Birleşmiş Milletler tarafından Dünya Kız Çocukları Günü olarak ila edilen 11 Ekim için bir açıklamada bulunan İzmir Barosu, kız çocuklarının maruz kaldığı şiddeti ve ayrımcılığı gündeme getirerek; yaşanılanlarda eğitim sisteminin payı olduğuna dikkat çekti. Çocukları aileleri dahil herkesten korumanın devletin sorumluluğunda olduğunu belirten İzmir Barosu, sorunla mücadele için Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) daimi bir komisyon kurulması önerisinde bulundu.
Eğitim sistemi kız çocuklarının evlendirilmesine zemin hazırlıyorKız çocuklarının 4+4+4 eğitim sistemi yüzünden ilk 4 yılın ardından eğitimden koparılabildiğini söyleyen İzmir Barosu, kız çocuklarının bu şekilde zorla evlendirilebildiğini dile getirdi. Eğitimden koparılan çocukların ekonomik istismara da uğradığını söyleyen Baro, “11 Ekim, Birleşmiş Milletler tarafından kız çocuklarının fırsat ve cinsiyet eşitsizliklerine dikkat çekmek için Dünya Kız Çocukları Günü olarak ilan edilmiştir. Kız çocuklarının maruz bırakıldıkları cinsiyet temelli ayrımcılık, ekonomik, fiziksel, psikolojik ve cinsel şiddeti, çocuk yaşta zorla evlendirilmelerini, eğitim hakkı ve diğer bütün hak ihlallerini ve bugün, yaşam hakkı ihlallerini de konuşmanın dayanılmaz ağırlığı altındayız. 2012-2013 eğitim öğretim yılında yasalaşan 4+4+4 adı verilen eğitim sistemiyle kız çocuklarının ilk dört yıldan sonra açık öğretime geçebilmelerinin önü açılmıştır. Bu nedenle çocuklar örgün eğitimden, eğitim ortamından koparılmış ve özellikle kız çocuklarının zorla evlendirilmelerinin önü açılarak cinsel, tarım alanında çalıştırılmalarının yasaklanmaması nedeniyle de ekonomik istismarının zemini devlet eliyle pekiştirilmiştir” şeklinde ifadelerde bulundu.
Daimi Çocuk Hakları Komisyonu kurulmalıÇocukların aileleri dahil tüm üçüncü kişilerden korumanın devletin sorumluluğunda olduğunu aktaran İzmir Barosu, bir an önce hak temelli bir çocuk koruma sistemi kurulması gerektiğini belirtti. TBMM’de daimi bir Çocuk Hakları Komisyonu kurulması gerektiğini vurgulayan İzmir Barosu, açıklamasını şu ifadeler ile noktaladı: “Aile dâhil tüm kapalı yapıların şiddet üretebileceğini Sıla bebeğin yaşamını yitirmesi ve sekiz yaşındaki Narin’in vahşice ve organize bir şekilde katledilmesiyle bir kez daha hatırladık. Devlet, taraf olduğu uluslararası sözleşmeler, Anayasa ve yasalar gereğince ve ivedilikle önleyici/koruyucu yaklaşıma sahip, etkili, hak temelli bir çocuk koruma sistemi ve sistemin etkisini izleyecek hak temelli bir izleme mekanizması oluşturmak zorundadır. TBMM çatısı altında bir daimi Çocuk Hakları Komisyonu kurulmalıdır. İzmir Barosu Çocuk Hakları Merkezi olarak, çocukla ilgili her şeyin politik ve kamusal özellikleri olduğunun altını çizerek, çocukların doğuştan sahip oldukları insan haklarını kullanmalarını sağlamanın ve çocukları kendi aileleri de dâhil olmak üzere üçüncü kişilerin hak ihlallerinden korumanın devletin temel sorumluluğu olduğunu bir kez daha hatırlatıyoruz.”