Evsiz kalan ailenin feryadı: Soğuktan öleceğiz!

İzmir’in Basmane Semti’nde yaşayan Rua Musa isimli genç bir kadın felçli kocası ve 4 küçük kızıyla birlikte ev kiralayamadıkları için sokakta kaldı. Ne tuvaleti ne banyosu ne de mutfağı olan bir barakaya geçici olarak sığınan aile, “Bizi ölüme terk etmeyin” diye seslendi.

Haber Giriş Tarihi: 04.12.2024 09:02
Haber Güncellenme Tarihi: 04.12.2024 09:02

GÖNÜL MORSÜNBÜL- ÖZEL HABER - İzmir’in Konak ilçesine bağlı Kocakapı Mahallesi’nde bir aile dramı yaşanıyor. 2015 yılında Suriye’deki savaş nedeniyle Türkiye’ye sığınan aile kelimenin tam anlamıyla “yaşam mücadelesi” veriyor. 4 küçük kız, bir felçli koca ile hayatta kalmaya çalışan Rua Musa isimli genç kadın, ekonomik sıkıntılar nedeniyle bir ev kiralayamadıkları için sokakta kaldıklarını söyledi. 3 ay boyunca parkta yaşadıktan sonra havaların soğumasıyla birlikte mahallede yaşayan bir esnafın kendilerine yardım etmesi ile manav dükkanına sığınan aile soğuk kış günlerinin gelmesiyle ne yapacaklarını şaşırdı. Ne tuvaleti ne banyosu ne de mutfağı olan tek gözlü barakaya sığınan aile yetkilerden ve yardımseverlerden yardım bekliyor. Anne Rua Musa, havaların soğuk olması nedeniyle donmaktan, sobanın devrilmesi korkusuyla da yanmaktan korktuğunu söyleyerek, “Kızlarıma bakınca çok üzülüyorum. Onlara ne sıcak bir yuva ne de sıcak bir tas çorba pişirip verebiliyorum. Geceler benim için kabusa döndü. Onlara bir şey olur korkusuyla uyuyamıyorum” diye konuştu.

TÜRKİYE BİZİM İÇİN TEK UMUTTU

Suriye’de de oldukça zorlu bir hayat sürdürdüklerini söyleyen 29 yaşındaki Rua Musa isimli genç kadın, “Türkiye bizim için tek umuttu” diyor. 2015 yılında Suriye’de asker olan 33 yaşındaki Nasır Muhammed Abbas, “Esad’ın zulmünden” kaçtıklarını öne sürerken, meydana gelen çatışmada Esad’ın askerlerinin öldüğünü bu nedenle Suriye’ye dönmeleri durumunda kendisini öldüreceklerini iddia etti. Abbas, “Ne gidecek ne de yaşayabilecek başka bir yerimiz var” diyor. Türkiye’ye bin bir zorlukla geldiklerini ifade eden aile, burada da oldukça talihsiz bir durum yaşıyor. Mahallede çıkan bir kavgada havaya ateş açılması sonucu Nasır Muhammed Abbas’ın başına isabet eden parça Abbas’ın sağ tarafının felç kalmasına neden oldu. Herhangi bir kamera görüntüsü olmadığı için de kimin bu duruma neden olduğu bilinmiyor. Önceden ayakkabı ustası olan Abbas, felç kalması nedeniyle kolunu kullanamıyor, çalışamaz duruma geldiği için de ailesine bakamıyor. Bu nedenle evin tüm yükü eşi Rua Musa’nın omuzlarında. 4, 6, 9 ve 11 yaşlarında dört kız çocuğu olan aile, İzmir’in en yoksul semtlerinden biri olan Basmane’de hayata tutunmaya çalışıyor.

EŞİM FELÇ KALDI

Mendil satarak aileyi geçindirmeye çalıştığını söyleyen anne Rua Musa, “Hayat bizim için hep çok zor oldu. Suriye’de çok zorluk yaşadık. Orada savaşı gördüm. Savaşı kimse yaşamadan ne olduğunu bilemez. Türkiye’ye kaçtık. Dedik belki hayat bu kez bize biraz güler. Çok şükür hayattayız. Bu en önemli şey tabi ki ama burada eşim hiç ilgisi olmayan bir kavgada kendisine isabet eden parça nedeniyle felç kaldı. Onun felç olması bizim ailemiz için büyük bir kayıp oldu. Eşim çalışamaz hale geldi. 4 tane kızımız var. Kızlarımın hepsi çok küçük. Eşim çalışkan biridir, ama işte engelli oldu. O ve çocuklar evde kalıyor ben mendil satarak ekmek paramızı kazanmaya çalışıyorum” dedi.

