Gıda güvencesi yoksa, gıda güvenliği de yoktur

4 odanın Dünya Gıda Güvenliği Günü'nde düzenlediği basın toplantısında “Dünyada gelecek yıllarda olacak krizler gıda güvencesi ile ilgili olacak” ifadelerine yer verildi

Haber Giriş Tarihi: 05.01.55402 04:33
Haber Güncellenme Tarihi: 05.01.55402 04:33
ilksesgazetesi.com

TMMOB Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, TMMOB Kimya Mühendisleri Odası Ege Bölge Şubesi, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi ve TVHB İzmir Veteriner Hekimleri Odası olarak hazırladığımız Gıda Güvencesi Yoksa Gıda Güvenliği de Yoktur başlıklı ortak basın açıklama gerçekleştirdi. Yapılan basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi: “11 ilimizi etkileyen 6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinin üzerinden 4 ay geçerken Dünya Gıda Güvenliği Gününü bugün 5. kez kutluyoruz. Türkiye’nin Bereketli Hilali diye adlandırılan ve tarımsal gayri safi yurt içi hasılasının yaklaşık yüzde 15’ini oluşturan ve ülkenin tarım ihracatının yaklaşık yüzde 20’sine katkıda bulunan bölgede yaşadığımız art arda depremler aslında bize insanların sağlıklı yaşayabilmesi için yeterli, dengeli ve güvenli gıda ile temiz suya hakça erişiminin ne kadar hayati bir önem taşıdığını pandemiden sonra bir kez daha gösterdi. Bunun sonucunda, gıda güvencesinin dolayısıyla da gıda güvenliğinin gündemden hiç düşmemesi gereken bir konu olduğunun anlaşılmasını umut ediyoruz. Ülkemiz başta deprem olmak üzere birçok doğal afetin yaşandığı bir coğrafya üzerinde bulunmaktadır. Maalesef günlük akışın normal olduğu durumlarda dahi gıda tedariği yeteri kadar uygulanamazken afet anında bu durumun daha kötü koşullara evrimleşmekte olduğu 11 ilimizi etkileyen 06 Şubat 2023 tarihinde yaşanan depremler sonrasında ilgili meslek mensupları tarafından yapılan saha gözlemleri sonucu tespit edilmiştir.” GİRDİLER ENKAZ ALTINDA KALDI Artan girdi maliyetlerinin enkaz altında kaldığının vurgulandığı açıklamanın devamında, “Tarım alanlarının depremden etkilenmesi, canlı envanterin, tarım alet ve makinelerinin, tarımsal üretimde kullanılan girdilerin enkaz altında kalması insanların kendi canlarını ve yakınlarını kurtarmaktan başka bir şey düşünmemeleri tarımsal faaliyetlere sekte vurmuştur. Bölgedeki sebze meyve hallerinin kullanılamaz hale gelmesi, tarımsal sahalardan tarımsal ürünlerin tüketiciye ulaşma kanallarının pek çoğunun yok olması gıda tedariğinin sağlanamamasına neden olmuştur. Deprem sonrasında da tarımsal üretimde yaşanan üretimin zararın belirlenebilmesi için kaybolan envanterin hızla çıkarılmaması, üretim için ihtiyaçların belirlenmemesi, faaliyetin sürdürülmesi için acil eylem planlarının yapılmaması yaşadığımız önemli sorunlardır. Deprem bölgesinde kendisi de depremzede olan üreticilerin hasat dönemi gelen ürünlerinin hasadının gerçekleştirilememesi ve bu ürünlerin gıda ihtiyacı olan depremzedelere ulaştırılamamış olması sorun teşkil etmiştir. Bitkisel ve hayvansal ürünlerin üretimlerinin tamamlanarak yine depremzedelere yerinde tüketim imkânı sağlayacak ürünlerin planlanması bölgenin yardımlara bağımlılığını azaltacaktır. Bölgenin florası, faunası ve endemik canlıları mutlak suretle korunmalı, tarım arazileri ve meralar ranta peşkeş çekilip, yeni inşaat ve konut alanlarına açılmamalıdır” ifadelerine yer verildi.  