Asbest maruziyeti kaynaklı ‘mezotelyoma’ dünyada ve ülkemizde pek çok acı bırakırken, deprem gibi felaketlerin ardından yapılan yıkımlar ve kentsel dönüşüm çalışmaları halk sağlığı sorunlarının daha çok görülmesine neden oldu. Yaşamın her alanında karşımıza çıkabilecek asbest riskine karşı mevzuatın var olduğu ancak uygulama ve denetimin bulunmadığı ise sürekli vurgulanıyor.
‘Akciğer zarını köken alan kötü huylu bir tümör’ olarak adlandırılan mezotelyoma her geçen gün risk oluştururken, hastalığın oluşmasına neden olan asbestin ise Türkiye’de kullanımı artıyor. Mezotelyoma Farkındalık Günü kapsamında bir yazı yayınlayan Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi de konuya dikkat çeken sivil toplum örgütlerinden.
CİLT YARALARINA NEDEN OLABİLİR
Çevresel asbest maruziyetinin mezotelyomaya neden olduğunu kaydeden ÇMO, “Asbest cilde temas ettiğinde dahi cilt yaralarına neden olabilir. Asbest tozunun olduğu ortamda solunum yapmak akciğere zarar verir. Asbest lifleri akciğer zarlarında yaraların oluşmasına ve akciğerin sertleşmesine neden olur ve bu hastalığa ‘asbestoz’ denir. Asbestin neden olduğu bir diğer hastalık ise akciğer zarı ve karın zarı kanseri olan mezotelyoma hastalığıdır. Asbest kaynaklı hastalıklarda maruziyet süresi ve ortamda bulunan asbest miktarı da ciddi önem taşımaktadır. Asbeste maruz kalındığı süreçten itibaren 10 yıl veya 20 yıl sonra hastalıklar ortaya çıkmaktadır” bilgisini paylaştı.
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ ÖNLEMLERİ ALINMALI
Asbest tespitine yönelik envanter çalışmasının yapılması gerektiğini vurgulayan ÇMO, “Tehlike ve risk analizleri yapılmalıdır. Atık Yönetim Planları hazırlanmalıdır. Yıkım faaliyetleri ilgili uzmanların kontrolünde ve denetiminde gerçekleştirilmelidir. Atıkların uygun olarak ortamdan uzaklaştırılarak bertaraf edilmesi gerekmektedir. Yıkım ve bertaraf safhasında gerekli iş sağlığı ve güvenliği önlemleri alınmalı, kişisel koruyucu ekipmanlar kullanılmalıdır. Yıkım ve nakliye aşamasında tozların çevreye yayılması için gerekli önlemler alınmalıdır” cümlelerine dikkat çekti.