Yenişehir Gaziler Caddesi’nde bulunan Halkapınar Su Fabrikası sahasına İZSU için yeni bir hizmet binası yapılıyor. Ancak akıllı bina beraberinde tartışmaları getirdi. Çünkü yapılaşmanın gerçekleştiği yer tarihi Halkapınar Gölü
Haber Giriş Tarihi: 26.01.51130 13:10
Haber Güncellenme Tarihi: 26.01.51130 13:10
SULTAN GÜMÜŞ / ÖZEL HABER Bundan elli yıl önce, İzmir’in Mersinli Yenimahalle semtinde bir göl vardı. Homeros’un varlığına dahi tanıklık eden 300 dönümlük Halkapınar Gölü zamanında kurutularak betona gömülmüş, üzerine yapılar kurulmaya başlanmıştı. Aylar öncesinde Halkapınar Gölü’nün geçmişini ve bugününü, ‘Yitik bir göl: Halkapınar’ başlığıyla İzmirlilere hatırlatmıştık. Ancak İzmir’in en büyük su kaynaklarından biri olan göl şimdi tekrar gündemde. Nedeni ise İZSU için Halkapınar Su Fabrikası sahasına yeni bir hizmet binasının yapılıyor olması. İçeriye iş makineleri girdi, inşaat başladı fakat çalışma esnasında ortaya çıkan Diana Mabedi denen yerin mermer oymalı sütunları yol kenarına atıldı, saha çevrelendi, içeriye kimse alınmadı. Saha içerisinde bulunan Tarihi Su Fabrikası’nın ise ne halde olduğu belli değil. Yıllar öncesinde üzerine beton dökülen ancak halen daha altında sular kaynayan Halkapınar Gölü’nün ve şehre su pompalayan Tarihi Su Fabrikası’nın kente kazandırılması gerektiğini vurgulayan İzmirliler Derneği Kurucu Genel Başkanı Gündüz Kapancıoğlu, “O alanın hiçbir yerine inşaat yapılamaz. 5 bin yıllık İzmir tarihinin hatıraları var orada. Koca İzmir’de bu hizmet binasını yapacak başka yer mi yok?” dedi. “Herkes gözünü elektrik fabrikasına çevirmiş, ancak Halkapınar katlediliyor” sözlerine yer veren Kapancıoğlu, “Tarihi kamelyalar yeni yapılacak binaların süsü olacak. Toprak altında Diana Hamamları var. Çalışma durdurulmalı, göl örenyeri olup dünya turizmine kazandırılmalı” diye konuştu.
“İNSANLIK SUÇU” Kapancıoğlu, konuşmasına şöyle başladı: “Halkapınar dediğimiz yer, su kaynaklarının olduğu, hala suların kaynadığı, tarihi antik çağa kadar uzanan ve öyküleriyle dünyada yer almış bir bölge. Aşağı yukarı 300 dönümlük. Gölü zamanında kuruttular. Üzerine betonu döktüler. Tabanında sular kaynıyor. Ne kadar acı bir durum. Maalesef İzmir’imizin sembolü olan Halkapınar su kaynaklarını betona gömen bir belediye var. Bu insanlık suçu, çevre suçu, kentin tarih ve doğasına ihanet suçundan öte bir şey değildir. Bir anda Aziz Kocaoğlu döneminde Halkapınar bu hale gelmedi. 50 yıl önce bu hale geldi. Adım adım ilerledi. Halkapınar’da trajik bir durum yaşanıyor. Gölün hemen yanına betonarme inşaat yapıyorlar. O gölün bulunduğu alan topyekun o gölün tarihi varlığını tamamlayan bir alandır. Örenyeri olması gerekirken yapılaşmaya açılıyor”.
