SEMİ TEKTAŞ-ÖZEL HABER- Türkiye, vergi sistemindeki adaletsizlik nedeniyle işçi kesimi tarafından sıkça eleştiriliyor. Ücretli kesimdeki vergilendirme sisteminde çalışan bir birey, ocak ayında başlayan yüzde 15’lik vergi dilimine dahil olma oranı yıl sonuna kadar yüzde 35’i kadar buluyor. Böylelikle emekçi maaşının 1 buçuğunu vergi olarak veriyor. Emekçilerden direkt olarak alınan bu verginin yanında dolaylı olarak aldığı her ürün içinde vergi ödemesi de tepki yaratıyor. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK); çalışanın tabi olduğu vergi dilimin yüzde 10 ile sınırlandırılmasını ve sabit bırakılmasını isterken Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ), Türkiye Kamu Çalışanları Sendikaları Konfederasyonu (KAMU-SEN) ve Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) ise vergi diliminin yüzde 15 ile sınırlandırılmasını geri kalan aylarda da sabit tutulmasını istiyor. Sendikalar ‘Vergide adalet’ istemiyle ülke genelinde eylem gerçekleştiriyor. DİSK İzmir’de yoğun katılımlı bir miting düzenlerken İzmir’i İstanbul ve Ankara’da takip etti. TÜRK-İŞ pazartesi günü bağlı sendikalarında oturma eylemi düzenleyerek basın açıklaması gerçekleştirdi. SES ise 30 haftadır eylemlerini sürdürüyor.
Ücretli çalışandan yüzde 10 vergi kesilmesi gerektiğinin altını çizen Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, bu oranın yıl boyunca da sabit tutulması gerektiğini ifade etti. Sarı, “Özellikle son iki yıldır vergi de adalet, gelir de adalet ve ülke de adalet şiarıyla biz mücadelemizi sürdürüyoruz. Emekçinin ücreti daha eline geçmeden dolaylı ve direk vergiler olmak üzere iki tür vergi ile silinip gidiyor. Emekçi hem çalışıyor hem de 30 gün boyunca vergi şampiyonu oluyor. Bugün fabrikatörlere, zenginlere, iş yerlerine, küçük işletmelere ya da orta ölçekli işletmelere baktığımızda bunlar vergilerini yıldan yılda verirken biz daha maaşımız elimize geçmeden vergilerimizi ödüyoruz. Doğal olarak vergilerimizi ödediğimiz paradan sonra elimize geçen, cebimize koyduğumuz parayla da dolaylı vergi ödemeye başlıyoruz. Bir gazoz alıyoruz, KDV’sini ödüyoruz. Araç alıyoruz, ÖTV’sini ödüyoruz. Herhangi bir tüketim malını kullandığınızda dolaylı vergilerle de ikinci kez bir vergi bombardımanına uğruyoruz ama bugün işverenler kulübü böyle değil hem vergilerini affettiriyorlar hem de aldıkları her aracı, her hikâyeyi gider olarak gösteriyorlar ve vergi kaçırıyorlar. İşçiler 365 günün 126’sında devlete çalışıyor. Bizden dolaylı ve direkt olarak emek harcadığımız 126 günü iktidara ya da Hazineye, Maliye Bakanlığına vergi veriyoruz. Onun için diyoruz ki bu ülkedeki işçiler, çalışanlar, emekçiler vergi şampiyonudur. Bugün beş tane şirketin 7 milyar dolarlık vergileri affedildi. Vergileri affedilenler var ama öbür taraftan belediye şirketlerinin SGK ve vergi borcuna haciz koyup işçilerle belediyeleri karşı karşıya getirip maaş ödeyemez duruma getiriyorlar. İktidarın bu adaletsiz tutumuna anlayışına karşı bizim beklentimiz de ‘az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi sistemi’ mutlaka bu ülkeye gelmelidir. Ya da işçilerin vergileri ocak ayında yüzde 10 ile başlamalı ve aralık ayında da yüzde 10 ile devam etmeli, sabit kalmalıdır. Çünkü biz artık 365 günün 126 gününü devlete çalışmak istemiyoruz” diye konuştu.
