KEMAL ÖZKURT - Ege Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (ESİAD) tarafından, iş dünyasının üretim-yatırım-finansman ekosistemini güçlendirmek için düzenlenen ‘ESİAD Yatırım Zirvesi’ bu yıl üçüncü kez kapılarını açtı. Hyatt Regency İzmir İstinyepark’ta yapılan zirveye, KKTC Başbakan Yardımcısı, Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu, İzmir Valisi Dr. Süleyman Elban, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, İzmir Ticaret Odası (İZTO) Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Sönmez, Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, ESİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Bülent Akgerman, ESİAD Yönetim Kurulu Başkanı Sibel Zorlu, oda ve borsa temsilcileri ve iş dünyası katıldı.
Yatırımcıların güncel gelişmeleri takip ederek uzman oldukları alanda ilerlemeleri gerektiğini vurgulayan Vali Elban, “Yatırımcı dediğimiz, belli bir riski alan, belli bir yatırım yapan ve sonunda da bir ürün üreten kişi olarak kabul ediliyor. Dolayısıyla bu kişilerin belli bir uzmanlığı, bu konuda belli bir tecrübesi ve birikimi oluyor. Her alanın tam olarak tanımlanması ve herkesin hakkına razı olması gerektiğini düşünüyorum. Herkes, kendi uzmanlığında, kendi alanıyla ilgili tüm dünyadaki gelişmeleri doğru takip ederse, tahmin ediyorum daha az risk alarak daha verimli üretimler yaparak ve tabii teknolojiyi, dünyadaki bilimsel gelişmeleri doğru takip ederek daha iyi sonuçlar alabileceğini düşünüyorum. Çünkü bugünkü oturumun konularından biri de otomotivde ucuz ve temiz enerji. Çin, otomotiv sanayinde liderliği ele geçirdi. Avrupa bu konuda yenildi. Eğer Avrupa, daha ucuz enerji ve daha temiz enerji kullanan otomotiv sektörüne yatırım yapmadığı sürece, üstünlük Çin’de kalacak. Dolayısıyla yatırımcı da bilimsel gelişmeleri ve bilimsel üstünlüğü iyi takip etmesi durumunda daha iyi sonuçlar alabilir” şeklinde konuştu.
İzmir’de yatırım yapmak isteyen iş insanları ve sivil toplum kuruluşlarına her türlü desteği vereceğini belirten Başkan Tugay, “Şehrimizin çok değerli iş insanlarıyla, onların sivil toplum kuruluşlarıyla bir araya geldiğimizde çok iyi niyetli olduklarını ve gerçekten hem şehir için hem de ülkesi için çalışan insanlar topluluğu gördük. Desteklenmeleri gerektiğini kesinlikle düşünüyorum. O yüzden İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı olarak, İzmir’de yatırım yapmak isteyen, üretimini artırmak isteyen, katma değerini yükseltmek isteyen herkesin yanında olduğumuzu ifade edeyim. Ama ne yazık ki yerel yönetimlere mevzuatımız çok fazla yetki tanımıyor, ne yazık ki istediklerimizi yapma konusunda mevzuatsal açıdan önemli sıkıntılar yaşıyoruz. Ama onun dışında bir siyasi baskı altında olduğumuzu tekrar burada söylemek isterim. Çünkü işin doğrusu bu ama biz de her türlü şart altında çaba göstermeye devam edeceğiz. İzmir’in planlaması için katılımcı bir planlama ajansı yapısını kuracağız ve bu ajans üzerinden İzmir’in her türlü potansiyelini daha doğru değerlendirmek için çaba göstereceğiz. Bu konuda bana inanın ve güvenin. Bu yolla çok önemli mesafeler aldık” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin uluslararası rekabet gücünün ve kişi başına düşen milli gelirin artmasının yolunun teknoloji ve inovasyona dayalı katma değerli üretimden ve verimlilikten geçtiğini belirten Zorlu, "Bu çerçevede, bilim-teknoloji-üretim-yatırım ekosisteminin oluşturulması son derece önemli. Ne yazık ki finansmana erişim ve yüksek maliyetler bu hedeflere ulaşmanın önündeki en büyük engeller arasında. Sermaye ihtiyacı içinde olan firmaların değer yaratmasında sıkıntılar yaşanıyor. Yüksek faiz oranları iş dünyasını olumsuz etkiliyor. Yüzde 50’yi bulan faiz oranlarıyla yatırım yapmak neredeyse imkansız. Öte yandan yüksek enflasyonun devam ettiği ortamda sermayeler ve şirket karlılıkları eriyor. Bu kadar hayati sorunlarla uğraşan şirketler, küresel rekabette kendilerini oyunda tutacak yatırımlardan uzak kalıyorlar. Bu noktada doğru strateji, doğru zamanlama ve doğru yöntemler ile yapılacak yatırımlar son derece önemli. İşte bugün ESİAD III. Yatırım Zirvesi’nde yapılacak değerlendirmelerin, finansmana erişimdeki farklı örneklerin, yeni açılımlara rehberlik edeceğine inanıyoruz" diye konuştu.
