyetlerinden de bahsetti. Aşık Mürsel, “Burada ozan, ses sanatçıları, tiyatro, oyun hepsiyle ilgili öğrencilerimiz var.  200’e yakın öğrencimiz bulunuyor. Bu arkadaşlarla film, konser yapıyoruz. 30 senedir kültür merkezim açık. Çok talebe yetiştirdim. Hiç birinden para almadım. Çok kişi ekmek yedi buradan” diye konuştu. Türkiye’nin eski ozanları bittiğini söyleyen ozanımız halk ozanlarının farkını söylerek benim içinde anında bir dörtlük yazdı. “Biz halk ozanıyız. Biz anında dörtlük dizeriz. Senin şu an oturuşundan bile bir dörtlük çıkartırım” diyen ozanımızın benim için yazdığı dörtlük; Sende benden bezer misin?/ Yağmur olup sızar mısın?/ Beni ekrana yazar mısın?/Hoş gelmişsin be kardaşım

İzmir’e ilk taşındığı dönemlerde yaşadığı aşk acısının yaşında bir de ekmek parası derdine düşen ozanımız zor günler yaşıyor. O günlerde sığındığı tek limanı ise sazı! Aşık Mürsel, “Annemle babam Gülperi’yi bana almayınca buralara geldim. İzmir’e geldiğimde üzüm fabrikasında işçi olarak çalıştım. İnşaatlarda amele olarak yaşamımı sürdürmeye çalıştım. Burada Bir sazcıya girdim bir saz aldım. İçimi dökerdim. İlk başlarda sokaklarda bulduğum beyaz kağıtlara yazardım şiirlerimi unutmayayım diye. Sigaraların beyaz kağıtlarına yazardım” dedi. Burada yaşadığı zulümleri kendi üslubuyla kaleme alan ozanımız şunları söylüyor; Kimsesiz bir fukaranın başını ezeceksen bana selam verme git/Şu mantıklı nesi haklı sözüme kızacaksan bana selam verme git/Bereket olur mu vurgun mallarda imanın kuvvetsiz ruh dallarda/ Çalmak çırpmak haram zehir yollarda / Gezeceksen bana selam verme git/ Mürsel der ki dere tepe kıyılar kaybolmaz evliyalar iyiler/ Çok yuvalar söndürecek yuvalar yazacaksan yazacaksan bana selam verme.

Bunun yanında Basmane’de karşılaştığı bir olaydan sonra ise şu dizeleri yazıyor: Basmane’de bekler işçiler sıra sıra/ Merhamet kalmamış fakire fukaraya/ Aşık Mürsel bulamıyor 1 lira/ işçim üzgün köylüm üzgün ben üzgün

 

Özellikle askere gidenler bilir /ay akşamdan ışıktır yaylalar yaylalar/ diye başlayan bu türküyü. Sadece askerlerin değil herkesin diline pelesenk olmuş olan bu türkünün yazarının kim olduğunu sorsak hiç birimiz bilemeyiz. Çoğu yerde anonim olarak geçen bu türkünün yazarı ise Aşık Mürsel. Türkünün hikayesi ise şöyle anlattı: “Ay akşamdan ışıktır yaylalar ‘yaylalar’ şarkısı bana aittir. Bu 8 kıtadır. 3 kıtası ünlü oldu. Ben bunu bir trende yazdım. . Kara bir terende ağır ağır giderdi. Karsa gidiyordum. Erzurum’ a yaklaştığımda yazdım. Erzurum şivesiyle yazılmış bir şiirdir. Bir gurur duydum. Tren uzun yolculuk gurbet gurbet geziyorum aşığım. Trende üstüm başım pislenmiş. Gençler vardı yanımda. Bir kalemini versene dedim. Ne oldu aşık abi dediler. Bir şiir yazasım geldi memleketime yaklaştım dedim. Orada bunu kaleme aldım. Tren kovuşunda okudum. Ben pek beğenmemiştim kafiyede filan bozukluk vardı. Ben bunu trende söyleyince trendekiler alkış tuttu. Sonra bir baktım ordunun diline düşmüş.  İlk türküyü ilk verdiğim adam Atakan Çelik’tir. Ankara’da ona bir okudum. Dedi abi ben seni bırakmam. Sende bana bu türküyü ver dedi bende verdim. Sonra bir baktım her yerde söylenmeye başlamış. Bizim Mürsel aşıktır dilo dilo yaylalar dediğimi bizim oğlan aşıktır diye çevirmişler. Sadece bilinmeyen bir kıtasını okuyayım size;

