TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Usta Çırak İlişkisi Kuruyoruz

Ayhan Işık’ı kendilerine idol aldıklarını belirten, Ayhan Işık Oyunculuk Okulu sahibi Senarist Oyuncu Berkay Berkman, okul ve öğrencileri hakkında konuştu

Haber Giriş Tarihi: 17.08.2014 06:32
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
Usta Çırak İlişkisi Kuruyoruz

EMİNE ŞEKER

Ayhan Işık Oyunculuk Okulu sahibi Senarist Oyuncu Berkay Berkman, kendi imkanlarıyla Türk sinemasının ünlü oyuncusu Ayhan Işık'ın İzmir'de doğduğu tarihi Rum evini restore ettirerek sanat okulu haline getirdi. Berkman, “Ayhan Işık Oyunculuk Okulu’nda verilen eğitim DEܒnde verilen eğitimin 1 yıla sıkıştırılmış halidir” dedi.

DÖRT YILDIR EĞİTMENLİK YAPIYORUM

Berkay Berkman, İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ)Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatlar Bölümü Dramatik Yazarlık Dramaturji Bölümü’nden mezun olduğunu söyleyerek, “Yaklaşık 8 yıla yakın sektör içinde aktif olarak çalışıyorum. Son 4 yıldır da eğitmenlik yapıyorum. Daha önce bir sanat merkezim daha vardı. Ortaklarımla çalışıyordum. Bazı sebeplerden dolayı Atakan Şatıroğlu ile ayrılma kararı aldık. Ayhan Işık Okulu’nu 3 yıl önce açmaya karar verdik. ‘Eksik Sayfalar’ vizyon filminin senaristiyim. ‘O Duyguyu Sana Yaşatmayacağım’ adlı vizyon filminin de senaristi, yapımcısı ve başrol oyuncusuyum. Oyunculuk ve yazarlık eğitmenliği yapıyorum. Çok fazla dizi ve tiyatro oyunlarında çalıştım. Kısa metrajlı filmler ve reklam filmleri çektim” dedi.

DAHA ÇOK ÖĞRENCİYE EĞİTİM VERDİK

Üniversiteye başladığı ilk yıllarda öğrenci hazırlamaya ve özel ders vermeye başladığını belirten Berkman, “Üniversiteye başlamadan önce belediye tiyatrolarında çalışıyordum. Yardımcı yönetmenlik ve eğitmenlik yapıyordum. Özel ders verdiğim öğrencilerimin tamamını üniversite kazanmalarını sağladım. Zaman içerisinde öğrenci sayısı arttı. Yetişememeye başladım. Durum böyle olunca ortağım Atakan Şatıroğlu ile birlikte sanat okulu açmaya karar verdik. Amacımız daha fazla öğrenciye eğitim vermek oldu. Arz talep durumu oldu. Özel ders almak isteyen öğrencilerin bir anda fazlaca artması bize bir yer açma gereksinimi duyurdu. Ayhan Işık’ın doğup büyüdüğü evin İzmir’de olduğunu öğrenince yatırımımız buraya yapmaya karar verdik. Sahip çıkan olmadığı için ev artık harabeye dönmüştü. Belli bir ücret karşılığında burada ticaret yapan kişiyi çıkmaya ikna ettik. Mimari grup tarafından restore edildi. Ardından da eğitimlerimize başladık” ifadelerini kullandı.

