Agora Mahallesi’nde yaşayan dar gelirli aileler, büyük bir sabırla baharı bekliyor. Ak Ailesi de kışla mücadele edenler arasında. Öyle ki aile çözümü, eskiden oturdukları gecekonduyu yıkmakta buldu
Haber Giriş Tarihi: 26.02.52047 10:30
Haber Güncellenme Tarihi: 26.02.52047 10:30
SULTAN GÜMÜŞ / ÖZEL HABER İzmir’in Konak İlçesi’ne bağlı Agora Mahallesi’nde ikamet eden 51 yaşındaki Behice Ak ve ailesi adeta bir Türkiye gerçeğini yansıtıyor. Yıllar önce yaşadıkları gecekonduyu, hemen yakınında bulunan yeni evlerine taşındıktan sonra yoksul kimselere kiraya veren aile, aralık ayında kiracılarını çıkarmak zorunda kaldı. Gecekondunun kapılarını, mutfak dolabını, gardırobunu ardından da çatısını söküp, tahtalarını sobada kullanan aile, başka çareleri olmadığını kaydetti. Eşinin emekli maaşının kredi borcuna gittiğini, kısa süre önce tek gelir kaynaklarının kira olduğunu söyleyen Behice Ak, “Ne var ne yok söktük, kırdık. Gecekondu da kalmadı elimizde. Kömür zaten alamıyoruz. Hadi bu kışı bitirdik. Peki, gelecek kış ne yapacağız?” dedi. Isınmak için ellerine ne geçtiyse sobaya attıklarını söyleyen Ak, “Sadece biz değil, bu bölgede yaşayan herkes, her türlü şeyi atıyor. Bile bile lades deyip, kendimizi zehirliyoruz” diye konuştu. Yaz ayı yaklaştığında büyük bir mutluluk duyduklarını söyleyen Ak, “Komik ama gerçek. Sabırsızlıkla baharı bekliyoruz. En azından yakacak derdimiz yok” ifadelerine yer verdi. Tarihi İzmir sokaklarına döşenen soba boruları da dikkat çeken görüntüler arasında. Bacaların kuraldışı sokağa verilmesiyle yıllardır karbonmonoksit soluyan vatandaşlar, tıpkı yoksulluk gibi dar sokaklardan yayılan dumana da alıştı. TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Helil İnay Kınay ise kışın soğuğuna karşı ne yapacağını bilemeyen vatandaşları uyararak, ‘Ne bulursan yak’ anlayışının, İzmir’i nefessiz bırakacağını vurguladı.
ISINMAK İÇİN GECEKONDUYU YIKTI Evinde ziyaret ettiğimiz 51 yaşındaki Behice Ak, bizleri eskiden yaşadığı gecekonduya götürerek, şunları söyledi: “Yaklaşık 15 yıl önce falan burada yaşıyorduk. Sonra şimdi oturduğumuz evi yaptık, oraya taşındık. Burayı da kiraya veriyorduk. Eşim emekli olmadan önce inşaatta amelelik yapıyordu. Emekli olunca da maaşı krediye gitmeye başladı, baktı para yok, iş buldukça inşaata gitmeye devam etti. Tek geçim kaynağımız eşimin inşaattan aldığı yevmiye ile gecekondudan aldığımız kira oldu. Dört çocuğum var, iki büyük evlendi gitti, iki küçük okuyor. Onların okul masrafı bizim en büyük sıkıntımızdı. Kış mevsimine girince çocukların ders, kitap parası aklımızdan gitti, bu kez soba, odun, kömür derdi çıktı başımıza. Eşimin inşaattan getirdiği odunlar oluyordu. Geçen yıllarda onlarla geçiniyorduk. E şimdi iş çok çıkmıyor, odun da gelmiyor, olan odunlarda bitti. Kiracının da durumu yoktu zaten. Parayı ya veriyordu ya vermiyordu. Bazen de eksik veriyordu. Baktık ısınamıyoruz, oduna, kömüre para yetişmiyor, gecekonduda harabeye dönmüştü, kiracıyla çıkmaları için konuştuk. Bu soğukta sokağa atamazdık elbet. Önce onlar kirada kalacakları evlerini buldular, sonra biz yavaş yavaş sökmeye başladık. Önce kapıları çıkardık, sonra mutfak dolabını, gardırobu… Şimdi de çatısını. Evden çıkardığımız tahtaları, odunları sobada yakıyoruz.”
