Elektrikli araç sisteminin oturması 50 yılı bulabilir

Üretimi artan elektrikli araçlara oluşan talebin yükselmesinin yanında kaygıların da yükseldiğini belirten Doç. Dr. Gören, elektrikli araç sisteminin tamamen oturmasının 50 yılı bulabileceğini söyledi

Haber Giriş Tarihi: 23.04.2024 08:52
Haber Güncellenme Tarihi: 23.04.2024 08:52

TUNAY AFYON/ÖZEL HABER- Küresel ısınmanın artması nedeni ile çevreyle uyumlu çözüm arayışları yoğunluk kazandı. İçten yanmalı motorlara sahip otomobillerin doğaya verdiği zararı en aza indirmek için alternatif olarak görülen elektrikli araçlara son zamanlarda Türkiye’de ve dünyada ilgi yükseliyor ancak elektrikli araçlarla ilgili yanma haberleri, söz konusu araçlar için endişeyi de beraberinde getiriyor. İçten yanmalı motorlara göre daha düşük hıza sahip olan elektrikli araçlarda kullanılan yeni teknoloji, ‘araçlar uzaktan kontrol ediliyor’ iddiasına da yol açtı. Dokuz Eylül Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doçent Doktor Aytaç Gören, günümüzde kaygıları da barındıran elektrikli araçların içten yanmalı araçların yerini alması için en az 50 yıla ihtiyaç olduğunu söyledi

ELEKTRİĞİ TAŞIMAK YAKITTAN DAHA ZOR

Tarihe bakıldığında elektrikli taşıtların, içten yanmalı taşıtlardan daha önce ortaya çıktığını aktaran Gören, “1830-50 arası dönemde elektrikli araçlarla ilgili üretim çalışmaları var. Sonrasında içten yanmalı motorlar 1870’lerde, dizel araçlar 1890’larda bulunduktan sonra bu bir pazara satılabilecek bir şey olarak görülüyor ve bir anda benzin ve dizelin kullanımına çevriliyor. 1900’lerin başında seri üretilmiş ve kamu tarafından kullanılmış elektrikli taşıtlar da var” dedi. Gören, 2000’lere gelen süreçte dizel ve petrolden kazanç elde edilmesi ile ilgili stratejiler oluşturulduğunu dile getirerek, “Bir önemli tarafı da 1 litrelik benzin ile mazotu bir yerden bir yere taşıyarak kullanabilirsiniz ama elektrikli bir taşıtta bu enerjiyi taşıyıp da kullanmak çok daha zor. İçten yanmalı taşıtlarda, kullanılabilecek yakıtı taşıma ve ihtiyaç duyulan noktalarda erişim konusunda altyapısı çok daha fazla. Çok yerde benzin istasyonu görebiliyorsunuz, akaryakıtların pompadan araca doldurulması da çok hızlı oluyor ama bir elektrikli taşıtı şarj ederken yüksek hızlı şarj dahi olsa bu 10-15 dakikanın altına düşmüyor. Yüzde 60-80 çok hızlı olanlar var ama bu da batarya ömürlerini azaltıyor” ifadelerini kullandı. 

KOMPLO TEORİLERİ

Elektrikli araçların yanma haberlerinin artması ile elektrikli araçlara karşı güvenin azalmasını değerlendiren Gören, “Elektrikli araçlarda yanma daha önce de oluyordu ama son zamanlardaki gibi haberlere fazla çıkmıyordu” dedi. Gören, seri üretim taşıtların hepsinde koruma ve soğutma devreleri ile batarya paketinin mekanik korumasının olduğunu vurgulayarak, “Elektrikli taşıtlarda eğer korumasız bir batarya paketiniz varsa ve elektronik devrelerle de bunu kontrol etmiyorsanız yanma tehlikesi daha yüksek. Bataryaya gelen bir darbe ile patlaması ya da yüksek şarj akımı ile patlaması düşük ihtimallerdir. Ama eğer batarya ömrüne dikkat etmezseniz ya da araçtaki yazılım, bataryadan elde edilen verileri iyi değerlendiremezse aracın bataryası patlar ve yanar” değerlendirmesinde bulundu. Araçların yanması ile ilgili olarak, elektrikli araçların dışında, şu an kullanılan birçok araçta uzaktan çalıştırma, uzaktan kapatma ile kişilerin takip edilmesinin mümkün olduğuna dikkat çeken Gören, “Türkiye’deki bu servisler bu özelliği pek kullanmıyorlar ama böyle lüks araçlar için bu mümkün. Dolayısı ile elektrikli araçlarla geçilen şey aslında elektrik motoru, bataryalar ve daha az parçaların üretilmesi, bu daha üst bir teknoloji. Korkulacak bir şey varsa insanlar zaten bu özellikteki araçları kullanıyorlar. Yeni bir teknoloji kullanmaları ve bilgi eksikliği nedeni ile korkuyorlar” diye konuştu.

