ÇAĞLA GENİŞ
TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu, 21 Mart Dünya Ormancılık Günü dolayısıyla basın açıklaması düzenledi. İzmir Mimarlık Merkezi’nde gerçekleşen toplantıda, açıklamayı Orman Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Kenan Öztan okudu. Tarım ve orman alanlarında düzenleme içeren yeni kanun teklifine ilişkin eleştirilerin sıralandığı açıklamada, “Orman alanları her türlü tesisin yapılmasına açılırken ‘kamu yararı’ kavramına sığınılmaktadır. Bir afetin yaraları sarılırken diğer afetlerin önü açılmamalıdır. Özetle 126 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi, ‘kaş yapılırken göz çıkaracak’ uygulamalara yol açacaktır” vurgusu yapıldı.
‘KAMU YARARI’ KİSVESİ ALTINDA Bu yıl buruk bir ormancılık haftası ve ormancılık günü kutladıklarını belirten Öztan, “Bildiğiniz gibi 6 Şubat 2023 saat 04.17 de meydana gelen depremde 11 ilimizde on binlerce insanımız yaşamını yitirmiş, yüz binden fazla insanımız yaralanmış ve yaklaşık 13,5 milyon insanımız depremden etkilenmiştir. Daha deprem acısı dinmeden Adıyaman ve Şanlıurfa’da meydana gelen sellerde 20 vatandaşımız yaşamını yitirmiştir. Bu sellerin asıl nedeni ormanların, meraların ve doğanın tahribi sonucudur. İnsanlık; tarih boyunca süregelen savaşlar, salgın hastalık, afetler vb. nedenlerle yaşam kalitesini sınırlayan tüm bu olumsuzluklara karşı mücadele ederken diğer yanda ise ormanlar, meraları ve doğayı ne yazık ki tahrip etmekten geri kalmamıştır. Günümüzde ise ‘kamu yararı’ kisvesi altında ormanlar meralar, korunan alanlar, milli park alanları, zeytinlikler; açık alan maden işletmeciliği, HES, RES, sanayi tesisi, konut vb. yapılara heba edilmektedir. Türkiye henüz 6 Şubat 2023 tarihli depremlerin acısını yaşarken, 15 Şubat 2023 tarihli Resmi Gazete’de Orman Kanunu’nun 17’nci Maddesinin Üçüncü Fıkrasının Uygulanması Hakkında Yönetmelikte değişiklik yapıldı. Daha 15 ay önce çıkarılan bu yönetmelikte orman alanlarında ‘Lisanssız elektrik üretim tesisleri ile lisanslı güneş enerjisine dayalı elektrik üretim tesislerine orman sayılan alanlarda izin verilmez’ hükmü bulunurken; yapılan değişiklikle tam tersi bir uygulama getirilerek ormanlarda lisanslı güneş enerjisi santrali kurulmasının da önü açılmıştır” dedi.
DİĞER AFETLERİN ÖNÜ AÇILMAMALI Tarım ve ormanlık alanların yapılaşmanın parçası olabilmesinin önünü açan kanunnameye tepki gösteren Öztan, “Orman Kanunun 17. maddesinin üçüncü fıkrası kamu yararı ve zaruret gerekçeleriyle ormanlardan verilebilecek izinleri düzenlemektedir. Bu maddeye hemen hemen her yıl bir ekleme yapılarak verilen tesislerin kapsamı genişletilmektedir. Bu kapsamda ormanlarda havaalanı, demiryolu, boru hattı, mezarlık, hayvan bakımevi, atış poligonu gibi elliye yakın tesise izin verilebilmektedir. Orman Kanunu’nun 17’nci maddesinde yapılan değişikliklerin nedeni anlaşılmaya çalışılırken; 24 Şubat 2023 tarihli Resmi Gazete’de Olağanüstü Hal Kapsamında Yerleşme ve Yapılaşmaya İlişkin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yayımlandı. Bu Kararname ile de Orman Kanunu’na 2018 yılında bir torba kanun ile eklenen Ek 16’ncı maddede belirtilen, yine taşlık, kayalık, verimsiz orman alanlarıyla mera alanlarında geçici veya kesin iskân alanları kurulabilmesinin önü açılmıştır. Üstelik kararnameye göre yerleşime açılacak orman alanlarını belirleme yetkisi Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına verilerek, Tarım ve Orman Bakanlığı bütünüyle devreden çıkarılmıştır. Depremlerden zarar gören yurttaşlarımızın bir an önce sıcak yuvalarına kavuşması tüm ülkenin arzusudur. Ancak bu yapılırken panikle ve aceleyle hareket edilmesi, bilimsel altyapısı oluşturulmadan kararlar alınması, ormanlar, meralar ve diğer ekosistemlerin zarar görmesine yol açabilecektir. Bu gibi durumlarda ilk akla gelen ormanlar ve meralar olması kabul edilemez. Orman alanları her türlü tesisin yapılmasına açılırken ‘kamu yararı’ kavramına sığınılmaktadır. Bir afetin yaraları sarılırken diğer afetlerin önü açılmamalıdır. Özetle 126 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi, ‘kaş yapılırken göz çıkaracak’ uygulamalara yol açacaktır” ifadelerini kullandı.
YENİ TAHRİBATLARA YOL AÇACAK Gıda ve Tarım Organizasyonu (FAO) tarafından hazırlanan rapora göre her yıl yaklaşık 4,7 milyon hektar orman alanının tahrip edildiği bilgisini paylaşan Öztan, “Aynı kaynakta 1990 yılından bu yana 178 milyon hektarlık orman alan yok olduğu belirtilmektedir. Bu arada ne yazık ki yeryüzünde temiz ve içilebilir su havzalarının önemli bir bölümünün ormanlık alanlarda olduğu bir gerçektir. Ülkemizde de durumun çok farklı olduğunu söylemek zordur. Her ne kadar orman alanını artıran ender ülkelerden biri olduğumuz (1973 yılında 20,2 milyon ha günümüzde 23,1 milyon ha) söylense de yapılan araştırmalarda nüfusun artmadığı, görece az arttığı ya da azaldığı illerde orman alanları arttığı halde endüstrinin ve nüfusun yoğun olduğu ve giderek arttığı kentlerde ormanların azaldığı bilinen bir gerçektir. Bu arada orman envanter tekniğinin gelişmesi ile alan miktarının önemli ölçüde arttığı birçok kez dile getirilmiştir. Orman alanlarının tahribatına dönük yasal düzenlemeler tam bitti derken; tıpkı depremlerde olduğu gibi artçılar şeklinde yeni düzenleme ile karşılaşıyoruz. Mevcut iktidar 22 yıllık döneminde (2002-2023); 6831 sayılı Orman Kanunu’nda 35 kez yapılan değişiklikler yetmemiş ki bu kez 36’ncı değişiklik teklifi 1 Mart 2023 tarihinde TBMM’ye sunuldu ve hızla komisyonlardan geçirildi, muhtemelen görev süresi dolmadan da yasalaşacak! TBMM’ye sunulan yeni değişiklik teklifinin bütününe baktığımızda, çok ciddi tutarsızlıkların olduğunu görmekteyiz. Gerçeklerden uzak popülist anlayışla fiili durumları devam ettiren, mevcut yasal düzenlemelerle de çelişen bu kanun değişikliği teklifi, ormanlarımızı korumaktan çok uzak olduğu gibi yeni tahribatlara yol açacaktır” açıklamasını yaptı.