TENZİLE AŞÇI - RÖPORTAJ ‘Yüzyılın seçimi’ olarak tanımlanan 14 Mayıs seçimleri için geri sayım devam ederken siyasi arenada tansiyon her geçen gün daha da yükseliyor. Partilerin milletvekili listelerini açıklamalarıyla birlikte saha çalışmalarına hızla başlanırken, politikacıların yaptıkları çıkışlar da sertleşmeye başladı. Öte yandan; Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun, yaşanan gergin siyasi iklimde seçim sürecini İLKSES’e yorumladı. CHP İzmir 1. Bölge 1. Sıradan aday olan Yüksel Taşkın’ın Kemalizm’e ilişkin sözlerine AK Parti kanadından gelen eleştirilerin oy oranlarına etkisi olup olmayacağını değerlendiren Tosun, AK Parti’nin Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Kasapoğlu’nu İzmir’den milletvekili adayı göstermesini “seçmen tabanının genişletme” olarak yorumladı. CHP’nin İzmir’de ortak listeyle seçime girmesinin milletvekili sayısında artış etkisi gösterip göstermeyeceği konusunu da değerlendiren Tosun, seçim atmosferinde büyük bir ivme kazanan TİP’e İzmir’den en büyük desteğin ise CHP’li seçmenden gelmesinin olası olduğu söyledi. REKABET DEMOKRATİK KODLAR TEMELİNDE İŞLEMEDİĞİNDEN… Seçim arifesinde mevcut siyasi iklimi nasıl değerlendiriyorsunuz? Geçmişteki seçimlere göre farklı bir ambiyans var mı? Seçim süreci, geçmiş seçimlerle karşılaştırıldığında bir hayli sert siyasi rekabete sahne oluyor. Bunun temel nedeni; mevcut hükümet sisteminin doğasından, Türkiye’de siyasetin siyaset bilimci Frederick W.Frey’in ifadesiyle bir elitler arasında adeta bir “savaş oyunu”nu andırmasından, iktidar değişiminin maliyetinin iktisadi, sosyal statü, makam, mevki kaybetme anlamında büyük olmasından kaynaklanıyor. Diğer yandan, özellikle iktidar kanadının siyasal kültüründe egemen olan kodların demokratik değerlerle ilişkisinin, zayıf olmasıyla da ilgili. Oysa ki demokratik rejimlerde iktidar değişimi prosedürel bir durum olup seçmene vaatlerini daha inandırıcı sunan partiler/adaylar iktidara gelirken, iktidarda olanların inandırıcılığı, güvenilirliği zayıf olduğu takdirde, seçmenlerin tercihiyle iktidarı rakip parti ya da partilere bırakırlar. Bizde ise siyasi rekabet bu demokratik kodlar temelinde işlemediği için süreç kutuplaştırıcı, yıpratıcı biçimde sürüyor. Siyasal muhalefete bakışın da sorunlu olması bu gerilimin sonucu. AK Parti’nin bir bakanı İzmir’den aday göstermesini nasıl yorumluyorsunuz? İzmir’deki etkinliklerinin azalması ve bunu güçlendirmek istedikleri anlamında yorumlanabilir mi? Öncelikle belirtmek gerekir ki, İzmir seçmenlerinin parti tercihlerinde aday faktörünün belirleyiciliği çok sınırlıdır. Öyle olsaydı, geçmişte Büyükşehir Belediye Başkanlığını iktidar kanadından aday gösterilmiş popüler isimlerin kazanması gerekirdi. Bir bakanın İzmir’den aday gösterilmesinde seçmen tabanını genişletme stratejisi etkili olmuş olabilir. Fakat bu sonuç üretici anlamında belirleyici bir dinamik şeklinde yorumlanamaz. Çünkü, İzmir seçmeninin oy vereceği partiyi tercih etmesinde ideolojik faktörler, parti aidiyeti, siyasal, kültürel