KEMAL ÖZKURT-Dünya Sulak Alanları Günü Kapsamında TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, Dokuz Eylül Üniversitesi ve Deniz Bilimleri Teknolojisi Enstitüsü iş birliğiyle ‘İzmir’in Sulak Alanlarının Güncel Durumu ve Çakalburnu Lagününün Önemi’ konulu panel düzenlendi. Panelde Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Bölümü Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ümit Erdem moderatörlüğünde gerçekleşen panelde konuşmacılar sulak alanların önemine ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Programa Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü öğretim üyesi, İklim Bilimci Prof. Dr. Doğan Yaşar, Dokuz Eylül Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği DEÜ ÇEVMER Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Melis Somay Altaş, Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Ortaç Onmuş, Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Araş. Gör. Sultan Kübra Toker ve Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Çakıcı katılım gösterdi. Panelde yaptığı konuşmada yöneticilerden kaynaklı İzmir’in Kuşcenneti’nin yok olma riskiyle karşı karşıya olduğunu belirterek kentte yaşanan koku sorunun da dalyanların yok edilmesinden kaynakladığını ifade eden Yaşar, “1985’li yıllara kadar kuş cennetinden kalkan kuşlar sabah kahvaltısına Halkapınar’a giderlerdi ve öğleden sonra Çakalburun’a gelirlerdi. Ama Halkapına’ı da kirlettik ve kapattık. Kuşlar çok hassas canlılardır ve en ufak kirliliği affetmezler. Şimdi sabahları Çakalburnu dalyanına geliyorlar ve son durakları burası. Eğer burası da elden çıkarsa Kuşcenneti’nin de çok büyük darbe alacağını düşünüyorum” dedi.
Kuruyan su kaynaklarının iklimden değil insanlardan kaynaklandığını ifade eden Yaşar, “Günümüzde 50 civarında gölün kuruduğunu ve bunun nedeninin de iklim olduğu söylenir. Bu yanlış bir söylemdir. Çünkü küresel ısınmadayız. Küresel ısınma daha çok yağmur demek. Her bir derece sıcaklık arttığında yüzde 2 oranında yağış artar. Her yıl yağış oranları biraz daha fazla arttı ve bundan sonraki dönemlerde yağışların daha fazla artacağı anlamına geliyor. Yani sulak alanlarını kurutan iklim değil biziz. Göller bölgesini çöller bölgesine çevirdik. Yeraltı kaynağı sularımızı her geçen gün daha fazla tükettik. Dalyan dediğimiz şey tuzlu su ile tatlı suyun birleştiği bölgedir. Dalyanlar ormanlardan daha değerli denebilir. İzmir bu konuda çok şanslı. Hem Çakalburnu dalyanımız hem de Kuşcenneti’miz var. Çakalburnu dalyanı 1996 yılında golf sahası yapılmak amacıyla doldurulmaya başlandı. Biz her sabah nöbete giderdik engel olmak için çünkü dalyan dediğimiz olay kolay kolay elde edilen bir şey değil. Sonrasında dalyanın arkasından geçen bir yol var. Müthiş yanlış yapılan bir yoldur orası çünkü arka planda gelen tatlı suyu engelliyor. Dalyanı öldürmek için her şeyi yaptık. Ve mahvetmeye devam ediyoruz. Dalyanlar neden bu kadar önemli? İzmir’de bir kuş cenneti var. 1985’li yıllara kadar kuş cennetinden kalkan kuşlar sabah kahvaltısına Halkapınar’a giderlerdi ve öğleden sonra Çakalburun’a gelirlerdi. Ama Halkapınar’ı da kirlettik ve kapattık. Kuşlar çok hassas canlılardır ve en ufak kirliliği affetmezler. Şimdi sabahları Çakalburnu dalyanına geliyorlar ve son durakları burası. Eğer burası da elden çıkarsa Kuşcenneti’nin de çok büyük darbe alacağını düşünüyorum” diye belirtti.
Tüm yapılan bu yanlışlar sonrasında İzmir’de koku ve denizmarulu sorununun baş gösterdiğini ifade eden Yaşar, “Yaz aylarında Çakalburnu dalyanı muhteşem ötesi bir kokuya sahip çünkü su girişi çıkışı yok. 2010 yılında sonra bir denizmarulu hikayesi başladı. Eskiden denizmarulu dediğimiz zaman 2 – 3 yılda bir ortaya çıkan bir olaydı ama şu anda gidin Çakalburnu dalyanına yine denizmarulu var. Normalde soğukta meydana çıkan denizmarulu şimdilerde kışın ortasında bile orada. Denizmarulu artık sıradan bir şey oldu. Sonuç yönetimlerin yeterli doğa bilgisinin olmamasında kaynaklanıyor. Bu İzmir içinde geçerli merkez yönetim içinde. Üniversite olarak o kadar uyarmamıza karşı kime bizi dinlemedi” diye konuştu.
İzmir’de çok önemli sulak alanlarının yanı sıra İnciraltı bölgesinin de ciddi imar sorunuyla karşı karşıya olduğunu ifade eden Çakıcı, “Kentimizde bulunan sulak alanlarla, lagünlerle ve kuş cennetimizle övünüyoruz ama ne kadar kıymetini biliyoruz? Bu alanlar özellikle şehir, imar ve maalesef tarımın tehdidi altında. Çakalburnu lagününün simgesel öneminde bahsetmek gerekirse özellikle ZMO olarak İnciraltı bölgesiyle ilgili bir mücadele veriyoruz yıllardır. Halihazırdaki vasfının tarım alanı olduğunu savunuyoruz. Bunun tabi ki lagünle beraber hep birlikte korunması gerektiğini savunuyoruz. Tarım alanı vasfından çıkartılmasını istemiyoruz fakat şehrin imar baskısı altında bu durumla mücadele etmek her geçen gün zorlaşıyor” dedi.