Hayat pahalılığı dolayısıyla temel gıda ürünlerine erişememek vatandaşın farklı yollara yönelmesine yol açarken, sağlıklı gıdaya erişim noktasında ise tüketicileri ciddi riskler bekliyor. Gıda güvenliği açısından olası tehlikelerin karşısına geçebilmek adına kimler tarafından, neler yapılması gerektiğini aktaran TMMOB Gıda Mühendisleri Odası (GıdaMO) İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Toprak, “Yurttaşlar indirim günlerini takip edip ‘hangi ürün, nerede daha uygun fiyatlı’ diye araştırıyor. Halk ekmeklerin önünde uzun kuyruklarda çoğu zaman saatlerce bekliyor. Pazarın kapanma saatlerine yakın alışverişe giden hatta ne yazık ki pazar kapandıktan sonra geride kalanları toplamak zorunda kalan yurttaşlarımızı da görüyoruz” dedi.
ÖLEN HAYVANLARIN KAYDI TUTULDU MU?
Küresel gıda maddelerinin fiyatları, dünya genelinde bir düşüş eğilimi gösterirken, ülkemizde her ay artmasının ekonomik, sosyal, coğrafi, politik gibi birçok nedeni olduğunu söyleyen Toprak, “Her yıl etkilerini çok daha fazla görmekte olduğumuz küresel iklim değişikliğine bağlı olarak yaşanan kriz, mazot, gübre, yem ve elektrik gibi girdi fiyatlarındaki artışlar, tarım alanlarının, meraların madencilik, enerji, inşaat, sanayi vb. gibi tarım dışı kullanılması gıdada fiyat artışlarına neden oluyor. Gıda enflasyonunun yüksek olması, gıda harcamalarının toplam harcamasının büyük bir bölümünü oluşturan dar gelirli kesimleri çok daha fazla etkiliyor. Bu da özellikle gıda ithalatçısı az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin en temel sorunlarından biri. Özellikle yaşadığımız Kahramanmaraş merkezli depremler sonucu ne kadar tarım arazisi ve meranın zarar gördüğü ortada, hayvan sağlığı ya da kaybıyla ilgili bir tarama da yapılmadı maalesef. Ölen hayvanların kaydı tutuldu mu bilmiyoruz. Sağ kurtulan hayvanlar için yem desteği yeterli değildi. Çiftçiler ve geçimini hayvancılıkla karşılayan yurttaşlar deprem bölgesinin tamamında terk edilmişlikle karşı karşıya kaldı. Tarlasını, serasını hasat edemedi, sütünü döktü. Bu sürecin devam etmesi halinde mevcut durumda oluşan maddi kaybın büyüklüğünün artmaya devam edebileceğini öngörmemek mümkün değil” açıklamasında bulundu.
HER GÜN BAŞKA BİR GIDA ZEHİRLENMESİ
Gıda güvenliğine yönelik yoğun tartışmaların olduğunu, her gün başka bir gıda zehirlenmesi ve gıda ürünlerinde taklit / tağşiş haberi ile karşılaştıklarını belirten Toprak, “Yurttaşlar indirim günlerini takip edip ‘hangi ürün, nerede daha uygun fiyatlı’ diye araştırıyor. Halk ekmeklerin önünde uzun kuyruklarda çoğu zaman saatlerce bekliyor. Pazarın kapanma saatlerine yakın alışverişe giden hatta ne yazık ki pazar kapandıktan sonra geride kalanları toplamak zorunda kalan yurttaşlarımızı da görüyoruz. Çünkü 5 kuruş dahi hane bütçesi için oldukça önemli. Sonuç olarak enflasyon sabit bir geliri olan ve emek gücüne dayanan kesimler için yıkıcı” sözlerine yer verdi.
GIDA GÜVENCESİ YOK
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni işaret eden Toprak, insanların temel gereksinimi olan gıdanın eşit ve adil dağıtılmadığı bir dünyanın güvenli olmadığını söyleyerek “Yaşamak nasıl bir insan hakkı ise sağlıklı, güvenli ve yeterli gıda ile temiz suya, kolayca ve sürdürülebilir bir biçimde ulaşabilmek de bir insan hakkıdır. Bunu sağlamak da kamunun en önemli görevlerinden biridir. Gıdaya erişim bir sorun ve endişe kaynağı olmaktan çıkarılmalı. En temel ve ertelenemez ihtiyaç olan gıdanın, herkes için kolayca, yeterince, sürdürülebilir şekilde ve ekonomik olarak erişilebilecek duruma getirilmesi elzem. Unutulmamalı ki, Gıda güvencesi yoksa gıda güvenliği de yoktur” dedi.
BU İÇERİK DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR-Türkiye’nin karanlık geleceği: Gıda enflasyonu