Ülkeyi 1 buçuk milyon emekçinin ayakta tuttuğunu söyleyen Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ) İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Coşkun İz, “Önce dışarıda vergi vermeyenlerden vergileri toplasınlar sonrada bizim vergimizi de sabitlesinler. Biz devletimize vergi vermeyelim demiyoruz. Ama sabitlenmesini istiyoruz. Mesaiye kalıyoruz, mesaimizden vergi kesiliyor, bayram parası alıyoruz ondan vergi parası alınıyor, çocuk paramızdan vergi alınıyor. Biz bunlardan vergi alınmasını istemiyoruz. Her ay ücretimizden vergi veriyoruz. 12 ay çalışıyoruz, 10,5 ay maaş almış oluyoruz. Devletimize 1,5 maaşımızı hibe etmiş oluyoruz. Biz de bu ülkenin evladıyız. Biz de bu ülkenin kalkınması için mücadele ediyoruz. Verimliliğini, kalitesini artırmak için mücadele ediyoruz. Onun için ben diyorum ki az kazanandan az, çok kazananı çok vergi alırsın. İşçiden yüzde 35’e kadar vergi kesiyor. Bu oranın yüzde 15 ile sabitlenmesi gerekiyor. Ocak ayında ne maaş alıyorsak aralık ayında da aynı maaşı almak istiyoruz. Ev alınca, araba alınca vergi veriyorum. Üstüne bir de çalışırken vergi veriyoruz. Biz de insanız, bizim de çoluk çocuğumuz var. Benim de tiyatroya, sinemaya gitme hakkım var. Sevgilimle gezmeye, eşimle yemek yemeye hakkım var. Sırtımızdan inin, çekin elinizi cebimizden. Ben kazanırsam sen de kazanacaksın. Ben kazanmasam sen neyle kazanacaksın?” değerlendirmesinde bulundu.
Az kazanandan az, çok kazanandan da çok vergi alınması düşüncesine katılmadıklarını belirten Türkiye Kamu Çalışanları Sendikaları Konfederasyonu (KAMU-SEN) İzmir İL Temsilcisi İrfan Toksoy, verginin her kesimden adil ve eşit biçimde tahsil edilmesi gerektiğini belirtti. Toksoy, “Memur altıncı aydan sonra 2.ve 3. vergi dilimlerine giriyorlar ve net kazançlarının yüzde 35’i vergiye veriyor. Hem kazandığımız para için vergi veriyoruz hem de harcarken bir daha vergi veriyoruz. Dolayısıyla bizim vergi yükümüz yüzde 50-55’lerin üstüne çıkıyor. Bazı kurumlar için vergi muafiyeti, vergi affı ve vergi kaçırmaları duyuyoruz ama ücretli çalışanın böyle bir durumu yok. Vergiler bordrosundan kesildiği için ücretli vergi yükünü direkt olarak hissediyor. Bundan dolayı bizim talebimiz vergilerin yüzde 15’te sabitlenmesidir. Aksi takdirde bu adaletsizlik devam eder. Bazı sendikalardan bahsettiği ‘az kazanandan az, çok kazanandan vergi kesilsin’ talebine katılmıyoruz. Az kazanan/çok kazanan yerine verginin eksiksiz ve tam alınması daha önemlidir. Verginin oranını yükseltmekle değil, vergideki kaçakları asgariye indirerek bu sorunu çözmek daha kolay olacaktır. Eğer insanlar vergilerini tam vermezse, siz vergi dilimini artırırsanız, bu sefer vergi kaçağıyla ilgili de arayışları daha çok artıracaksınız. Bunu önlemenin yolu vergiyi çok alandan çok değil. Vergi kaçaklarının önüne geçilmesi, devletin vergiyi doğru toplaması, yeni vergi arayışlarına girmesini de engelleyecektir” ifadelerini kullandı.
29 haftadır ülke genelinde ‘vergide adalet’ istemiyle eylemelerine devam eden Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) adına konuşan İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Olcay Tekin, “Çalışanlar ve toplumun tamamı neden vergi yükü azalsın istiyor önce bunu açıklamak gerekiyor. Bizim gibi enflasyonla mücadele eden ülkelerde hükümetler için vergi en kolay gelir kaynağı oluyor. Vergi de en kolay ücretli çalışanlardan elde ediliyor. Çalışanın daha maaşı hesabına yatmadan vergiye tabii olup alınıyor. Gelir vergisi her yılın başında yüzde 15’ten başlayarak yüzde 40’lara kadar çıkabiliyor. Bu nedenle hükümetlerin zahmetsizce gelir kaynağı ücretli çalışanlar. Bir de dolaylı dediğimiz vergileri eklersek devlete vergiden kaynaklı gelir kaynağını ücretli çalışanlar oluşturmakta. Bizim 30 haftadır söylediğimiz tam da bu aslında. Çalışanın aldığı ücretin yüzde 40 ile 45’i vergiye gitmesi demek hem ücretli çalışanlardan hem de halkın üzerinde ki vergi yükünün azalması gerekiyor. Bizim talebimiz çalışanlardan gelir vergisi en fazla yüzde 15 olarak sabitlensin, temel tüketim maddelerinden vergi sıfırlansın kısacası çalışanın ve halkın üzerindeki vergi yükü kaldırılsın” dedi.