Okul ihtiyaçlarında birçok kalem ekonomik kriz nedeniyle el yakıyor ama bunlardan en öne çıkan beslenme. Zaten kırtasiye harcamalarıyla beli bükülen veliler şimdi de çocuklarının yıl boyu beslenme masraflarını nasıl karşılayacağını düşünüyor. Hükümet ise okullarda ücretsiz bir öğün yemek taleplerini ısrarla görmezden geliyor. Yoksulluğun her geçen gün derinleştiği Türkiye’de, çalışan nüfusun bile temel ihtiyaçlara erişmekte zorlandığını ve borçlarla yaşadığını belirten Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Yoksulluk Dayanışma Ofisi Koordinatörü Hacer Foggo, yeterli gıdaya erişemeyen çocuk sayısının giderek arttığını vurguladı. Ailelerin yaşadığı ‘beslenme çantası’ çaresizliğini “Geçen hafta konuştuğum bir anne çocuğunun beslenme çantasına kuru ekmek koyduğunu söyledi. En azından bir şey yiyebilsin diye!” sözleriyle anlatan Foggo, ücretsiz öğün talebinin önemine değindi.
Yoksulluğun her geçen gün derinleşmeye devam ettiğini kaydeden Foggo, “Türkiye’de çocukların yeterli ve dengeli beslenememesinin en temel sebebi de derin yoksulluk. Sadece 2023 yılı Ocak-Temmuz ayları arasında gıda fiyatları yüzde 50 oranında arttı. Türkiye, Haziran ayındaki yüzde 53,9’luk oranla 37 ülke arasında gıda enflasyonunun en yüksek olduğu OECD ülkesi oldu. Yoksulluk her geçen gün daha da derinleşiyor. Çünkü sürekli zam, kiraların artması, enflasyonun sürekli yükselmesi yoksulluğu daha da derinleşiyor. Uzun yıllardır bu alanda çalışıyorum. Eskiden daha çok güvencesizler, kayıt dışı işçiler, inşaat işçileri, tekstil işçileri ile yoğun çalışıyordum. Ama bugün baktığımızda asgari ücretle çalışan, yani çalışan yoksulluğunu da tartışmaya başladık. Çünkü aslında onlar da yoksullaştı. Beyaz yakalılar da bir adım aşağıya indi. Büyükşehirlerin yanı sıra diğer illerde de kira fiyatları asgari ücret ile aynı. Çalışanlar da artık temel ihtiyaçlarına erişemez ve çalışanlar da artık güvencesiz duruma geldi ‘çalışan yoksulluğu’ diye bir kavramı tartışıyoruz şu anda” dedi.
ÇALIŞAN YOKSULLUĞU: BORÇLA YAŞIYORLARGünümüzde çalışan kesimlerin bile temel ihtiyaçlarına erişmekte zorlandığını vurgulayan Foggo, “Çalışan yoksulluğu yani çalıştığınız halde bireyin kendisini ya da ailesini geçindiremeyecek temel ihtiyaçlara erişemeyecek duruma gelmesi. Böyle krizlerle birlikte yoksulluk riskinin çalıştığınız halde sürekli artış göstermesi ve geçinemeyecek duruma gelmeniz. Başka bir deyişle, çalışan yoksullar, çalışmalarına karşın yeterli gelire sahip olamayan ve ekonomik olarak yoksulluk içinde yaşamaya devam eden insanlar. Yani her zamda bir basamak daha aşağı iniyorsunuz. Ne oluyor kirasını ödüyor ama gıdaya erişemiyor ya da mutfak masrafını azaltmaya çalışıyor, çocuğu okulu bırakıp çalışmaya başlıyor. Daha kötü koşullarda başka bir eve taşınmak zorunda kalıyor. Sürekli borçlanıyor. Borçla yaşıyor. İşsiz kalma riski ile kendisine önerilen her işi yapıyor, çalışıyor ama işsiz kalma korkusuyla kendisini sürekli tehdit altında hissediyor ve sonunda hem ruhsal hem de fiziksel olarak çöküntü yaşıyor” ifadelerini kullandı.