değerler, bunların parti algısıyla örtüşmesi belirleyici. Bu açıdan bakıldığında, AK Partinin bir bakanı, etkinliklerinin azalması nedeniyle aday göstererek bunu güçlendirme gibi bir istek, beklentisi varsa, bu anlaşılabilir bir tercihtir. Fakat beklentilere karşılık bir seçmen refleksi üreteceği kanaatinde değilim. Gençlik ve Spor Bakanı sizce İzmir için doğru seçim mi? Başka bir bakan (kulislerde Kültür ve Turizm Bakanı Nuri Ersoy’un ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun adı geçiyordu) daha isabetli mi olurdu? Adayın kim olduğu, niteliği partinin seçim performansına çok fazla etki yapma potansiyeli olan bir dinamik değildir. Gençlik ve Spor Bakanı’nın aday gösterilmesi İzmir’de özellikle genç seçmenden gelen desteği arttırmaya yönelik bir strateji olarak düşünülmüş olabilir. Fakat, aday profilinden ziyade, kentte partiye ilişkin algı, ideolojik kimlik, siyasal değerler, yaşam tarzları üzerinden inşa edilen bir parti tercihi örüntüsü mevcut olduğu için, belirleyici faktör adayın kim olduğu değil, partisinin kimliği aracılığıyla neyi temsil ettiğidir. O nedenle, isimlerin çok fazla önemli olduğunu düşünmüyorum. CHP TAŞKIN’IN ATATÜRKÇÜĞÜNDEN ENDİŞE DUYSAYDI… CHP’nin listeleri ‘halktan kopuk’ olduğu ve ‘toplumun tüm kesimlerini yansıtmaması’ üzerinden oldukça eleştirildi. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Daha topluma ve dar gelirli kesime dokunan liste hazırlanabilir miydi? 14 Mayıs seçiminde seçmenlerin parti tercihlerinin şekillenmesinde halkla kurulan özdeşlik, temsiliyet ilişkisinden çok, iktidar karşıtlığı veya taraftarlığı belirleyici olacaktır kanımca. Karşıtlık ya da taraftarlıkta ise ideolojik yakınlık, yaşam tarzları üzerinden kurulan özdeşlik, seçmen parti bağlılığı yanında, yaşamış olduğu sorunları çözme, geleceğe güvenle bakabilme konusunda geçmişe, bugünkü durumuna bakarak, gelecekte beklentilerini hangi partinin karşılayacağına inanırsa, ona göre oy kullanacaktır. Tabii ki halka yakınlık, temsiliyet ilişkisi seçmenlerin oy verme davranışında etkili bir faktör, fakat seçmen için bu faktörlerin 14 Mayıs’ta etkisinin zayıf olma ihtimali düşük. Çünkü, politik kutuplaşmanın çok şiddetli olduğu dönemlerde seçmen iktidar partisi ya da partilerine karşı ise, her koşulda rakibe yönelerek, iktidarı uzaklaştırmak için gönlünden geçen parti olmasa da stratejik oy kullanma eğiliminde de oluyor. İttifaklar 2018 seçimlerinden itibaren bu motivasyonu arttırmıştır. CHP 1. Bölge 1.sıra Yüksel Taşkın aday gösterildi. Ancak Taşkın’ın daha önce “Kemalizm’in dışlayıcı bir etnik milliyetçiliğe ve ırkçılığa kayabilme potansiyeli var” sözleri Cumhur İttifakı’ndan büyük tepki gördü. Aynı tepki kamuoyunda da oluşur mu? CHP’nin oylarında bir düşüş meydana gelir mi? Yüksel Taşkın kendisine yönelik olan bu tür eleştirilere yanıt verdi. CHP, Taşkın’ın Atatürkçülüğü konusunda en ufak bir endişe duysaydı, İzmir gibi Atatürk sevdalılarının had safhada olduğu bir kentte aday yapmaz, üstelik liste başına koymazdı. Bu tür tartışmalar üzerinden bu kentte siyaset