“ÇARESİZİZ ÇÜNKÜ ÇARESİZ” “Ne var ne yok söktük, kırdık. Gecekondu da kalmadı elimizde. Kömür zaten alamıyoruz. Hadi bu kışı bitirdik. Peki, gelecek kış ne yapacağız?” diyerek yetkililere seslenen Behice Ak, “Isınmak için elimize ne geçtiyse sobaya atıyoruz. Sadece biz değil, bu bölgede yaşayan herkes, her türlü şeyi atıyor. Bile bile lades deyip, kendimizi zehirliyoruz. Kızım, inancın olsun ki, yaz ayı yaklaştığında biz çok mutlu oluyoruz. Komik ama gerçek. Sabırsızlıkla baharı bekliyoruz. En azından yakacak derdimiz yok” yorumunda bulundu.
DUMANI GÖRMÜYORUZ BİLE Ak, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Allah’tan doğalgazımız falan yok. Bu mahalleye gelse de almayız. Onun faturasının üstünden hiç gelemeyiz. Görüyoruz televizyonlarda, doğalgazı olanlar dahi soba kullanmaya başlamış. Hiçbir şey yakmamamıza rağmen fatura içimizi yakıyor, bunları da kullanırsak üstesinden hiç gelemeyiz” dedi. Dar sokaklara döşenen kuraldışı bacalar nedeniyle yıllardır karbonmonoksit soluduklarını söylediğimiz Behice Ak, “Alıştık kızım. O dumanı görmüyoruz bile. Zehirlemiş, zehirlememiş bunları düşünmüyoruz ki. Yoksul insan bunu düşünemez zaten. Onun düşündüğü ‘bu gece rahat uyuyacak mıyım?’. Yetkililer çıkıp konuşuyor, yok hava kirliliği, yok zehir diye. Ne yapalım peki? Bulduklarımızı da atmazsak hiç ısınamayacağız. Bize seçim zamanı dağıtılan kömür değil, sürekli sunulan yardımlar lazım. Hiç böyle bir acı gördünüz mü? Bir insan düşünün ki ailesi, kendisi üşümesin diye evini yıkmaya cesaret etsin. Bu şekilde devam ederse daha çok şeyi kırarız, sökeriz, yıkarız. Çaresiz çünkü çaresiz” cümlelerini kullandı.
KENTİN GENZİ YANIYOR ‘Neyi var neyi yoksa ısınmak için kullanan’ vatandaşın sözlerini, TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Helil İnay Kınay’a hatırlattık. Kınay, ‘vatandaşın kendince haklı isyanına’ karşın “Kent planlaması kapsamında İzmir’in çanak bir yapısı var. Özellikle üst bölgelerde kullanılan yakıtlar bu çanak yapı nedeniyle kıyı şeridine çökmeye başlıyor. Burada sosyoekonomik etkiler de devreye giriyor. Her ne kadar kentin büyük bir bölümünde doğalgaz ve kaliteli kömür kullanılıyor olsa da gelir düzeyinin düşük olduğu bölgelerde insanlar kendi imkanları dahilinde ne bulurlarsa yakmaya çalışıyor. Ayrıca İzmir’de inovasyon dediğimiz atmosferik koşullardan kaynaklanan kirli havanın yükselememesi ve tekrar geriye çökme süreci yaşanıyor. Havanın dağılabileceği bir alan yok, yükselemiyor ve özellikle akşam saatlerinde kaloriferlerin yanmasıyla beraber kendimizi genzimizi yakan o sıkıntılı sisli görünümün içerisinde buluyoruz” diyerek İzmir’in nefessiz kaldığını söyledi.