Bakan Göktaş'tan televizyon yayınlarına sert uyarı!

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, medyada kadınların basmakalıp temsilleri ve ailenin mahremiyetine zarar veren yayınlar konusunda uyarılarda bulundu.

Haber Giriş Tarihi: 15.10.2024 16:41
Haber Güncellenme Tarihi: 15.10.2024 16:41

 Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, haber bültenlerinden gündüz kuşağı programlarına kadar pek çok yayında kadının itibarı ve ailenin mahremiyetine gölge düşüren yayınlar olduğuna vurgu yaparak, “Cinayetin her detayıyla verildiği, maktulün fotoğraflarının kullanıldığı haberler hem hayatını kaybedenlerin ailelerine hem de toplumun ruh sağlığına ciddi zarar veriyor” dedi. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nca “Kültür, Sanat ve Medyanın Dönüştürücü Gücüyle Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Toplantısı” gerçekleştirildi. Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Çalışma Ofisi'nde düzenlenen toplantıya, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, medya temsilcileri, yapımcılar, oyuncular, kamu kuruluşları temsilcileri ve akademisyenler katıldı. Toplantı öncesi konuşan Bakan Göktaş, haber bültenlerinden gündüz kuşağı programlarına kadar pek çok yayında kadının itibarı ve ailenin mahremiyetine gölge düşüren yayınlar olduğunu belirtti.  

“Kadınların basmakalıp rollerle temsil edildiğini görüyoruz”

Geleneksel ve yeni medyada kadının basmakalıp rollerle temsil edildiğini söyleyen Bakan Mahinur Özdemir Göktaş, “Geleneksel ve yeni medyaya baktığımızda, genel olarak kadınların basmakalıp rollerle temsil edildiği, kadın bedenin metalaştırıldığı ve bu temsil biçiminin kadınlara karşı ayrımcılığı daha da pekiştirdiğini üzülerek görüyoruz. Geleneksel ve yeni medyada gerek haberler gerek gündüz kuşakları gerek dizi ve filmlerde kadına yönelik şiddetin sunuluş biçiminin, var olan şiddeti yeniden ürettiği ve şiddeti normalleştirdiği yönünde bulgular elde ettik. Geçtiğimiz Mart ayında RTÜK Başkanlığımız iş birliği içinde hazırladığımız 'Medyada Kadına Yönelik Şiddetle Mücadeleye İlişkin Etik İlkeleri' yayımladık. Yayınlanan bu etik ilkelerin medya kuruluşları için önemli bir rehber niteliği taşıdığını düşünüyorum. Medyanın bu ilkeleri benimsemesinin, kadına yönelik şiddetin toplumda normalleştirilmesinin önüne geçilmesine, mağdurların daha fazla zarar görmesinin engellenmesine katkı sunacağına inanıyorum” ifadelerini kullandı.  

“Şiddet vakalarının arka planında denetimsiz dijital mecraların olduğunu gözlemliyoruz”

Şiddet, istismar ve intihar vakalarının arka planında kontrolsüz ve denetimsiz dijital mecralar olduğunu belirten Bakan Göktaş, “Şiddet, istismar ve intihar vakalarının arka planında kontrolsüz ve denetimsiz dijital mecraların olduğunu gözlemliyoruz. Bu noktada dijital bağımlılığa ayrı bir parantez açmak istiyorum. Giderek yaygınlaşan bu meselenin bireylerin ve toplumun ruh sağlığında derin etkilere yol açtığına şahit oluyoruz. Bu mecralar özellikle çocuklarımızın ve gençlerimizin psikososyal gelişimlerini olumsuz etkiliyor. Kendilerine yapay bir dünya inşa eden gençlerimizin, kendi kişiliklerinden tavizler verdiğini, sanal ve sahte kimliklere büründüklerini üzülerek görüyoruz. Özellikle dijital oyunlar, ergenlerin radikalleşmesinde bir araç olarak kullanılıyor. Bugün sosyal medyanın etkileri ve dijital riskler, aileler için büyük bir endişe kaynağı haline geldi. Bu anlamda çocuklarımızı, dijital dünyanın tehlikelerinden korumak için yoğun bir mesai harcıyoruz” dedi.  

“Programlarda ailenin mahremiyetine gölge düşüren yayınlar görüyoruz”

Kadının itibarı ve ailenin mahremiyetine gölge düşüren yayınların olduğunu vurgulayan Bakan Göktaş, “Medya yayıncıları açısından öncelikle meselenin, kadına yönelik şiddete karşı duyarlı bir dil geliştirmek olduğunu düşünüyoruz. Kadın ve erkek temsillerinin büyük bir özenle inşa edilmesi gerektiğine inanıyoruz. Kadın ve erkeğin hayatı paylaşan ve birbirinin tamamlayıcısı olan özelliklerinin daha çok ön plana çıkarılması gerektiğine inanıyoruz. Ekranlarda zekâsı, erdemli davranışları, sanat yetenekleri, iletişim becerileri ya da sorun çözme yaklaşımlarıyla tanınan kişilerin hikayelerini izlemek istiyoruz. Fakat ne yazık ki, kadını ve erkeği birbirinin karşısında iki cephe olarak sunmak, örtülü ya da açık şiddet öyküsünün ilk adımı olarak gergin bir hat çiziyor. Karşıt konumlandırılan taraflar, ailede ve toplumda şefkatin değil, şiddetin tohumlarını ekiyor. Bu durum, şiddeti normalleştiren, kötülüğü sıradanlaştıran kapıları aralıyor. Haber bültenlerinden gündüz kuşağı programlarına kadar pek çok yayında maalesef kadının itibarı ve ailenin mahremiyetine gölge düşüren yayınlar görüyoruz. Üzülerek ifade etmek durumundayım; cinayetin her detayıyla verildiği, maktulün fotoğraflarının kullanıldığı haberler hem hayatını kaybedenlerin ailelerine hem de toplumun ruh sağlığına ciddi zarar veriyor. Bu anlamda şiddet haberlerinin sansasyonel bir üslup ve olayın tüm detaylarıyla değil, toplumsal farkındalık uyandıran yönüyle işlenmesini son derece kıymetli buluyoruz” diye konuştu.