İzmir Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Dairesi Başkanlığı tarafından İtfaiye Haftası etkinlikleri kapsamında düzenlenen Bir Ömür İtfaiye söyleşinde emekli ateş savaşçıları, genç meslektaşları ile buluştu. Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi’nde (APİKAM) düzenlenen söyleşide duygusal anlar yaşanırken tecrübelerini meslektaşları ile paylaşan emekli itfaiyeciler, kutsal kabul ettikleri bu göreve hala nasıl aşkla bağlı olduklarını anlattı.
Söyleşide konuşan İzmir Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Dairesi Başkan Vekili Yaşar Korkmaz, “Evinize hoş geldiniz. Ben bu binada 4 yıl görev yaptım. O nedenle bu kapıdan her girdiğimde, heyecanlanıyorum. İlkokula başladığımda yaşadığım duyguları hissediyorum. Sizin yaşadığınız duyguları hiç düşünemiyorum. Sizleri burada görmekten büyük mutluluk duyduk. İzmir İtfaiyesi çok değişti ve gelişti. Gelişen bir şehir, artan trafik, iklim krizi ile birlikte artan yangınlar, sel ve su baskınları gibi birçok alanda itfaiyenin hizmet vermesi gereken alanlar oluştu. Bu da kendi içerisinde profesyonelliği de getirmeye başladı. Ancak itfaiyecilikte değişmeyen tek şey var o da ruhu. Sizler ne hissediyorsanız, bizler de şimdi aynı duyguları hissediyoruz. Emekli oldunuz ama hiçbir zaman itfaiyecilikten emekli olduğunuzu düşünmüyorum” ifadelerini kullandı.
Seyfi Türüdü, 40 yıl itfaiye personeli olarak görev yaptığını belirterek anılarını aktardı;
“Bir gün yangın vapurun motor dairesinde başladı. Yangını söndürmeye çalışırken, oksijen tüpü bitmek üzere olduğunun sinyalini verdi. Ben çıkmaya çalıştım ama çıkamadım. Çocuklarım, ailem aklıma geldi. ‘Allah’ım bana buradan çıkmak için güç ver. Burada ölürsem, şehit olursam, çocuklarımı sen koru’ diye dua ettim. Sonra kendime geldim, sürüne sürüne dışarı çıkmayı başardım. Şimdi mesleği gençlere bıraktık. Onların da iyi birer itfaiyeci olmalarını diliyorum”
İtfaiyeciliğin çok kutsal bir meslek olduğunu belirten emekli itfaiyeci Ergün Kaya, “Bir daha dünyaya gelsem yine itfaiyeci olurum. Şurada bir piknik tüpü yanar. Herkes kaçar ama itfaiyeci onun üstüne gider. Onu söndürmeye gayret eder. Yangından korkan itfaiyeci olmaz. Cesur olması lazım. Ben çok cesurdum. Gözüm karaydı. Alevlerin arasına dalardım. Görev yaparken çok tehlike atlattık. Basmane’de bir sanayi tüpü patladı. Göreve gittik. Açtığımız hortum kısaydı. Bina çöktü. Ben alevlerin içinde kaldım. Seyfi arkadaşım beni kurtardı. Eğer o beni kurtarmamış olsaydı, yanmıştım. Atatürk Kültür Merkezi yanmıştı. Orayı söndürmek isterken duman maskem yüzümden fırlayınca, dumandan zehirlendim. Eşrefpaşa Hastanesi’nde tedaviye alındım. 4 saat hastanede kaldıktan sonra kalkıp yeniden yangın yerine gittim. İtfaiye aşkı olmazsa, 4 saat sonra ölümden döndüğünüz yangın yerine bir daha gider misiniz? Gitmezsiniz” diye konuştu.
Mustafa Kasalak bu işe isteyerek girdiğini ve 24 yıl itfaiyeci olarak hizmet ettiğini belirterek, “Yeniden dünyaya gelsem, yine itfaiyeci olurum. Yaşadığım olayları tedirgin olmamaları için hiçbir zaman aileme anlatmadım. İtfaiyecilikten başka bir mesleğim olmasını istemedim. Şu anda da aynı yerdeyim. Bu işe isteyerek girdim. İtfaiyeci olmak için açılan sınavlara geldiğim zaman, o dönemin yetkilisi ‘Senin boyun yetmiyor. Neden geldin’ dedi. Ben de ‘Boyum yetmiyor ama boyu uzun birinin giremeyeceği yerlere ben girebilirim. O yönden avantajlıyım’ dedim. İkna oldu ve ön elemeden geçtim. Sınavlara girdim ve kazandım. Bizim mesleğimizi sevmek çok önemli. Eğer severek yaparsan, her türlü zorluğun üstesinden gelirsin” diye konuştu.
Konuşmaların ardından, emekli itfaiyecilere teşekkür plaketi verildi.