SİNEMA VE TİYATRO BÖLÜMÜ ÜZERİNDE DURUYORUZ

Berkman, Ayhan Işık Oyunculuk Okulu çerçevesinde ağırlıklı olarak tiyatro ve sinema bölümleri üzerinde durduklarını vurgulayarak, “Çoğu sanat merkezinde sanatın tüm dalları vardır. Bu da aslında maddi geliri yükseltmek amaçlıdır. Ancak biz uzmanlaşma üzerine gitme çabasındayız. Dolayısıyla sinema ve tiyatro eğitimi vermek için açtık bu okulu. Nitekim öyle de yapıyoruz. İlk senelerde resim ve müzik gruplarımızda vardı. Sonrasında çok dağıldığımızı fark ettik. Tek bir alanda gitmenin daha faydalı olacağına karar verdik. İkinci senede bu kararımızı uygulamaya başladık. Çokta memnunuz bu kararımızdan. Burada yazarlık, oyunculuk ve yönetmenlik dersleri yanı sıra kuramsal dersler de veriliyoruz. Tiyatro tarihi, sinema tarihi, eleştirmenlik gibi derslerimizde oluyor. Teorik ve pratik olarak 2’ye ayırıyoruz. Kalabalık gruplar oluşturmamaya gayret ediyoruz. Genelde 7 ve 5 kişilik gruplarımız oluyor. En önemli detay öğrencilerimizi seçiyoruz. Özellikle konservatuara hazırladığımız öğrencileri sınavla alıyoruz. Öğrencilerimizi seçiyoruz.  Akademik bir eğitim veriyoruz. DEÜ kapsamında aldığımız dersleri burada öğrencilerimize anlatıyoruz. Okuduğumuz kitapları, Profesörlerin bize verdiği bilgileri paylaşıyoruz. DEܒnin pilot okulu olmaya çalışıyoruz. Ayhan Işık Oyunculuk Okulu’nda verilen eğitim DEܒnde verilen eğitimin 1 yıla sıkıştırılmış halidir aslında. Kendimizi geliştirmeye çalışıyoruz. Ortağım ve bende genciz. Bizde gelişiyoruz. Kendimizi besliyoruz. Ve her şeyi anlatmaya çalışıyoruz. 2. üniversite olarak Sosyoloji Bölümü’nü okuyorum. Çok fazla araştırma yapıyoruz. Mesela; Japon ve Hint tiyatrolarının yapısını inceliyoruz. Penceremizi dünyaya açıyoruz. Burada sadece tiyatro ve sinema alanında derinlemesine eğitim veriyoruz. Yüzeysel geçmemeye çalışıyoruz. Disiplin dışı bir eğitim vermiyoruz. Disiplinli bir eğitim var. Ama öğrenci ders zamanında dışarda olmak istiyorsa derse gelmeyebilir. Dersten çıkabilir. Askeri bir tutum içinde değiliz. Gündüz Vassaf gibi bizde baskılara özellikle de psikolojik ve estetik şiddete karşıyız. Öğrencilerimizi rahat ve özgür bırakmaya çalışıyoruz ki dışardan da beslenebilsinler. Dünya çapında tanınan hocalardan aldığımız eğitimi değil, eğitimi ve öğretimi öğrencilerimize vermeye çalışıyoruz. Bahçeye çıkıp bağırarak ve dans ederek yazarlık dersi çalışıyoruz. Antik yunan okullardaki gibi Platon’un Okulu gibi Aristoteles’in Okulu gibi ilerlemeye çalışıyoruz. Öğrenci hocadan ziyade usta çırak ilişkisini kurmaya çalışıyoruz. Oyunculuk dersi alan öğrencilerimize mankenlikten bozma değil oyunculukla ünlenmiş isimlerle çalışma şansı sunuyoruz. Bir araya gelsinler istiyoruz ki farklı disiplinler görsünler diye. İstanbul’da Kuzgun akademi var. Kılıç eğitimi verir. Şimdi orayla bağlantı kurdum. Oradan buraya eğitmen getirtme niyetindeyim. Oyunculuk öğrencilerim kılıç kullanmayı da öğrensinler diye. Biz geliştikçe her şeyi vermeye çalışıyoruz” şeklinde konuştu.

