Sınav; hayat/ölüm-kalım denkleminden çıkmalı

Uzman Klinik Psikolog Olataş, sınav kaygısını yenmek için önemli önerilerde bulundu. Olataş, ''Sınavlar hayat/ölüm-kalım meselesi denkleminden çıkmalı'' dedi

Haber Giriş Tarihi: 10.01.55346 11:50
Haber Güncellenme Tarihi: 10.01.55346 11:50
ilksesgazetesi.com

YAREN ELMAS GÜZELKAN-ÖZEL HABER

Yaklaşan üniversite sınavıyla birlikte kaygı tüm öğrencilerde arttı. Birçok öğrenci yaşadığı kaygı nedeniyle sınav anında çok iyi bildikleri konuları bile unutabilmekte. Uzman Klinik Psikolog Metin Olataş, sınav sürecinde öğrenci veya ailelerin kaygı sorununu nasıl aşması gerektiğine dair konuştu. Olataş, depremzede öğrencilerin sınav kaygısını aşmak için hayat düzenlerinin depremi yok saymadan fakat sürekli göz önünde tutmadan olması gerektiğini söyledi.

SAVAŞMA-KAÇMA TEPKİSİ

Sınav öncesi için önerilerde bulunan Olataş, “Kaygı, tehlike veya tehdit olarak algılanan durumlarda ortaya çıkan; duygusal, davranışsal ve fiziksel değişiklikler ve tepkilerin yer aldığı, otomatik, sağlıklı ve doğal bir yanıt mekanizmasıdır. Bir anlamda kaygı organizmamızın savaşma-kaçma tepkisidir. Sınav kaygısı ise öncesinde öğrenilen bilginin sınav sırasında etkili bir biçimde kullanılmasına engel olan ve başarının düşmesine yol açan yoğun kaygı olarak tanımlanır. Bireyin sınava yüklediği anlamlar, sınavla ilgili zihinde oluşturulan imaj, sınav sonrası duruma ilişkin atıflar ve sınav sonrası elde edilecek kazanımlara verilen önem sınav kaygısı oluşumu üzerinde etkilidir. Sınav kaygısına yönelik ne yapabilirim diye soracak olursanız eğer bunu sınav öncesi, esnası ve sonrası şeklinde ele almak mümkündür. Sınav öncesinde elde kalan zaman dilimi içinde yapılabilecek en etkin davranış şunlar olacaktır: Zamanı iyi kullanmak, düzenli beslenme ve uyku, düzenli ve zamanında çalışmaya devam etmek. Sınav esnasında ise; olumsuz düşünce durumunda olduğunu fark ettiği anda şu anda buradayım ve elimden geleni yaptım ve yapıyorum diyerek, en iyi olduğu dersin testinden başlayarak, olumsuza (yani yapamadığı sorulara) değil olumluya (yapabildiği sorulara) odaklanarak, kaygıyı azaltacak nefes tekniklerini en fazlasını 10 saniyesini ayırıp uygulayarak kendimizi sınav anında oluşabilecek kaygılara karşı kendimizi koruyabiliriz. Sınav sonrasında da şunları yapmak iyi gelecektir. Kendini ödüllendirmek, keyifli etkinliklere katılmak, sonuçlar açıklanana kadar sınav sohbetlerinden uzak durmak, planlamalarını sonuçların açıklanacağı döneme bırakmak sınav sonrasında bitmiş olan sınava yönelik kaygıyı azaltmaya katkı sağlayacaktır. Ailelerin ise bu süreçte kendilerine sormaları gereken ilk soru şu olmalıdır: Çocuğumun yaşadığı ve çocuğuma yaşattığım bu kaygı, aslında benim kaygım ve bana ait bir kaygı mı? Bu herkes için oldukça kritik bir sorgulama olacaktır. Ayrıca sınav=hayat/ölüm-kalım meselesi denkleminden önce kendilerini kurtarmaları ve sınavın bir amaç değil, araç olduğunu fark etmeleri hem kendileri için hem de çocukları için hayatı daha anlamlı ve yaşanabilir kılacaktır” açıklamasında bulundu.

