Kız çocuklarının okuma hakkı tasarruf tedbirlerine takıldı

Türkiye'de kadınların eğitim ve iş hayatında karşılaştığı zorluklara dikkat çeken Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu İzmir İl Temsilcisi Tülin Osmanoğulları, kadınların bu alanlarda güçlenmesi için destekleyici politikaların geliştirilmesi gerektiğini vurguladı

Haber Giriş Tarihi: 01.11.2024 12:00
Haber Güncellenme Tarihi: 01.11.2024 12:00

Türkiye'de kadınlar, eğitimden iş hayatına kadar pek çok alanda zorluklarla karşı karşıya kalıyor. İstanbul Sözleşmesi'nin uygulanmaması, taşımalı eğitim sisteminin kaldırılması ve iş hayatında kadınların yaşadığı baskılar, hem kız çocuklarının eğitimine erişimini sınırlıyor hem de kadınları iş hayatından uzaklaştırıyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu İzmir İl Temsilcisi Tülin Osmanoğulları, ailelerin kız çocuklarını okutmaya çekinmesinden kadınların kreş ve regl izni gibi temel haklara erişimde yaşadıkları sıkıntılara kadar birçok sorunla ilgili açıklamalarda bulundu. Osmanoğulları, "Kız çocuklarının okuması için devletin sorumluluk alması, kadınların ise iş hayatında daha fazla desteklenmesi gerekiyor" diyerek, eşitlikçi politikaların hayata geçirilmesi çağrısında bulundu.

KIZINI OKUTMAYANLAR HASTANELERDE KADIN DOKTOR ARIYOR

Günümüzde bazı ailelerin kız çocuklarını okutmaya hala sıcak bakmadığını vurgulayan Osmanoğulları, “İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasını sadece kadın cinayetlerinin önlenmesi için istemiyoruz. Sözleşme içerisinde aynı zamanda kız çocuklarının okutulması ile ilgili politikalar da var. Okut toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayan politikaları hayata geçir. Özellikle 4+4+4+4’te ilk 4’ten sonra kız çocukları eğitim hayatından çekiliyor. Taşımalı eğitim sistemi vardı. En azından köylerde ilkokul, ortaokul ve liseye giden çocuklar yakın ilçelere giderek eğitimine devam edebiliyordu. Ancak kamu tasarrufu nedeniyle bu sistem kaldırıldı ve çoğu kız çocuğunun eğitim hayatı sona erdi. Tarım bölgelerinde zaten çoğu kız çocuğu hiç okula gitmiyor. İlkokuldan sonra eğitim hayatını terk ediyor. Evde kalıp 2’nci anne oluyor, kardeşine bakıyor ve evin işlerine yardımcı oluyor. Kız çocukları okuması gereken yaşta ev sorumluluğu alıyor. Bunlar günümüzde hala mevcut. Bu konuda istatistiğe gerek bile yok çevremize baktığımızda net bir şekilde görebiliriz. Kız çocuklarını okutmayan aileler hastanelerde kadın doktor arıyor. Devletin bu konuda politikalarını geliştirmesi gerekiyor. Taşımalı eğitim tekrar hayata geçirilmeli” ifadelerini kullandı.

DEVLET KIZ ÇOCUKLARINI SAHİPLENMİYOR

Bazı ailelerin ülke genelinde yaşanan sorunlar nedeniyle korktukları için de kız çocuklarını şehir dışına veya uzak ilçelere okutmaya göndermeye korktuklarına değinen Osmanoğulları, “Bazı aileler ülke genelinde yaşanan sorunlar nedeniyle kız çocuklarını uzağa göndermeye korkuyor. Bazı aileler ise okutmak istiyor bu sefer de tarikat yurtlarına gönderiyor. Bazı olaylar zaten bu duruma en iyi örnek. Tarikat yurdunda çıkan yangında kız çocukları öldü ve 1 kişi bile bu konuda hesap vermedi. Devlet okutmuyor, okutmadıkları gibi de sahiplenmiyorlar. Okutmak isteyen aileler de sahiplenmiyor. Günümüz Türkiye’sinde çözülemeyecek sorunlar değil. İstanbul Sözleşmesi hayata geçirilmeli. Kız çocukları iş ve okul hayatına atılmalı” sözlerine yer verdi.

ULAŞILABİLİR BÜTÇEDE KREŞLER OLMALI

Günümüzde birçok kadın doğum yaptıktan sonra iş ve ev hayatı arasında zorluklar yaşayabiliyor. Anne olan kadınlar hem çocuğunun temel ihtiyaçlarını karşılamak hem de çalışmak için çabalıyor. Anne olan kadın çalışanların iş yerlerinde birçok zorlukla karşılaştığını belirten Osmanoğulları, bu zorlukların başında ekonomik nedenlerin geldiğini belirtti. Yoksulluk ve işsizlik durumunun direkt olarak kadınları etkilediğini ifade eden Osmanoğulları, “Ekonomik nedenler, kadınların doğum yaptıktan sonra iş hayatından geri çekilmesine neden oluyor. Günümüz koşullarında kadın okudu, iş hayatına atıldı ya da okumadı kendine göre bir iş buldu. Bu sefer de ortaya ne çıkıyor? Çocuğun bakım sorunu. Normal koşullarda kamu kurumları, çalışanlarına kreş açmak zorunda. Ancak günümüz koşullarında kamu, olan kreşleri de kapatıyor. Ya da belediyelerin düşük miktarda gündüz bakım evleri ya da kreş açması gerekiyor. Bunun çok yetersiz olduğunu görüyoruz. Kadın bir maaşını neredeyse kreşe vermek zorunda kalıyor aynı zamanda çocuğuyla da ilgilenememiş oluyor. Bu durumda da kadın iş hayatından çekilerek evde çocuğuna bakmayı tercih ediyor. Aile büyüklerine bırakanlar da oluyor. Ancak bu sefer de normal koşullarda çocuk, eğitim alması gerektiği yaşa geldiğinde gerekli eğitimi alamıyor. Bu anlamda devletin üzerine düşeni yapması gerekiyor. Ulaşılabilir bütçede kreşler, etüt merkezleri olmalı. Kadınlar da gönül rahatlığıyla iş hayatına devam edebilmeli” dedi.