Gelişmiş ülkelerin üzerinde yükseldiği iki temel unsurun bilim ve hukukun üstünlüğü olduğuna dikkat çeken Akgerman, "Bu gerçeğe rağmen dünya ülkelerinin farklı yönlere savrulabildiğini, bölgesel çatışmaların ve güç savaşlarının acımasızca devam ettiğini görüyoruz. Hukuk ve adalet kavramlarının güçlüden yana kullanılabildiği bir dünyadayız. Evrensel değerlerin ve her alanda uluslararası normların geleceğimiz için yol gösterici olacağına inanıyorum. Uluslararası rekabet edebilirlikte bambaşka kavramlar hayatımıza girdi; nesnelerin interneti, büyük veri, bulut bilişim, artırılmış gerçeklik ve öğrenen robotlardan bahsediyoruz. Artık önemli paradigma değişikliklerini beraberinde getirecek yapay zeka çağındayız. Bu çağın sunduğu imkanların gerisinde kalmamız söz konusu dahi olamaz" diye belirtti.
Ekonomik kalkınmanın sağlanması için köklü ve yapısal reformların ivedilikle hayata geçirilmesinin çok önemli olduğunu ifade eden Turan, “Ekonomi yönetimimizin son dönemlerdeki istikrarlı politikaları sayesinde enflasyon ile mücadelede bir miktar başarı elde ettik. Bu dönemde enflasyon beklentilerinde ve hizmet enflasyonunda yavaş yavaş kırılmalar görülmeye başladı ve enflasyonla mücadele konusunda toplumsal mutabakat oluşmasını olumlu görüyoruz. Ancak enflasyon rakamlarının hedeflenen seviyelere gerilemiş olması, bu süreçte hataya yer bırakmıyor. Erken göreceğimiz bir faiz indirimi, bu süreçte yakaladığımız başarının zedelenmesine ve sürecin uzamasına neden olabilir. Bunun maliyetini, özellikle sanayi tarafında hem yüksek finansman giderleri hem de talebin yavaşlaması açısından hissetmeye başlamışken, sürecin doğru yönetiminde çok dikkatli olmalıyız. Özellikle mali politikaların sürece daha iyi eşlik etmesini sağlamalıyız. Bu anlamda kamu harcamalarının daha sıkı kontrol edilmesi ve daha verimli alanlara aktarılması, kayıt dışı ekonomiyle mücadelenin çok daha güçlü yapılması öncelikli olarak indirilmeli” dedi.
Türkiye’nin genç ve teknolojiye meraklı nüfusunun ciddi bir potansiyele sahip olduğunu dile getiren Sönmez, “Bu avantajı değerlendirmek için kamu, özel sektör ve sivil toplum arasındaki işbirliğini güçlendirmemiz ve dijital dönüşüm süreçlerini hızlandırmamız gerekir. Tam burada kamu ve sivil toplum işbirliği önemi ortaya çıkıyor. Türkiye’nin ikinci yüzyılında önümüzde duran yolculuğu şöyle tanımlayabiliriz; büyük fırsatlar genellikle büyük risklerin gölgesindedir. Gizli küresel ekonominin büyük dönüşümden geçtiği bir dönemde riskleri yönetip fırsatları değerlendirmek bizim için en kritik görev olmalıdır. Ülkemizin bu tabloda kazananlar tarafında yer alması, geleceğe yönelik stratejik adımlar atmamıza bağlıdır” açıklamalarında bulundu.
SANAYİLEŞMEYE UYGUN VERGİ SİSTEMİ
Türkiye ve İzmir’in yatırım ortamına ilişkin rakamları paylaşarak, yatırımları artıracak önerilerde bulunan Özgener, “Ülkemizde son dönemdeki yüksek enflasyon, finansman maliyetlerindeki artış ve dövizdeki dalgalanmalara rağmen son 12 yılda yatırımcı güveni önemli ölçüde arttı. Bu artışa paralel olarak İzmir’in büyüme potansiyelinin güçlendiğini düşünüyoruz. İzmir, gelişen sektörü ve potansiyeliyle stratejik anlamda önemli bir şehir olarak yatırımcılar tarafından tercih edilmektedir. İzmir, son dönemde özellikle otomotiv, makine ve metal sektörlerinde ciddi bir yatırım artışı göstermiştir. Ancak bu yatırımların artırılabilmesi için vergi düzenlemeleri, yatırım teşvikleri, yerel yönetimlerin desteği ve altyapı projeleri gibi unsurların daha verimli hale getirilmesi gerekmektedir. Sanayileşmeye uygun vergi sistemi ve teşviklerin artması, İzmir’in yatırımcılar için daha cazip bir hale gelmesini sağlayacaktır” dedi.