PSİKOLOJİK DESTEK ALABİLİRLER

6 Şubat’ta yaşanan deprem, 11 ilimizde ağır hasarlara sebebiyet verdi. Haziran ayında gerçekleşecek olan üniversite sınavı, depremzede öğrencilere yaşadıkları hayat mücadelesinin yanı sıra sınav kaygısı da oluşturuyor. Olataş, “Yaşadığımız bu büyük yıkıcı deprem bizlere her canın ayrı bir dünya olduğunu ve her bir kaybın ayrı birer kıyamet olduğunu gösterdi. Bu sebeple canın kıymetinin üzerinde başka bir değer ya da önemli bir şey düşünmemek gerektiğini anlamış olmalıyız. Biraz evvel sizinle gerçek olan yani hayatta kalmaya yönelik olan ve kurgu olan hayatta kalmaya yönelik olmayan ama bize öğretilmiş olan kaygılar, atıflarımız ve neler yapılmalı üzerine konuştuk. Yaşanan deprem olayı gerçek bir ölüm kalım olayı olduğu için daha gerçek bir kaygı kaynağı düşünemiyorum. Bu sebeple pek tabi olarak sınava girecek olan bu bölgenin öğrencileri aynı anda birden fazla sorunla uğraşmak zorunda kaldı. Her ne kadar pek çok kişi üzerinden çok zaman geçti ve benzeri şeyler demeye kalksa da uzaktan konuşmak her zaman daha kolaydır. Bu bölge öğrencileri hem gerçek olan hayatta kalma kaygısını hem de kurgusal-öğrenilmiş olan sınav kaygısını yaşadı. Bu sebeple bu konu hakkında tavsiye edilebilecek en sağlıklı şey eğer yaşadıkları herhangi bir zorlanma varsa imkânları ölçülerinde kendilerine yakın olan ve erişilebilir olan bir psikolojik danışman ve rehberlik öğretmeninden, bir psikologdan ve eğer herhangi bir ilaç takviyesi gerekiyorsa bir psikiyatristten destek talep etmeleri olacaktır. Bu uzmanlardan alınılacak en küçük bir yardım bile pek çok şeyi idare etme konusunda büyük farklar yaratabilir” dedi.

DUYGUSAL ANLAMDA DESTEKLENMELİLER

Depremzede öğrencilerin sınav kaygısını en kolay şekilde nasıl atlatabileceğine ve sınava nasıl odaklanmaları gerektiğine ilişkin Olataş, “Yas sürecini bir kavanozun içindeki kara bir topa benzetecek olursak eğer, süre içinde o kara top ufalıp kaybolarak yas süreci tamamlanmış olmaz. Böyle olması o olayın hiç yaşanmamış sayılması demektir. Bu da gerçekçi bir yaklaşım değildir. Çünkü o olay ya da o an yaşandı. Yapılabilecek tek şey o kavanozu (yani kendimizi) genişleterek, psikolojik olarak besleyip büyüterek o kara topun kapladığı alanı bu şekilde azaltmak olacaktır. Bu, yaşanan olayı yok saymadan fakat sürekli gözümüzün/aklımızın önünde tutmadan hayata devam etmektir. Özellikle çocukların, gençlerin ve hatta yetişkinlerin ilk olarak yanlarında olabilen, hayatta olan yakınlarınca yalnız bırakılmamaları ve koşulsuz şekilde duygusal anlamda desteklenmeleri en büyük koruyucu önlemdir. Yanımızda olan sevdiklerimizle birlikte vakit geçirmeyi ihmal etmeden, elimizdeki var olan hazırlığı olabildiğince optimize ederek ve onu koruyarak sınava kalan son haftaları değerlendirmek öğrencilerin nefes almasına imkân tanıyacak. Öğrencilerin etraflarındakilerle olan ilişkileri hem kaliteli bir şekilde sürdürmelerine destek olacak hem de en iyi şekilde sınav sürecini tamamlamalarına yardım olacaktır” ifadelerini kullandı.