AYSELİN UZUN/ÖZEL HABER
Kritik bir seçim sürecine günler kala, Türkiye’nin gündeminde seçimden sonra uygulanacağı vaat edilen ekonomik planlar var. Bu vaatlerin içinde en dikkat çekeni ise kurun düşeceği yönündeki açıklamalar. Ekonomist Prof.Dr. İbrahim Atilla Acar, dolar kurunun seyrini değerlendirdi. Prof.Dr. İbrahim Atilla Acar, “Önümüzde bir seçim var, seçimden sonra bir hükümet kurulacak. Kurulan hükümet, alanlar belirler, buna yönelik olarak bir takım politikalar ilan edilir ve bunlar için uygun finansman oluşturulabilirse, 2023’ün sonuna doğru dolar kurunda daha gerçekçi bir rakamla karşılaşırız. Ancak dolar kurunu düşürmek bizim aleyhimize olur. Bu durum da dış ticaret açığı ve cari açık gibi Türkiye’nin çok eski kronik sorunlarının yeniden baş göstermesi demektir” dedi.
TÜRKİYE’Yİ ATEŞE ATAR
Ekonomist Acar, cumhurbaşkanı adaylarının kurun düşmesi yönündeki planlarını nasıl gerçekleştirilebileceğine açıklık getirirken, aynı zamanda kurun düşmesi halinde gerçekleşebilecek olan senaryolara da açıklamalarında yer verdi: “İthal bağımlılığını kıracak bir içeride üretim politikası desteklenirse yani yurt içinde üretim politikası geliştirilirse kısa vadede fiyatlar üzerindeki maliyet yükü azaltılabilir. Üretimin artırılması hükümetlerin destek ve teşvik politikalarını açıklamasıyla olur. Önümüzde bir seçim var, seçimden sonra bir hükümet kurulacak bu da yaklaşık üç ayımızı alır. Bu süreç sonrasında hükümet alanlar belirler, buna yönelik olarak bir takım politikalar ilan edilir ve bunlar için uygun finansman oluşturulabilirse, bu seneki dolar kuru bir miktar serbest bırakılarak artırılmaya devam edilebilir ve 2023’ün sonuna doğru dolar kurunda daha gerçekçi bir rakamla karşılaşırız. Ancak dolar kurunu düşürmek bizim aleyhimize olur. Dolar kurunun düşmesi demek ithal ürünlerin ucuzlaması demektir ve o zaman daha fazla ithalat yapmak zorunda kalırız. Bu durum da dış ticaret açığı ve cari açık gibi Türkiye’nin çok eski kronik sorunlarının yeniden baş göstermesi demektir. Bu sorunlar arttığı zaman Türkiye daha fazla borçlanır. Bu da finansal anlamda Türkiye’nin başka sıkıntılar yaşamasına neden olur. Zaten şu anda Türkiye’nin yüzde 80 civarında ithal ürünlere bağımlılığı var. Bağımlılığın daha fazla artması durumunda Türkiye’de yerli üretim durur. Çünkü rekabete yetişemezler. Tüm bu sebeplerle dolar kurunun düşmesi demek Türkiye’yi başka bir ateşe atmak demektir.”
KOLTUĞUN SAHİBİ BİR TANE DEĞİL
Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, kur yükselişinin çözümünü, yurtdışından ülkemize yapılacak 300 milyar dolarlık yatırımda bulmuştu. Acar bu konu hakkında şunları söyledi: “Millet ittifakı yurt dışından ülkeye döviz getirmeyi vaat ediyor, 300 milyar dolar gibi bir rakam konuşuluyor. Bu konuda ekonominin klasik bir görüşü var; bolluk olursa fiyat düşür, bu da yurt içinde döviz bolluğunun olması demek, aynı zamanda dövizin paritesinin de düşmesi demektir. Dolayısıyla bu kurun kalitesini de düşürür. Bunları telafi etmek için kurdan kaynaklanan zayıflıkları, ülke içerisinde üretim arttırarak telafi etmeye çalışıyorlar. Bu politika önermeleri başarıyla uygulanırsa, sorunu çözmek kolay olur. Ancak burada yaşayacağımız en büyük sorun onlar bu politikaları kolayca uygulayabilir mi? İşte orada biraz sıkıntımız var. Çünkü koltuğun sahibi bir tane değil. Onların her birinin kendi görüşleri olacaktır ve bu çerçevede, daha ortada politika yok, sadece yurt dışından parayı bulduk getirdik gibi bir açıklama var. Dedikleri gibi ülkeye dolar bazında para girmesi durumda dövizin ateşi düşer. Ancak para gelmesiyle ithal mallar ucuzlar ve döviz düşer. Ama bu yerli üretici ve ihracatçı tarafından istenmeyen bir durumdur. Çünkü böyle bir senaryoda ihracatçı zarara uğrar.”