ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER
Türkiye’de son yıllardaki en büyük ilaç krizlerinden biri yaşanıyor. Pek çok hasta, eczaneye gittiğinde almak istediği ilacın eczanede ve depolarda bulunmadığını öğreniyor. Pek çok eczacı ise sorunu yazılan ilaçların muadilini temin ederek çözmeye çalışsa da bu hem sürdürülebilir değil hem de her ilacın alternatifi yok. Bulunamayan ilaçlar sadece antibiyotik, ağrı kesici ve ateş düşürücülerle sınırlı değil. Düzenli olarak kullanılması gereken tansiyon ve göz ilaçları, diyabet, hormon ve kanser ilaçları gibi hayati öneme sahip ilaçlara da ulaşılamıyor. Yaşanan ilaç krizi hastaların tedavi sürecinin aksamasına sebep olurken, hastalarla karşı karşıya kalan eczacı ve hekimler önümüzdeki günlerde şiddet olaylarının artmasında endişe ediyor. İzmir Eczacılar Odası Başkanı Tuncay Sayılkan, derinleşen ilaç krizinde gelinen son noktayı “Şurup şişesi bile bulunamıyor” sözleriyle anlattı ve sorunun arka planında yatan ‘paralel ticaret’e dikkat çekti. İzmir’de aile hekimliği yapan Dr. Nuri Seha Yüksel ise, “Çocuğu için ilaç bulamayan bir vatandaşın yaşadığı duygu durumu sıkıntılı. Bunların hepsi sağlıkta şiddeti ortaya çıkaracak sonuçlar olarak karşımıza çıkıyor. Hızlı bir çözüm bulmak gerekiyor. Çünkü biz çözüm üretemiyoruz, tıkandık” ifadelerini kullandı.
ARADAKİ MAKAS AÇILDI
Şubat ayında yapılacak zam öncesinde ilaç sektöründe sıkıntıların daha da arttığına dikkat çeken İzmir Eczacılar Odası Başkanı Tuncay Sayılkan, “Krizin temel nedeni Türkiye’de uygulanan fiyatlandırma yöntemi. İlaç Fiyat Kararnamesi’nden kaynaklanıyor bütün sorun. Çünkü tuhaf bir şekilde devlet her yıl şubat ayında bir zam takvimi oluşturuluyor. Her şeyin fiyatı her ay artarken, siz yalnızca şubat ayında zam yaparsanız ve avro kurunu 7,86 liraya sabitlerseniz böyle olur. Hala ilaç bulunuyor olması bile mucize aslında! Zaten yıllardır böyle gitmiyordu üstelik son iki yıldır enflasyon çok yükseldi. Dövizdeki artış normalin çok üstüne çıkınca aradaki makas açıldı. İthal ediyorsanız ilacı, 7,85 liralık kurla getirme şansınız çok yok. Dolayısıyla ithal ürünleri bulamıyoruz. Diğer tarafta da yerli ürünler içinde cam şurup şişesi bile bulamıyorlar. Çünkü birkaç yıl önce 1 lira iken şimdi 10 lira. Geçen gün nöbetçiydim, gelen her 3 hastadan 2’sini geri çevirmek zorunda kaldık. Şu an kriz yaşanan ilaçları iki grupta değerlendirebiliriz. Öncelikle ithal ilaçlar piyasada bulunmuyor Nedir onlar? Kanser ilaçları, tüp bebek ilaçları, kan ve hormon ilaçları yok... Yerli piyasada da antibiyotik ve ateş düşürücü şuruplarda sıkıntı var” dedi.
PARALEL TİCARET DE ETKİLİYOR
İç piyasadaki ilaç sıkıntısını arttıran faktörlerden birinin de Türkiye’den toplu ilaç alımları olduğunu kaydeden Sayılkan, “Hiç bu noktaya kadar taşınmamıştı bu ilaç krizi. Bu sene sorun daha da derinleşti. Türkiye’de tehlikeli bir uygulama var. Yurtdışında ilaç daha pahalı olduğu için Türkiye’den toplu ilaç alıyorlar. Bu ilaç sıkıntısını körükleyen, arttıran faktörlerden biri. Buna paralel ticaret ediyoruz. Bazı depoları, yüklü miktarda ilaçları alıp direkt yurtdışına gönderiyorlar. Bu kadar ucuz ilaç dünyanın hiçbir yerinde yok. Dolayısıyla özellikle Arap ülkeleri bizden sürekli ilaç talep ediyorlar” ifadelerini kullandı.