yapmanın bu konjonktürde pek fazla karşılığı olduğunu düşünmüyorum. Dolayısıyla, CHP oylarında bir düşmeye yol açmaz. Seçmenin ajandasında bugün ekonomik krizin ürettiği yoksullaşma, gelir dağılımındaki adaletsizlik, otoriterleşme vardır. Bu sorunların nasıl aşılacağı konusunda Cumhur İttifakı mesai harcarsa, seçmen nezdinde desteğini arttırma adına daha stratejik sonuçlar üretebilir. SEÇİM CHP VE MİLLET İTTİFAKI İÇİN DÖNÜM NOKTASI CHP-DEVA PARTİSİ-GELECEK PARTİSİ- SAADET PARTİSİ İzmir’de ortak listeyle seçime girme kararı aldı. Bu kararın yansımalarını sandıkta nasıl görürüz? CHP ile belirtilen partilerin Millet İttifakı çatısı altında ortak listeyle seçime girmeleri ittifak oylarının çok sınırlı bir miktarda artmasına yol açacak olsa da, bu partilerin ittifak içinde varlığı, işbirliği nedeniyle ek milletvekilliği kazandırma potansiyeline sahip görünmüyor. Tabii ki siyasi işbirliklerini salt bir toplama, çıkarma işlemi olarak görmemek gerekir. Oy güçleri sınırlı olsa da, gelenekleri, tarihsel, ideolojik referansları farklı olan partilerin İzmir ve diğer illerde ittifak yapmaları, siyasal hayatımızda uzlaşı kültürünün gelişmesine katkı yapıcı girişim olarak değerlendirilebilir. Kamuoyunda son zamanlarda en çok konuşulan partilerden biri olan TİP İzmir 2. Bölgeden liste açıkladı. İlk sırada da İrfan Değirmenci yer alıyor. Sizce TİP İzmir’de yükselen bir yıldıza sahip olur mu? Kaç vekil çıkarır? Çıkardığı vekiller hangi partiden eksilir? TİP, gerek adayları, söylemi, gerekse mevcut vekillerinin geçmiş dönemdeki yasama faaliyetleri performansı nedeniyle 14 Mayıs sürecinin en fazla dikkat çeken partilerinden biri. Partiye İzmir’de de belirli bir yönelim olduğu gözlenmekle birlikte, bunun kent genelinde dengeli biçimde dağılmaması, özellikle seçmen tabanının üst sosyo-ekonomik statüye sahip sınırlı seçmenlerden oluşmasına rağmen, 1.bölgede oy sayısı anlamında katkı yapacağına şüphe yok. 2.bölgede ise İrfan Değirmenci gibi bir adayın, eğitimli, genç, orta-yaşlı ve orta, orta-üst toplumsal kesimlerde popülaritesi yüksek. Fakat bu popülarite, destek milletvekili seçilmesine yeter mi, o ayrı bir konu. TİP’in milletvekili çıkarıp çıkaramayacağı ya da ittifakın vekil sayısını arttırıp arttırmayacağı, hangi parti seçmenlerinden kendisine destek geleceğiyle ilgili bir konu. En fazla desteğin CHP’den gelmesi olası. Özellikle de kentin sosyo-ekonomik açıdan en gelişmiş Karşıyaka gibi ilçelerdinden ve bazı mahallelerinden. Bu seçmen geçmişten bugüne ağırlıklı olarak CHP’ye oy veren bir kitle. 14 Mayıs CHP ve Millet ittifakı için bir dönüm noktası bir seçim olduğu için, seçmenin sandıkta nasıl davranacağını kestirmek de kolay değil. TİP seçim çevresi bazlı olarak, dengeli bir seçmen desteğine sahip olsa ya da kalan süre içinde belirli mahallelerde yoğunlaşan desteğini yaygınlaştırıp, arttırabilirse, vekil çıkarabilir. Bunun kolay olmadığını da belirtmek gerekir. Son tahlilde İzmir’den de parlamentoya TİP vekil gönderebilirse, Türkiye sosyalist hareketi açısından anlamlı bir gelişme olur.