İşçilerin modern protestosu: ‘Sessiz istifa’

Her geçen gün karşılaştığımız zamlar, hayat pahalılığı, özel kurumlarda çalışanların haklarına erişememesi ve daha birçok etken: ‘Sessiz istifa’

Haber Giriş Tarihi: 16.07.55535 10:13
Haber Güncellenme Tarihi: 16.07.55535 10:13
ilksesgazetesi.com

SULTAN GÜMÜŞ KAYA

Amerika Birleşik Devletleri’nde pandeminin ortalarında yükselen ‘Büyük İstifa’ dalgasının işgücü piyasasındaki etkisi henüz sönmeye yüz tutarken, yeni trend büyük bir gürültüyle sahnede yerini aldı: ‘Sessiz İstifa’… Çalışanların, mutsuz olduğu iş yerinde işten ayrılmak yerine inisiyatif almayı bıraktığı ve sadece beklenen en az çabayı sarf ettiği bir senaryoyu tanımlamak için kullanılan sessiz istifanın Türkiye’deki karşılığını merak ettik. Her geçen gün karşılaştığımız zamlar, hayat pahalılığı ve bunun aksine alım gücünde yaşanan düşüş, özel kurumlarda çalışanların hak ettiği ücretlere erişememesi, yaşanan mobbing ve daha birçok etken sessiz istifayı görünür hale getirirken, bireylerin ruh sağlığını da tetikler oldu.

ÇALIŞANIN KENDİNİ DAHA ÇARESİZ HİSSETMESİ…

Sessiz istifaya mecbur kalan çalışanların psikolojisini değerlendiren Uzman Psikolog Psikodramatist Merve Ulcay, “Sessiz istifa, çok eski zamanlardan beri var olan ama Kovid-19 dönemiyle birlikte gündeme oturan bir davranış biçimi diyebiliriz. Kişinin mevcut konumunu koruyacak kadar performans gösterip, daha fazla zaman, çaba ve coşku göstermemesi olarak tanımlanmaktadır. Asgari düzeyde çalışılması anlamına da gelir… Çalışma ortamı olan her yerde karşımıza çıkabilecek bir davranış. Yapılan araştırmalar üniversite öğrencilerinde de sessiz istifanın olduğunu gösteriyor. Hakkını alamama, azalan motivasyon ve tükenmişliğin sonucudur diyebilirim.  Çalışma ortamında ileriye gidemeyeceğini düşünmek ve beraberinde gelen değersizlik duygusuyla üretmeme halinin oluşması.  Ayrıca, işverenler ve çalışanlar arasında iletişim eksikliğinin bulunması da neden olan etmenlerdendir.  Asgari düzeyde işin gereklerini yapmak ve kendi potansiyelinin altında bir performans sergileyerek bir tepki gösterilmesidir diyebiliriz. Ancak bu, çalışanın kendini daha çaresiz hissetmesine ve bir şeyin değişmeyeceğine inanmasıyla depresif duygulanımın artmasına neden olabilmektedir” ifadelerini kullandı.

BEN NE İSTİYORUM?

‘Motivasyon kaybı, tükenmişlik veya stresin bir sonucu olarak işteki zihniyet değişikliği olarak da tanımlanabilir mi sizce?’ sorusunu da yanıtlayan Ulcay, “Evet, bu şekilde tanımlayabiliriz. İşe yüklenilen anlamın, anlamsızlığa evrilmesi diyebiliriz. Bu anlamsızlığı pasif bir şekilde kabulleniş hali gibi. Ancak hayat birçok olasılıklarla dolu” cevabını verdi.

Son yıllarda meslekten, işten soğumaların artış gösterdiğini ve bunun da toplumda bir yankısı olduğunu vurgulayan Ulcay, şunları ekledi: “İçinde bulunduğumuz toplumun, ekonomik ve siyasi koşulların oldukça fazla etkisi olduğunu düşünüyorum. Ekonomik krizle birlikte başka bir iş bulamazsam endişesiyle mevcut işten ayrılmak istenmiyor. Anlaşılır olmakla birlikte mutsuzluğu arttırdığı aşikar bir durum. Terk edebilmek yani o mevcut koşullara razı gelinmemesi önemli. Razı gelinen her koşul bir sonrakini doğuruyor.  Burada kritik sorular devreye giriyor. ‘Ben ne istiyorum?’, ‘Bir işten beklentim ne?’, ‘Ne üretmek ya da icra etmek istiyorum?’ gibi sorular… Kaygılardan arınıp bu soruların cevabını bulduğumuz takdirde mutluluk beraberinde gelebilir. Yani farklı olasılıkları fark edebiliriz.”

NE BEKLENDİĞİ AÇIK BİR DİLLE KONUŞULMALI

Çalışanın ruh sağlığını iyileştirmek, motivasyonunu arttırmak ve sessiz istifa dediğimiz bu eylemin önüne geçebilmek için işverene ve kişiye düşen sorumlulukları da paylaşan Ulcay, “Hem işveren hem çalışan için en önemli sorumluluk açık konuşabilmektir. Birbirinden ne beklendiği açık bir dille konuşulması gerekir. Konuşulamayan şeyler, pasif agresif tepkilere neden olmaktadır. Sessiz istifayı da aslında pasif agresif bir tepki olarak değerlendirebiliriz. Açık konuşabilmek, netlik yani iş tanımının net bir şekilde çizilmesini de içinde barındırır. Bununla birlikte işverenlerin empatik bir anlayış ve tutum içerisinde olması gerekmektedir. Doğrudan ve içten ilişkilerin kurulması, saygı temelli bir iletişim ağı kurulması da önemlidir” bilgisini paylaştı.