TENZİLE AŞÇI - RÖPORTAJ
Türkiye’nin uzun süredir öncelikli konusu olan seçim gündemi Kahramanmaraş merkezli ve 11 ilde büyük yıkıma neden olan deprem felaketiyle bir süre rafa kalksa da depremin yaralarının sarılmaya başlaması ve siyasilerden art arda gelen açıklamalarla birlikte yeniden ülke gündemine oturdu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın depremden etkilenen 10 ilde 3 aylık OHAL ilan etmesiyle birlikte Anayasa’ya göre 18 Haziran’da yapılması gereken genel seçimin kasım ayında yapılacağı iddiaları ortaya atılmıştı. Öte yandan; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada “Bu millet 14 Mayıs’ta gereğini yapacaktır” sözleriyle birlikte seçim tarihinin ibresi yine 14 Mayıs’a döndü.
Depremin ardından seçim atmosferine girilmesi kamuoyunda bazı soru işaretleri yaratırken Ege Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof.Dr. Tanju Tosun, seçim tarihini ve depremin seçime olası etkilerini İLKSES’e yorumladı
YSK BU GÖREVİ YERİNE GETİREBİLİRSE
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan seçim için 14 Mayıs’ı işaret etti. Bu tarihi nasıl yorumluyorsunuz? Özel bir nedeni ya da amacı olabilir mi?
14 Mayıs’ın seçim tarihi olarak seçilmesinin özel nedeni, 14 Mayıs 1950’de CHP’nin tek parti iktidarını sona erdirip, Demokrat Parti’yi iktidara taşıyan seçim tarihi olması. Türkiye sağı bu tarihe her zaman sembolik bir anlam yüklemiş, 14 Mayıs aracılığıyla halkla sembolik de olsa organik bir ilişki kurmaya çalışmıştır. Ayrıca, DP ile simgesel bağ kurmak suretiyle, o gelenekten gelen sağ seçmeni partide tutmaya ya da AK Parti’yi desteklemeyenleri partiye çekmeye çalışmaktadırlar. Parti kurulduğu ilk yıllarda inşa edilen bu simgesel, sembolik tarih köprüsü algısı işlevsel olmuştur. Önümüzdeki seçimde ne olur derseniz, onu öngörmek kolay değil.
Halen enkaz altında cesetlerin olduğu iddiaları gündemdeyken sizce bu koşullarda seçim yapılabilir mi? Bu seçim sağlıklı bir seçim olur mu?
Maalesef ülkemizi derin yasa boğan, binlerce cana mal olan bu felaketin ardından, seçim tarihi Anayasal olarak oldukça yakın bir zamanda. Anayasa seçimlerin 5 yılda bir yapılacağını kesin hükme bağladığı ve seçim tarihine de 3 ay kaldığı için, en geç 18 Haziran’da yapılmak zorunda. İktidar kanadı seçimi 40 gün öne çekerek 14 Mayıs’ta yapılmasını istiyor. Muhtemelen Cumhurbaşkanı seçimlerin 14 Mayıs’ta yenilenmesi kararı alarak, ülke seçime gidecek. Bu nedenle, önümüzde 2,5 aylık bir süre var. YSK deprem nedeniyle yer değiştirmelere dayalı seçmen hareketliliğini son nüfus ve ikamet kayıtlarını dikkate alarak yönetebilir diye düşünüyorum. Zaten YSK’ya bu Anayasa ve kendi kanunu ile verilmiş bir görev. Dolayısıyla, YSK bu görevi yerine getirebilir ve seçimler, listelerin hazırlanmasından, oy kullanmaya kadar, sağlıklı koşullarda yapılabilir.
SEÇMEN YA CEZALANDIRIR YA ÖDÜLLENDİRİR
Yaşanılan deprem felaketi ve sonrasında yaşananlar (müdahalede gecikilmesi, Erdoğan tarafından yapılan açıklamalar, Kızılay polemikleri, helallik istenmesi vb.) seçimleri ve seçmen eğilimlerini nasıl etkiler?