Açıklama şu şekilde devam etti: “6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremlerden 14 milyon insan, 11 milyon evcil hayvan etkilenmiştir. Bu 11 ilimiz Türkiye hayvansal gıdanın yüzde 15’ini üretmektedir. Küçük baş hayvan varlığımızın %20’si (10 milyon) tam olarak deprem bölgesinde yetiştirilmektedir. Resmi açıklamalarda tarım sektöründe 24,2 milyar TL kayıp vardır. Enkaz altında kalan, telef olan hayvan kaybımız 1 milyar TL ulaştığını tahmin ediyoruz. Resmi kayıtlarda 8250 büyük baş, 65 000 küçük baş hayvan kaybımız vardır. Telef olan arılı kovan sayısı 26 750 adettir. 101 ton balık, 37,4 milyon yavru balık ölmüştür. Yıkılan ahır, ağıl, hayvan işletmesi sayısı 13 284 adettir.  Depremi takip eden süreçte sağımı yapılan sütler ortada kalmış, sokağa dökülmüştür. Üreticinin elindeki sütü ucuza toplayan alıcılar türemiştir. Bölgede et ve et ürünlerini; süt ve süt ürünlerini işleyen işletmeler hasar aldığından üreticiden ürünleri satın alamamıştır. Hayvanları, hayvansal ürünleri ucuza alan fırsatçılar halen deprem bölgesinde faaliyettedir. Üreticilerin yem ihtiyaçları hat safhadadır, yem fiyatları sattığı ürünlerden daha fazla fiyatlara temin etmektedirler. Hayvan refahı ile ilgi ciddi sıkıntılar yaşandığı bilinmektedir. Ölen hayvanların gömülmesi, bertaraf edilmesinde sıkıntılar yaşanmıştır. Bölgede hayvanlarda bakteriyel, viral, paraziter hayvan hastalıklarının artması beklenmektedir. Hayvanlardan insanlara geçen hayvan hastalıklarının görülmesi, sayısının artması sürpriz değildir. Gelecek 5 yıl için yapılacak programlarla öncelikli bu bölgeye olmak üzere proflaksi çalışmalarının başlatılmasını, bakteriyel ve viral aşıları tüm hayvanlara ücretsiz yapılması önerimizdir. Bölgede zoonotik hastalıklarla ilgili epidemiyolojik çalışmaların 5 yıl süre ile sürdürülmelidir. Özellikle Kuduz, Tüberkülosis, Brucellosis, Kuş Gribi, Domuz Gribi, tüm evcil hayvanlarda Corana Virüs türlerinin oluşturduğu viral hastalıklar, sivrisinek, kene vb. tüm vektörlerle taşınan viral, bakteriyel, protozoer zoonotik hastalıklar sahada ve laboratuvar çalışmaları ile epidemiyolojik takibi yapılmalıdır. Afet bölgesinde irat hayvanları sağ kalan üreticilerden süt üretimi yapanlar sütü sağmakta, sağdıkları sütü gerekli koşullarda korumakta ve satmakta büyük sıkıntılar çekmiş, ürünleri tüketiciye ulaştıracak bir kanal bulamamışlardır. Besi hayvancılığı yapan üreticiler kesimhane bulamamış ayrıca hayvanlarını beslemek konusunda büyük sıkıntılar yaşamışlardır. Bu işletmelerde su kaynağı bulunmuyor ise hem su ihtiyacını karşılamada hem de hijyen şartlarını sağlamada ciddi aksaklıklarla karşılaşılmıştır.” YAŞAM TRAJEDİSİ VE BARINMA SORUNU Afet sonrası hayatta kalanlar için yaşanan trajedi barınma ile birlikte beslenmedir. Afet bölgesi