TÜRKİYE’DE EKONOMİK SAVAŞ VAR

İzmir’de tanıdık hiç kimseleri olmadığını söyleyen anne Musa, ekonomik sıkıntılar nedeniyle zor günler yaşadıklarına dikkat çekerek “Türkiye’de savaş yok, bombalar yağmıyor ama ekonomik savaş var. Bu da savaş kadar ağır. Burada çok yoksulluk yaşadık. Çocuklarım ve eşimle çok aç kalıp yattığımız, bir kuru ekmek bulamadığımız zamanlar oldu, hala oluyor. Eşimin yüzde 67 engelli raporu var. Kaymakamlık bize her ay 4 bin 200 TL yardım ediyordu; fakat bir evimiz, adresimiz olmadığı için o para kesildi. Kızılay’dan 3 bin TL yardım alıyorduk. Kızılay’da gönderdiği mesajda adresimiz olmadığı gerekçesiyle 3 bin TL’yi kesti. Şu an hiçbir kurumdan destek alamıyoruz. Sebebi ise herhangi bir adresimizin olmayışı. Adresin yoksa sen de yoksun. Destek isteyebileceğimiz hiç kimsemiz yok. Annesiz, babasız, evsiz-barksız öyle bir başına kaldık” diye konuştu.

3 AY PARKTA YAŞADIK

Yaklaşık 3 ay boyunca parkta yaşadıklarını söyleyen anne Rua Musa, “Başımızı koyduğumuz bir ev vardı. Fakat metro çalışmaları nedeniyle evlerimizin yıkılacağını söyleyip bizi o evlerden çıkardılar. 4 kızım ve felçli kocamla ne yapacağımızı, nereye gideceğimizi şaşırdık. Yazın yaklaşık 3 ay kadar parkta yaşadık. Parkta yatıyorduk. İnsanlar bize yemek getiriyordu. Geçinmek için var olan eşyalarımızı sattık. Satmasak ne yapacaktık, dışarıda hepsi çürüyecekti. Ben mendil satarak çocuklarımın, eşimin ve kendimin karnını doyuruyorum. Ekmek parasını bile zar zor kazanırken nasıl bir ev kiralayıp içinde yaşayacaktık? Türkiye’de her şey çok pahalı. Bizim gibi ailelerin ev kiralayabilmesi büyük bir hayal. Ben de isterdim bir evim olsun. En azından kirasını ödeyebildiğim bir evim olsa o kadar mutlu olurdum ki. Muhtaçlık öyle kolay bir şey değil. Ama işte başımızı sokacak bir ev bile kiralayamıyoruz” dedi.

TUVALET İÇİN CAMİYE GİDİYORLAR

Soğuk kış aylarının gelmesiyle birlikte mahallede yaşayan bir manavın kendilerine merhamet etmesi sonrasında parkta yaşamaktan kurtulduklarını söyleyen anne Musa, “Allah ondan razı olsun. Çaresizliğimizi, garibanlığımızı gördü. 4 kızıma, felçli kocama acıdı. ‘Yazıksınız, günahsınız ben manavı açıncaya kadar birkaç hafta benim barakamda kalır, sonra kalacak başka yer bulursunuz’ dedi. Yaklaşık 15-20 gündür bu barakadayız. Etrafımız kapalı. Bu bile o kadar önemli ki bizim için. Burası tek gözlü, tuvaleti banyosu, mutfağı hiçbir şeyi yok. Çatısı açık olsa da betondan soğuk çeksek de en azından kapısı olan bir yerdeyiz. Çocuklarım ve biz gözlerimizi güvenle kapatıyoruz. Parkta çocuklarıma bir şey olur diye çok korkuyordum. Havalar her geçen gün daha da soğuyor. Çatı açık olduğu için oradan çok soğuk, yağmur geliyor. Yer beton. Halımız bile yok, yere battaniye serdik. Çok sorunumuz var. Hangisini anlatayım ki? Şu hayatta canımızdan başka hiçbir şeyimiz yok. Neyimiz var neyimiz yok burada: 3 yatak 4 battaniye... Onu da sağ olsun komşularımız verdi. Hiçbir eşyamız yok. Bir küçük tüp var. Bu kış çok korkuyorum. Yazın parkta bir şekilde hayatta kaldık. Peki bu kara kışta? Bazen kocamla dertleştiğimizde diyorum ki, ‘Nasır, savaştan kurtulduk ama herhalde soğuktan öleceğiz.’ Ben böyle söyleyince o bana kızıyor. Bana umut vermeye çalışıyor. Ama kışın umut bile tükeniyor. En temel ihtiyaçlarımızı bile karşılayamıyoruz. Kaldığımız bu barakada ne tuvalet ne banyo ne de mutfak var. Tuvalet için camiye gidiyoruz. Suyumuz bile yok. Suyu parktan getiriyoruz” diye konuştu.