DİANA HAMAMLARI YOK EDİLİYOR Göle ait Diana Hamamları’nın olduğunu ancak şu an ortada görünmediğini, toprak altında bırakıldığını kaydeden Kapancıoğlu, “2005 yılında İzmir Büyükşehir Belediyesi bölgede restorasyon izni almasına rağmen halen gerçekleştiremedi. Ancak inşaata gelince durumlar değişiyor. Dev bir kompleks yapacaklar. Bu da betonlaşmaya adım atmaktır. O alanın hiçbir yerine inşaat yapılamaz. 5 bin yıllık İzmir tarihinin hatıraları var orada. Koca İzmir’de bu hizmet binasını yapacak başka yer mi yok?” dedi. Belçikalıların 1800’lerin sonuna doğru bölgede yaptıkları Tarihi Su Fabrikası’nın durumuna da değinen Kapancıoğlu, “Kaynaklardan suyu alıp ardından pompalayarak dışarıya veriyordu. Ancak Tarihi Su Fabrikası şu an ne durumda? Fabrikanın içindeki sulara ne oluyor, halen işlevini görüyor mu? Su pompaları vardı, bunlar halen İzmir’e hizmet veriyor mu? Ayriyeten tarihi kamelyalar var. Onların altında su dehlizlerinin kapakları var. Bu kamelyalar yeni yapılacak binaların süsü olacak belki” şeklinde konuştu.
ESERLER YOL KENARINA ATILDI Diana Mabedi denen yerin mermer oymalı sütunlarının yol kenarına atıldığını, sahanın çevrelendiğini iddia eden Kapancıoğlu, “Kültür ve Tabiat Kurulu uzmanlarının burada olması lazım. Çalışma esnasında çıkarılan ve yol kenarına bırakılan eserlerin envanterinin yapılması lazım. Oradaki memurlar zaten çıkarıp atarlar, asıl yetkililerin buraya gelip analizler yapması lazım. Böyle korkunç bir sahipsizlik görülmedi. Homeros’un buradaki varlığına değinelim. Dünya çapında bir markadır Homeros. Burada doğmuş, burada büyümüştür. Gölde şiirlerini yazmıştır. Turistlerin gelip ziyaret edeceği bir alan olabilirken, bütün dünya buraya akın edebilecekken gölü ne hale getirdik. Oraya girebilmek için izin istiyorum cevap dahi vermiyorlar. Etrafı örülü kimse ne olduğunu göremiyor, anlayamıyor. Gizli kapaklı işler çevirdikleri için, bir tarihi yok ettikleri için bu kadar saklanıyorlar. Orada sıkıntılı bir hava var. Girmek istediğimi söylediğim an beni uzaklaştırdılar. Devlet sırrı mı bu, askeri bölge mi, neden insanların oraya girmesine izin vermiyorlar? Önce müdürlük binası diye girecekler, sonra başka inşaatlar, AVM’ler… Bunun devamını getirecekler. İnşaat yapılabilir görüntüsü verecekler, birçok alanı pazarlayacaklar. Tamamen bitirecekler, hiçbir geri kazananımı olmayacak” dedi. İnşaatın acilen durdurulması gerektiğine değinen Kapancıoğlu, “Buna müsaade eden tüm kurumlar suçludur. Orada halen su kaynakları var, göl tekrar kente kazandırılabilir, Homeros tanıtılabilir. Bütün dünya turizmi buraya akabilir” yorumunda bulundu.
BETON ENJEKSİYONU YAPILIYOR Çevreci Ertuğrul Susup ise konuyu gündeme getiren bir diğer isim. “Fuar elimizden çıktı, Körfez pislik içinde, Kemeraltı ruhunu kaybetti, vapurlarımız kimliksiz, tarih mirası inşaatlar ile yok ediliyor” diyen Susup, “Diana Hamamları ve göl sahasında bulunan birçok şey tarih mirasıdır. İZSU’nun malı değildir. 1970’lerde 150 metreden su çekimi başladı, bugün de 16 kuyu ile İzmir suyunun yüzde 14’ü çıkıyor. Fakat beton enjeksiyonu ve yüksek bina inşaatı mantıklı mıdır? Bu binayı yapanlar zeminin tarihçesini bilir mi? Halkapınar gölü alanında su rezervi yeniden gölü oluşturmaya yeterli. Göl ve diğer tarihi yapılar mevcut suyun küçük bir bölümüyle var edilebilir. Zemine beton enjeksiyonu ve yapı iptal edilmeli. Tarih bilinci varsa Diana Hamamları kurtulur. Tarihçilerin dile getirdiği, seyyahların mutlak ziyaret ettiği Diana Hamamları antik kalıntılarının hemen yanında iş makinesi kazık çakıyor” dedi. 19. yüzyılda padişah izniyle Belçikalıların yaptığı Tarihi Su Fabrikasına da değinen Susup, “İçindeki pompa hala su basıyor. Restore edilerek İzmir tarihine kazandırılmalı” diye konuştu.