içinden tarımsal ürün tedariki ve işlemesi tümden durunca ülkenin dört bir tarafından gıda yardımları gelmiş ancak bu gıdaların depremzedelere ulaştırılması sırasında gıda güvenliği sorunu önümüze çıkmıştır. Güneş altında bekleyen ayranlar, soğutucu sistem yetersizliklerinden dolayı oluşan ürün saklama sıkıntıları, son tüketim tarihi geçmiş konserve ürünleri, tavsiye edilen tüketim tarihi geçmiş gıdalar, üretim alanlarının gerekli izolasyonu sağlanmadığı için oluşan kontaminasyon riskleri, üretim ve dağıtım personelleri için sağlanamayan temizlik ve ekipman eksiklikleri, yemek üretim, dağıtım ve tüketim alanlarının belirsiz, rastgele ve yetersiz olması, personel görevlendirmelerin bilinçsiz yapılması, ürün sevkiyatlarının yetersiz donanımla sağlanması örneğin içinde salam kaşar olan soğuk sandviçin taşınacak gıdaya göre uygun araçla taşınmaması gibi yaşanan eksiklikler; AFAD başta olmak üzere hükümet organlarının ve yerel yönetimlerin afet anı ve sonrası için canlı yaşamının temel ihtiyacı olan güvenli gıda konusunda son derece özensiz, hazırlıksız ve plansız olduğunu çok net göstermiştir. Deprem bölgesinde Sağlık Bakanlığı Çevre Sağlığı Birimi klor tabletleriyle yetersiz klorlamanın önüne geçmek için ilave klorlama işlemi yapmış, ama Adıyaman, Hatay ve Malatya’da bu işlem için çok geç kalınmıştır. Bölge uzun süre temiz ve güvenli suya erişememiştir. Isınma ve güvenlik problemleri de yaşayan, bütün yaşam dengesi alt üst olmuş afetzedeler maalesef sahada yapılan gözlem ve denetlemeler sonucunda gıda zehirlenmelerine ve zehirlenme sonucu oluşacak bütün tehlikelere açık bir şekilde maruz bırakılmıştır. Deprem bölgesi özelinde, depremden günler sonrasında yıkım çalışmaları sırasında çevre güvenliği önlemleri alınmaması, moloz atıklarının gelişigüzel ve vahşi bir şekilde uzaklaştırılması sonucu, tarım alanları etkilenmiş, ülkemizin en büyük tarım alanlarından olan bölge asbest tehlikesi ile baş başa bırakılmıştır. Bu durum ileride deprem bölgesinde sağlıklı ve güvenilir gıdaya ve temiz suya yeterli erişime engel olacağı açık olup, önlem alması gereken kamu yöneticileri bu konuyu görmezden gelmektedirler. Deprem kuşağında olan ülkemizde olası bir afet durumunda bu aksaklıkların tekrar yaşanmaması için yerel yönetimlerin ve hükümet organlarının ilgili yapılarının ilgili meslek odaları ile planlama yapıp hazırlıklı olması önem arz etmektedir.  Dünya da gelecek yıllarda olacak krizlerin “gıda güvencesi ve gıda güvenliği ile ilgili olacağını bugünden deklare ediyoruz. Doğal ya da insan eliyle meydana gelen afetler ile büyük kazaların felakete dönüşmemesi için çok planlı çok etkin ve ciddi önlemler merkezi ve yerel yönetimlerce alınmalıdır. Biyolojik çeşitliliğin arttırıldığı, yerel tohumların kullanıldığı, aile çiftçiliği ve kooperatifçiliğin desteklendiği, gıda güvenliğinin tek sağlık yaklaşımı içerisinde olduğu üretim politikalarının ve gıda egemenliği ilkelerine dayalı kamucu tarım ve gıda politikalarının hâkim kılındığı, Dünya Gıda Güvenliği Gününe erişebilmek umuduyla. HABER MERKEZİ