HER ANLAMDA ÖZVERİLİ ÇALIŞIYORUZ

Ayhan Işık Oyunculuk Okulu’ndan mezun olan öğrencilerin güzel sanatlar fakültesini kazandıktan sonra stajyer eğitmen olarak çalışabildiklerini belirten Berkman, “Bu da bizim öğrencilerimize sağladığımız imkanlardan biri. Mezun olan öğrencilerimizden kopmamaya çalışıyoruz. Hazırla, kazandır ve unut düşüncesine karşıyız. Hatta İzmir dışına giden öğrencilerimiz sonraki sene gelen öğrencilerimize sahip çıkıyorlar. Ayhan Işık Okulu’ndan mezun olanlar dayanışma içinde oluyorlar. Mezun olduktan sonra bırakmıyoruz. Profesyonel alanda iş imkanı sunmaya çalışıyoruz. Biz aynı zamanda yapım şirketi olduğumuz için dizi ve film çekiyoruz. Aynı zamanda dizi ve film çeken birçok ahbabımız var. Bu noktalarda yetenekli ve uygun olanlarla da çalışarak yönlendiriyoruz. Bu şekilde para kazanıyorlar. Bu sene sadece dizi ve film çekmedik. Oyunda sahneledik. ‘Ada’ isimli oyunda Burak ve Bilgütay öğrencilerimle çalıştım. Ben yönettim. Oyunda en iyi yönetmen ödülü aldım. Benimle birlikte Bilgütay’da en iyi erkek oyuncu ödülünü aldı. Sadece parasal anlamda değil sanatsal anlamda da destek oluyoruz. CV genişletme ve vizyon geliştirme gibi konularda da yardımcı olmaya çalışıyoruz. Sistemi oturtmak çok fazla özveri istedi. Az uyku, çok çalışma ve gelen teklifleri reddetme istedi. Sahneye çıkmadan 2 gün önce Muhteşem Yüzyıl dizisinden 7 bölüm oynayacağım oyunculuk teklifi geldi. Öğrencilerimle sahneye çıkmam gerektiği için kabul etmedim. Başka zaman olsa bayıla bayıla kabul ederdim. Benim işim bu. Her anlamda fazla özverili çalışıyoruz. Ama karşılığını da alıyoruz” diye konuştu.

TÜRKİYE’NİN ENTELLEKTÜELİ ÖNYARGILI

Berkman, tiyatronun kan ağlamadığını söyleyerek, “Tiyatronun kan ağladığına inanmıyorum. Haluk Bilginer hiçbir şekilde devlet ödeneği desteği almaz. Kendi cebinden karşılar. Aynı zamanda tiyatro mesleğinden de iyi para kazanır. Çok büyük prodüksiyonlarla çalıştığı için kafa kafaya denk gelecektir harcadığıyla ama Ali Poyrazoğlu, Ferhan Şensoy ve Genco Erkal gibi isimler de tiyatrodan para kazanabileceğini gösteren isimlerdir. Okul mezunu bir tiyatrocu hiçbir şey olmasa bile bir bankacı kadar para kazanabilir. Toplumda aç kalırsınız mantığı var. Ama aç kalınmaz. Tiyatronun binlerce yıllık tarihi var. Tiyatro dünyadaki tüm sanat dallarını içinden barındıran bir sanat. Bana göre 7 sanat içinde en üstün olanıdır. Bu yüzden sinemayla kıyaslamam bile. Tiyatronun yok olma gibi bir durumu da olamaz. Dünya her an interaktifleşiyorken sosyal medya bu kadar revaçtayken kim bana diyebilir ki tiyatro batıyor? Mümkün değil. Tiyatro küçülüyor diyebiliriz. Sahneler küçülüyor. İnsanlar illüzyondan bıktı. Tiyatro hayatın her döneminde gelişiyor. Orta çağdaki tiyatroyla Rönesans’taki tiyatroyu karşılaştıramayız. Biri kilisedeydi. Biri Pazar yerinde arabaların üstünde oynanıyordu, biri de saraylarda oynanıyordu. Antik yunan ve roma da amfilerde gerçekleşiyordu. Günümüze baktığımızda mekanlar küçülüyor. İllüzyonun kırılması gerekiyor. Tiyatro yok olmayacak. Seyirci daha etken hale gelecek. Türkiye biraz Avrupa’nın denediği deneysel tiyatrodan uzak. Bu da maddi tutumdan kaynaklı. Tiyatrodan maddi beklentiniz olmazsa karşılığını fazla fazla alırsınız. Türkiye bu konuda biraz çekingen. Absürt oyun izlemeniz çok zordur. Şiddet tiyatrosu dediğimiz tiyatroyu denedik. 2002 yılında Fransız Kültür Merkezi’nde kapalı gişe oynadık. Benim ve rol arkadaşım Onur Bilge’nin bir ünü yoktu. Kimse bizim şanımıza ya da ünümüze gelmedi. İnsanlar afişi merak etti. Şiddet tiyatrosunu merak etti. ‘Alex’in Muhteşem Doğum Günü Partisi’ isimli yazdığım, oynadığım ve yönettiğim bir oyundu. Oyunun en iyi erkek oyuncu ödülünü aldım. Entelektüel kitle oyundaki küfüre ve cinselliğe çok takıldı. Olmaması gerektiğini ve çok ayıp olduğunu düşündüler. Biz entelektüel kitleyi hedeflerken entelektüel olmayan kitle inanılmaz sahiplendi oyunu. Şiddeti göstererek şiddetten uzaklaştırmaya çalışırsınız. Türkiye’nin entelektüeli az bilir. Her şeyden parça parça bilir. Çok önyargılıdır. İstanbul ve Ankara biraz daha gelişmiştir diyebilirim. Avrupa’yı 50 yıl geriden takip ediyoruz ama açığı kapatmaya çalışıyoruz” diyerek, sözlerine şöyle devam etti: “4 sene üzerine bir sanat akımı üzerine çalıştığını Sonunda bitti ve yayınlandı. Dünyada ilk ve tek olan hiç yapılmayan şeyi yaptım. Absürd tiyatroyu herkes bilir. Tasavvuf felsefesi de bilinir. Ben Absürd tiyatroyu ve Tasavvuf felsefesini birleştirerek yeni bir tür ortaya çıkardım. Bu türün adı da ‘Tasavvufi Absürdizm’ oldu. Dünya tiyatrosunda 50 yıl sonra bu yeni türün dünyanın herhangi bir yerinde uygulanacağını düşünüyorum. 3 tane üniversitede doktora tezi için istediler. Dergilerde yayınlanmaya başlandı. İngilizceye çevrildikten sonra önce İngiltere’de ve daha sonra diğer ülkelerde yayınlanacak.”