Doğal afet doğaldır ki ülkenin gündemini değiştirdi. Özellikle afetle mücadele sürecinin başlangıcında yaşanan depremin yol açtığı can kaybının daha az olmasına yönelik afet yönetiminde yetersiz kalınması, ister istemez bunun seçmen eğilimlerine nasıl yansır sorusunun sorulmasına yol açıyor. Benim birkaç günden beri izlediğim deprem sonrası yapılan araştırma sonuçları seçmen eğilimlerinde belirgin bir değişimin yaşanmadığı şeklinde. Fakat bu araştırmalar metodolojik olarak ne ölçüde güvenilir olsa da, kanımca araştırmaların sağlıklı sonuçlar vermesi için bir süre geçmesi gerektiği kanaatindeyim. Dolayısıyla, önümüzdeki günlerde yapılacak araştırmalarda eğilimin ne yönde olduğuna ilişkin daha sağlıklı bilgi alabiliriz. Dünya örnekleri bu tür doğal afetlerde seçmen tercihlerinin iktidar aleyhine olmamasının koşulunu, seçmenin kriz yönetimlerinde iktidarı başarılı bulmalarına bağlı olduğunu gösteriyor. Çünkü başarı/başarısızlık temelli oluşan algı kanaatleri etkiler, bu da tercihlere yansır. Son tahlilde seçmen tercihleri ödüllendirme/cezalandırma temelli işler. Nitekim Hırvatistan’da 2014, 2015 sel felaketleri iktidar partisinin 2014’te Cumhurbaşkanlığı, 2015’te milletvekili genel seçimini kazanmasıyla sonuçlanmıştır. 2015’te Nepal depreminin ardından da iktidar partisi oy desteğini korumuştur. Nedeninin seçmenlerin iş başındaki iktidarların afetlerle mücadelede başarılı olduğu yönünde algı geliştirmeleri olduğu araştırmalara yansıyan bulgulardı.
Deprem, sonrası, bağış toplanması ve deprem vergilerinin yeniden gündem olması seçmenin iktidara ve Erdoğan’a olan güvenini sarsmış mıdır?
Bu aşamada, seçmende yaygın kaygı duygusu egemen olsa da, araştırma bulgularından yola çıktığımızda, bağış toplanması, deprem vergilerinin gündeme gelmesi özellikle AK Parti seçmeninin iktidara ve Erdoğan’a güvenini sarsmasının belirgin olmadığına işaret ediyor. Parti oylarında şimdilik değişim yoksa, bunun anlamı kaygıya rağmen güvenin sürmesidir. Fakat iddialı bir değerlendirme yapmak için henüz erken. Önümüzdeki süreçte de bu güven örüntüsü devam ettiği takdirde, bunu seçmeninin özellikle Erdoğan ile kurmuş olduğu duygusal özdeşlik ilişkisi ve siyasi kutuplaşma ile parti tabanlarının konsolidasyonuyla açıklayabiliriz.
SEÇİMLER İÇİN POLONYA ÖRNEĞİ
10 kentte OHAL kararı seçime engel ya da etki teşkil eder mi?
Bu illerde OHAL 3 aylık bir süre için ilan edilmiştir. Dolayısıyla 9 Mayıs’ta bitmesi ve seçime bu illerde OHAL koşulları olmadan girilmesi gerekir. Fakat Anayasa 119. maddeye göre OHAL’in altı aylık maksimum bir süre olarak tarif edilmesi dikkate alındığında, uzatılmaya gidilirse seçim bu illerde OHAL’e denk gelebilir. Umarız ki yaralar bir an önce sarılır ve uzatılmaz. OHAL kararı seçime engel değil tabii ki. Fakat uzatıldığı takdirde özellikle kampanya sürecinde partiler, adaylar arasında eşit siyasi rekabet kolay olmuyor. Nitekim pandemi döneminde örneğin Polonya’da işbaşındaki Andrzej Duda, rakiplerine karşı kampanya üstünlüğünü o dönemdeki kısıtlamaların sonucunda sağlamış ve eşitsiz rekabet yeniden seçim kazanmasında etkili olmuştur.
Erdoğan’ın kentlerin yeniden inşası için 1 yıl süre istemesini seçime yönelik hamle olarak değerlendirebilir miyiz?
Sayın Erdoğan’ın istemiş olduğu bir yıllık süre, kentlerin yeniden inşası için gerekli gördükleri süre olmakla birlikte, bu süre aslında felaketin yol açtığı yaraları sarmak için iktidarı devam ettirme isteğinden ayrı düşünülemez. Bu istekle bir yandan ‘Dün olduğu gibi, bugün ve yarın da biz yapabiliriz’ mesajı verilerek, seçimlerde bölge illerindeki seçmenin de desteğini alma isteği şeklinde okunabilir. Bu anlamda tabii ki bir siyasi hamle olarak değerlendirilebilir.