ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER
Son dönemlerde sıklıkla karşılaşılan spor müsabakalarında çıkan arbedelerin bir yenisi İzmir’deki Göztepe-Altay derbisinde yaşandı. Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Mustafa Ruhan Erdem, yaşanan olayları ceza hukuku ve 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun açısından değerlendirdi. Sporda şiddeti önlemeye yönelik cezaların caydırıcı olduğunu fakat toplumun genelinde cezaların adaletine yönelik inançsızlık söz konusu olduğunu vurgulayan Prof.Dr. Erdem, “Kanun bana işlemez anlayışını değiştirmemiz lazım. Bunu yapamadığımız sürece cezaları ne kadar arttırırsak arttıralım sonuç elde edemiyoruz” diye konuştu.
TEMEL NEDENİ ENDÜSTRİLEŞME
Yaşanan olayları ceza hukuku açısından değerlendiren Prof.Dr. Erdem, “Sporda şiddetin çok farklı sebepleri var. En başta kulüp yöneticilerinden başlayarak çok değişik aşamalarda farklı farklı durumların olduğunu söyleyebilirim. Spor barıştır, kardeşliktir, dostluktur diyoruz her zaman ama maalesef sporun endüstri tarafının ön planı geçmesiyle kulüpler arasında şiddetli bir rekabet başladı. Sporun amatör ruhunun kaybolması ve endüstrileşme bunun temel nedeni. Göztepe-Altay maçında yaşananların iki yönü var. Birincisi stadın içerisine bu patlayıcı maddelerin nasıl sokulduğu konusu. Özel bir ambulans şoförünün bu maddeleri stada sokarak dağıttığı söyleniyor. İş ve tazminat hukuku yönünden ilgili şirket açısından sonuçlarını tartışmıyorum. Verilen bir ambulansın bu tür amaç dışı kullanılmasına ilgili şirket nasıl bakar bilemiyorum ama ceza hukuku yönünden bakıldığı zaman 6222 Sayılı Sporda Şiddet Ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun var. Bu kanun kapsamında bazı yatırımlar söz konusu. Stada bu tür zarar verici maddelerin sokulması başlı başına bir suç olarak düzenlenmiş. İdari cezayı gerektiren bir suç olarak düzenlenmiş. Bunun aynı zamanda idari bir yönünün de olması; kulüpler veya stada bu maddeleri sokan kişiler yönünden kanunla ilgili yaptırımların uygulanması, aynı davranışların ceza hukuku yönünden de değerlendirilmesine engel değil” dedi.
TUTUKLANMA SEBEBİ OLUŞTURUYOR
İşaret fişeği atılması sonucu yaşananların ‘birden fazla kişiyi kasten yaralama’ suçu kapsamında değerlendirilebileceğini söyleyen Prof.Dr. Erdem, “Kalabalık ve aile üyelerine ayrılmış bir tribüne doğrudan herhangi bir kişiye isabet edeceğini düşünerek işaret fişeği fırlatan kişinin ‘birden fazla kişiyi kasten yaralama suçundan’ ceza sorumluluğu söz konusu. Yaralının durumu cezanın belirlenmesi açısından dikkate alınacaktır ama sadece o kişi değil, fişeğin etki alanında kalan diğer seyircilere yönelik olarak da bunun bir ceza sorumluluğu gerektireceğini zaten kabul etmemiz gerekiyor. Bedene yönelik saldırılar bakımından tutuklanma sebebi oluşturuyor. Üst sınır olan 2 yıllık tutukluluk yasağı da geçerli değil. Dolayısıyla tutuklanmalarını engelleyecek bir sebep görmüyorum. İdari yaptırımın yanı sıra ceza hukuku yönünden de bunun hem kasten yaralama hem de tutuklamayı gerektirdiğini söyleyebiliriz” ifadelerini kullandı.
KASTEN ÖLDÜRMEYE TEŞEBBÜS
Kaleciye yönelik saldırının ise ‘kasten öldürmeye teşebbüs’ suçu kapsamında değerlendirilebileceğini dile getiren Prof.Dr. Erdem, şunları söyledi: “Olayın diğer bir yönü saha içerisine giren ambulansın yanında duran Altay kalecisine yönelik saldırı. Bayrak direğini alıp doğrudan kişinin kafasını hedef alan hamlede bulunduğunu görüyoruz taraftarın. Araya giren kişilerin engellemesi sebebiyle amacına ulaşamadığını görüyoruz. Dolayısıyla saha içerisine girmesi zaten başlı başına bu 6222 sayılı kanun kapsamında bir suç oluşturuyor ama doğrudan hayati bölgeleri hedef gözetilerek saldırı gerçekleşmiş. Burada bırakın kasten yaralamayı, öldürme kastının dahi varlığı tartışılabilir. Ceza hukuku bakış açısı ile idare hukuku bakış açısı arasında farklılıklar var. 6222 sayılı kanun sadece bu şekilde şiddete başvuran seyircileri kapsamıyor. Buna zemin hazırlayan kulüpler açısından da birtakım yaptırımlar getiriyor. Ceza hukuku bakımından yaptırım sadece kişiseldir ve tespit edildiği ölçüde de kim orada bu davranışları sergilediği net bir şekilde ortaya konulabiliyorsa hakkında adli işlem yapılması gerekir. Zaten başlatıldığını da biliyoruz.”
SONUÇ ELDE EDEMİYORUZ
Sporda şiddeti önlemeye yönelik cezaların caydırıcı olduğunu fakat toplumun genelinde cezaların adaletine yönelik inançsızlık söz konusu olduğunu vurgulayan Prof.Dr. Erdem, “Cezalar caydırıcı. O noktada bir problem yok. Toplumda yaygın olan cezaların adaletine olan inançsızlık söz konusu. ‘Kanun bana işlemez’ anlayışını değiştirmemiz lazım. Bunu yapamadığımız sürece cezaları ne kadar arttırırsak arttıralım sonuç elde edemiyoruz. Dolayısıyla kanunlar doğru uygulandığı sürece yaptırımlarla ilgili bir sorun olduğunu düşünmüyorum. Tek başına cezaların caydırıcı olmamasından kaynaklanan bir sorun değil de bütüncül bir yaklaşımla çözülebilecek bir sorun var ortada. Cezaları ön planları çıkararak bu tür olayları önleme düşüncesi doğru değil. Bugüne kadar bu düşünce ile yapılan kanun değişikliklerinden bir sonuç elde edemediğimizi gördük üzülerek. Mevcut kulüp yöneticilerine, stat görevlilerine yönelik de ciddi yaptırımların uygulanması gerekiyor. Mutlaka toplumda bu tür olayların sorumlularının ortaya çıkarılıp etkin bir şekilde cezalandırılacağına yönelik inancın oluşturulması lazım ki ancak o zaman cezalar caydırıcı olma amacını gerçekleştirebilir. Yoksa olay bazında yaklaşımların kalıcı çözüm sağlamadığını görüyoruz” açıklamasını yaptı.