1 AY OLDU KIZLARIMI YIKAYAMADIM

Çok çaresiz hissettiğini söyleyen anne Musa duygularını şöyle ifade etti: “Çocuklarıma bakınca çok üzülüyorum. Onlara ne sıcak bir yuva ne de sıcak bir tas çorba pişirip verebiliyorum. Kızlarım çok küçükler. Onlara güzel bir ev, iyi bir hayat veremiyoruz diye çok üzülüyorum. Kızlarımın geleceği konusunda çok endişeliyim. Kendimi çok suçlu hissediyorum. Okul yaşları geldi. Ama adresimiz olmadığı için çocuklarımızı okula gönderemiyoruz. 1 ay oldu kızlarımı yıkayamadım bile. Sürekli saçları kaşınıyor, çocuklarım bitleniyor. Eski evimizin olduğu yerde Suriyeli bir komşumuz var. Çocuklarımı en son onun evine götürüp orada yıkayabildim. Görüyorsun çaresizliğimizi. Dayanmak çok zor. Mahallede iyi insanlar var. Bu elektrikli sobayı bir komşu verdi. Onunla ısınmaya çalışıyoruz. Bu soba olmasa çoktan donarak ölmüştük. Bazen de korkuyorum yangın çıkar diye. Çocuklarım küçük, onları soba konusunda hep uyarıyorum. İnsan aynı anda hem donmaktan hem de yanmaktan korkar mı, biz korkuyoruz işte. Geceler benim için kabusa döndü. Onlara bir şey olur korkusuyla uyuyamıyorum. Her güne büyük bir umutsuzlukla başlıyorum. Sürekli ne olacak? Nerede kalacağız? diye düşünüp duruyorum” dedi.

“KIZLARI DÜŞÜNMEKTEN UYUYAMIYORUM”

Parkta yaşayan aileye manav dükkanını veren esnaf Adil Acar, barakada yaşamın sağlıklı ve güvenli olmadığına dikkat çekerek şunları söyledi: “Burası mültecilerin yoğun olduğu bir mahalle. Burada yoksul insanlar genellikle yaşar. Bir sabah baktım parkta bir aile var. Öğlen baktım parktalar, akşam baktım parktalar. Ertesi gün baktım yine öyle. Sonra sordum, anlattılar halini. Kızları görünce içim parçalandı. 4 tane pırıl pırıl kız çocuğu. Baba felç, anne doğru dürüst dil bilmiyor. Burada kolu komşu yemek verdik, yardımcı olmaya çalıştık. Ailenin bir adresi olmadığı için kaymakamlık yardımı kesmiş. Ev kiralayamıyorlar. Kadın mendil satıyor. O da yetmiyor. Yaz boyunca parkta yatıp kalktılar. Yaklaşık iki haftadır havalar çok soğudu. Vicdanım onları parkta bırakmaya razı olmadı. Dedim gelin bari benim manav dükkanımda kalın. Dükkan dediğime bakmayın. Derme çatma, yalıtımı olmayan, çatısı açık bir kulübe. En azından yağmurdan korur diye. Geceleri uyurken aklıma sürekli bu küçük çocuklar geliyor. Uykularım kaçıyor bazen. Bu çocukları ihmal etmemek gerekiyor. Şu çocukların haline bak. Yazık, günahtır. Bu ailenin bir an önce bir eve ihtiyacı var. Burası bir ailenin yaşayabileceği bir yer değil. Buranın tuvaleti bile yok. Bu çocuklara sahip çıkmak zorundayız. Onların hiçbir suçu yok.”

SESİMİZİ DUYUN

Çok zor bir durumda olduklarını söyleyen aile, yetkililere ve yardımsever insanlara şu sözlerle seslendi: “Tek istediğimiz şey, başımızı güvenle sokabileceğimiz bir evimizin, adresimizin olması. Hiçbir yer bu soğuk kış günlerinde sokakta veya parkta kalmak kadar zor olamaz. 4 kızımız var. Onların sokakta başlarına bir şey gelmesinden korkuyoruz. Hiçbir şeyimiz yok. Ne giyecek kıyafetimiz ne başımızı sokabileceğimiz bir evimiz var. Kimse bu durumda kalmak istemez. En küçük desteğe bile ihtiyacımız var. Sesimizi duyun, elinizi uzatın, bizi ölüme terk etmeyin.”