30 YIL ÖNCE YATIRIM YAPSAYDIK…

Gören, elektrikli araçlarda diğer araçlara göre motor, süspansiyon ve yönlendirmenin jantın içinde yer aldığını söyledi. Bu doğrultuda servise götürülen aracın direkt jantı çıkarılarak yenisinin takılmasının, bakımın yapılması anlamına geldiğini belirten Gören, “Dolayısı ile elektrikli araçlarda servis konsepti de içten yanmalı araçlara göre çok farklı. Elektrikli araçların satış sayıları çok hızlı artıyor. Dolayısı ile de önümüzdeki yıl şu eğimde gidecek, bakım altyapısı için şu kadar bütçe gerekiyor demek çok zor. Henüz şarj istasyonlarında dahi belirli sayıyı yakalayamadık. Elektrikli araçların menzil mesafesi, aracın üzerindeki batarya ve aracın ağırlığı ile ilgili” ifadelerini kullandı. Taşıt sınıflarına göre şehir içi için üretilen modellerde bir günde kullanılan mesafenin 130 kilometre civarında olduğunu kaydeden Gören, “Türkiye’de de yavaş yavaş elektrikli araçlar için yatırımların yapılması gerekiyor. Çünkü elektrikli taşıtlarla ilgili 30 yıl önce yatırım yapmış olabilseydik şu an bu konuda çok çok ileride bir ülke olurduk. Elektrikli araçlara Türkiye’de gösterilen ilgi, araçların kullanımı ile dezavantajlarının kullanıcılar tarafından görülmesi ile biraz daha düşüş eğilimiyle ilerleyecek ama yine hızlı bir yükselme olacak ve belli başarıları elde edeceğimizi düşünüyorum. Şu an için elektrikli araç sayısı artsa da gelişmiş ülkelerde bile onları şarj edecek istasyonlar şu an için yeterli değil. Çözüm olarak enerjinin belli bölgelerde üretilip o bölgelerde kullanılması konuşuluyor ama bu çok hızlı olmayacak. Benim görüşüm 40-50 yıl alacaktır ve belli değişiklikler de olacaktır ama eninde sonunda elektrikliye geçmek gerekecektir çünkü verimler çok yüksek” dedi. Türkiye’de yerli otomobil TOGG’un ilk birleşimi yaptığında başarılı bir iş olduğunu ifade eden Gören, “Çünkü güçlü bir yapı ile girmesi gerekiyordu. Devlet de buna desteğini verdi ve kamuda kullanımı ile ilgili desteklerin de artması önemli bir sonucu getirir. Büyük bir pazar yakalamak için ilk başta devlet desteği gerekir. Otomotiv pazarında bunu her ülkede görebilirsiniz. Devlet eliyle daha fazla da desteklenmeli. TOGG özelinde alırsak, elektrik motorunun üretilmesi ile ilgili belli birlikteliklerin olması gerekir ki o motoru üreten firmalar da belli iş birlikleri ile pazar payını arttırsın ve maliyet düşsün, dolayısı ile Ar-Ge’ye yatırım yapılsın ve ilerleme olsun. Kamunun da yönetimin de bu şekilde bakması gerekir” diye konuştu.

BATARYA, SORUN YARATABİLİR

Elektrikli araçlarda seri taşıt üretimine geçişin daha hızlı olacağını dile getiren Gören, “Çünkü üretilen araçlarda kullanılan parça sayısı üçte bir, dörtte bir oranında düşüyor. Aslında toplum olarak teknik bilgi derinliği biraz daha az olsa da toplumda elektrikli taşıtlara ilgi şu an yükselmeye başladı. Ama bir 5 yıl sonra bu satın alınan taşıtların batarya paketlerinin değişimi maliyeti, sözleşmelerin içinde olmadığından bu üzüntü haline gelmeye başlayacak” dedi. Gören, elektrikli taşıtı kullanırken herhangi bir egzoz gazı görülmemesi nedeni ile çevreye dost olarak düşünüldüğünü belirterek, “Bir taraftan elektriğin eldesine bakarsak, şarj ettiğiniz elektriğin eldesine bakarsak elektrikli taşıtların çevreye direkt etkisi de çok iyi olmayabilir. Çünkü elektriğin eldesi de yenilenebilir enerji kaynakları ile rüzgarla, güneşle olduğunda daha çevreye duyarlı olur. Şunu da bilmemiz gerekiyor, lityum-iyon batarya kullanıyoruz. Bu kimyasalın elementlerini, kimyasalını biz direkt kendimiz bu coğrafyadan temin etmiyoruz hatta birçok ülke de kendi coğrafyasından temin etmiyor. Lityum, genel olarak belli ülkelerde çıkar ve oralardan temin edilir. Dolayısı ile lityum-iyon bataryaların, kurşun-asit bataryalar kadar çevreye duyarlı olduğu yanılgısı var. Kurşun çevreye zararlı bir element ama kurşun-asit bataryaların geri dönüşümü mümkün. Lityum-iyon bataryalar şu an ekonomiye tekrar kazandırılması ve geri dönüşümü biraz daha sıkıntılı hatta kısıtlı, tüm batarya paketleri çöp olmaya başladığında büyük sıkıntı oluşacak” diye konuştu.

KULLANMAK DAHA KOLAY

Elektrikli araçların yeni bir sisteme sahip olduğuna dikkat çeken Gören, tüketicilerin ne kullandığını bilmesi ve elektrikli araçlarla ilgili bilgi edinmek için oldukça fazla okumaları gerektiğini söyledi. “Yeni kullanılan bir teknoloji ve elektrikli araçlar bir içten yanmalı araç gibi kullanılmamalı” diyen Gören, “30 kilometrelik menzil kalana kadar kullanmamalarını, belli aralıklarla şarj-deşarj yapmalarını öneririm. Eğer aracın gidebildiği menzil mesafesi azalıyorsa pil ömrünü tamamlamaya başlamış demektir. İçten yanmalı araçlar gibi pili sonuna kadar kullanmamaları gerekiyor. Gerek trafikte kullanma gerek de ömür boyu kullanma bakımından alışık olma durumunda elektrikli araçları kullanmak daha kolaydır ama henüz yeni yeni tanışılıyor bu sistemle. Çevreye ses ya da emisyon anlamında kullanıcı bazında tabi ki elektrikli araçlar daha duyarlı” diye konuştu.