Asker hakkından gelir yaylalar yaylalar/ Senin uğruna ölür dilo dilo yaylalar/ Çokta güzel havan var yaylalar/ Bunu herkeste bilir dilo dilo yaylalar

 

Can Dündar’ın ‘Yarim Haziran’ adlı kitabında bir bölüm vardı. Can Dündar bir köylüye soruyor aşk nedir diye köylü ‘seversin, kavuşamazsın aşk olur’ diyor. Aşık Mürsel ozanın hikayesini dinleyince bu okuduğum bölüm aklıma geldi. Ozanımız bir kız seviyor kavuşamıyor ve hayatı boyunca bu sevdayı içinde yaşayarak ona türküler yazıyor. Onu bu zorlu süreç bir halk ozanı olarak ortaya çıkartıyor. Belki sevdiğine kavuşsa bir Aşık Mürsel olmayacaktı. Aşkını biz eanlatırken gözyaşlarına hala engel olamayan 67 yaşındaki ozanımız aşkını bize şöyle anlattı: “Çok sevdiğim Gülperi isimli bir kız vardı köyümüzde. Annemle babamı istemeye gönderdim. Kızı bana verdiler. Kız pencerede oturuyor pencereye vuruyorum kız verdiler diye bir işaret yaptı bende çok seviniyordum. Sonra eve geldiler. Annem deli dolu bir annem vardı. Annem sabaha kadar uyumadı ben oğluma o kızı almam. Kızın bacağı kısadır yok boyu kısadır. Benim oğlum daha yakışıklı filan dedi. Hakaret etti. Bu lafları karşı tarafta bir şekilde duyunca babası kızını vermedi. Bende kara sevdanın yüzünden İzmir’e geldim. Burada körükçüde körük çektim. Yufkacıda çalıştım. İnşaatlarda çalıştım. Ağladım saz çaldım türkü söyledim aşıklığım oradan gelir. Otelde yatıyorum Gülperi aklıma geliyor saza vuruyorum.  Orada çalıştığım arkadaşlar beni görüyor Allah yardımcın olsun diyorlardı. Çok seviyordum. Öğretmen ders veriyor ben sınıfta ona sevgimi anlatan bir şeyler gönderiyordu. Oda karşılığında bir şeyler yazıp gönderirdi. Bir görsen dünya güzeli bir kızdı. Ona kızdığım bir günde şöyle bir şiir yazmıştım:

Komşum kızım gülperiyi almam gayrı bundan sonra/ Hal hatır için bir mektup salmam gayrı bundan sonra/ Bohçan alıp kaçsan bana bülbül olup uçsan bana ak gerdanını açsan bana gelmem gayrı bundan sonra/Bulutlar gider sıralı yıldızlar sürer aralı gönlüm sevdadan yaralı gülmem gayrı bundan sonra/ Ben Mürsel gittim davar yıllardır gezdim avara sazımı astım duvara çalmam gayrı bundan sonra çalmam gayrı bundan sonra

Ah keşke kaçırsaydım zamanında. 50 yıl ceza alsam bile kaçırırdım. Ah kafa. Bu kadar sevdiğimi bilseydim Allah belamı versin kaçırırdım. Bizim zamanımızda cezalar ağırdı. En az 10 sene 15 sene. Bir de çocuğum aklıma gelmiyor. Kaç kişiyle kavga ettim onun için. Benden daha babayiğitle bile dövüştüm o aşkın hırsıyla nasıl yaptıysam. Bütün köy biliyordu. Bilmeyen kalmadı Mürsel ile Gülperi’nin aşkını.”

 

 

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.