Emekli, Aile Yılını duyunca kahkahayı bastı: Ağlanacak halimize gülüyoruz

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Aile Yılı’ tanıtımında konuşurken; İzmir’in meşhur kumrusu 50 TL’ye, gevrek ve boyozu ise 15 TL’ye yükseldi. Emekli olmasına rağmen çalışmak zorunda kalan vatandaş ise ‘Aile Yılı’ deyince kahkahayı bastı

Haber Giriş Tarihi: 16.01.2025 08:56
Haber Güncellenme Tarihi: 16.01.2025 08:56

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz yılı ‘Emekliler Yılı’ ilan etmişti. Erdoğan, aile yapısının önemine dikkat çekmek amacıyla 2025 yılını ise ‘Aile Yılı’ olarak ilan ettiklerini belirtti. Öyle ki bu yönde toplantılar düzenlendi, adımlar atıldı. Evlenecek çiftlere sağlanması planlanan maddi destekten tutun da çalışan ebeveynlerin iş saatine kadar birçok konu gündeme getirildi. Fakat Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde Aile Yılı Tanıtım Programı’nda konuşurken; İzmir’in meşhur kumrusu 50 TL’ye, gevrek ve boyozu ise 15 TL’ye yükseldi… Peki, tüm bu pahalılığın gölgesinde sağlıklı bir aile yapısı inşa edilebilir mi? Cevabını duymak için soluğu Konak’ta aldık. Emekli olmasına rağmen yaşamlarını idame ettirebilmek adına esnaflık yapan vatandaşlar, ‘Aile Yılı’ deyince kahkahayı bastı. Çünkü onların deyimiyle; “Ağlanacak halimize gülüyoruz!”

DİNLEYEN OLACAK MI?

Uzun yıllardır Konak Saat Kulesi yakınında gevrek, boyoz ve kumru satan emekli bir esnaf, derdini şu sözlerle anlattı: “Önceden de alan çok yoktu, şimdi fiyatlar yükseldi hiç almazlar. Zam yapanlara da hak veriyorum. Maliyetler cidden çok yüksek. Üstesinden gelebilmek için fiyatları mecburen yükseltiyorlar. 3 çocuğum var, ikisi evli, biri okuyor… Şimdi tek derdim küçüğünün eğitimini tamamlamak. Ona da yetersem kendim için bir şey istemiyorum. Kendimizi düşünecek hal mi bıraktılar? Derdimiz çoluk çocuk... Şu meydanda görüyorum, emekliler çıkıp eylem yapıyor, haykırıyorlar. Ama ne çare, duyan mı var? Bu soğukta o yaşlı insanları sokağa dökmenin vebalini nasıl da taşıyorsunuz? Emekliyim, artık dinleneyim demeyi çok isterdim. Şu şartlarda, bu Türkiye’de mümkün mü? İkinci bir iş yapmasak açlıktan ölürüz. Senin, benim gibi insanlar sadece doyuyor. Ama beslenemiyoruz. Türkiye’de halkın yarısı doymanın peşinde, yarısı da köşklerde, yalılarda, şatafat içinde. Şimdi sen beni dinliyorsun, yazacaksın, çizeceksin. Dinleyen olacak mı? Keşke!”

TELAŞLILAR, MUTSUZLAR…

Kuşlar için yem satan 55 yaşındaki emekli esnaf Mehmet Ulus ise konuşmasına şöyle başladı:

Sigortamız bile yok. Ne bir güvence ne bir kazanç. Yağmurunu, soğuğunu yiyoruz, karşılığı yok. Bu soğuk havada evimize ekmek götürmek için çabalıyoruz. Günlük 200 ya da 300 kazanıyoruz. Evimize bir ekmek ile girdik mi mutlu oluyoruz. Zaten marketten ancak ekmek alınır. Başka ürünlere sadece bakıyoruz. Bu yüzden markete girmemiz ile çıkmamız bir oluyor. Sözde ‘Aile Yılı’ ilan edilmiş, bence adını değiştirelim, ‘geçinemeyen ailelerin yılı’ olsun! Yılın nasıl geçeceği belli zaten; mutsuz, huzursuz, yoksul aileler! Normalde emekliyim, aynı zamanda yürüme engelliyim. 14 bin lira ile aile nasıl kurulacak? Bu işi de yapmamış olsam bitmiştim. Durum çok vahim, çok. Emeklisi de işçisi de aç. Bir gevrek olmuş 15 TL. Bunun yanında bir de çay, peynir almak istesen eyvah! 25 senedir bu meydandayım, kuşlar için yem satıyorum. Millet kendi karnını düşünüyor, kuşa mı bakacak? İnsanların duygularını da haliyle anlayabiliyorum artık. Günbegün eriyorlar, telaşlılar, mutsuzlar… Allah sonumuzu hayır etsin.”

