Kadın cinayetleri, çocuğa şiddet ve çocuk istismarı gibi konuların sıklıkla gündeme taşındığı Türkiye’de iyi haberlere uyanmak neredeyse güç hale gelirken, Aliağa Yenişakran’dan Jale ve Yusuf Yumlu çifti yaşanan olumsuzluklara inat ‘buradayız’ deyip el kaldırıyor. 17 sene ikamet ettikleri Bodrum’dan yola çıkıp İzmir’e yönelen Yumlu çifti, inşa ettikleri ‘Bodrumlu Kafe’de nefes alırken, bölge halkı için umut olmayı da başarıyor. Mor saçlarıyla özellikle kadınlara rol-model olmaya çalışan Jale Yumlu, çocukların da ‘Jale ablası’ oldu. Fırından çıkan sıcacık poğaçalar, kekler, börekler kafenin hemen karşısında bulunan ilkokul öğrencilerinin boş beslenme çantalarını doldururken, kaybetmeye yüz tutan duygular burada yeniden ihya oluyor. Bodrumlu Kafe adeta bir kültür merkezi işlevi görüyor… İmza günleri, yazarlarla buluşma, resim atölyeleri derken; kadını, erkeği, çocuğu ve genci ile Yenişakran’da kamusal bir alan yaratılıyor. Verilen mesaj ise çok net: “Çocukların bir yara gibi karşımızda durduğu şu günlerde onlara fayda sağlamak adına asla durmak yok.”
Rengarenk saçlarıyla dikkat çeken 55 yaşındaki Jale Yumlu, Aliağa’da bulunma süreçlerini şöyle aktardı: “17 sene Bodrum’da yaşadım. Her şey ve her yer gibi Bodrum da farklılaştı. O doğallığını kaybetti. Çocuklar büyüdü, üniversiteyi bitirdiler, mesleklerini yapmaya başladılar… Peki biz? Yola koyulduk ve o yol bizi İzmir’e, Aliağa’ya getirdi. İyi ki geldik… Geleli 3 sene oldu, ancak buraya aitmişim gibi hissediyorum… Eşim ile birlikte ufak bir kafe işletiyoruz. Bölgedekiler sürekli ‘Bodrumlular geldi, Bodrumlular gitti, Bodrumlu’ diyordu. Madem öyle adını da ‘Bodrumlu Kafe’ koyalım dedik. Genellikle kadınlara hitap eden bir kafe. Şakranlı kadınların rahat bir şekilde oturabileceği, sohbet edebileceği, etkinlikler yapabileceği bir alan inşa ettik. Hemen karşımızda bir okul var. Burası, çocuğunun okul çıkışını bekleyen ebeveynlerin de uğrak noktası, mola yeri oldu. Dolayısıyla bizim Yenişakran’da çok kıymetli bir misyonumuz var. Küs olan kişiler dahi burada barışıyor. Çok çabuk kaynaştık, çok kısa sürede anlaşmaya başladık. Onların Jale ablasıyım. Saçlarımın rengi bile öğrencilerin hoşuna gidiyor, farklı geliyor. Bir gün mor saçlı bir kadın, bir gün mavi… Dikkatlerini çekmeye başladım.”
Sözlerine devam eden Yumlu, “Sadece çocuklara değil, dediğim gibi kadınlara da eğilmeye başladım. Onlara yakın bir abla, bir anne gibi… Amacımız yalnızca burada bir şeyler satmak, lezzetlerimizi tattırmak değil, o ayrı bir konu… Gençlere, çocuklara, kadınlara yönelik eksik o kadar fazla ki… Onları da tamamlamaya çalışıyoruz. Yazı anlamlı bir şekilde geçirecek motivasyonları, aktiviteleri yoktu. Devamlı Yenişakran’dan Aliağa’ya gitmek zorunda kalıyorlardı. Biz de dedik ki ne yapabiliriz? 2023 Türkan Saylan Öykü Ödülü’nü kazanan Vicdan Efe burada oturuyor. Kendisi ile bir şekilde tanıştık. Onunla birlikte ‘Noktalı Virgül Okuma Grubu’nu kurduk. Ve muazzam bir katılım oldu. Çocuklarla birlikte dramalar yapıldı. Bilmedikleri sözcüklerin açılımları tartışıldı. Bir kafenin ötesinde kültür merkezi inşa ettik diyebiliriz. Fakat bu da yetmedi… Resim atölyeleri gerçekleştirdik. Harika resimler ortaya çıktı, öyle ki kafemizin duvarlarına dahi astık. Ardından sadece çocukları değil, anneleri de öne çıkaralım istedik… İzmir’den öykü yazarlarımızı burada ağırladık. Yazarlarımızla beraber bütün Şakranlı hanımlar sohbet gerçekleştiriyor, imza günleri düzenleniyor… Fakat daha çok işimiz var. Özellikle de çocuklar için. Yapılanların hiçbiri yeterli değil. Kafem ufak, daha faydalı etkinlikler için daha büyük bir yer olması lazım” bilgisini paylaştı.
Jale Yumlu son olarak ise şu mesajı verdi: “Para her şey değil, biz bunu gönüllü yapan insanlarız. İmece usulü etkinlikler gerçekleştiriyoruz. Tam karşımızda bir okul var. Öğrenciler henüz çok küçük. Ekonomik durumları ise ortada. Keza okulun da ekonomik durumu ortada. İnanır mısınız bir kantini dahi yok. Öğrenciler okul demirlerinin arkasından seslenip su, poğaça, simit vs. istiyorlar. Maddi durumu yetersiz olan aileler ve çocukları çok fazla. Keşke herkes onlara el atabilse, destek çıkabilse. Belki bu şekilde yıllardır konuştuğumuz derin yoksulluk daha az hissedilmeye başlar. Bir zincir olabilmeliyiz. Duyarlılık gibi birçok güzel duyguyu kaybettik. Lütfen bu duyguları bir an önce hatırlayalım. Her şeyin başı sevgi, dostluk. Dileğim her zaman budur. En büyük zenginlik insana dokunmak. Bunu yayalım istiyorum. Arkama baktığımda gurur duyacağım işler görmek en büyük temennim. Bu yüzden yorulmadan devam. Hele ki çocukların bir yara gibi karşımızda durduğu şu günlerde onlara fayda sağlamak adına asla durmak yok.”