Jeotermal Enerji Derneği (JED) Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kındap, “Türkiye Ulusal Eylem Planı’nda jeotermal enerji için belirlenen hedefler, ülke potansiyelimizin çok altında” açıklamasını yaptı.
Haber Giriş Tarihi: 22.05.55067 08:20
Haber Güncellenme Tarihi: 22.05.55067 08:20
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından açıklanan Türkiye Ulusal Eylem Planı’nda jeotermal enerji için belirlenen 2030 ve 2035 hedefleri, sektörde hayal kırıklığına neden oldu. 2022 yılı sonu itibarıyla 1691 Megavat (MW) kurulu güce ulaşan jeotermal enerji sektörü için 2030 yılında biyokütle enerjisi ile birlikte 5100 MW kurulu güç hedefi belirlenmesini değerlendiren Jeotermal Enerji Derneği (JED) Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kındap, “Bu hedefler Türkiye’nin potansiyelinin çok çok altında. Biz jeotermal enerji sektörü olarak kurulu gücümüzü kısa sürede 5 bin MW ve üzerine taşımaya hazırız. Bunun için keşiflerimiz, sermayemiz, teknolojimiz ve insan kaynağımız hazır” dedi. 2030-2035 arasında artış oranı sıfır
Türkiye’nin jeotermal enerji potansiyelinde Avrupa’nın lider, kurulu güç açısından ise dünyanın 4’üncü ülkesi konumunda olduğuna dikkat çeken Kındap, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının bu büyük potansiyeli gözeterek hedefleri yeniden belirlemesi gerektiğini vurguladı. Kamuoyuna açıklanan planda jeotermalin biyokütle ile aynı başlıkta değerlendirildiğini anımsatan Kındap, bu iki enerji türünde 2030 yılına kadar 5100 MW kurulu güce ulaşılmasının öngörüldüğünü, 2030-2035 yılları arasında ise sıfır düzeyinde artış hedeflendiğini hatırlattı.
“Jeotermal ve biyokütle arasında hiçbir benzerlik yok”
JED Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kındap, sözlerini şöyle sürdürdü:
“2022 yılı sonu itibarıyla jeotermalde 1691 MW, biyokütlede ise 1921 MW olmak üzere toplamda 3612 MW’a ulaşmış durumdayız. Bakanlığımızın açıkladığı hedefler dikkate alındığında, iki enerji türünde 2030’a kadar sadece 1488 MW kurulu güç artışı öngörülmüş. Kaynakları, disiplinleri, kapasite faktörleri ve baz yük olup olmama gibi özellikleri ile birbiri ile hiçbir benzerlik göstermeyen biyokütle enerjisi ile jeotermali aynı hedef içinde yorumlamamız doğru değil. Entegre bir enerji kaynağı olan jeotermal, anaç bir kaynak olarak sadece elektrik üretiminde kullanılmıyor. Konut ısıtmadan turizme, seracılıktan tarım ürünlerinin kurutulması ve jeotermal madenciliğe kadar çok farklı alanlarda da kullanılıyor ve değer oluşturuyor. ‘Ayaklarımızın altındaki güneşimiz’ olarak tanımladığımız jeotermal, ülkemizin tüm coğrafyasında olan, birincil enerji kaynaklarımızda dışa bağımlılık zincirlerini koparacak, yenilenebilir enerji kaynakları arasında baz yük olma özelliği taşıyan bir enerji kaynağımız. Bu büyük potansiyele rağmen, 2021 ve 2022 yıllarında adeta durma noktasındayız. Geçen yıl sadece 15 MW kurulu güç devreye alındı. Biz bu artışı ‘yok’ seviyesinde yorumlamaktayız. Yerli, yenilenebilir ve sürdürülebilir bir enerji olan jeotermalde her sene 350-400 MW kurulu gücü devreye alabilecek imkanlara sahipken, biyokütle ile birlikte bize 5100 MW hedef konulmasını hak etmediğimizi düşünüyoruz. 2010-2020 yılları arasında bu potansiyelimizi tüm dünyaya gösterdik, kurulu gücümüzü yüz kat artırdık, jeotermal literatürüne ‘Türk Mucizesi’ olarak geçen büyük başarılara imza attık. Bu başarıları tekrar yaşamak ve ülkemize yaşatmak istiyoruz.”
Ali Kındap, jeotermal enerjinin taşıdığı potansiyelin ülke politikalarında hak ettiği ölçüde yer alabilmesi için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı nezdinde girişimlerini sürdüreceklerini belirtti. Bakanlığın 2053 yılı için belirlediği “Sıfır Emisyon” hedefine ulaşılmasında jeotermalin kritik bir işlev yükleneceğini kaydeden Kındap, sektör olarak hedeflerinin 2053 yılında kurulu güç içinde yüzde 8 pay almak olduğunu sözlerine ekledi. İHA