YALNIZCA 8 ÇOCUKTAN 1’İ TÜKETEBİLİYORYeterli ve sağlıklı gıdaya erişmeyen çocuk sayısının her geçen gün arttığına dikkat çeken Foggo, “Çocuk yoksulluğu, çocukların yaşadığı hanelerin gelirinin, belirlenen yoksulluk sınırının altında olması durumunu tanımlar. Ancak çocuk yoksulluğu sadece maddi gelir yetersizliğiyle sınırlı değil, aynı zamanda çocukların temel haklara, hizmetlere erişimde de yaşadığı zorluklar, eğitim, sağlık, beslenme, barınma, sosyal katılım ve yaşam kalitesi gibi faktörleri de kapsar. Çocuk yoksulluğu, çocukların yoksulluk içinde yaşaması ve yetişkin olduğunda yoksul olarak hayatına devam etme riskinin yüksek olması anlamına geliyor. Bir çocuk yoksul bir ailede doğmuşsa sadece dünyaya geldikten sonra değil, henüz anne karnında iken yoksulluğu yaşıyor. Bilimsel araştırmalara göre, ilk 1000 gün çocuğun gelişimi için en önemli dönem diye açıklanıyor. Eğer çocuk hayatının ilk 1000 gününde yetersiz beslenme yaşıyorsa fiziksel ve zihinsel gelişim bozukluğu ortaya çıkıyor. Yapılan çalışmalar öğrenmede çok önemli olan beyin kıvrımlarının gelişiminin, dolayısıyla beyin yüz ölçümünün yoksul doğan çocuklarda daha düşük olduğunu gösteriyor. TÜİK raporuna göre her sekiz çocuktan yalnızca birinin et, tavuk veya balığı; on çocuktan da yine yalnızca birinin fasulye, nohut, mercimek gibi kuru baklagilleri; iki çocuktan ise birinin peynir ve yoğurdu her gün tüketebildiği görülüyor. Bu gıdaların eksikliği hem sağlık sorunlarına neden oluyor hem de çocukların okul başarısını etkiliyor” diye konuştu.
BESLENME ÇANTASINA KURU EKMEK!
Yetersiz beslenmenin çocuklar üzerinde ağır etkileri olduğunu belirten Foggo, okullarda ‘ücretsiz öğün’ talebinin önemine dair şunları söyledi: “Geçen hafta konuştuğum bir anne çocuğunun beslenme çantasına kuru ekmek koyduğunu söyledi. En azından bir şey yiyebilsin diye! Okul beslenmesi çok elzem. Çocuklar hiç değilse okulda sağlıklı bir öğün yesinler diye çığlığımız. Ama duymuyorlar, duymak istemiyorlar. Çocukların çektiği acıları, yaşadıkları travmaları maalesef duymuyorlar. Yalnızca bireysel refahı değil, aynı zamanda toplumsal eşitliği, dayanışmayı desteklemek ve sağlıklı bir nesil yetiştirmek açısından ücretsiz okul yemeği kritik bir öneme sahip. Geçenlerde CHP Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Ahmet Akın ile görüştüm okul beslenmesi ile ilgili. Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun talimatı ile CHP’li belediyelerle görüşme yaptığını geçen öğretim yılında olduğu gibi beslenme çantası projesine devam edileceğini söyledi.”
DAHA FAZLA İSTEMEYİ BECERMELİYİZ
Çocuk yoksulluğunun önüne geçebilmek için yerel yönetimlere düşen sorumluluklara da ayrı bir parantez açan Foggo, “Bütün belediyelerin ve belediye başkan adaylarının, hepimizin rüyası olan sosyal belediyeciliği hayata geçirmeleri gerekiyor. Sosyal belediyecilik, ekonomik, kültürel olarak risk altında yaşayan insanlara yani mülksüzlere, kadınlara, çocuklara, yaşlılara, emeklilere, işsizlere çalışan, çalışamayan güvencesizlere ve tabi ki sivil toplum örgütlerine yönelik yatırım. Katılımcı bir belediye. ‘Mış’ gibi yapan değil yereldeki her yurttaşın katılımcı olduğu yani o kente o ilçeye o köye, o beldeye, o mahalleye bir çivi çakan her bireyin belediyesi olmak. Birtakım insanları zenginleştiren değil o kentin gerçek sahiplerini ekonomik ve kültürel olarak zenginleştiren yerel yöneticilere insanlar aç. Bazen şöyle oluyor gerçekten artık o kadar çok umudunu kaybetmiş ve bu çaresizliği kabul etmiş ki yoksullar, kendisi o kadar çok kötü koşullarda yaşıyor ve belediye başkanı sadece ona gülümseyip elini omzuna atsa yetiyor. Hesap sormuyor, sorgulayamıyor. Sanki belediye o başkanın mülkü, sanki o meclisteki oda o vekilin kendi mülkü. Güzel örnekler var daha fazla, daha fazla istemeyi becermeliyiz. Yani açık, şeffaf, çocuklara hesap veren belediye başkanlarının yolu açık olsun artık” açıklamasını yaptı.
BU HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR - Okullardaki enfeksiyon artışını önlemek için alınabilecek önlemler