BAKANLIKTA KADINLARA SADECE 1 KOLTUK VERİLDİ

Kadınların iş hayatında yaşadığı zorluklara değinen Osmanoğulları, “Kadınların iş hayatındaki yerini cam tavan örneğiyle değerlendirebiliriz. Bir kadın ne kadar eğitim alıp yükselse de görünmeyen bir cam tavan vardır yükseldiği yerde sabit kalır. Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü olan 25 Kasım yaklaşıyor. Büyük holding ve şirketler kadınlarla ilgili eşitlikçi reklamlar verecek. Ancak o şirketlere gittiğimizde bile kadınların ve erkeklerin eşit olmadığını, eşit ücret almadığını ya da aynı liyakate sahip olmadıklarını, kadın müdür veya CEO olmadığını görebiliriz. Ataerkil ve patriyarkal sistemden kaynaklanan bir durum. Bazı şirketlerde kadın ve erkek operatörlerin aynı maaşı almadığını duyuyor ve görüyoruz. Aynı iş yapılıyor ancak aynı ücret alınmıyor. Bunu kamu kurumlarında görmek de mümkün. Bürokratların yüzde 85-90’ı erkek. Meclislerde de böyle. Türkiye’de bakanlıklarda kadınlara sadece 1 koltuk verildi. O da zaten Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı. Kadını görmedikleri ve aile içine hapsettikleri için aile bakanını kadın yaptılar. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nda biler kadına yönelik politikalar üretilmiyor. Kadını, güçlü aile söylemleriyle o ailenin içine hapseden politikalar üretiliyor” ifadelerine yer verdi.

KADINLAR İŞ YERİNDE YAŞADIĞI ZORLUKLARI KONUŞAMIYOR

Kadınların iş hayatında şiddete maruz kaldığını belirten Osmanoğulları, kadınlarla ilgili bazı şeylerin konuşulabildiğini ancak iş yerinde uğradıkları mobbing, taciz ve şiddetin konuşulamadığını, gündeme gelmediğini aktardı. Kadınların günümüz koşullarında işsizlikle karşı karşıya kaldığını dile getiren Osmanoğulları, “Kadınlar zaten iş bulmada zorluk çekiyor. Zar zor girdikleri işte de işlerinden olmamak için mobbing ya da tacizi dillendiremiyorlar. Bize başvuran kadınların arasında cesaretli davranarak iş yerlerinde yaşadığı zorlukları yargıya taşıyanlar var. Ancak bu durum sonucunda yüzde 100 kadının iş yerindeki yeri değişiyor. Erkeğe hiçbir şey olmuyor kaldığı yerden devam ediyor. Çünkü genellikle zaten çevrelerindeki diğer erkekler de öyle. En zor kısım da burası. Kadınlar iş yerinde yaşadıkları zorlukları konuşmaya korkuyor. Özellikle taciz eden müdürü veya amiriyse sesini hiç çıkaramıyor. İspat ediyor bedelini yine kendisi ödüyor” diye vurguladı.

KADINLARA REGL İZİNLERİ VERİLMELİ

Kadınlara bazı kurumlarda regl izni verildiğini ancak bu konuda da birtakım sıkıntılarla karşı karşıya kaldıklarını belirten Osmanoğulları, “İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı bazı belediye ve kuruluşlarda regl izni veriliyor. İlk uygulamaya geçtiği dönemde bazı arkadaşlarımızla konuştuk. Ancak toplumsal cinsiyet rolleri gereği öyle bir yetiştiriliyoruz ki o döngüyü yaşadığımızı söylemek işkence haline geliyor. Toplum doğamız gereği olan durumu ayıp gibi karşılıyor. Regl izni almak isteyen bir kadın arkadaşımız gidip erkek olan amirine söylemiş ancak ispat etmesini istemişler. Bu bile ciddi bir sorun. Birçok gelişmiş Avrupa ülkesinde kadınlar bu izin hakkını rahatlıkla kullanabiliyor. Türkiye’de de uygulanmalı. Yasal süt hakkı izni var ancak o bile çok yetersiz. Bunlar ataerkil sistemin düzeni. Kadınların evde oturması istendiği için iş hayatındaki hiçbir şey kolaylaştırılmıyor. Kadın evde durup bakıcı olmalıymış gibi bir algı var. Bu bile kadınları iş hayatından geri çekiyor” dedi.