NURETTİN BAKİ
İzmir İktisat Kongresi 100. yıl dönümünde ‘Küresel Güç Olma Yolunda Türkiye Ekonomisi’ ana temasıyla ikinci gününde de önemli konular masaya yatırıldı. Türkiye ekonomisinin geleceğine ışık tutan panel oturumlarında sanayi üretimi, dış ticaret, ihracat, finansman bulma noktasında yaşanan zorluklar ve Türk eğitim sistemine dikkat çekilirken, Nasıl Bir Ekonomi Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakan Güldağ moderatörlüğünde ‘Türkiye yüzyılında Türkiye ekonomisinin gelişme perspektifi’ paneli gerçekleştirildi. Panelde başta eğitim sistemi olmak üzere Türk ekonomisinin gelişmesinin önündeki engellere vurgu yapan Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Arzova, Türkiye eğitim sisteminin sağlıklı işlemediğini ve büyük emeklerle elde edilen değerlerin kaybedildiğinin altını çizdi. Türkiye’de yaşanan ekonomik krizlerin dünyada yaşanan ekonomik krizlere oranla oldukça fazla olduğunu belirten Arzova, bu konuda yazılan kitaba dikkat çekti. Türkiye’deki ekonomik sorunların kaynağının ekonomi olmadığını ifade eden Arzova, Türkiye’nin 2053 yılında kaç tane doktora ihtiyacı olduğunun bilinmediğini söyledi.
KRİZ YARATMAKTA MAHİR BİR ÜLKEYİZ
Türkiye’de yaşanan ekonomik krizlerin dünyada yaşanan ekonomik krizlere oranla oldukça fazla olduğunu belirten Arzova, bu konuda yazılan kitaba dikkat çekti. Arzova, “Türkiye’nin ekonomik problemleri çok fazla. Biz Türkiye’nin ekonomik krizleri adında bir kitap yazdık. Ben de burada bir bölümü ele aldım. Koca kitap oldu. Başka bir ülkede bu kadar büyük bir kitap yazamazsınız. Bu krizlerin sadece üç tanesi bize ait olmayan krizler. 1973 petrol krizi, 2008 ABD kaynaklı finans krizi ve en son pandemide yaşanan ekonomik krizi. Bunun haricinde biz kriz yaratmakta çok mahir bir ülkeyiz” dedi.
EKONOMİK SORUNLARIN KAYNAĞI EKONOMİK DEĞİL
Türkiye’deki ekonomik sorunların kaynağının ekonomi olmadığını ifade eden Arzova, Türk eğitim sisteminde yaşanan sorunlara ayrı bir parantez açarak, “Dolayısıyla bizim bu ekonomik süreçler içerisinde baktığımda aslında benim görebildiğim şu; ekonomi sorunların kaynağı tam da ekonomik değil. Bazı şeyleri doğru yapamamaktan kaynaklandığını düşünüyorum. Büyük ve gelişmiş ülkelere baktığımız zaman farklı şeyleri yaparak bu noktaya geldiklerini görüyorum. Bunun en başında da eğitim geliyor. Bizim eğitim sistemimizde sürekli olarak değiştirdiğimizde, siyaset sürekli eğitime müdahale ettiğinden eğitimde geleceğe yönelik olarak bir planımız olmadığından çok yanlış politikalar içerisinde ilerlediğimize hepimiz görüyoruz” diye konuştu.
BİZİM BİR İNSAN KAYNAKLI ENVANTERİMİZ YOK
Türkiye’nin 2053 yılında kaç tane doktora ihtiyacı olduğunun bilinmediğini söyleyen Arzova, “Bizim bir insan kaynaklı envanterimiz yok. Bizim 2053 yılında kaç tane doktora ihtiyacımız olacağını hiçbirimiz bilmiyoruz. Kaç iktisatçıya ihtiyacımız olacağını bilmiyoruz ya da böyle bir dal var mı bilmiyoruz. Üniversitelerimiz var, şehirleşiyoruz ama üniversitelerimizin içerisinde hepsinde mesela iktisadi idari bilimler fakülteleri var. Bu kadar iktisatçıya gerek yok. Bu kadar işletmeciye de gerek yok. Dolayısıyla bir planlama yapmamız gerekiyor. Bu planlamanın da Yüksek Öğretim denilen kurumun bünyesinde yapılarak program açılışlarını ona göre tasarlaması gerekiyor. Bugün hepimiz biliyoruz ki Türkiye’de bir üniversitelerde bir program açabilmek dünyanın en zor işi. Bunu günün şartlarına uydurana kadar zaten o onu alıp başını gidiyor” dedi.
İLKÖĞRETİM OKULLARINDA DA CİDDİ SORUNLAR VAR
Arzova, “İlköğretim okullarımızda da ciddi problemler var. Birçok kişi çocuklarını özel okullara gönderiyor. Devlet okullarında eksik olan konular çocukların okul sonrasında tamamen bırakması. Yani bir aktivite süreci yok. Özel okullarda verdiğiniz paranın karşılığında çocukları dünyayla entegre edecek aktiviteler, programlar mevcut. Salt ders vererek küçücük çocukları dünyayla entegre etmek mümkün değil. Dolayısıyla bu politikaların devamında mesela 4+4+4 eğitim sistemine geçtik, bunun faturasını çok ağır ödedik. Mesela orta öğretimden sonra lise eğitiminde yabancı dil vermeye başladığınızda gecikmiş oluyorsunuz. Maalesef dil eğitiminde de problemlerimiz var. Maalesef ev maalesef yetiştirdiğimiz değerleri kaybediyoruz. Bunun en önemli şartlarından bir tanesi bireysel hak ve özgürlükler ve demokraside çok geriye giden bir yapı içerisinde olmamız” değerlendirmesinde bulundu.