ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER
Anayasa Mahkemesi (AYM) geçtiğimiz günlerde kadının evlendikten sonra kendi soyadını tek başına kullanabilmesinin önünü açan bir karara imza attı. Buna göre, Türk Medeni Kanunu’nun kadınlara erkeğin soyadını alma zorunluluğu getiren 187. maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verildi. Kadınların eşitlik yürüyüşünün önemli kazanımlarından biri olan bu karar, Türkiye’de ilk soyadı davasını açan Avukat Ayten Ünal’ın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) kadar uzanan mücadelesini yeniden akıllara getirdi. Bundan tam 28 yıl önce Ünal’ın evlenmeden önceki soyadını kullanabilmek için İzmir’de açtığı dava, o dönem yürürlükte olan yasanın kadınların eşlerinin soyadını taşımasını zorunlu kıldığı için reddedildi. 1997’de yasada yapılan değişiklikle kadınların eşlerinin soyadıyla birlikte kendi soyadlarını da kullanma hakkı getirildi. Fakat Av. Ünal, karar talebini karşılamayınca konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşıdı. AİHM, 2004 yılında lehte karar verdi. Bu karar, daha sonraki davalarda emsal teşkil etti. Av. Ünal, kadın müvekkillerinin ‘soyadı zaferi’ için yıllardır mahkeme salonlarında savunma yapmaya devam etti. Av. Ünal ile AYM’nin kadınların soyadına ilişkin aldığı tarihi kararı ve geçmişten bugüne gelinen noktayı konuştuk.
GECİKMİŞ AMA OLUMLU GELİŞME
Anayasa Mahkemesi’nin kadınların evlendikten sonra sadece kendi soyadını kullanmasını engelleyen düzenlemeyi iptal etmesini değerlendiren Av. Ünal, “Gecikmiş ama olumlu bir gelişme. Önümüzde yeni düzenlenme yapılması için 9 aylık bir süre var. Kararın Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yasalaşması ve Resmi Gazete’de yayınlanması gerekiyor. Bu süreçte Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) ile birlikte tasarı için en doğru ve sorunsuz yasa maddesi için çalışma yürüteceğiz” dedi.
x
Foto altı: Av. Ünal, yıllar önce AİHM kürsüsünde evli kadınların kendi soyadını kullanabilme hakkı savunma yapıyor.
ÖĞRENİNCE MUTLU OLDUM
Türkiye’de soyadı mücadelesini yargıya taşıyan ilk kadın olan Av. Ünal, kararı duyunca neler hissettiğini şöyle anlattı: “Kararı kızımdan öğrendim. Hukukçu olan, halen yüksek lisans yapan kızımın hukukçu olan arkadaşının tweetiyle. İlk davanın açıldığı 22 Şubat 1995 tarihinden bugüne… ‘Vay be 28 yıl sonra ha’ dedim ve mutlu oldum. Yaşadıklarımız film şeridi gibi gözümün önümden geçti. Gelinen nokta zorlu ama olumluydu.”
KARŞI OY VEREN KADIN ÜYELER ÜZÜYOR
Oy çokluğuyla alınan karara muhalefet eden kadın üyeler olmasının üzüntü verici olduğunun altını çizen Av. Ünal, “Birçok arkadaşımız bu kararı seçim kararı olarak değerlendiriyor. Anayasa Mahkemesi’nin mantalitesinde bir değişiklik olmadığını söylüyor. Gelinen noktada yorumlara haklılık payı verilecek somut durumlar da yok değil. Kararın 6’ya karşı 9 oyla alınması, muhalefet şerhleri özellikle kamuoyunda çokça dile getirildi, yazılanlar endişe yaratıyor. Muhalefet eden kadın üyeler olması bizi oldukça üzüyor. Biz açmış olduğumuz davalarda bu hakkı zaten almış durumdayız. Özellikle benim özelimde pilot dava sonucu lehe alınmış olan AİHM kararı sonrasında açılan davalar ve Yargıtay kararları ile bireysel olarak biraz meşakkatli olmakla beraber bu sorun çözümlenebiliyordu” ifadelerini kullandı.
BİRÇOK DAVA AÇIP KAZANDIK
Kadınların kimlik ve soyadı mücadelesinde geçmişten bugüne gelinen noktayı da değerlendiren Av. Ünal, “İzmir’de 2011 yılında avukat olarak takip ettiğim bir davada ilk derece mahkemesi olumsuz bir karar vermiş Yargıtay 2. Hukuk Dairesi de bunu onamıştı. Bunun üzerine Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapmıştık. Bu başvuru da bizim karardan sonra emsal başvurulardandı. Anayasa Mahkemesi bireysel başvurumuzu kabul etti ve yeniden yargılama talebinde bulunduk. Bunun üzerine ilk derece mahkemesi 2014 yılında yeniden yargılama sonucu gecikmeli de olsa davamızın kabulüne karar verdi. Daha sonra birçok dava açıp kazandık. Hem pilot dava olan kendi dava sürecim hem de diğer davalarda süreç oldukça uzun ve meşakkatli oldu diyebilirim. Bundan sonra dava açılmaya gerek kalmadan çözümlenmesi elbette olumlu. Ama ne olursa olsun bu kazanımlardan geri dönüş olmasına izin vermeyecek bir hukuki ve fiili mücadele geçmişine sahibiz” dedi.
YASALAŞMA SÜRECİ GERÇEKLEŞECEK
Kararın açıklanmasıyla birlikte bundan sonraki süreç hakkında bilgi veren Av. Ünal, “Bundan sonra 9 ay içinde yeni bir düzenleme hazırlanıp yasalaşma süreci gerçekleşecek. Bu arada devam eden davalarda da AİHM kararı baz alınacak ve lehe karar verilecektir. Yani eskisi gibi… Bir başka husus çocukların hangi soyadını kullanacağı konusu. Benim yürüttüğüm davalarda hem anne hem de babasının soyadını birlikte kullanması talebinde bulunduk ve ilk derece mahkeme kararlarında olumlu kararlar çıktı. Ancak idare- nüfus müdürlüğü- bu kararlara karşı istinaf başvurusunda bulundu. İstinaf süreci devam ediyor. Ama lehe sonuçlanan Bölge Adliye Mahkemesi kararları oldu ve bu konuda da olumlu gelişmeler var” diye konuştu.
DİĞER MÜCADELE ALANI: KÜTÜK
Kadınların bir diğer mücadele alanı olan ‘kütük’ hakkında da konuşan Av. Ünal, “Kütük mevzusu gündemde. Bu konuda da açılmış davalarımız var. İlk derece mahkemesi olumsuz bir karar verdi. İstinaf başvurusu yaptık. Çıkacak karara göre; Yargıtay süreci ve bir gelişme sağlanamazsa da Anayasa Mahkemesi’ne götürmemiz gündeme gelecek. Burada şunu vurgulamak isterim ki, bizim de davalarda savunduğumuz ve AYM kararında da dile getirildiği gibi gelişen teknoloji TC kimlik numarası uygulaması gibi gelişmeler sonucunda çocuk soyadı ve kadının evlenince kütüğünün taşınma zorunluluğunun hukuksal bir gerekçesi asla kalmamıştır. Gösterilecek direnç ve olumsuz kararların çıkması hukuksal nedenlerle değil, geleneksel ataerkil sistem, siyasi ve ideolojik nedenlerle açıklanacaktır” vurgusu yaptı.