SİNEMA SEYİRCİSİ GİDEREK ARTIYOR

Türk sinemasından ümitli olduğunu söyleyen Berkman, “Sinema seyircisi giderek artıyor. Sinema endüstrileşmeye başladı. Sinema sanat olduğu kadar çok da büyük bir endüstridir aynı zamanda. Bu yüzden diğer sanat dallarından ayrılması ve revaçta olmasının sebebi yatırımdır. Seyirciler Türk sinemasını sahiplenmeye başladı. Umutlu olmama gibi bir durum yok. Nuri Bilge Ceylan Cannes Film Festivali’nden ödül aldı. Cannes Film Festivali dünyada Oscar’dan daha önemli bir film festivalidir. Dünyanın en önemli film festivalinde bir Türk yönetmen bir Türk filmi en iyi film en iyi yönetmen ödülünü alıyorsa benim daha üstatların yanında bir şey söylememe gerek yok. Bu tür ödüllerin daha da artacağına inanıyorum. Hatta şöyle bir kehanette bulunayım; 10 sene içerisinde herhangi bir Türk filminin Oscar alacağına yüzde 100 eminim” dedi.

SİNEMA VE TİYATROYU KARŞILAŞTIRMAK ELMA VE ARMUDU KARŞILAŞTIRMAK GİBİDİR

Berkman, her sinema oyuncusunun tiyatroya çıkamayacağını vurgulayarak, “Ama her tiyatro oyuncusu sinemada rol alabilir gibi şeylerde yoktur. İki sanat dalı da çok ayrıdır. Bazı insanlar gerçekten kamera oyunculuğu için doğmuştur. Onları sahnede oynatmanın manası yoktur. Yine aynı şekilde bazı insanlarda sahne de oynamak için doğmuştur. Tiyatro oyuncusu seyirci ile bire bir iletişim içindedir. Bir saat içerisinde ciddi performansla müthiş bir konstrasyonla çalışır. Kan ter içinde kalarak duyguyu seyirciye aktarmaya çalışır. Sinema oyuncusunun da farklı zorlulukları vardır. Oyuncu aynı sahneyi 20 kere oynamak zorunda kalabilir. Aynı duyguyu 20 kere vermek zorundadır. Yarım saatlik bir işiniz varsa 15 saat beklemek zorunda kalabilir. Psikolojik anlamda ağır tarafları vardır. Sinema ve tiyatroyu karşılaştırmak elma ve armudu karşılaştırmak gibidir” ifadelerini kullandı.