HASTALAR ECZANE ECZANE GEZİYOR
Hastalarla eczacıları karşı karşıya bırakıldığını söyleyen Sayılkan, şunları söyledi: “Bu işi çözmek zor değil. Güncelliğini yitirmiş İlaç Fiyat Kararnamesi’ni değiştirip üçer aylık dilimlerde fiyat belirlenirse bu kaos azalır. Ama yalnızca şubat aylarında zam yapacağım derseniz seneye bu kriz daha içinden çıkılmaz bir hal alır. Yaz aylarında başlar ilaç krizleri. Hastalar ilaç bulmak için bazen 5 bazen 7 hastane geziyorlar. Babalar kucaklarında çocuklarıyla nereden ilaç bulacaklarını soruyorlar. Cevap veremiyoruz.”
TEDAVİ SÜREÇLERİ AKSIYOR
İzmir’de aile hekimi olarak görev yapan Dr. Nuri Seha Yüksel ise son günlerde solunum yolu enfeksiyonlarında ciddi artış yaşanmasına karşın antibiyotiklere ulaşmakta güçlük çektiklerini dile getirerek, “Son dönemde solunum yolu enfeksiyonlarıyla ilgili olarak ciddi başvuru alıyoruz. Özellikle çocuklarda ve gençlerde... Karşılaştığımız basit solunum yolu enfeksiyonlarında tercih ettiğimiz antibiyotik grubuna ulaşmakta sıkıntı yaşıyoruz. Böyle olunca daha ciddi durumlarda kullanmak için sakladığımız, bakterilerin direnç geliştirmemesi için her zaman tercih etmediğimiz antibiyotikleri kullanmak durumunda kalıyoruz. Bu da ileriki dönem için antibiyotiklere karşı gelişen direnci kendi elimizle yakmak durumunda bırakıyor bizi. Özellikle ilk dönemde çocuk antibiyotiklerinde büyük sıkıntı vardı. Bu da tedavi sürecini aksatıyor” ifadelerini kullandı.
ÇÖZÜM ÜRETEMİYORUZ, TIKANDIK!
İlaç krizinde yaşanan sorunların hekimlerin iş yükünü arttırdığını ve şiddet olaylarına da zemin hazırladığını kaydeden Yüksel, “Reçete yazılıyor, hastalar eczaneye gidiyorlar. Daha doğrusu eczane eczane dolaşıyorlar. İlaçları bulamayınca tekrar bize dönüyorlar, tedaviyi yeniden düzenlememiz için. Bu zaten çok yoğun olan iş yükümüzü daha da arttırıyor. Çocuğu için ilaç bulamayan bir vatandaşın yaşadığı duygu durumu sıkıntılı. Bunların hepsi sağlıkta şiddeti ortaya çıkaracak sonuçlar olarak karşımıza çıkıyor. Kura bağımlı olarak bir çaresizlik yaşanıyorsa sağlık alanında demek ki kendi üretimimizde yeterli noktada değiliz. Şu anda yaşanan ilaç yokluğunun ülkenin en önemli sorunu olduğunu düşünüyorum. Çünkü geleceğimiz olan çocukları iyileştiremiyoruz. Konunun tüm paydaşlarıyla birlikte hızlı bir çözüm bulmak gerekiyor. Çünkü biz buna çözüm üretemiyoruz, tıkandık. Olmayan ilacı bizim bir şekilde ilacı değiştirerek başka ilaçları tercih ederek sürdürmemiz bir yere kadar mümkün. Tıkandığımız noktada da vatandaşlarımız zarar görecek” açıklamasını yaptı.