“EMEKLİLERİN MECBURİ İSTİKAMETİ: AYNI EV”

Kurduğu tezgahta şans oyunları ile vatandaşların ilgisini çeken bir başka emekli esnaf ise şu sözleri gündeme taşıdı: “Öyle keşmekeş bir hale sokmuşlar ki, öyle bozuk bir sistem yaratmışlar ki kimi getirirlerse getirsinler emeklinin sorunu bu saatten sonra düzelmez. Düzeleceğine inancım, umudum kalmadı. Gençken, yaşadığım köyde biri araba, ev ya da tarla alınca ‘kesin emekli’ derdik. Çünkü emeklilerin alım gücü çok daha yüksekti. Şimdi ise emeklilik zamanı gelen ‘vay halime’ diyor. Emekli olmaktan kaçınıyor. Evlatlarımıza yük olmamak için böyle ekstra işler yapıyoruz. Peki, elden ayaktan düşünce ne olacak? Arkadaşlarımdan duyuyorum, görüyorum. Bazı emekliler masrafları azaltmak için aynı evde yaşamaya başlamış. Yaşını başını almış insanları üniversite öğrencilerine çevirdiler. ‘Ayrı ayrı kira vermektense aynı yerde yaşayıp tek bir kira verelim’ diyorlar. Geçen yılı emekli yılı ilan ettiler, bizi batırdılar. Şimdi gözlerini aileye çevirdiler, herkes kendine mukayyet olsun. Nereye göz çevirseler ortalık yangın yeri oluyor. Aile yılı vs. deyince ben çok gülüyorum, kahkaha atıyorum. Ağlanacak halimize gülüyoruz artık! Eskiden emekli sayısı azdı, dolayısıyla emekli olmak kıymetliydi. Şimdi kafanı nereye çevirsen bir emekliye çarpıyorsun. İyi, hoş ama emekli arttıkça dert tasa da artıyor. Kazı kazan gibi şans oyunlarını satıyorum. Birçok kişinin de yüzünü güldürüyorum, fakat şans bir benim yüzümü güldürmedi.”

“ŞAŞIRIYORUZ, HAYRETLE İZLİYORUZ”

Sözlerine yer verdiğimiz bir başka esnaf ise hayat pahalılığının gölgesinde emekli olmayı anlattı:

“Yıllardır Basmane’de çorba, kuru fasulye, pilav satıyoruz. Piyasaya göre fiyatlarımız da uygun… Ama halen burun kıvıran var… Aynı zamanda emekliyim. Fakat yan gelip yatma lüksüm yok. Çok isterdim, ancak yapamıyorum, daha doğrusu yapmamıza izin vermediler. Ölene kadar da çalışacağız gibi görünüyor. Tabi ki yoruldum, yıprandım ama elimiz mahkum. Bir kase çorba ile hem başkalarının hem de kendi karnımızı doyurmaya çalışıyoruz. Aile yılını sordunuz… Biz emeklileri mahvettiler, keşke en azından ailelere dokunmasaydılar! Devlet yetkililerimiz kim kaç çocuk doğursun, kim çalışsın, kim evde kalsın, kim evlensin derdine düşmüş… Keşke asıl ihtiyaçlar üzerine toplantılar yapılsa ardından müjdeler verilseydi. Gençler çocuk getirmeye korkuyor. Benim çocuklar da öyle. Çekiniyoruz sormaya, ‘torun istiyoruz’ da diyemiyoruz. Haklılar. Zaten emekli maaşlarımızla bir mal varlığı bırakamıyoruz, baskı kurmaya da hakkımız yok. Fakat devlet yetkililerimiz baskı kurma haddini görebiliyor. Şaşırıyoruz, hayretle izliyoruz.”