SAHNEYE İLK ÇIKTIĞIM ZAMAN 9 YAŞINDAYDIM

Bu genç yaşta elde ettiği başarıları öncelikle annesine borçlu olduğunu vurgulayan Berkman, “Annem İngilizce öğretmeni ve şairdi. Babamda İngilizce öğretmeniydi. Annemin ve babamın yönlendirmesi ve abimin desteği ile bu günlere geldim. Daha küçük yaşlarda ilgi alanımı keşfedip devlet tiyatrocularından ders aldırtmaya başladılar. Önemli yazarlarla tanışmamı sağladılar. Ailemin doğru yönlendirmesi sonucu doğru eğitim aldım. Sahneye ilk çıktığım zaman 9 yaşındaydım. Hiç eğitim almayı bırakmadım. 17 yıldır kendimi geliştirerek bu konuma sahip oldum. Aslında mesele benim genç yaşta olmam değil diye düşünüyorum. İnsanlar geç yaşlarda başlıyorlar. Kendilerini yönlendiren olmadığı zaman kendilerini geç keşfediyorlar. Bu okulun bir amacı da budur. Doğru yönlendirmeye çalışıyoruz. Mesela; oyunculuk eğitimi almaya gelip yazar olarak mezun olanı biliyorum. Yetenek avcılığı yapıyoruz. Buranın hiçbir zaman 100 tane öğrencisi olmayacak. Üniversitede biz 10 kişiydik. Böyle olmasının bir sebebi var. Yetenekli, disiplinli, çalışkan, vizyonu geniş, istekli ve düzgün kişiler olacak. Her şeyden önce iyi bir insan olacak. Tüm özellikleri göz önünde bulundurarak buraya öğrenci kaydediyoruz. Öğrencilerimizden belli bir ücret alıyoruz. Kendi ekipmanlarını kendilerine sağlamak için. Maddi gelirimizi okuldan beklemiyoruz. Zaman zaman burslar veriyoruz. Belli zamanlarda olan yetenek sınavını geçen öğrenciler burs alma hakkını kazanıyor. Asla insafsız olup maddiyat bizim önceliğimiz olamaz” diye konuştu.

PLATO KURDUK

Berkman, ‘O Duyguyu Sana Yaşatmayacağım’ vizyon filminin kesin olmamakla birlikte kasım ayında vizyona gireceğini belirterek, “‘O Duyguyu Sana Yaşatmayacağım’ vizyon filminin konusu aşk ve komedidir. Aşk üçgeni yaşanır. Bir oyuncu ve bir dövüşçü arasında kalan bir kızın hikayesidir. Bu filmi çekmek istemeyen bir yönetmenin hikayesi vardır filmin yan öyküsü olarak. Filmin asıl özelliği Türk Sinemasının ilk epik filmdir. İllüzyonu kıran, yönetmenin sürekli içeri girdiği, set ortamının gösterildiği, dekorun tamamen maketlerden kurulduğu müzisyenlerin tamamen filmin içinde müzik yaptığı Türk sinemasının ilk ve tek filmidir. DEÜ içerisine plato kurduk. Orada çekimleri bitirdik” şeklinde konuşarak, sözlerine şöyle son verdi: “Ayhan Işık idol aldığımız bir üstat. Çok az kişi bilir belki ama Hollywood’da başrol oynamış bir sanatçıdır. Sanatın her dalıyla ilgilenmiş bir üstattır. Bizim için manevi değeri büyüktür. Evin ve sahnenin kendisinin doğup büyüdüğü yer olması bizim için değerlidir. Biz burada sanatı icra ederken bizi ruhunun hissettiğini düşünüyoruz. İdolün ismini yaşatmak ve yaşatabiliyorsak bize ne mutlu. İsmini yaşatmak bizim için bir onurdur. Bize umarım kızmıyordur. Bize biraz gülümsüyordur.”

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.